Türkiye’nin Bilim Dünyasındaki Yeri: Nature Index

Her yıl olduğu gibi bu sene de Nature dergisi tarafından yapılan araştırmada dünyanın en iyi bilimsel kurumları belirlendi.

Nature Index hesaplamasında 82 adet, tıp, biyoloji ve diğer doğa bilimleri konularında yayın yapan en üst düzey bilimsel dergide son sene yayınlanmış makaleler değerlendiriliyor. Bu dergilerde en çok yayın yapan kurumlar sıralamada öne çıkıyor. Bu 82 dergide yayınlanan makaleler toplam yayınların % 1’inden daha azını teşkil ediyor fakat toplam bilimsel alıntıların % 30’una sahip. Değerlendirmede yalnız bilimsel makaleler ele alınıyor yani haber ve yorum şeklinde çıkan yayınlar sıralamaya dahil edilmiyor.

Değerlendirmeye alınan araştırma kurumu ve üniversite sayısı ise 9000 civarında,  yani oldukça kapsamlı ve anlamlı bir değerlendirme. Yayın sayısı hesap edilirken, her makaledeki yazar sayısı ve bu yazarların bağlı olduğu kurum sayısı göz önüne alınarak, yazarların kurumuna düşen yüzde değerler belirlenmiş.  Örneğin, toplam 10 yazarlı bir makalede eğer bir kurumdan iki kişi yer almışsa, bu yayının %20’si bu kuruma ait oluyor. Eğer bu yazarlar aynı zamanda başka kurumlara da bağlılarsa bu yüzde daha da düşüyor. Bir yayının tamamının bir kuruma ait kabul edilmesi için tüm yazarların yalnız o kurumdan olması gerekiyor. Bu yazıda “yayın sayısı” olarak bahsedilen sayılar da bu şekilde hesaplanmış. 

İşin teknik kısmını bir yana bırakacak olursak, durumun Türkiye açısından pek de parlak olmadığını hemen görebiliriz. Değerlendirmeye alınan toplam yayın sayısı 2018 takvim yılı için 60473. Türkiye’nin payı toplam 70 yayın, yani binde 1.16.

1 Ocak – 31 Aralık tarihleri arasında ilk 500’de bulunan kurumların bazılarının yayın sayıları. (natureindex.com, CC-NC-SA)

Türkiye’de ilk 500 içine giren hiç bir kurum olmadığı gibi, buraya giren kurumlarla aramızdaki fark da çok büyük. Örneğin Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin ilk 500’e girebilmesi için yapması gerekli atılım, bu üst düzey dergilerdeki yayın sayısını 4-5 misli arttırmasını gerektiriyor.

1 Ocak -31 Aralık 2018 tarihleri arasında Türkiye adresli kurumların yayın sayıları (natureindex.com, CC-NC-SA)

Türkiye kendisinden çok küçük nüfuslara sahip olan birçok ülkenin gerisinde kalarak Avrupa’da 19. Sıraya, Dünya’da ise 39. sırada yer alıyor. Çek Cumhuriyeti Türkiye’nin üç katı kadar, Dünya’ya entegre olması büyük ölçüde engellenen İran ise iki katı kadar yayın üretmiş. Türkiye, Yunanistan’ın gerisinde, ancak  Macaristan ve Slovenya arasında yer bulabilmiş.

1 Ocak -31 Aralık 2018 tarihleri arasındaki yayın sayılarının ülkelere göre dağılımı (natureindex.com, CC-NC-SA)

Ekonomik büyüklük olarak ilk 20’de yer alan ülkemizin bilimsel olarak yeri 39. sırada değil ilk 20 civarında olmalıdır. 20. sırada yer alan Danimarka’ya yetişebilmemiz için yayın sayısını 6 misli arttırmamız gerekiyor. Danimarka ile Türkiye’nin nüfuslarını da hesaba katarsak (5.8 milyon’a karşılık 82 milyon), aradaki farkın aslında 100 misli olduğunu gözlemleriz.  Bu hedefe bugünkü yaklaşım ve yatırım düzeyi ile ulaşmak zor görünüyor.

