Akademide kadın olmak

6-9 Mart 2024 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen XXIV. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi’nde (KLİMİK 2024), Bilim Akademisi Başkanı Canan Atılgan tarafından sunulan “Akademi’de Kadın Olmak” konuşmasından derlenen bu metin, Sarkaç okuyucusu için gözden geçirilerek yayına hazırlanmıştır. Kadınların yaşam, emek ve akademi mücadelesinin ele alındığı, Atılgan’ın konuşmacı olarak katıldığı oturum 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününda düzenlenmiş ve oturumun başkanlığını Prof. Dr. Serap Şimşek-Yavuz’ üstlenmiştir.

Bilim Akademisi’ne başkanlık yapmanın en eşsiz yanı, farklı alanlarda hocalarla mesai yapma fırsatı bulmam oldu. Özellikle üyemiz de olan Önder Ergönül’ün Bilim Akademisinin tüm etkinliklerine verdiği katkı, yeni fikirlerle bizleri tetiklemesi sayesinde yeni alanlarda dolaşma cesaretimi daha da toparladım. Bugün biraz da onun sayesinde karşınızdayım.

Cumhuriyet’in ilk dönemlerinden itibaren kadınların hayatın her alanına ortak olması için yürütülen çabalar Atatürk’ün ve kurucu kadroların en büyük, en kalıcı eserlerinden biri. Kadınların her kesimden destek alan norm yapıcı gücünün yanına hiçbir örgütlü çaba yanaşamıyor bile.[1]Bertil Emrah Oder, “İstanbul Sözleşmesi sonrası ne yapacağız?” Sarkaç, 7 Temmuz 2021. Modern Türkiye Cumhuriyeti kurucularını burada bu uzak görüşlülükleriyle de saygıyla anıyorum.

Bugün sizlerle “Akademide Kadın Olmak” ile ilgili aklımı kurcalayan birkaç konuyu paylaşmak istiyorum. Yanıtlardan çok sorular olacak muhtemelen, ama bir yerden başlamak lazım tabii… 

Önce biraz kendimi tanıtmak, neden burada olduğumu aktarmak isterim. Akademik hayatıma kimya mühendisliğinde başladım, zamanla kendimi protein dinamiği çalışırken buldum. Son yıllarda antibiyotik direnciyle ilgili temel bilim araştırmaları yapıyoruz, hesaplamalı bilimleri kullanıyoruz ağırlıkla, ve deneysel çalışan ekiplerle işbirliği yapıyoruz. Öte yandan akademik yöneticilik deneyimlerim de oldu. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinin ilk kadın dekanı olarak görev aldım. 2021’den bu yana da Bilim Akademisi’nin başkanlığını yürütmekteyim.

“Infectious Diseases and Clinical Microbiology” dergisi Mart 2024 sayısı kapağı. Zaruhi Kavalcıyan ve Safiye Ali, iki kadın doktorlar.

Bilim Akademisi bir kitap yayımladı; 100. yıl nedeniyle giriştiğimiz bir projenin ürünü oldu “Sahada: Cumhuriyetin Harcında Bilim ve Kadınlar”. Sizin de bugün Türkiye’nin ilk kadın hekimlerini IDCM’in kapağına aldığınızı gördüm; gurur duydum. Biz de araştırdıkça kurucu dönemde akademide payı olan birçok kadınla tanıştık. Bu kadınların hikâyelerini anlatmak istedik – birer eş, evlat, anne olma hikâyelerini değil, akademisyen kimliklerini merkeze alarak ve hangi yollardan geçtiklerini anlayarak anlatmayı seçtik. Araştırırken koşullarımız, Cumhuriyet’in birinci nesil akademisyenlerinden olmalarıydı fakat akademide bulunmaları ve iyi birer hoca olmaları yetmiyordu. Akademik literatüre önemli katkılar vermiş olmaları da bizim için önemli bir kıstastı. Ortaya çıkan kadın akademisyenlerin sayısı tahminlerimizin ötesinde çoktu. Bunun için de daha da zor bir yola girmiş, sahada çalışan kadınlara odaklandık.

Bilim Akademisi Yayınlarının kitabı “Sahada: Cumhuriyetin Harcında Bilim ve Kadınlar”  Satış adresi

Cumhuriyet döneminde akademide kadınlar hangi konumdan nereye geldiler, nereye gidiyorlar?

