Savaş Cephelerinde Ölen Bilim İnsanları

Wikimedia Commons

Fransız parçacık fizikçisi Marco Zito, 14 Mayıs 2014 tarihli Le Monde gazetesinin Bilim ve Tıp ilavesinde yer alan “Cephedeki Araştırmacılar” başlıklı yazısında, Birinci Dünya Savaşı’nda cephede ölen bazı önemli bilim insanlarının öykülerine yer veriyordu.  Marco Zito, bu ilginç yazısında şunları söylüyor:

“Andre-Louis Cholesky (1875-1918), Politeknik mezunu topçu subayıydı. Birinci Dünya Savaşı’nda Hindenburg hattına yapılan saldırılar sırasında aldığı bir yaranın ardından Ağustos 1918’de cephede öldü. Hayattayken hiçbir şey yayınlamadı.  Bulduğu yöntemin ilk defa ortaya çıkması 1924 yılında olmuştur.  Bugün onun bu yöntemi, belirli koşullar altında bir lineer denklemler sistemini çözmek için en çok kulllanılan yöntemlerin bir bölümünü oluşturur.  Cholesky yöntemini, topografik hesaplamalar çerçevesinde sık karşılaşılan bir problemi çözmek isterken geliştirmişti.

GPS’den önce, gereken cetveller, zorunlu olarak (yerin üçgenlere ayrılmasıyla) yapılan bir dizi yer ölçümlerinin gerçekleştirilmesi ve sonra da uzun bir hesaplama ile hazırlanıyordu.  Cholesky, Lyon meridyeninin ölçülmesi için düzenlenen kampanyaya katılmıştı.  (Tunus’ta, Girit’te ve Romanya’daki diğer çalışmalara da katıldı.) Bu görevleri boyunca o, daha etkili, orijinal ve sağlam bir hesaplama yöntemi hazırladı.

Ölüm haberiyle ilgili bir notta şunlar söyleniyordu: “Sıra dışı bir zeka, matematik hesaplamalar için büyük bir kolaylık, bir araştırmacı ruhu, orijinal fakat aynı zamanda bazen paradoksal fikirler.”

Cholesky cephede öldürüldü. O, bu erken ölümünü, milyonlarca askerle ve başka birkaç araştırmacıyla paylaşmıştı.

Henry Moseley (1887-1915), İngiliz fizikçi, Kraliyet Mühendisliği’nde gönüllü askerdi.  Eğer Türkiye’de Gelibolu’da 27 yaşındayken cephede öldürülmüş olmasaydı belki de bir Nobel Ödülü alabilecekti.  Kısa araştırmacılık kariyeri boyunca (40 ayda) o, periyodik tablo üzerine temel nitelikteki çalışmaları iyi bir şekilde yürütmüştü.  Gerçekte Mendeliyev elementleri atom sayıları temelinde düzenlemişti. Fakat gerçeğin ne olduğu hala bilinmiyordu.  Bu sayı birkaç istisnayla az çok atomun kütlesine uyuyordu.  Moseley, farklı elementler tarafından yayınlanan x-ışınlarının frekansını ölçtü ve deneysel bir formül buldu. Bulduğu bu formül atom sayısı ile frekansı, uyumlu olarak birbirine bağlamaya imkan veriyordu.  Bu şekilde elementlerin düzenindeki gizem, açıklanmış oluyordu ve dizilimdeki belirli boşluklar, daha sonra yeni elementlerin keşfedilmesine imkan yaratıyordu.  Niels Bohr’a göre; Rutherford’un çalışmaları -atom modeli üzerine olan çalışmalarını kastediyor- ciddiye alınacak düzeyde değildi.  “Büyük değişim Moseley ile geldi” demişti.

Karl Schwarzchild (1873-1916), döneminin en parlak Alman astronomlarından biriydi. 1916’da Rus cephesinde gönüllüydü.  O, fikirler dünyası sayesinde savaştan kaçınmayı denemişti.  Büyük kütleli bir cisim için Einstein’ın genel görelilik denklemlerine, yoğun bir ateş altındayken çözüm bulmuştu.  Eğer Einstein bu doğru çözümün varlığına şaşırdıysa da, bu, daha sonra anlaşıldığı gibi bir kara deliği betimleyen bir çözümün söz konusu olduğunun anlaşılmasından ileri geliyordu.

Schwarzchild, cephede bir bulaşıcı hastalığa yakalandı ve birkaç ay sonra da öldü.

O zamandan beri, bilim insanlarının artık savaşın ön cephesinde yer almalarına izin verilmiyor. Onların askeri işler için laboratuvarlarda daha yararlı oldukları görüldü. Bir asır sonra, Birinci Dünya Savaşı, Avrupa tarihinin bir kara deliği olarak kalıyor.”

Marco Zito, Birinci Dünya Savaşı için “Avrupa tarihinin kara deliği” yerine “Avrupa bilim tarihinin kara deliği” diyebilirdi.

Osman Bahadır

Bu yazı daha önce Cumhuriyet Bilim ve Teknik dergisinin 13 Haziran 2014 tarihli sayısında yayınlandı. 

 

Önceki İçerikSuriyeli Sığınmacı Göçün Ekonomik Etkilerinin Algılanışı
Sonraki İçerikAnalitik Düşüncenin Sosyopolitik Görüşlerle İlişkisi
Osman Bahadır

İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Denis Diderot (Paris VII) Üniversitesi Bilimler ve Teknikler Tarihi ve Epistemoloji Bölümü’nden DEA derecesi aldı. 1991-1994 yılları arasında 30 sayı aylık Bilim Tarihi dergisini çıkardı. 2004-2011 yılları arasında İTÜ’de Bilim ve Teknoloji Tarihi dersi verdi. Bilim tarihi üzerine 18 kitabı yayınlandı.

Kitaplarından bazıları:  Bilim Cumhuriyetinden Manzaralar (2000), Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme (2001), Matematikte Bir Öncü Kerim Erim (2006), Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi 1861-1961 (2007), Türkiye’de Temel Bilimlerde İlk Araştırmacılar (2007), Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim (2012), Bilimde Öncü Kadınlar (2013), Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme (2017), Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik (2020).