2015-2018 takvim yıllarında Avrupa ve Dünya ülkeleriyle karşılaştırma. Çin’in yayın sayısında gözle görülür bir artış var. (natureindex.com, CC-NC-SA)

Burada yeni açılan üniversitelerin de durumuna değinmek gerek: Türkiye’nin ilk 15 üniversitesi 53 makale ürettiğine göre, geriye kalan 190 üniversite toplam 17 makale üretmiştir. Yani bu üniversiteler her 11 yılda ancak bir tek ciddi yayın yapabilecek güçteler.

Peki ne yapmalı?

Yeni bir yaklaşım, yeni bir heyecan, yeni bir felsefe ve görev duygusu ile işe koyulmak, yurt dışı bağlantıları güçlendirmek, ilk 10 üniversiteyi mevcut sistemin dışında değerlendirerek mali ve idari özerklik sağlamak, kaynaklarını birkaç misli arttırmak, öğrenci seçimlerini kendilerinin yapmasını denemek gibi girişimler yararlı olacaktır. Bunun ötesinde araştırma ekosistemini güçlendirecek, bilimsel ve teknik alt yapıyı oluşturacak olan “Ulusal Laboratuvarların” kurulmasını amaçlayan ve 2015 yılında çıkartılan 6550 sayılı kanunun hayata geçirilmesi gerekli.

Burada sorulması gereken soru “Türkiye bu bilimsel atılımları yapmadığı takdirde ödeyeceği bedel ne olacaktır?” Her gün dışarıya ödenen ilaç, tıbbi cihaz ve sarf malzemesi, her türlü endüstriyel süreç için ödenen lisans ücretleri, telefon, bilgisayarlar ve iletişim alt yapısı, bunların yazılımları ve işletme sistemleri, yurt dışına giden beyinler derken zaten milyarlarca lirayı harcamak zorunda kalıyoruz. Bilimsel altyapıyı kuvvetlendirecek girişimlerin gerçek maliyeti üretmek ve üretmemek arasındaki fark. Yani yapmak kadar yapmamanın da bir bedeli var*.

Esen Ercan Alp
Bilim Akademisi üyesi
Argonne Distinguished Fellow
Argonne National Laboratory

*Orjinal metinde bulunan son paragrafı yazıyı yayınlarken dışarıda bırakmışız.  Paragraf 9/9/2019’da eklendi, yazarımız ve okurlarımızdan özür dileriz (sarkac.org)

1 Ocak -31 Aralık 2018 tarihleri arasında kurumların yayın sayılarına göre sıralama (ilk 15) (natureindex.com, CC-NC-SA)
1 Ocak -31 Aralık 2018 tarihleri arasında kurumların yayın sayılarına göre sıralama (100 civarı) (natureindex.com, CC-NC-SA)
1 Ocak -31 Aralık 2018 tarihleri arasında kurumların yayın sayılarına göre sıralama (500 civarı) (natureindex.com, CC-NC-SA)
Önceki İçerikYaşam Nedir? (Metis Yayınları)
Sonraki İçerikBilimde orta kuşak tuzağından çıkabilir miyiz?
Esen Ercan Alp

Bilim Akademisi üyesi Esen Ercan Alp Orta Doğu Teknik Üniversitesi’inde lisans ve yüksek lisans yaptı. 1984 yılında IAEA (International Atomic Energy Agency) bursuyla gittiği Hamburg Üniversitesi ve  Southern Illinois Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı.  1984 yılından beri Argonne Ulusal Laboratuvarı’nda çalışmaktadır.

Araştırma alanları senkrotron ışınımı ile nükleer resonant X-ışını saçılımı ve spektroskopisidir.

1999’da yüksek çözünürlüklü x- ışınları spektroskopisine katkılarından dolayı Chicago Üniversitesince verilen yılın bilim insanı ödülüne layık görülmüştür. SESAME (Synchrotron-light for Experimental Science and Applications in the Middle East) Bilimsel Danışma Kurulu’nun başkanlığını yürütmektedir.