Suriyeli Sığınmacı Göçün Ekonomik Etkilerinin Algılanışı

Shutterstock

Bu çalışmada, Suriyeli sığınmacı göçün ekonomik etkilerinin kamuoyu tarafından nasıl algılandığı mercek altına alınmıştır. Bu kitlesel insan hareketinin olası ekonomik etkilerini daha iyi kavramak için, Türkiye-Suriye göç sisteminin temel özelliklerini ortaya koymak faydalı olur.

  • Bu göç sisteminin birinci özelliği, iç savaş yüzünden Suriyelilerin ülkelerini terk etmek zorunda kalıp Türkiye’ye yerleşmeleri sonucunda zorunlu bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla, Türkiye-Suriye göç sistemi zorunlu göç sistemi kapsamında ele alınmalıdır. Bu zorunlu göç sisteminde, Suriyeliler zorunlu göçmenler, Türkiye zorunlu ev sahibi ülke ve Suriye zorunlu menşei ülke konumundadır.
  • İkinci özellik, zorunlu göçün kaçınılmaz bir sonucu olarak, çok sayıda Suriyelinin kitlesel biçimde Türkiye’ye yönelmesidir. Nitekim 2017 yılı itibarıyla yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli Türkiye’de yaşıyor.
  • Türkiye-Suriye göç sisteminin üçüncü özelliği, Suriyelilerin Türkiye’de bulunmasına geçici bir süreç olarak bakılmasıdır. Bu geçici temelli yaklaşım kamu politikalarına da yansımıştır. Suriyelilerin büyük çoğunluğunun ülkeye giriş ve çıkışları, ülkede kalışları ile hak ve yükümlülükleri Geçici Koruma Yönetmeliği’ne göre tanımlanan Geçici Koruma Rejimi’ne göre düzenleniyor.
  • Bu göç sisteminin son özelliği, genel olarak düşük vasıflı işgücü akışını içermesidir. Suriyelilerin düşük vasıflı işgücü olarak nitelendirilmesinin altında yatan iki neden var. İlki, eğitimlerinin az olması, mesleki becerilerinin yetersiz olması ve Türkçe dilini bilmemeleridir. İkinci neden, yüksek vasıflı Suriyelilerin de düşük vasıf gerektiren işlerde çalışmak zorunda kalmalarıdır. Bu ikinci durum, özellikle Türkiye-Suriye göç sisteminin ilk üç özelliğinden kaynaklanıyor. Göçün zorunlu olması, çok sayıda göçmen içermesi, geçici bir olay gibi görülmesi, gerekli yasal düzenlemelerin geç yapılması ile bu düzenlemelerin tam uygulanmaması Suriyelilerin iş ararken pazarlık gücünü azaltırken işverenlerin sömürme kapasitelerini artırıyor. Bunun sonucunda, yüksek vasıflı olmalarına rağmen düşük vasıf gerektiren işlerde çalışan pek çok Suriyeli bulunuyor.

Bu çerçevede, Türkiye-Suriye göç sistemindeki Suriyelilerin Türkiye’ye gelmesi düşük vasıflı veya düşük gelirli göçmen akışı olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamada, başta işgücü piyasasındaki konumlarını belirleyen vasıf düzeyleri olmak üzere sosyoekonomik durumlarını betimlemek maksadıyla, birbiri yerine geçen şekilde düşük vasıflı veya düşük gelirli göçmen akışı terimleri kullanılıyor. Burada kişinin vasıf düzeyi ile gelirleri arasında pozitif bir ilişki olduğu varsayılıyor.

Suriyeliler ile yerliler arasındaki iktisadi etkileşimler

Suriyeliler ile farklı vasıf gruplarındaki yerliler dört farklı iktisadi alanda etkileşime girerek, bu göçmen akışının ekonomik etkileri ile bu etkilere ait algıları ve tutumları önemli ölçüde belirler.

