2021 Nobel Ekonomi Ödülünün düşündürdükleri

Pixabay

Bu yıl Nobel Ekonomi ödülünü paylaşan David Card, Joshua Angrist ve Guido Imbens ekonomi politikalarını yönlendirmede ampirik kanıtların rolünü öne çıkaran araştırmaları ile tanınıyorlar.[1]Card (1956, Kanada doğumlu) halen Kalifornia Üniversitesi, Berkeley’de, Angrist (1960, ABD doğumlu) MIT’de, Imbens (1963, Hollanda doğumlu) Stanford Üniversitesinde çalışıyorlar. Bu üç isim, bir yandan ana akım iktisat yazınına sıkça yönlendirilen ideolojik olduğu, diğer yandan ekonominin bilim olmadığı, olsa olsa uygulamalı matematik yanıyla ciddiye alınabileceği eleştirilerini boşa çıkaran “yeni” geleneği temsil ediyorlar. 

Card çalışma ekonomisi, göç ve eğitim konularındaki hakim görüşleri çürüten, verilere dayalı, dikkatli yöntemsel kurgusuyla dogmaları kıran araştırmalarıyla öne çıkıyor. Angrist ve Imbens ise nedensel etkilerin hesaplanmasında kullanılan uygulamalı ekonometri yöntemine yaptıkları katkılarla bu geleneğin oturmasını ve yaygınlaşmasını sağlayan isimler. 

Seçim yanlılığı ve sihirli değnek    

Bireylerin ekonomik, sosyal ve kurumsal kısıtlar altında yaptığı seçimler onları belli kanallara yönelttiğinden verilen kararların ekonomik sonuçlarını irdelemenin önünde engeller var. Bunu aşmanın yolu “Karar başka türlü verilseydi sonuçları ne olurdu?” sorusunu yanıtlamak. Bir birey aynı anda iki farklı karar veremeyeceğinden bu soruyu yanıtlamak için zıt davranışlar sergileyen iki grubu karşılaştırmak gerekiyor. Zorluk da burada: kararlarıyla farklılaşan gruplar ya farklı kısıtlar nedeniyle farklı yolları seçenler, ya da alternatif seçenekten daha iyisini beklemeyenler. Seçilen her yolun bir alternatifi varsa, bireyler farklı seçimler yapmak suretiyle kendileri için uygun olanın başkası için uygun olmayabileceğini de göstermiş oluyorlar. Bu durumda ilk yolu yeğleyenlerle ikincisini yeğleyenlerin seçimlerinin gözlenebilir sonuçlarını -örneğin ortalamalar üzerinden- karşılaştırmak seçilmeyen alternatifin değerini, dolayısıyla yapılan seçimin ne kazandırdığını ölçmemize izin vermeyecek, seçim yanlılığı [selection bias] içerecektir.

Card, Angrist, Imbens ve her üçüyle de ortak araştırmalar yapan Alan Krueger kariyerlerine bu ortamda başlıyorlar, ve şunu gayet iyi biliyorlar: Eğer elimizde bir sihirli değnek olsaydı ve bireyleri iki gruba rastgele dağıtabilseydik, seçim yanlılığı sorunu ile karşılaşmayacak, ikinci gruba uygulanan işlemin etkisini onları (işlem grubu) diğerleriyle (kontrol grubu) karşılaştırmak suretiyle hesaplayabilecektik.[2]Nitekim 2019 Nobel ödülü alan A. Banerjee, E. Dufflo ve M. Kramer bu fikri kullanıyorlar ve politikaları sahada yapılan deneyler üzerinden değerlendiriyorlar.  Bkz.  Seda Ertaç Güler’in Sarkaç yazısı.  

Card ve Krueger 1992’de bu saptamadan yola çıkarak ABD’nin New Jersey eyaletinde yapılan asgari ücret artışının istihdam etkisini deneyimsi [quasi-experimental] bir kurgu ile hesaplıyorlar. Karşılaştırma için Delaware nehrinin iki yakasında (New Jersey (NJ) ve Pennsylvania (P) eyaletlerinde) konuşlanmış hızlı gıda [fast food] restoranlarıyla anketler yapıyorlar, asgari ücret artışı öncesinde ve sonrasındaki ücret ve istihdam düzeylerini kaydediyorlar.  Ekonomi yazınındaki baskın görüş asgari ücret artışının (“işlem” gören New Jersey’de) istihdam kayıplarına yol açacağı yönünde. Card ve Krueger asgari ücret artışı olmayan P’yi kontrol grubu olarak alıyorlar ve “Eğer asgari ücret artışı olmasaydı NJ’de de benzer bir değişiklik olacaktı.” varsayımıyla iki anket arasında ekonomik ortamda oluşan değişikliklerin (diğer faktörlerin) etkisini ayrıştırıyorlar. NJ’de gözlenen istihdam değişiminin P’deki değişiklikle farkını almak suretiyle asgari ücret etkisini hesaplıyor ve beklenenin aksine NJ’de istihdamın arttığını buluyorlar.          

