COVID-19 ile artan eşitsizlikler ve yoksulluk

Kaynak: Flickr - Aschevogel / CC-NC-ND

Koronavirüs krizi benzeri görülmemiş bir işgücü piyasası şoku ve işsizlik krizini de beraberinde getirdi. Mart ayından bu yana değişik ölçülerde uygulanan kısıtlamalar ve salgın kaynaklı talep daralması dünyanın hemen hemen her ülkesinde milyonlarca iş kaybına yol açtı.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün son hesaplamalarına göre çalışma saatlerinde ve istihdamda büyük boyutlarda düşüşler görüldü[1]. COVID-19’a karşı alınan önlemler ve ekonomik daralma sadece sektörel bazda değil çeşitli iş gruplarını da farklı derecelerde etkiledi. Gençler, eğitim düzeyi düşük, süreli sözleşmeliler ve küçük işletmelerde çalışanların yanı sıra gelişmekte olan ülkelerde kayıtdışı çalışan işçiler de krizden en çok yara alan gruplar arasında yer alıyor[2]. Salgının büyük istihdam kayıplarına ek olarak var olan eşitsizlikleri daha da belirginleştirdiği için gelir adaletsizliğini ve yoksulluğu da artıracağı öngörülüyor. Dünya Bankası’nın projeksiyonlarına göre COVID-19 bu yıl en iyi senaryoda dahi 71 milyon insanı yoksulluğa iterek küresel yoksulluk oranını 8,9’lara çıkarabilir [3]. Türkiye’de çalışan gruplar arasındaki bireysel ve yapısal farklılıklar, evden yapılabilecek işlerin azlığı[4] ve sosyal yardımların sınırlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda salgının işsizlik yaratacağı ve bu yolla gelir dağılımı ve yoksulluğu olumsuz etkileyeceğini tahmin etmek zor değil.

Türkiye’de COVID-19’u izleyen düzenlemelerin emek piyasalarındaki eşitsizliklere bireysel düzeydeki etkisini daha iyi anlayabilmek için öncelikle sektörleri maruz kaldıkları yasal ve fiili kısıtlamalara göre ayırdık [5]. Daha sonra farklı sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin evden çalışılabilir olma durumlarını hesaplayarak [6], beş kategori oluşturduk. Bu beş kategori;

  • Aktif: Elzem olarak tanımlanan ve tamamen aktif sektörlerdir ve çoğunlukla gıda üretimi ve satışı, kamu hizmetleri ve sağlık gibi pandemi sürecinde üretimin devam ettiği iş kollarını kapsamaktadır.
  • Aktif ve evden çalışabilir: Eğitim, kamu yönetimi, finans, sigorta ve telekomünikasyon gibi üretimin evden çalışarak devam ettiği iş kollarını ve her ne kadar elzem olmasa da evden çalışma yolu ile pandemi sürecinde faaliyete devam eden profesyonel, bilimsel ve teknik faaliyetleri içermektedir.
  • Çoğunlukla elzem ve kısmen aktif fakat evden çalışılamayan: Belli kısıtlamalar eşliğinde faaliyete devam edebilen tekstil, ayakkabı vb imalatı ve perakende sektörlerindeki iş kollarını içermektedir.
  • Çoğunlukla elzem olmayan, evden çalışılmayan ve kısmen aktif: Bir önceki kategoride yer almayan imalat sektöründeki işlerin yanı sıra bazı makine ve bilgisayar onarım faaliyetleri ve inşaat gibi alanları da kapsamaktadır. Her ne kadar bu faaliyetler zorunlu ya da uzaktan çalışılabilir olmasa da müşterilerle doğrudan etkileşime yol açmadıkları için pandemi sürecinde belli kısıtlamalar altında faaliyetlerine devam etmişlerdir.
  • Aktif olmayan: Otel, restoran, konaklama, eğlence ve dinlence hizmetleri gibi elzem olmayan ve haziran ayının ilk haftasına kadar faaliyetlerine izin verilmeyen sektör ve iş kollarını içermektedir.

Benzer kategoriler Avrupa Birliği ülkeleri için hem çalışanların her bir kategorideki özelliklerini anlamak hem de ücret eşitsizliği ve yoksulluğun salgınla beraber ne yönde değişebileceğini belirlemek için de kullanılmıştır[7].