  • Birinci iktisadi alan işgücü piyasalarıdır. Üretim sürecinde rakip işgücü girdisi olduklarından, Suriyeliler düşük vasıflı yerlilerin istihdam olanaklarını, ücretlerini ve diğer çalışma koşullarını olumsuz yönde değiştirebilir. Öte yandan, üretimdeki tamamlayıcılık ilişkisinden ötürü, bu durumun tersi yüksek vasıflı yerliler için geçerli olabilir.
  • Mal ve hizmet piyasaları, Suriyeliler ile yerlilerin yollarının kesiştiği ikinci iktisadi alandır. Mal ve hizmet piyasalarının, genel olarak, düşük vasıflılar (düşük gelirliler) ve yüksek vasıflı (yüksek gelirliler) için ikili yapıda olduğu söylenebilir. Bu ikili yapıda, tüketici olarak rekabet etmelerinden dolayı, Suriyelilerin düşük vasıflılar için olan mal ve hizmet piyasalarında talebi artırmaları, fiyat düzeylerini yukarı çekmeleri ve dolayısıyla düşük vasıflı yerlilerin reel gelirlerini azaltmaları kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, örneğin, en çarpıcı şekilde konut piyasası için geçerlidir. Böyle bir negatif etki, yüksek vasıflıların mal ve hizmet piyasalarında daha küçük ölçekte ortaya çıkabilir. Bu duruma karşın, Suriyeliler ev içi hizmet, bahçe bakımı gibi yüksek vasıflıların satın aldığı hizmetlerin sunumunda çalışarak, işgücü maliyetlerinin düşmesine ve yüksek olasılıkla fiyatların azalmasına yol açabilir. Bu da, yüksek vasıflıların reel gelirlerinin artmasına neden olabilir.
  • Üçüncü iktisadi alan eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin sunumunda ortaya çıkıyor. Örneğin, kamu sektörü tarafında sunulan hizmetlere erişimde, düşük vasıflı yerlilerin daha yüksek olasılıkla Suriyeliler ile rekabet etmeleri muhtemeldir. Bunun bir nedeni, yüksek vasıflıların özel sektördeki hizmet sunucularına yönelerek kendilerini bu rekabetten koruma imkanlarının olmasıdır. Ancak bu durumda yüksek vasıflılar, kamu sektörü ile özel sektör arasındaki farkı kendi ceplerinden öderler. Bu çoklu etkilerden dolayı önceki iktisadi alanlardan farklı olarak, yerlilerin vasıf düzeylerine göre Suriyelilerin kamu hizmet piyasalarına etkilerinin ne yönde ve ne ölçüde değiştirdiğini önceden kestirmek zordur.
  • Son olarak Suriyeli sığınmacı göçün etkileri kamu maliyesi alanında ortaya çıkıyor. Yukarıda açıklandığı gibi, zorunlu göç olması, göçmen sayısının fazla olması, göçün geçici görülmesi ve düşük vasıflı göçmen akışını içermesi olarak saptanan Türkiye-Suriye göç sisteminin temel özelliklerinden ötürü kamu maliyesinin dengeleri olumsuz etkileniyor. Çünkü eğitim, sağlık, barınma, sosyal yardım ve diğer alanlarda Suriyeliler için yapılan harcamaların, onların tüketim ve çalışma gibi ekonomik faaliyetlerinden elde edilen vergi gelirleriyle karşılanması mümkün gözükmüyor. Kamu maliyesindeki bu finansman açığı iki şekilde kapanabilir: Kamu harcamalarının azaltılması ve vergi gelirlerinin artırılması. Bu iki kamu maliyesi politikası farklı şekilde düşük vasıflı yerlileri ve yüksek vasıflı yerlileri etkileyebilir. Örneğin, kamu harcamaları çoğunlukla düşük vasıflıların yaşam koşullarıyla alakalı olmasından dolayı, kamu harcamalarının azalması düşük vasıflıların refahına daha olumsuz tesir edebilir. Öte yandan, vergi gelirlerini artırmak için, tüketim vergisi ile gelir vergisi oranlarındaki artışın etkileri yerli vasıf grupları arasında farklılık gösterebilir. Örneğin, özel tüketim vergisi ile gelir vergisi oranlarını yükseltilmesi, düşük vasıflı yerlilere kıyasla, yüksek vasıflı yerlilerin refahını daha fazla azaltacaktır. Dolayısıyla uygulanan kamu finansmanı politikalarının özellikleri, Suriyelilerin kamu maliyesine net etkisinin farklı yerli vasıf grupları arasında nasıl paylaşıldığını belirler.