Card 1990 yılında çıkan makalesinde benzer bir deneyimsi kurguyla Küba’dan Miami’ye yönelen göç dalgasının işgücü piyasasındaki etkisini ölçmüş, bulgularıyla dış göçün etkisiyle ortalama ücretin düşeceği, işsizliğin artacağı öngörüsünü sarsmış ve ana akım yazında ses getirmiş bir araştırmacı. Krueger ile ortak makaleleri standart arz-talep mantığının işgücü piyasasında çalışmayabileceğini bir kez daha göstermek suretiyle eski bir tartışmayı canlandırıyor ve baskın paradigmanın kırılması, gözleme dayalı neden-sonuç çıkarımlarının matematiksel modellere dayanan kuramsal çıkarımların önüne geçmesi için zemin hazırlıyor. Card, ödül öncesi ve sonrasında verdiği mülakatlarda kâr odaklı firmaların haliyle ücret artışlarına sıcak bakmadıklarını, ancak yapmak zorunda kaldıkları bir artışı pekala kaldırabildiklerini söylemek suretiyle bu argümanları ABD’de 1930-40’lı yıllarda ortaya atan “Kurumsal İktisat” okuluna selam yolluyor. 

Firmaların ürün piyasasındaki göreli güçleri, reklam ve promosyonlar sayesinde fiyatları ayarladıkları öteden beri bilinmekte. Ücretler üzerinde de belirleme güçlerinin olduğu giderek kabul görüyor. Nitekim 2010’da Diamond, Mortensen ve Pissarides’e Nobel Ekonomi ödülünü kazandıran ve işsizliğin firmalarla işçilerin eşleşme zorluklarından kaynaklandığını benimseyen paradigmada bu bakış açısının izlerini görmek mümkün. Bireylerin yaşadıkları yerden, kurdukları düzenden kopmakta zorlanmaları ve ekonominin tamamına ilişkin bilgi akışının sınırlılığı yerel işgücü piyasalarının oluşmasına, giderek ücretle istihdam arasındaki ilişkinin beklenenin tersine çalıştığı tek işverenli (“monopsonist”) pazar yapılarının ortaya çıkmasına, firma davranışlarının farklılaşmasına yola açıyor. 

Özetle, ekonominin heterojen yapılar barındırdığı ortamlarda iktisata giriş derslerinde öğretilen tam rekabete dayalı modellerden yapılan çıkarımlar yanıltıcı olabiliyor. Neden-sonuç ilişkilerini ortaya çıkaran ampirik çalışmalara odaklanmak gerekiyor.[3]Tam rekabetin geçerli olmadığı piyasa yapılarını kuramsal modeller üzerinden değerlendirmek ekonominin öteden beri kullandığı bir yöntem. 2018’de Nobel Ekonomi ödülünü paylaşan W. Nordhaus ve P. Romer sırasıyla iklim ve Ar-Ge politikalarına odaklanmak suretiyle devlet müdahalesinin pekala toplumsal refahı arttırabileceğini gösteriyorlar.  Bkz. Erinç Yeldan’ın Sarkaç yazısı. Farklı yapıların bir arada bulunduğu günümüz dünyasında farklı modellerden hangisinin doğru, ya da baskın olduğunu göstermek için ampirik çalışmalar elzem. Bu bağlamda Card ve Krueger’ın 1995’te kaleme aldıkları “Mit ve Ölçüm” [Myth and Measurement] isimli kitap, kanıt temelli politika arayışlarının öncülerinden birisi olarak kabul ediliyor. Son yıllarda İngiltere, Almanya gibi ülkelerde politik spektrumda sağda yer alan yönetimlerin doğru ayarlanan asgari ücret artışlarının olumsuz etkileri olmayacağını kabullenmesi ve artışları gelir eşitsizliğini azaltmak için kullanılabilecek “iyi bir politika” olarak benimsemesi kitabın yaygın etkisini gösteren gelişmeler.  