Tablo 1’den görüleceği gibi Türkiye’de toplam istihdamın neredeyse %46’sı salgından etkilenen sektörlerde. Aktif olmayan iş kollarında çalışanlar ise ağırlıklı olarak genç (%32,8), üniversite mezun olmayan (%87,1), kayıtdışı faaliyet gösteren (%35,7) ve küçük işletmelerden (%67,5) oluşuyor.

Tablo 1. Farklı Kategorilerin İstihdam ve Çalışan Dağılımları

Yine aynı şekilde kısmen aktif olan sektörlerdeki gençlerin, daha az eğitimli emekçilerin ve kayıtdışı çalışanların oranları Türkiye ortalamalarının üzerinde. Aktif sektörlerdeki yüksek kayıtdışılık ise büyük ölçüde tarım ve havyancılık kaynaklı. Tarım ve hayvancılık dışarıda bırakıldığında bu kategorideki kayıtdışı çalışanların oranı %28,5 olarak gözleniyor. Aktif ve evden çalışılabilir iş kollarındaki kadın istihdamının yüksek olmasının sebebi ise eğitim ve sağlık gibi hizmetlerdeki kadın emeği yoğunluğundan kaynaklanıyor.

Özellikle aktif olmayan ve kısmen aktif iş kollarındaki durum, emek piyasalarında daha korunaksız olan çalışanların salgından daha olumsuz etkilendiklerini ve istihdam kaybı riskine daha çok maruz kaldıklarını ortaya koyuyor. Türkiye’deki tablo özellikle kadın emekçilerin ve serbest meslek sahiplerinin dağılımı açısından İtalya ve Yunanistan gibi kimi Güney Avrupa ülkelerine benzerlik gösteriyor. Örneğin İtalya’da da kadınların aktif olan sektörlerde çalışma oranı %42 civarında iken Yunanistan için bu oran %41 civarındadır. Fakat her iki ülkede kadınların aktif olmayan ekonomik faaliyetlerdeki oranları Türkiye’den bir hayli yüksek [8].

Tablo 1’den anlaşılacağı üzere salgından etkilenen iş kollarında çalışanların bireysel özellikleri bir hayli farklılık gösteriyor. Bu ayrımları bireysel düzeyde daha detaylı incelemek için TÜİK tarafından yayınlanan 2018 yılı Hanehalkı İşgücü Anketi verileri ve logit yöntemi kullanılarak olmayan ve evden çalışılabilir kategorilerinde istihdam edilme ihtimalini hesapladık [9].

Şekil 1’de aktif olmayan sektörlere dair sonuçlar verilmiştir ve logit yöntemi ile ulaşılan bulgulara göre  kadın ve genç olmanın yanı sıra kayıtdışı, özel sektör ve küçük işletmede çalışıyor olmak da değişen oranlarda aktif olmayan bir iş kolunda istihdam edilmeyi ve salgında işini kaybetme ihtimalini artırıyor. Kamu sektöründe çalışmak, serbest meslek sahibi olmak ve üniversite bitirmek ise tam aksine aktif olmayan bir iş kolunda istihdam edilme ihtimalini önemli ölçüde düşürüyor.

Şekil 2 ise Şekil 1’e benzer hesaplamaları evden çalışabilir işler için sunuyor ve görüleceği üzere üniversite mezunu olmak, kayıtlı çalışıyor olmak ve kamu sektöründe istihdam edilmek evden çalışabilme ihtimalini büyük oranda artırıyor. Her ne kadar kadın olmak, küçük bir işletmede çalışmak ve genç olmak ile evden çalışabilme arasında negatif bir ilişki olsa da istatistiki olarak etkileri anlamlı değil.

Şekil 1. Aktif Olmayan Sektörlerde İstihdamı Etkileyen Bireysel Faktörler
Şekil 2. Evden Çalışılabilen Sektörlerde İstihdamı Etkileyen Bireysel Faktörler

Burada sonuçları gösterilmeyen diğer üç kategori için de istatistiksel olarak açıklayıcı faktörler, kayıtdışılık, kamu sektöründe istihdam edilmek, üniversite mezunu olmak ve küçük işletme çalışıyor olmaktır.