KONDA algı araştırmasının bulguları  

Göçmen akışlarının ev sahibi ülkeye olan ekonomik etkilerinin incelenmesinde iki farklı yaklaşım benimsenir. Birinci yaklaşımda, göçmen akışı sonucunda ekonomik yapıda ne ölçüde bir değişimin olduğunu ölçmek için gayrisafi yurtiçi hasıla, işsizlik ve ücret gibi nesnel ekonomik ölçütler kullanılır. İkinci yaklaşımda ise ev sahibi ülkedeki yerlilerin göçmenlerin ekonomik etkileri üzerine yaptıkları değerlendirmelere, geliştirdikleri tutumlara odaklanılır.

Bu çalışmada ikinci yaklaşım benimsenerek, Türkiye toplumunun Suriyeli sığınmacı göçün ekonomik etkilerine yönelik algılarının araştırılması hedeflendi. Bu hedef doğrultusunda, KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş.’nin 2016 yılının Şubat ayında yaptığı Barometre Araştırması (KONDA Barometre) sonucu elde edilen veri kullanıldı.[1] KONDA Barometre Araştırmasında, Türkiye’de kamuoyunun Suriyeli sığınmacı göçün ekonomik etkilerini nasıl algıladığını ölçmek için bireylere şu iki ifadeye ne ölçüde katılıp katılmadığı sorulmuştur:

  • “Suriyeli sığınmacılar yüzünden iş imkanı azaldı”
  • “Sığınmacılar Türkiye’nin ekonomisine zarar veriyor”

Bu ifadeler, Suriyelilerin yukarıda açıklanan farklı alanlardaki iktisadi etkilerinin kamuoyu tarafından nasıl algılandığının ölçülmesine imkan veriyor. Birinci ifade, Suriyelilerin işgücü piyasasındaki etkilerinin algılanışına ait bilgi sunuyor. İkinci ifade ise, işgücü piyasasında, mal ve hizmetler piyasalarında, kamu hizmetlerinin sunumunda ve kamu maliyesinde Suriyeliler kaynaklı sebeplerden meydan gelen ekonomik değişimlere yönelik kamuoyunun değerlendirmesinin toplu biçimde ölçülmesine olanak sağlıyor. Makalede, bu ifadelere “kesinlikle katılıyorum” veya “katılıyorum” diyenlerin toplam gözlem sayısına oranları analiz edildi.  Bu iki oranın yüksek olması Suriyelilerin olumsuz ekonomik etkilerine yönelik yargının daha güçlü olduğunu işaret ediyor.

Bu tanımsal çerçevede KONDA Barometre Araştırmasının bulguları, 18 yaş ve üzerindeki yetişkin nüfusun çoğunluğunun Suriyelilerin ekonomik etkilerini olumsuz olarak algıladığını gösteriyor. Yetişkin nüfusun yaklaşık %60’ı Suriyeliler yüzünden iş imkanlarının azaldığını ve ülke ekonomisinin kötüleştiğini ifade ediyor.

Şekil 1 Suriyelilerin olumsuz iktisadi etkilerinin olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Suriyelilerin ekonomik etkilerinin algılanışları ayrıca, kişilerin cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyi gibi sosyo-demografik özellikleri ile siyasi parti tercihi ve etnik köken gibi kimlik özelliklerine göre incelendi. Şekil 2, kişilerin cinsiyetine göre Suriyelilerin ekonomik etkilerinin algılanışının değişmediğini gösteriyor. Kadınların ve erkeklerin yaklaşık %60’ı Suriyelilerin iş imkanlarını ve ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini beyan ediyor.

Şekil 2 Cinsiyete göre Suriyelilerin olumsuz iktisadi etkilerinin olduğunu belirtenleri yüzdesi (%)

Suriyelilerin ekonomik etkilerinin algılanışı ile kişilerin yaşı arasındaki ilişki Şekil 3’te veriliyor. Bu etkilerin algılanışı yaşa göre çarpıcı şekilde değişmemekle birlikte, 18-29 yaş grubunun oluşturduğu gençler ile 45-59 yaş grubunun meydana getirdiği orta-üst yaş grubunda belirgin bir fark bulunuyor. Gençlerin %59’u Suriyelilerin iş imkanlarını azalttığını ifade ederken, bu oran orta-üst yaş grubunda %64’e yükseliyor. Suriyeliler yüzünden ekonominin olumsuz etkilendiği düşünenlerin oranı bu iki grup için sırasıyla %54 ve %61.