“Sahada” kitabında bir mimarımız (Leman Cevat Tomsu), üç jeoloğumuz (Atıfe Dizer, Cazibe Sayar, Nuriye Pınar Erdem), bir eczacımız (Asuman Baytop) var. Kitapta yer verilen isimlerin neredeyse yarısı. Dünyada kadınlarla daha bir eş koşut düşünülen sosyal bilimlere göre, Türkiye’de kadınlar bilim ve teknoloji alanlarında epey daha fazla varlık gösteriyorlar. Ancak alt alanlara girdiğinizde bazı dalların kadınlara daha açık olduğunu görüyoruz. Bunun tıpta da karşılığı var sanırım; sizler daha iyi değerlendirirsiniz elbette, ama infeksiyon böyle bir alt alan galiba. Bu kongrede yer alanlara, yapılan sunumlara baktığımda enfeksiyon alanında kadın sayısının da az olmadığını anlıyorum. 15 Mart 2024’te gerçekleşecek Akademide Kadınlar panelimizde bu konulara daha ayrıntılı yer vereceğiz. 

Tabii unutmamalı ki ülkemizde kadınların akademik hayatta yer alması Cumhuriyet’le başlamadı. “Kadınların Üniversitede 100 Yılı – İnas Darülfünunu / Kadın Üniversitesi 1914 -1919” sergisinde bu kadınların bir kısmından ve akademideki başka birçok ‘ilk’ olan kadından söz ediliyor, hikâyeleri su yüzüne çıkıyor.[2]İstanbul Kadın Müzesi ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu tarafından Türkiye’de kadınların üniversiteye girişi hakkını elde etmelerinin 100. yılında düzenlenen “Kadınların Üniversite’de 100 Yılı – İnas Darülfünunu 1914-1919” başlıklı, 2014 tarihli açılan sergi. İlgili Sarkaç yazısı: https://sarkac.org/2018/03/kadin-universitesi-sergisi/ Bu su yüzüne çıkmak meselesi de ilginç ve sadece bilime özgü değil. Geçen ay yurt dışında bir sergi gezerken Germaine Richier adlı bir heykeltraş kadının eserine rastladım. Şöyle bitiyordu tanıtım kartı:

1937 Paris Dünya Fuarı’na katılmasına ve 1956’da Paris’teki Ulusal Modern Sanat Müzesi’nde prestijli bir sergi açmasına rağmen Richier’nin kariyeri, kendi kuşağından pek çok kadın gibi 1959’daki ölümünden sonra, çok az hatırlandı.

Sonuç itibariyle günümüze geldiğimizde, ülkemizde kadın akademisyen sayısının halen dünya ortalamalarının üzerinde oluğunu görüyoruz. Ancak karar verici pozisyonlara baktığımızda, cam tavan sendromu maalesef akademide de çok yaygın. Ben bu durumun acilen tersine çevrilmesi gerektiğini düşünüyorum – evrimsel değil, devrimsel bir süreçle yapılması gerekiyor ve bunun için de sıra dışı yöntemlere başvurmak caiz.

Akademide kadın hassasiyeti olan birçok erkek var artık günümüzde, “yavaş yavaş olur” da diyebilirsiniz. O yüzden kadınların karar alıcılar olarak akademik ortamlarda neden ve nasıl fark yarattığını düşündüğümü açıklamama izin verin.

Ben erkek düşünme ve çalışma tarzının hâkim olduğu akademik ortamın yönetiminde kadınların deneyimleriyle yer almasını çok önemsiyorum. Şu anki durumda kadınlara genellikle yardımcı veya kurtarıcı rolleri biçilmekte. Kendi üniversitemde 2016 ve 2018’de iki kez rektörlük makamı farklı nedenlerle, beklenmedik bir şekilde ve zamanından önce boşaldı. Yeni lider arayışına girilen dönemlerden geçmek zorunda kaldık ve her ikisinde de iki farklı kadın, arama süreci tamamlanana kadar üniversiteyi korumak için rektör vekili atandı; durumu kurtarmak için görevlendirildiler de diyebiliriz. Bu süreçlerin sonunda üniversite, askıya alınan kararları alabileceğine güvenilen erkek rektörün ellerine teslim edildi.