Sektörler arasında yukarıda incelenen bireysel farklara paralel olarak ortalama ücretler de bir hayli ayrışıyor. 2018’de Türkiye genelinde ortalama ücret tarım dahil 1990 TL tarım hariç 2154 TL iken, aktif olmayan iş kollarında aynı ortalamalar 1435 TL’ye düşüyor. Oysa aktif ve evden çalışılabilir mesleklerdeki emekçilerin ortalama ücretleri 2987 TL civarında.

Buradan bir kez daha salgından olumsuz etkilenen kesimlerin aslında halihazırda düşük ücretle çalışan ve bireysel olarak korunaksız emekçilerden oluştuğu sonucuna varılabilir. Aytun ve Özgüzel’in (2020) de çalışmalarında belirttiği gibi COVID-19 salgının belirli grupları daha sert vuracağı aşikardır ve bu grupların kısa dönemde kolayca yeniden istihdam edilebileceğini düşünmek gerçekçi değildir[10]. Dolayısıyla salgının emek piyasalarındaki etkilerinin orta ve uzun dönemde istihdamla sınırlı olmadığı ve hem gelir adaletsizliğini hem de yoksulluğu artırabileceğini söylemek mümkün.

İstihdam kayıplarının eşitsizlik üzerindeki etkileri

Salgın sürecindeki kısıtlamalar ve ekonomik daralma yüzünden yaşanacak istihdam kayıplarının eşitsizlik ve yoksulluk üzerindeki etkilerini anlamak için iki farklı senaryo dikkate aldık.  İlk senaryoda Yeldan ve Voyvoda (2020) tarafından genel hesaplanabilir denge modeli ile tahmin edilen istihdam kayıpları [11] kullanılırken, ikinci senaryoda daralmanın beklenenden az gerçekleşmesi ile beraber daha iyimser istihdam kayıpları [12] olacağı varsayıldı.

Sektörel bazlı istihdam kaybı tahminlerinin yanında genç olmak, üniversite mezunu olmamak, kayıtdışı olmak ve küçük işletmede çalışmak gibi bireysel faktörlerin de istihdamı olumsuz etkilediği biliniyor. Bu etmenler her ne kadar salgın öncesi dönemde de önemli olsa da COVID-19 için getirilen kısa çalışma ödeneğinden yararlanma ve işten çıkarılmanın kısıtlanması gibi emekçileri korumaya yönelik düzenlemeleri de fiilen etkisiz kıldıklarından olumsuz etkileri daha da önemli hale gelmiştir. Örneğin salgın döneminde kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmek için son 60 gün hizmet akdine tabi olmak kaydıyla son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olması şartı aranmaktadır[13]. Kayıtdışı çalışan ya da çalışma hayatının başında olan gençlerin bu koşulları yerine getirme ihtimalleri hemen hemen yoktur. Dolayısıyla sektörel risklere ek olarak bahsi geçen bireysel faktörlerin de ücretleri azaltabileceği hesaba katılmış ve her bir faktörün ücretleri sabit bir oranda azalttığı varsayılmıştır[14].

Ücret dağılımlarındaki eşitsizlikleri değerlendirmek için Gini katsayısını ve en üst/en alt yüzdelik dilimlerin ücret oranlarını (p90/p10) kullanıyoruz. Gelir eşitsizliğini anlamak için kullanılan en yaygın ölçütlerden biri olan Gini katsayısı 0 ile 1 değerleri arasında değişir ve daha yüksek değerler gelir adaletsizliğine işaret eder. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 iken tüm gelirin bir kişide toplandığı toplumun bu katsayısı 1’dir.

Şekil 3. Salgın Sonrasında Ücret Eşitsizliğindeki Değişim

Salgın öncesinde Türkiye’de ücretlerin dağılımının Gini katsayısı 0,3 iken salgın sonrasında görece iyimser senaryoda katsayı 0,34’e çıkıyor, yani %13 artıyor. Ücret dağılımındaki kötüleşme Yeldan ve Voyvoda’nın hesaplamaları temel alınarak oluşturulan senaryoya göre ise 0,35’e tırmanıyor yani %17 artıyor.

