“Ne olacak bu akademinin hali” sorunsalına çözüm önerileri

Shutterstock

Akademiya‘nın Türkiye’de hayal ettiğimiz bir üniversite sistemi ve araştırma ortamı için gerekli unsurları ve bunları nasıl hayata geçirebileceğimizi ele alan yapıcı bir tartışma platformu olmasını amaçlıyoruz. Akademiya yazılarında yer alan fikirler yazarlara aittir.


Bu yazıda ülkemizin akademisiyle ilgili bazı sorunları ortaya koyup iyileşme için yapılabilecekleri tartışmaya açmak istiyorum.[1]Önerileri hazırlarken Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü lisansüstü öğrencileri Faruk Aydın ve Onur Öztürk ile gerçekleştirdiğimiz beyin fırtınasının katkısı büyük. Her iki genç araştırmacıya da katkılarından dolayı teşekkür ederim.

Bakış açısı

Türkiye’de akademinin gidişatıyla ilgili en çok konuşulan konular yağmacı yayıncılık, parayla yazdırılan tezler, liyakat sorunları, kişiye özel kadrolar vs. Bu konuların reytingi çok yüksek çünkü endişe verici gelişmeler oluyor.[2]Sarkaç’ta endişe verici bu problemlere işaret eden pek çok yazı yayınlandı. Bu yayınlara Araştırma/Üniversite ve Bilim Etiği başlığı altında erişilebilir.

Öte yandan iyi uygulamaları konuşmak veya paylaşmak çok önemli; iyi uygulamaların yaygınlaşması için görünür olması gerek. Mantık sınırlarını zorlayan pek çok uygulama (sahte diploma ile profesör olmak gibi) gündemde kaldıkça normalleşiyor. Tıpkı kadına şiddetin TV dizileriyle normalleştirilmesi gibi. Her seferinde daha kötü bir örnekle karşılaşıyor olmamıza rağmen artık birçoğumuz şaşırmıyor ve tepki vermiyoruz.

Etik olmayan yükselme yöntemlerini ayrıntılandırarak yaygınlaştırmak yerine bunlara dozunda cezalar vermek; enerjimizi, işini layıkıyla yapan, bilime veya topluma katkı sağlamaya çalışan araştırmacıların çabalarını öne çıkarmak ve ortamlarını biraz olsun iyileştirmek için harcamak değerli olacaktır.

Akademideki düzelme için ilk yapılması gerekenin bakış açımızı gözden geçirmek olduğunu düşünüyorum.

Gerçek ceza, gerçek ödül

Akademimizde halihazırda bir ödül (ör. yayın teşvik sistemleri) ve ceza (ör. etik kurul incelemeleri) sisteminin var olduğu ve bunun bir çözüm sunduğu düşünülebilir. Ancak mevcut yayın teşvik sistemlerimiz üretilen bilimsel içeriğin daha kaliteli olmasını sağlamıyor. Cezalarımızsa sistemi suistimal edenleri bu eylemlerinden vazgeçiremiyor. Aslında bu sistemde çoğunlukla bir ceza verilemiyor çünkü yaptırımlar çok ağır olduğundan kimse bu denli büyük bir sorumluluğu almak istemiyor.

Hal böyle olunca da akademik sistemle oyun oynamak yaygınlaşıyor. Bu durum trafikteki her 100 ihlalinden ancak birinde yakalanan birinin kolaylıkla kural ihlali yapmasına benziyor. Kural ihlalinin cezası olmadığını gören tüm sürücüler kuralları ihlal etmeye başlıyor. Düzelme için, herhangi bir bahane veya istisna olmaksızın tüm ihlallerin uygun şekilde cezalandırılması gerekiyor.

Ödül konusu ise bence cezadan çok daha önemli.  Akademisyenleri iyi araştırma yapmaya teşvik eden yegane araç sayısal performansa göre belirlenen minik ödemeler değil. İyi araştırmaya teşvik, araştırma fonlarının adil dağıtılması, etkili laboratuvar ortamlarının oluşturulması, düzgün bir altyapının sağlanması ile huzurlu, paylaşıma ve işbirliğine imkan veren çalışma ortamlarının yaratılması gibi unsurlara da bağlı.

Araştırmaya teşvik sadece maddi kaynaklara değil; huzurlu, paylaşıma ve işbirliğine imkan veren çalışma ortamlarının yaratılması gibi unsurlara da bağlı.

Dikey hiyerarşi ve kültürel kabuller

Ülkemiz akademisinin en önemli problemlerinden birinin araştırmacıyı liyakate veya başarıya değil; yaşa, cinsiyete, unvana göre değerlendiren hiyerarşik düzen olduğunu düşünüyorum. Herkesin konumunu kabullendiği ve bir üst seviyeye geçeceği günleri saydığı bu sistem çirkin bir rekabeti de beraberinde getiriyor. Üretilen bilimsel çıktıların kalitesini düşürüyor, araştırmacıların işbirliği yapmasının önüne geçerek bilimsel araştırmanın doğasını bozuyor, kişiler arası rekabet nesiller ve onların öğrencileri arasındaki rekabete dönüşüyor ve bu durum tamiri mümkün olmayan bölünmelere sebebiyet veriyor.

