Einstein Foundation Direktörü Günter Stock’un merak güdüsüyle yapılan temel bilim araştırmalarının önemini vurgulayan konuşmasının sonundaki özet (Bilim Akademisi 2018 Yılın Konferansı, 2 Kasım 2018, Bilgi Üniversitesi)
“İlk keşiflerden çığır açıcı yeniliklere giden uzun bir yol var. Başlangıçta temel bilim araştırmalarının bizi nereye götüreceğini çok açık görmeyebiliriz. Ama burada akıllıca yapılmış araştırmaların, bilgilerin akıllıca bir araya getirilmesinin söz konusu olduğunu biliyoruz ve bu her zaman çığır açıcı olabilir.
Kısacası, tüm bu gelişmelerin yeşerdiği verimli toprak temel bilim araştırmasıdır, merak güdüsüyle yola çıkılan araştırmadır. Çığır açıcı ilerlemeler, bilgide kuantum sıçramaları, mevcut bilginin uygulanması burada mümkündür, burada gerçekleşir. Buluşları tam olarak planlayıp tasarlayamazsınız –ama en iyi yöntemleri kullanmanız ve iyi bir hipotez kurmanız gerekir- ve bilmeniz lazımdır ki deneyinizin sonucu sizin beklediğinizden farklı olabilir, beklenmeyen sonuçları doğru şekilde yorumlamaya da hazırlıklı olmalısınız. Bir de sebat etmelisiniz. Bu yılın Nobel Tıp Ödülleri buna mükemmel örnekler oluşturuyor. İlk örnek, “Bizim mükemmel sayılabilecek bağışıklık sistemimiz, tümör hücrelerini neden tanımıyor?” sorusunun ele alınması. Bu meselenin anlaşılması için temel araştırma alanında büyük emek verildi ve şu anda elimizde bu çalışmalarla ulaşılmış tedavi seçenekleri var. İkinci örnek, Nobel Kimya Ödülü, proteinleri optimize etmek için evrim ilkelerinin kullanımı. Uzun süre hemen hemen hiç kimsenin inanmadığı bu yöntem de başarıya ulaştı.
Demek ki, doğadaki olgular hakkında anlamlı sorular sormak ve dikkatle tasarlanmış deneyler yapmak, bir ürün bulmak için değil de ilginç olayları açıklayabilmek için çalışmak, sebat etmek ve beklenmedik sonuçlara açık olmak, temel bilim araştırmasının vazgeçilmez özellikleridir.
O halde, vermek istediğim ilk mesaj şu: Araştırma politikaları bu konunun önemini teslim etmeli ve temel bilim araştırmalarını ihmal edip hemen uygulamalı araştırmadan beklentiler içine girmemeli. Böyle bir beklenti eğilimini pek çok ülkede gözlemliyoruz. Temel bilim araştırmalarında geniş bir zemin olmazsa, ondan filizlenecek uygulamalı araştırma da uzun ömürlü olamaz.
İkinci mesajım: Biyoteknolojide gördüğümüz gibi, yeni malzemeler, yeni teknolojiler, yeni araçlar olmadan, kısacası disiplinlerarası çalışma yapılmadan başarı sürdürülemez.
Üçüncü mesaj: Sadece farklı alanlar arasında değil, aynı zamanda farklı kurumlar ve farklı maddi kaynaklar arasında, özel sektörün ve kamunun katkılarıyla yapılan iş birlikleri, yani kamu-özel sektör ortaklığı, yenilikçi üretim alanında çok büyük ilerlemelere imkân sağlar.
Dördüncü mesajım da şu: En önemlisi, yaptıkları işe inanan, cesur ve vizyon sahibi insanlardır.
Beşincisi: Araştırma kuruluşları, araştırma hedeflerine nasıl ulaşacakları konusundaki kararlarında özerk olmalı ve onlar da bünyelerindeki araştırmacılara aynı özerkliği tanımalıdır. Böylelikle araştırmacılar da meraklarının peşinde sebat ve kararlılıkla ilerleyerek kavramın kanıtlamasını sağlayacak, buluşlar yapacak ve sonunda bulguları yeni süreçlerin, yöntemlerin ve ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.”
Konuşmanın tam metni için tıklayınız