Şekil 3 Yaşa göre Suriyelilerin olumsuz iktisadi etkilerinin olduğunu belirtenleri yüzdesi (%)

Şekil 4’te görüldüğü gibi, kişilerin eğitim düzeyi dikkate alındığında, Suriyelilerin ekonomik etkilerinin algılanışı konusunda iki farklı durum orta çıkıyor. Birinci durumda, eğitim düzeyi yükseldikçe Suriyelilerin iş imkanlarının azaldığını belirtenlerin oranı düşüyor. Bu oran, lise düzeyinden daha az eğitimlilerde ve lise mezunlarında %63-61 civarında iken, yükseköğretim mezunları arasında %52’dir. İkinci durumda ise, Suriyelilerin ekonomiyi olumsuz etkilediğini düşünenlerin oranı eğitim düzeyine göre farklılık göstermiyor.

Şekil 4 Eğitime göre Suriyelilerin olumsuz iktisadi etkilerinin olduğunu belirtenleri yüzdesi (%)

Bu çalışmada ayrıca, kişilerin kimlik özellikleri ile Suriyelilerin ekonomik etkilerinin algılanışı arasındaki ilişki incelendi. Bu incelemede, kişilerin iki kimlik özelliğinden faydalanarak sınıflandırmalar yapıldı. Birinci sınıflandırmada, kişilerin siyasi parti tercihleri kullanıldı. İkincisinde, kişilerin etnik kökenine göre gruplar oluşturuldu.

Şekil 5, tüm siyasi partilerin seçmenlerinin en az %50’sinin Suriyelilerin iş imkanlarını azalttığını ve ekonomiyi olumsuz etkilediğini düşündüğünü işaret ediyor. Ancak Suriyelilerin ekonomik etkilerine yönelik bu olumsuz algı siyasi partiler arasında kutuplaşmaya yol açıyor. Bu kutuplaşmanın bir tarafında iktidar partisi yer alırken, diğer tarafında muhalefet partileri bulunuyor. Sözgelimi, AK Parti’li seçmenlerin %51’i Suriyeliler yüzünden iş imkanlarının azaldığını beyan ederken, bu oran CHP’li seçmenlerde %73’e, MHP’li seçmenlerde %68’e, HDP’li seçmenlerde %65’e yükseliyor. Benzer bir durum, Suriyelilerin ekonomiyi olumsuz etkilediğini ifade edenlerin oranı incelendiğinde de ortaya çıkıyor. Bu oran, AK Parti’li seçmen için %48 iken, muhalefet partileri için %57 ile %72 arasında değişiyor. İktidar partisi ile muhalefet partileri arasındaki kutuplaşmaya ek olarak, muhalefet partileri arasında da bir ayrışma mevcut. Bu ayrışmada, Suriyelilerin algılanan olumsuz ekonomik etkileri en yüksek oranda CHP’li seçmenler tarafından belirtilirken, en düşük oranda HDP’li seçmenler tarafından beyan ediliyor.

Şekil 5 Siyasi parti tercihlerine göre Suriyelilerin olumsuz iktisadi etkilerinin olduğunu belirtenleri yüzdesi (%)

Son olarak, Suriyelilerin ekonomik etkilerinin algılanışının kişilerin etnik kökenine göre nasıl değiştiği incelendi (Şekil 6). Bu incelemede iki farklı bulgu elde edildi. Türk etnik köken grubuyla karşılaştırıldığında, Kürt etnik grubu daha yüksek oranda Suriyeliler yüzünden iş imkanlarının azaldığını ifade etmiştir. Bu duruma karşın, Suriyelilerin ekonomiyi olumsuz etkilediği düşüncesi Türk etnik grubunda daha fazla yaygın olmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir.

Şekil 6 Etnik kökene göre Suriyelilerin olumsuz iktisadi etkilerinin olduğunu belirtenleri yüzdesi (%)

Sonuç

Suriyelilerin Türkiye ekonomisine etkilerinin farklı sosyo-demografik ve kimlik grupları arasında nasıl algılandığını inceleyen bu çalışma, tüm yetişkin gruplarındakilerin yarısından fazlasının Suriyelilerin ekonomik etkilerini olumsuz yönde değerlendiğini işaret ediyor.