P90/P10 oranına bakılarak hesaplanan eşitsizlik tanımına göre ise mevcut durumdaki 3,8’lik oran ilk senaryoda 4,15’e ve ikinci senaryoda ise 4,54’e çıkıyor. Bu artışlar ücret dağılımında sırasıyla %9 ve %19’luk kötüleimeye denk geliyor. Her iki ölçütün de gösterdiği gibi sektörlerde beklenen küçülmenin (5 kategoride beklenen istihdam kaybı) yanı sıra bireysel (genç, az eğitimli, kayıtdışı ve küçük işletmede çalışmak) riskleri de içeren yeni ücret dağılımları mevcut durumdaki adaletsizliği bir hayli yükseltmektedir.

İstihdam kayıplarıyla yoksulluk da belirgin şekilde artıyor

İstihdam ve gelir kayıplarına bağlı olarak salgın ile yaşanan ve yaşanacak ekonomik sorunların çalışanlar arasındaki yoksul sayısını da artıracağını tahmin etmek zor değil. Şekil 4’te her iki senaryoya göre belirlenen yeni ücretler ve Türk-İş tarafından 2018 yılının Ocak ayı için belirlenen tek kişinin geçim maliyeti (1999 TL) baz alınarak halihazırdaki ve olası yoksulluk oranları hesaplanmıştır. Türkiye’de salgın öncesinde çalışan yoksulluğu bireysel düzeyde %57 iken, bu oran COVİD-19 kaynaklı istihdam ve gelir kayıpları göz önünde bulundurulduğunda sırasıyla %69’a ve %72’ye çıkmaktadır. Aylık 1500 TL gibi daha düşük bir geçim maliyeti sınırı belirlendiğinde dahi %36 olan çalışan yoksul oranı her bir senaryo için %58 ve %64’e fırlıyor. Bu tablodan yoksulluğun ülkede bir hayli yaygınlaşacağı ve Türkiye’de emek piyasasından elde edilen gelirlerin hanehalkı gelirleri içerisindeki payı düşünüldüğünde nüfusun çok daha büyük bir kısmının yaşam koşullarının kötüleşeceği sonucuna varmak mümkün.

Şekil 4. Yoksulluk Oranları (%)

Sonuç

COVID-19 Türkiye’de de diğer ülkelere benzer biçimde emek piyasalarında büyük sorunlara yol açtı ve bu sorunlar belli sektörlerde çalışan ve halihazırda daha az korunaklı olan gruplar için daha büyük boyutlarda. Genç olmak, düşük eğitim, kayıtdışılık ve küçük işletmelerde çalışıyor olmak yasal ve fiili düzenlemeler sonucu faaliyetleri kısıtlanan sektörlerde istihdam edilmenin yanında işsizlik ve ücret kaybına yol açıyor.  Salgının yol açtığı üretim ve talep şokları,gelir eşitsizliği ve yoksulluğu hem halihazırda riskli olan emekçi gruplarının riskini artırarak hem de yoksul havuzuna yenilerini ekleyerek olumsuz yönde etkileyecek. Ücret adaletsizliği ve geçim sıkıntıları yüzünden baş gösterebilecek sorunları önlemek için var olan sosyal yardımların artırılması gerekli. Ayrıca salgından daha şiddetli biçimde yara alan iş kollarında çalışanlara ve bireysel olarak daha korunaksız gruplara yönelik yardımların yapılması da eşitsizliklerin ve yoksulluğun kontrol altında tutulabilmesi bakımından önemli.

Bu açılardan Yeldan ve Voyvoda (2020) tarafından önerilen emek gelir desteği sadece ekonomideki dengeleri iyileştirmek bakımından değil aynı zamanda ücret eşitsizliği ve yoksulluğa karşı kalkan olması açısından da değerlidir. Gelir desteklerinin yanında uzun dönemde genç, kayıtdışı ve az eğitimli bireylerin istihdam edilme ve daha kaliteli işlerde çalışmalarını sağlamak için bu gruplara yönelik emek piyasası programlarının iyileştirilmesi de gereklidir. Aksi takdirde yaşanacak ücret kayıpları ve artan yoksulluk yüzünden talebin canlanması ve ekonominin toparlanmasını çok daha uzun zaman alacak ve tüm Türkiye vatandaşları için salgının etkileri ekonomik ve sosyal olarak daha vahim boyutlarda hissedilecektir.

