Bilim dünyası her yıl Ekim ayında Nobel ödüllerinin açıklanması beklentisiyle heyecanlı bir bekleyişe girer. İlk açıklanan ödül Ekim’in birinci Pazartesi günü yılın Fizyoloji ve Tıp alanındaki ödüldür. İlk verilmeye başlandığı 1901’den 2019’a kadar bu alanda 219 araştırmacıya 110 ödül verilmiş.
Nobel ödülleri Alfred Nobel’in 1895’te yayınlanan vasiyetinde yer alıyordu. Nobel’in vasiyetinde ödüllerin, bütün dünyada insanlığa en büyük yararı olacak araştırmalara verilmesi isteniyordu. Tıp ve fizyoloji alanında verilecek ödülün seçim sorumluluğu İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’ne verilmişti.
Seçim sürecindeki tüm titizliğe karşın Nobel ödüllerinin de bazen yanlış kişi ve buluşlara verildiği anlaşılmıştır.
Peyton Rous ve kansere neden olan virüsler
1911’de yılında New York’daki Rockefeller Üniversitesi’nde çalışan Peyton Rous’a bir köylü göğsünde bir tümör kitlesi olan bir tavuk getirdi. Rous bu tümörün bir parçasını çıkarıp iyice parçaladıktan sonra bu parçaları da hücrelerin geçemeyeceği kadar ince bazı filtrelerden geçirdi daha sonra da başka bir tavuğa enjekte etti. Şaşırtıcı bir şekilde ikinci tavukta da enjeksiyon yerinde bir tümör gelişti.
Rous bu deneyi defalarca tekrarladıktan sonra artık tavuklarda hücreden küçük bazı parçacıkların (virüs?) tümörü aktarabileceğine inanarak bu konuda bir makale yazdı.
Virüslerin kansere yol açabileceğini gösteren bu çalışma büyük bir yankı uyandırmasına rağmen Nobel komitesi tarafından yıllarca rağbet görmedi.
Bunun da bir nedeni vardı…
Johannes Fibiger – Solucanlar kansere neden olabilir mi?
Danimarkalı bir patolog olan, Johannes Andreas Fibiger, Kopenhag’daki bir şeker fabrikasındaki sıçanların midelerinde gelişen bazı anormal oluşumlarla ilgileniyordu. Fibiger sıçanların fabrikadaki hamam böceklerini yediklerini, hamam böceklerinin ise bazı solucanlarla beslendiğini gözlemlemişti ve uzun incelemelerden sonra sıçanlardaki mide kanserlerinin nedeninin bu solucanlar olması gerektiği sonucuna vardı.
Bu gözlemlere dayanarak Nobel komitesi Fibiger’e 1926’da ödül verilmesi kararını aldı.
Ancak bundan sonra dünyanın birçok bölgesinde tekrarlanan çalışmalarda Fibiger’in sonuçlarını kanıtlayacak hiçbir bulgu saptanamadı. Günümüzde de parazitlerin insan ve hayvan kanserlerine doğrudan neden olduğunu gösterecek bir bulgu bulunmuyor.
Bu hata Nobel Komitesinin yıllarca Rous’un buluşuna da kuşkuyla bakmasına neden oldu.
Yadsınamayacak bulgular ve 55 yıl sonra gelen Nobel ödülü
Daha sonraki yıllarda başka araştırmacılar Rous’un deneylerini tekrarlayarak doğruladılar. Ancak Fibiger’in gözlemlerinin yanlış olduğu ve Nobel ödülünün haksız olarak verildiği saptandığında Rous hayal kırıklığına uğradı ve çalışmakta olduğu Rockefeller Üniversitesi’ni terkederek ABD’de başka bir eyalette tamamen farklı bir alanda çalışmaya başladı.