Suriyelilerin ekonomik etkilerinin olumsuz yönde algılanışı kişilerin bazı özelliklerine göre farklar gösteriyor. Belirgin farklardan biri eğitim grupları arasında. Daha düşük eğitim seviyesindeki akranlarıyla kıyaslandığında, yükseköğretim kurumundan mezun olanlar Suriyelilerin iş imkanlarını azalttığını daha düşük oranda ifade ediyorlar. Bu bulgu, Suriyelilerin düşük vasıflı yerlilerle istihdam olanakları için daha yoğun bir şekilde rekabet ettiği olgusu ile tutarlı.

Dolaylı biçimde benzer bir çıkarım, bu olumsuz yönde tutum etnik köken grubuna göre ayrıştırıldığında da ortaya çıkıyor. Türk etnik grubuyla kıyaslandığında, düşük vasıf gerektiren işlerde yoğunlaşan Kürt etnik grubunun daha yüksek oranda Suriyeliler yüzünden iş imkanlarının azaldığını ifade ettikleri görülüyor. Ek olarak, kişilerin siyasi parti kimliklerinin Suriyelilerin iktisadi etkilerinin algılanışının biçimlenmesinde önemli.

Sonuç olarak, Suriyeli sığınmacıların hareketi gibi çeşitli önemli demografik, ekonomik ve siyasi olayların etkilerinin değerlendirilmesinde bizzat bu olaylara maruz kalan kişilerin yargıları ve tutumları incelenebilir. Böyle bir inceleme, bir yandan söz konusu olayların etkilerine ait bilgi verirken, diğer yandan toplumun kendisi hakkında bilgi sunuyor. Sunulan bulgular özellikle de, Suriyeli sığınmacı göçü sonucunda ortaya çıkan iktisadi temelli potansiyel gerilimlere ait bazı ipuçları veriyor. Ekonomik bir krizde bu gerilimlerin daha da şiddetleneceği dikkate alınarak, kamu makamları tarafından gerekli ekonomik ve sosyal politikalar ivedilikle uygulanmalıdır.

Ali Berker*
Öğretim üyesi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (Mülga)

* Araştırmaların veri setlerini kamuoyu ile paylaşan KONDA araştırma şirketine teşekkür ederim.

İletişim adresi: [email protected].

[1] Şubat 2016 KONDA Barometresi araştırmasının sonuçlarına “Suriyeli Sığınmacılara Bakış” isimli rapordan ulaşılabilir. Bu rapora esas olan araştırma, 6-7 Şubat 2016 tarihlerinde 27 ilin merkez dahil 98 ilçesine bağlı 136 mahalle ve köyünde 2649 kişiyle hanelerinde yüzyüze görüşülerek gerçekleştirilmiştir.

Önceki İçerik1980’den Günümüze Reel Döviz Kuru ve Ekonomi Politikalarının Sürdürülebilirliği
Sonraki İçerikSavaş Cephelerinde Ölen Bilim İnsanları
Ali Berker

Ali Berker, 2001 yılında, Michigan State Üniversitesi’nde iktisat doktora programını tamamladı.  Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde (TODAİE) öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Çeşitli vakıf üniversitelerinde ders verdi. Yapmış olduğu araştırmaların bir kısmı TÜBİTAK, Koç Üniversitesi Göç Araştırma Merkezi (MiReKoç), Kalkınma Bakanlığı, International Organization for Migration (IOM) tarafından desteklendi. TÜBİTAK’ın Doktora Sonrası Burs Programı kapsamında, 2009-2010 döneminde Max Planck Institute of Demographic Research (Almanya) ile Population Studies Center, Michigan Üniversitesi (ABD) kurumlarında misafir araştırmacı olarak bulundu. Beşeri sermaye ve çalışma ekonomisi, göç ekonomisi, yaşam memnuniyeti ekonomisi ve demografi alanlarında çalışmalar gerçekleştirdi.  Belirtilen bu alanlarda mikroekonometrik yöntemleri uygulayarak çalışmalarını sürdürmektedir.

E-posta adresi: [email protected]