Anıl Duman
Central European University, Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi

Notlar/Kaynaklar: 

[1] ILO (2020) ILO Monitor: COVID-19 and the world of work, fourth edition. https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/@dgreports/@dcomm/documents/briefingnote/wcms_745963.pdf.
[2] Stephany, F.; Dunn, M.; Sawyer, S.; Lehdonvirta, V. (2020). Distancing bonus or downscaling loss? The changing livelihood of US online workers in times of Covid-19. SocArXiv papers. https://doi.org/10.31235/osf.io/vmg34; Perugini, C. ve Vladisavljević, M. (2020) Social Stability Challenged: Pandemics, Inequality and Policy Responses. https://ideas.repec.org/p/iza/izadps/dp13249.html; Brunori, P., Maitino, M.L., Ravagli, L. and Sciclone, N. (2020). Distant and Unequal. Lockdown and Inequalities in Italy. http://www.unicaldine.it/research/BMRS_2020.pdf; Aytun, U. Ve Özgüzel, C. (2020) Koronavirus salgını eşitsizlikleri arttırabilir. https://sarkac.org/2020/04/koronavirus-salgini-esitsizlikleri-arttirabilir/.
[3] World Bank (2020)  Projected poverty impacts of COVID-19 (coronavirus) https://www.worldbank.org/en/topic/poverty/brief/projected-poverty-impacts-of-COVID-19.
[4] Aytun, U. Ve Özgüzel, C. (2020) Türkiye’nin evden çalışması mümkün mü?. https://sarkac.org/2020/04/turkiyenin-evden-calismasi-mumkun-mu/
[5] Yasal düzenlemelere temel olarak Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklikler ve mevzuatlar göz önünde bulundurulmuştur. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/05/20200529.pdf, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/03/20200327.pdf, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.7244.pdf. Fiili kısıtlamalar için İçişleri Bakanlığı Genelgeleri taranmıştır, https://www.icisleri.gov.tr/arama/ara/soka%C4%9Fa%20%C3%A7%C4%B1kma%20yasa%C4%9F%C4%B1.
[6] Dingel ve Neiman’ın çalışmasından yola çıkarak ISCO-08 2 basamak düzeyinde evden çalışabilir skorları hesaplanarak oluşturulmuştur. Dingel, J. ve Brent, N. (2020). How Many Jobs Can be Done at Home?. https://bfi.uchicago.edu/working-paper/how-many-jobs-can-be-done-at-home/.
[7] European Commission (2020) The COVID confinement measures and EU labour markets. https://ec.europa.eu/jrc/en/publication/covid-confinement-measures-and-eu-labour-markets; Palomino, J.C., Rodríguez, J.G. & Sebastián, R. (2020). Wage inequality and poverty effects of lockdown and social distancing in Europe. https://www.inet.ox.ac.uk/publications/no-2020-13-wage-inequality-and-poverty-effects-of-lockdown-and-social-distancing-in-europe/
[8] European Commission (2020) The COVID confinement measures and EU labour markets. https://ec.europa.eu/jrc/en/publication/covid-confinement-measures-and-eu-labour-markets.
[9] Tabloda sunulan bireysel düzeydeki faktörlere ek olarak NUTS-1 düzeyinde bölgesel kukla değişkenleri de regresyonlarda kullanılmıştır.
[10] Aytun, U. Ve Özgüzel, C. (2020) Koronavirus salgını eşitsizlikleri arttırabilir. https://sarkac.org/2020/04/koronavirus-salgini-esitsizlikleri-arttirabilir/.
[11] Yeldan, E. ve Voyvoda, E. (2020) Salgın, Türkiye ekonomisi ve gerçekçi bir kamu politikası önerisi. https://sarkac.org/2020/06/salgin-turkiye-ekonomisi-ve-gercekci-bir-kamu-politikasi-onerisi/.
[12] Aktif sektörlerde %0, evden çalışılabilir işlerde %10, kısmi aktif sektörlerde %30 ve aktif olmayan faaliyetlerde %40 istihdam kaybı riski.
[13] Detaylar için https://www.iskur.gov.tr/isveren/kisa-calisma-odenegi/genel-bilgiler/.
[14] Metodolojinin detayları için bkz. Perugini, C. ve Vladisavljević, M. (2020) Social Stability Challenged: Pandemics, Inequality and Policy Responses. https://ideas.repec.org/p/iza/izadps/dp13249.html;