Yıllar içinde Rous’un keşfettiği ve artık Rous Sarkom Virüsü olarak adlandırılan bu virüs üzerindeki çalışmalar yoğunlaştı ve kanser konusundaki bazı temel buluşlar bu virüs aracılığıyla ortaya çıkarılmaya başlandı. Bugüne kadar Rous Sarkom virüsünü temel alan kanser araştırmalarına dört Nobel ödülü layık görüldü.
Sonunda Rous’un tartışılamayacak şekilde doğrulanan bulgularının Nobel Komitesinin de yadsıyamayacağı bir noktaya gelmesi üzerine Peyton Rous’a 1966’da Nobel ödülü verilmesine karar verildi. Defalarca aday gösterilmesine karşın ödül verilmeyen Rous, 1966’da, önemli keşfini yaptıktan 55 yıl sonra, 87 yaşında Stockholm’e giderek ödülünü aldı. Rous’un ödülü Nobel ödülleri tarihinde orijinal buluş ile ödül arasında en uzun süre olan ödüldür. Nobel ödüllerinin sadece hayatta olan bilim insanlarına verildiği düşünüldüğünde Rous’un bu ödülü alana kadar hayatta kalmış olması da güzel bir tesadüftür. Peyton Rous 1970’de 91 yaşında New York’da kanser nedeniyle yaşamını kaybetti.
Rous’un kan nakli teknolojisi
Rous virüs çalışmalarını bırakarak biyokimya ile ilgilendiği yıllarda 1.Dünya Savaşı tüm amansızlığıyla sürüyordu. Bu yıllarda kanın depolanarak nakli teknolojisi olmadığı için birçok yaralı kan kaybından ölüyordu. Bu konuya eğilen Rous ve arkadaşları kanın bir canlıdan alınarak uygun şartlarda 3 haftaya kadar depolanabileceği bir solüsyon geliştirdiler. Asit Sitrat Dekstroz (ACD) adı verilen bu solüsyon bazı değişikliklerle bugüne kadar kan bankacılığının temelini oluşturan bir öge olmuştur.
Fibiger’in klinik araştırmalara katkısı
Yanlış bir gözlem yaparak Nobel ödülünü alan Fibiger ise daha önceki bilimsel kariyerinde difteri hastalığı ile çalışmalar yapmıştı. 1898’de yaptığı bir klinik çalışmada Kopenhag Şehir Hastanesine giren hastaları rastlantısal bir şekilde ayırarak bir gruba serum tedavisi vermiş diğer grubu ise tedavisiz olarak izlemeye almıştı. Fibiger’in bu çalışması araştırmacılar bakımından günümüzde en güvenilir klinik araştırma yöntemi sayılan “Randomize Klinik Araştırma” modelinin ilk örneği olarak kabul ediliyor [2].
Karolinska Enstitüsü günah çıkardı
Fibiger’e Nobel ödülünün verilmiş olması Karolinska Enstitüsü Viroloji Bölümü Başkanı ve İsveç Bilimler Akademisi Sekreteri Erling Norby tarafından “Karolinska Enstitüsü’nün yaptığı en aptalca hatalardan birisi” olarak tanımlandı. 2004 yılında Karolinska Enstitüsü’nden Advances in Cancer Research dergisinde yayınlanan bir makale “Yanlış Bir Nobel Ödülünün Analizi-Johannes Fibiger 1926: Nobel Arşivlerinde Bir Çalışma” başlığıyla yayınlandı [3].
Şevket Ruacan
Bilim Akademisi üyesi
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.
Kaynaklar
[1] Rous Payton, A transmissible avian neoplasm. (Sarcoma of the common fowl) J Exp Med 12, 1910, 696–705.
[2] Asbjørn Hróbjartsson, Peter C Gøtzsche, Christian Gluud “The controlled clinical trial turns 100 years: Fibiger’s trial of serum treatment of diphtheria” BMJ 1998;317:1243. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1114170/
[3] Carl-Magnus Stolt, George Klein, Alfred T.R.Jansson, “An analysis of a wrong Nobel Prize-Johannes Fibiger, 1926: A study in the Nobel Archives”, Advances in Cancer Research, 92, 2004, 1-12.