Kültürel kabuller  bununla da sınırlı değil. Örneğin kadın akademisyenlerden tutanak tutmak veya çeşitli organizasyonların düzenlemesini yapmak veya genç araştırmacılardan sekreterya işlerini sürdürmek, bölümlerin getir götür işlerini yapmak gibi şeyler bekleniyor.

Sorunun çözümü için dikey hiyerarşiden olabildiğince sıyrılmalı, kültürel kabulleri bir yana bırakmalı ve herkesin etkileşim içinde huzurla çalışabileceği akademik ortamlar yaratmalıyız. Bunun için yapılabilecekler çok çeşitli. Araştırma alanlarında mekan düzenlemelerinin hiyerarşiden bağımsız şekilde gerçekleştirilmesi, gayri resmi sosyal toplantılar anlamına gelen “social get-together” uygulamalarının yaygınlaştırılması, kurumlar arasında mobilitenin artırılması gibi çözümler düşünülebilir.[3]Bu konuda somut olarak yapılabilecekleri gerçek bir örnek üzerinden anlattığım blog yazım için http://zehrataskin.com/index.php/2020/05/28/iyi-bir-arastirma-icin/ adresini ziyaret edebilirsiniz. 

Akademide verimliliğe olumsuz etkisi olan dikey hiyerarşiden sıyrılmak için paylaşıma imkan veren mekan düzenlemeleri, gayri resmi sosyal ortamlar, kurumlar arası mobilitenin artırılması işe yarayabilir.

Bilimin geleceği: Genç araştırmacılar

Yapılan yatırımların ve politika değişikliklerinin tamamının genç araştırmacılara kanalize edilmesi  gerektiğini düşünüyorum. Bir düzelme olacaksa onlar sayesinde olacak. İyi işler yapmak isteyen genç araştırmacıların sistemde tutulması, motive edilmesi, çeşitli fon programlarıyla desteklenmesi bu yüzden çok önemli. Aslında bu destekler yok değil. BAGEP ve GEBİP ödülleri bunun önemli iki örneği. Bu tür genç destek programları artırılabilir. Öte yandan genç araştırmacıların belirli ağlara dahil olmaları oldukça güç. Genç araştırmacıların alanlarında çalışan ulusal ve uluslararası önemli isimlerle tanışmasını ve araştırmalarını yaygınlaştırmalarını sağlamak için ortamlar yaratmak da önemli. Örneğin biz, çalışma arkadaşım Güleda Doğan ile birlikte bir Bilimsel İletişim Ağı (Scholarly Communication Network) kurduk. Bu gibi ağlar yardımı ile genç araştırmacıların sesleri çoğaltılabilir ve değerli araştırmalarının daha çok kişiye ulaşması sağlanabilir.

Yeni araştırma işbirliklerine olanak sağlayacak iletişim ağları kurulmalı ve geliştirilmeli

Araştırmacı akademisyen, eğitimci akademisyen 

Eğitimci akademisyenlerle araştırmacı akademisyenler arasında bir ayrım yapılması çok tartışılan bir konu. Ancak haftalık 20 saat derse giren, bunun yanında idari görevleri de olan ve tez yöneten akademisyenlerin bir de araştırma yapmak için zaman bulması çok zor. Bunun iki çözümü olabilir: Ya eğitimci akademisyenler ile araştırmacı akademisyenler arasında bir ayrım yapılmalı ve görev odaklı olarak düzenlenecek performans değerlendirme modelleriyle eğitimci akademisyenlerin eğitim faaliyetleri ve öğrenci değerlendirmeleri üzerinden, araştırmacı olanların ise ürettikleri üzerinden değerlendirilmesi sağlanmalı, ya da akademisyenlerin iş yüklerinde düzenlemeye gidilmeli.

Akademisyenlerin iş yükü dağılımları gerçekçi olarak gözden geçirilmeli ve araştırmaya alan açacak düzenlemeler getirilmeli

Araştırma projelerinin desteklenmesi

Dünyada yüksek araştırma bütçeleri sağlayan önemli araştırma fonları (ERC gibi) araştırmacıların uzun dönemli ve riskli araştırma planlarını hayata geçirmelerini sağlarken aynı zamanda uluslararası bir tanınırlık da getiriyorlar. Ancak ülkemizden bu proje kalemlerine başvuru sayısı oldukça az. Bunu aşmak için özellikle genç araştırmacıları uluslararası fon fırsatları konusunda bilgilendirmek ve onlara proje yazımında destek olmak şart. Proje önerisi yazmak emek yoğun bir süreç ve bu süreçte proje yazım çalıştaylarından beyin fırtınası toplantılarına kadar yapılabilecek pek çok şey var.