Kendi kurumlarınızda muhtemelen gözlemliyor olabileceğiniz üzere rektör yardımcılığı, dekan yardımcılığı gibi pozisyonlara artık düzenli olarak kadınlar atanıyor – bana öyle geliyor ki çoğu zaman zevahiri kurtarmak için yapılıyor bu. Yükseköğretim Kurulu liderlik rollerindeki kadınlara ilişkin istatistikler yayınlarken, bu istatistikler tüm yardımcı pozisyonları içeriyor. Dekan ya da rektörün takdirine bağlı olan ve dekan ya da rektör değiştiğinde yeniden atanan pozisyonlar bunlar. Ancak yardımcı pozisyonları hariç tuttuğumuz çıplak istatistikler cesaret kırıcı (Türkiye’de 17/207 kadın rektör var; bu oran Avrupa’daki %15’lik orana kıyasla sadece %8). Kadınlar gerçekten de kararları uygulamak için mükemmel “yardımcılar” olarak algılanıyorlar, ancak ana karar verici olabilecekleri ve üniversitenin daha iyi hale gelmesi için fikirlerini ortaya koyabilecekleri konumları nadiren edinebiliyorlar. Ve tabii ki, bir üniversite yönetiminin toplumsal cinsiyet eşitliğinin kanıtını göstermesi gerektiğinde gerekli kutucukların işaretlenmesinde istatistiksel destek oluyorlar (örneğin Ufuk Avrupa programlarına başvurulabilmesi için ön koşullar var ve araştırma üniversiteleri bu sayı oyununu orada da iyi oynuyorlar)…

Bu kulaklar, bir Üniversitemizde erkek bir dekanın, tüm dekan yardımcılığı pozisyonlarını kadınlarla doldurduğunu ve çok iyi çalıştıkları için nasıl harika seçimler olduklarını övünerek anlattığını duydu. Ancak, ikinci dönem için kendilerine tekrar görev vermek istediğinde bu kadınların görevi tekrar kabul etmediklerini, gerekçe olarak okula göndermeleri gereken çocukları olduğu için sabah 7.00’deki toplantılara yetişememelerini gösterdiklerini söyledi. Dikkatinizi çekerim, dönemleri tamamlanana dek durumdan şikâyet etmiyor kadınlar! Bu dekanın belli ki aklından hiç geçmemişti ve üniversitedeki bu kadınların yönetimde yer alması toplantısında bu konuşmayı yaparken de hâlâ geçmiyordu, toplantıları normal saatlere taşımak…

Ancak herhangi bir liderlik pozisyonuna erişmiş ya da iyi kadın liderlerle çalışma şansını bulabilmiş olanlarımız, bunların kaçırılmış fırsatlar olduğunu biliriz… Kadınlara masada bir sandalye sunulduğunda ne olur? İddia ediyorum, bir kadının getirdiği taze ve benzersiz bakış açısı, akademik bir ortamda devrim yaratabilir. Kadınlar, bir üniversiteyi bir sonraki çağa taşımak için keşfedilmemiş alanları test etmekten korkmazlar. Bunu dayanışmayla ve farklı geçmişlere sahip insanları bir araya getirerek yaparlar. 

Size yine bir örnek vereyim: Kurumum Sabancı Üniversitesi, 1999’da Türk yükseköğretimine disiplinler arası eğitimi yerleştirme vizyonuyla kuruldu. Bu vizyonun bir parçası olarak, öğrencilere temel fizik, kimya ve biyoloji kavramlarını tek bir ünitede bütünleşik bir bilim yaklaşımıyla aktaran ‘Doğa Bilimi’ adlı dersi veren hocalardan biriydim. 2010’lara gelindiğinde zaman değişmiş, öğrencilerin öğrenme stilleri artık amfilerdeki derslere uymaz hale gelmişti… Size az önce bahsettiğim rektör vekillerinden biri olacak olan Zehra Sayers (ki kendisi Bilim Akademisi’nin de onursal üyesidir) o sırada 1. Sınıf derslerini kapsayan Temel Geliştirme Programı Direktörüydü. Dersi ters yüz edilmiş sınıf ve aktif öğrenme yaklaşımıyla yeniden tasarlamak üzere ilgili akademisyenlerle bir ekip kurdu ve bu ekibe kendisi liderlik etti. Ayrıca o dönemde Eğitimden Sorumlu Rektör Yardımcımız da bir kadındı: Sondan Durukanoğlu Feyiz. O da üst yönetimi ve Mütevelli Heyetini sınıfların yeniden tasarlanmasına ve bu hamle için gereken insan sermayesine gerekli yatırımları yapmaya ikna etti. Birkaç yıl sonra pandemi patlak verdiğinde, yeniden tasarım sürecinin bir parçası olan akademisyenlerden oluşan ekip, çevrimiçi not verme, video dersler hazırlama vb. konularda zaten büyük deneyime sahip oldukları için tüm üniversitenin çevrimiçi öğretime geçmesine öncülük etti. 