Sihirli değnek olarak “araç değişken”

Angrist ve Imbens yukarıda bir örneğini verdiğimiz farkların-farkı yaklaşımının dayandığı deneyimsi kurgunun uygulama alanını geliştiren isimler. Karşılıklı etkileşimlerin bulunduğu (arz-talep dengesi benzeri) yapılarda neden-sonuç ilişkilerinin belirlenmesi amacıyla 1920’lerde geliştirilen araç değişken [instrumental variable] yöntemi onların elinde bir sihirli değneğe bürünüyor. Yöntem bilinse de araştırmanın hedefindeki marjinal etkileri yansız bir şekilde hesaplamak için gereken uygun araç değişkeni bulmak kolay değil. Burada yaratıcılığın payı büyük. Angrist ve Krueger 1991’de yazdıkları bir makalede öğrencileri belli bir yaşa kadar zorunlu olarak eğitimde tutan yasanın doğum aylarındaki farklılaşma nedeniyle iki grup öğrenciyi farklı etkilediğini yakalıyorlar. Okul yılı belli bir ayda başladığından, bunun öncesinde doğanlar gereken eşiğe ulaşıp zorunlu eğitimden daha erken ayrılabilirken diğerleri eğitimlerini bir yıl daha uzatmak zorunda kalıyorlar. Yazarlar doğum ayının okul başlangıcının öncesine mi, sonrasına mı düştüğünü gösteren bir araç değişken tanımlıyorlar. Herkes aynı yaşta okula başladığından ve yıl içinde rastgele dağılan doğum ayı eğitim süresinin bireyin kararından bağımsız bir şekilde uzamasına yol açtığından, eğitimde bir fazla yıl geçirmenin etkisini bulmak mümkün oluyor. 

Doğal deney nedir?

Günümüzde sihirli değneği (deneysel kurguyu) sadece laboratuvarda değil, gerçek hayatta gözlenen ve kimilerini etkileyen, kimilerini etkilemeyen (Covid-19 gibi beklenmedik) olaylarda, ya da yasaların istemeden yarattığı ayrıcalıklarda arayanların sayısı hayli kalabalık. Belki de bu nedenle birçokları yöntemi “doğal deney” olarak nitelendirmeyi tercih ediyor. Bu doğal deneyleri yalnızca ekonominin ilgi alanlarında değil, yaşamın her alanında, hemen her yerde bulmak mümkün. Maharet elde çekiç, görünen her çiviyi çakmakta değil, başkalarının göremediğini görebilmek ve bulgulardan anlamlı sonuçlar çıkarabilmekte. Zira laboratuvarda yürütülen deneylerin aksine, doğal deneylerin etkileri daha karmaşık.        

Yukarıda kullandığımız deney terminolojisini kullanarak Angrist ve Krueger’ın makalesine geri dönerek somutlaştıracak olursak, burada işlem görenler geç doğanlar olurken, kontrol grubu erken doğanlardan oluşuyor. Ancak zorunlu eğitim politikası herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Örneğin okul açılmadan önce eşik yaşa ulaşan herkes eğitimden kopmuyor. Dahası, geç doğanlar arasında zorunlu eğitim politikası olsun ya da olmasın, zaten eğitimine devam edecekler var. Politikayı yansıtan araç değişken herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Dolayısıyla, bir yıllık ek eğitimin getirisinin kimin için hesaplandığı sorusu gündeme geliyor. Burada Nobel ödülünü paylaşan Angrist ve Imbens’in katkıları devreye giriyor. İkili araç değişken ile hesaplanan etkinin yaratılan işlemden etkilenen, yukarıdaki örnekte eğitimini bırakacak iken yasal zorunluluk nedeniyle bırakmayanlar için ölçüldüğünü gösteriyorlar. Bu ve benzeri yöntemsel gelişmelerin “inandırıcılık devrimi” [credibility revolution] olarak adlandırılması bir abartı değil, çünkü ampirik çalışmaların doğal bilimlerin oturduğu zeminde yürütülmesi artık mümkün.

Teori-pratik, usta-çırak   

Ödül sonrası kazananlarla yapılan söyleşiler akademik dünyadaki usta-çırak ve ortaklık ilişkilerine ışık tutuyor. Card, ekonomi kuramlarının temellerinde yatan mantığın matematiksel doğrulamalarını yaparak Nobel ödülünü alan Arrow, Samuelson, ve Solow’un devler olduğundan bahsetmek suretiyle ampirik çalışmaları yönlendirmede ekonomi kuramının önemine vurgu yapıyor. Öğrencilerinin projelerdeki özverili çalışmalarının altını çiziyor, birlikte yedi, sekiz makale yazdığı arkadaşı Krueger’ı anıyor. Card, Princeton’da Angrist’in tez hocalarından birisi. Imbens ve Angrist bir yıl arayla asistan profesör olarak Harvard Üniversitesine katılıyorlar. Imbens teorik ekonometri alanında doktora yapmış, matematiği, istatistik temeli kuvvetli bir genç. Bölümde bu alanın kıdemlisi Gary Chamberlin ona çalışma ekonomisi seminerlerine katılmasını, uygulamacıların üzerinde uğraştıkları, aşmakta zorlandıkları problemleri görmesini öneriyor. Angrist’le birlikte doğal deneylerin araç değişken olarak kullanıldığı uygulamalardan “ne öğrenebileceklerini” tartışıyorlar.  Bu makale basılmıyor, ama daha sonra “yerel ortalama işlem etkisi” [local average treatment effect] olarak adlandırılacak, ve LATE kısaltmasıyla hafızalara kazınacak yöntemin temelini atıyorlar.