Özellikle uluslararası fon olanakları hakkında bilgilendirmeler yapılmalı ve proje yazımında destek verilmeli

Proje bazlı araştırmalardan söz açılmışken ulusal fon programlarının sayılarının ve bütçelerinin oldukça kısıtlı olmasından da bahsedilmeli. Proje bütçeleri TL’nin sürekli değer kaybetmesinden olumsuz etkilendi ve araştırmalar sekteye uğradı. Proje bursiyerlerine ödenen burs miktarlarının oldukça düşük olması projelerde çalışacak nitelikli genç araştırmacıları bulmayı ve onlara hak ettikleri ödemeyi yapmayı zorlaştırıyor. Bu sebeple ulusal programların sayısının ve bütçesinin artırılması ve proje kalemlerinde çeşitliliğin sağlanması da iyileştirme için atılacak önemli adımlardan biri.

Bürokratik süreçlerin kolaylaştırılması

Projelerle ilgili iyileştirilmesi gereken bir diğer nokta da bürokratik süreçler. Projelerin gerektirdiği bürokratik işlerin karmaşıklığı sebebi ile pek çok araştırmacı yeni proje yapmaktan kaçınıyor. Bu süreçlerinin üniversitelerin proje destek birimleri tarafından kolaylaştırılması çok önemli.

Projelerin bürokratik süreçleri üniversitelerin proje destek birimleri tarafından kolaylaştırılmalı, olası araştırma işbirlikleri için izin prosedürleri esnetilmeli

Öte yandan yasal görevlendirmelerle ilgili çeşitli sorunlar da var; örneğin, öğretim üyeliğinde altı yılını doldurmamış bir akademisyenin yurtdışında bir yıldan daha uzun süre görevlendirilmesi mümkün değil. Bu sebeple akademisyenler yurtdışında sürdürdükleri bir yıldan uzun süreli araştırma projelerini tamamlayabilmek için istifa etmek zorunda kalabiliyorlar. Bu sorunlar sebebiyle araştırmacılar proje yapmamayı veya mevcut projelerini yarıda bırakmayı bile tercih edebiliyorlar.

Araştırma performans değerlendirme sistemlerinin iyileştirilmesi

Bu kısma kadar sıraladığım pek çok öneri yapısal iyileştirmelere işaret ediyor. Bu yazının ikinci bölümünde araştırma performans değerlendirme sistemlerinin iyileştirilmesi için neler yapılabileceğini yazacağım. Bu konuda tartışmaya katkı vermek isterseniz bana yazabilirsiniz: [email protected], Twitter: @zehrataskin

Zehra Taşkın
Hacettepe Üniversitesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü
Adam Mickiewicz Üniversitesi Bilimsel İletişim Araştırma Grubu (Polonya)


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Önerileri hazırlarken Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü lisansüstü öğrencileri Faruk Aydın ve Onur Öztürk ile gerçekleştirdiğimiz beyin fırtınasının katkısı büyük. Her iki genç araştırmacıya da katkılarından dolayı teşekkür ederim.
2 Sarkaç’ta endişe verici bu problemlere işaret eden pek çok yazı yayınlandı. Bu yayınlara Araştırma/Üniversite ve Bilim Etiği başlığı altında erişilebilir.
3 Bu konuda somut olarak yapılabilecekleri gerçek bir örnek üzerinden anlattığım blog yazım için http://zehrataskin.com/index.php/2020/05/28/iyi-bir-arastirma-icin/ adresini ziyaret edebilirsiniz. 
Önceki İçerikSiyasette temsil: Demokrasinin plütokrasiyle imtihanı
Sonraki İçerikBu Ay Gökyüzü: Temmuz 2022
Zehra Taşkın

Zehra Taşkın, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğretim üyesidir. Taşkın, 1 Kasım 2019-31 Ekim 2021 tarihleri arasında yürütücüsü olduğu ve Polonya Ulusal Ajansı tarafından desteklenen “İngilizce ve Lehçe için içerik tabanlı atıf analizi sistemi” başlıklı projesini tamamlamak üzere ziyaretçi öğretim üyesi olarak Adam Mickiewicz Üniversitesi Bilimsel İletişim Araştırma Grubunda (Poznań, Polonya) görev yapacaktır.

Temel araştırma alanlarını araştırma performans değerlendirmeleri, bibliyometri, veri görselleştirmesi, araştırma verilerinin yönetimi, bilimsel iletişim ve sosyal ağ analizi gibi konular oluşturmaktadır.

Taşkın’ın yüksek lisans tezi atıf dizinlerinde üniversite adreslerinin standardizasyon sorununa makine öğrenmesi temelli bir çözüm önerisi sunmuş, doktora tezi ise tüm atıfların eşit değerde olmadığı hipotezinden hareketle içerik tabanlı bir atıf analizi modeli ortaya koymuştur. Bu bağlamda NASA Astrobiyoloji Enstitüsü ve Tokyo Teknoloji Enstitüsü tarafından fonlanan araştırmalarda bulunmuş, ayrıca TÜBİTAK projelerinde ve Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından desteklenen Herkes için Kütüphane projesinde aktif rol almıştır.