Krueger’ın gölgesi

Nobel Ekonomi ödülünün yarısının Card’a verilmesi, diğer yarısının Angrist ve Imbens arasında paylaştırılması dikkat çekici. Sanki komite 2019’da beklenmedik bir şekilde hayatını sonlandıran ve Card’ın Princeton Üniversitesinde en yakın çalışma arkadaşı olan, Obama’nın başkanlığı döneminde asgari ücret ve sağlık sigortası politikalarında yapılan değişiklikleri yönlendiren Alan Krueger’ın katkılarına da değer vermiş, gölgesini paylaşıma yansıtmış. Krueger’ın Angrist ve Imbens ile de ortak yazıları olması bu çıkarımın fazla aceleci olduğuna işaret ediyor. “Krueger yaşasaydı ödül nasıl paylaşılırdı?” sorusunun yanıtını hiçbir zaman bilemeyeceğiz.                

İnsan Tunalı, Koç Üniversitesi Emeritus Öğretim Üyesi, Boğaziçi Ünivesitesi Yarı-zamanlı Öğretim Üyesi    

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Card (1956, Kanada doğumlu) halen Kalifornia Üniversitesi, Berkeley’de, Angrist (1960, ABD doğumlu) MIT’de, Imbens (1963, Hollanda doğumlu) Stanford Üniversitesinde çalışıyorlar.
2 Nitekim 2019 Nobel ödülü alan A. Banerjee, E. Dufflo ve M. Kramer bu fikri kullanıyorlar ve politikaları sahada yapılan deneyler üzerinden değerlendiriyorlar.  Bkz.  Seda Ertaç Güler’in Sarkaç yazısı.
3 Tam rekabetin geçerli olmadığı piyasa yapılarını kuramsal modeller üzerinden değerlendirmek ekonominin öteden beri kullandığı bir yöntem. 2018’de Nobel Ekonomi ödülünü paylaşan W. Nordhaus ve P. Romer sırasıyla iklim ve Ar-Ge politikalarına odaklanmak suretiyle devlet müdahalesinin pekala toplumsal refahı arttırabileceğini gösteriyorlar.  Bkz. Erinç Yeldan’ın Sarkaç yazısı. Farklı yapıların bir arada bulunduğu günümüz dünyasında farklı modellerden hangisinin doğru, ya da baskın olduğunu göstermek için ampirik çalışmalar elzem.
Önceki İçerik2021 Nobel Kimya Ödülü: Temiz, ucuz ve “seçici” organik katalizörler
Sonraki İçerikAyağını suyuna göre uzatan şehirler
İnsan Tunalı

Koç Üniversitesi’nde Emeritus (emekli) Doç. Dr. olan İnsan Tunalı lisans ve yüksek lisans derecelerini Endüstri Mühendisliği alanında (sırasıyla ODTÜ, 1973 ve University of California – Berkeley 1975) yapmış, doktora derecesini ise Ekonomi alanında University of Wisconsin’de almıştır (1985). Halen yarı-zamanlı olarak Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünde ders vermektedir.

Uygulamalı Ekonometri, Çalışma Ekonomisi ve Demografi alanlarında yoğunlaşan Dr. Tunalı doktora öncesinde ODTÜ, sonrasında Cornell ve Tulane Üniversitelerinde çalışmış, Türkiye’ye dönüp Koç Üniversitesine katıldıktan sonra California Üniversitesi-Los Angeles (UCLA) ve Michigan Üniversitelerinde misafir araştırmacı/öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Avrupa Bilim Kurumu (ESF) bünyesindeki Sosyal Bilimler Kurulunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstihdam Danışma Kurulunda görev almıştır. Yakın dönemdeki özgün araştırmaları işgücü piyasası dinamikleri ve kurumların etkileri (işsizlik sigortası, asgari ücret) üzerinedir.