Kadınlara gerçekten de masada bir yer verildiğinde nelerin başarılabileceğine dair sadece bir örnek!

Bugün sizlere Bilim Akademisi Başkanı olarak hitap ediyorum; bu kurum (ne yazık ki) politikacılar tarafından kendilerine dayatılan bir Bilim Akademisi’nin nasıl olması gerektiği fikrine boyun eğmeyi reddeden kadınlar ve erkekler tarafından kuruldu.[3]Bilim Akademisi’nin 10. yılı için yapılan belgesel: Sivil bir İnat Hikâyesi, Sarkaç, 25 Kasım 2021. Kısaca, 2011’de Türkiye Bilimler Akademisi’ne (TÜBA) hükümet tarafından özerk rolünden vazgeçmesi talimatı verildi. TÜBA’nın 82 üyesinden 52’si bu durumu kabul etmeyerek ve vazgeçmeyerek, şu anda ALLEA ve ISC tarafından uluslararası alanda da tanınan yeni Akademi’yi oluşturdu.

Bilim Akademisinin, bilimakademisi.org adresindeki sitesine girerseniz, ilk sayfada Akademide Liyakat, Özgürlük ve Dürüstlük olarak ifade edilen üç temel ilkemiz olduğunu görürsünüz. Lütfen bu terimlerin akademik/bilimsel ortamda sizin için ne anlama geldiğini düşünmek için bir dakikanızı ayırın… 

Liyakat, Özgürlük, Dürüstlük 

Elbette, bu kavramları dar anlamda nasıl bilim yaptığımız, veri topladığımız, yayın yaptığımız vb. şeklinde yorumlayabilirsiniz. Ya da bilim yaptığımız ortamı ve onu nasıl etkilediğimizi de içeren geniş bir yorum yapabilirsiniz.

Bilim Akademisi kurulduğunda, tüm kurucuların aklında akademik özgürlüklerinin nasıl hedef alındığına dair yaşadıkları acı deneyim vardı. Ancak zaman hızlı değişiyor. Bilim Akademisi’ndeki başkanlığım dönemimde ortaya çıkan tartışmalarda, “Liyakat, Özgürlük ve Dürüstlük” kavramlarının bir çok zamanlarda dar bakış açısıyla yorumlandığını görmek beni şaşırttı. Bana göre tanım çok daha geniş: Örneğin, yan laboratuvardaki meslektaşının öğrencilerinin/meslektaşlarının seçeneklerini kısıtladığını bilmesine rağmen bu duruma kayıtsız kalan bir bilim insanı, akademik liyakat ve dürüstlükten yoksundur ve akademik özgürlüğe saygı gösterme yükümlülüğünü yerine getirmiyordur.

Sonunda, akademik liyakat, özgürlük ve dürüstlük kavramlarının, üzerinde çalışılacak problemi seçmek, makale yazım sürecinde hile yapmamak ve benzeri dar alanlarla sınırlandırılamayacağını çok iyi bilen, çoğunluğu kadın olan bazı meslektaşlarımızın da desteğiyle, ilkelerimizi bu daha geniş yorumlarla yeniden yazabildik. Bu yeni yorum[4]Bilim Akademisi, Akademik Liyakat. Özgürlük ve Dürüstlük Belgesi.  kadınların ve azınlıkların akademide yaşadığı birçok zorluğu da doğal olarak kapsamı içine aldı kanımca.

Benim deneyimlerime göre, liderlik rollerini üstlenmeyi kabul etmek genellikle bilim insanlarının tercihi değil. Sonuçta, ister araştırma, ister öğretim, ister sosyal yardım boyutunda vurgulanmış olsun, bilime duydukları tutkudan dolayı akademideler. Ancak, bilim insanlarının hedefleri için çalışabilecekleri doğru ortamı yaratarak tutkularını gerçekleştirmelerini sağlamak da liderin görevi, ve liyakatlı akademisyenler bu görevlere çok daha sık gelmeli. 

Bu konuyu zorlamasak ne olur?

Peki kadınların akademide varlığı bilimin kendisi için çok önemli bir fark yaratır mı? Yani bu konuyu zorlamasak ne olur? Darwin yaşamamış olsaydı doğal seçilim yoluyla evrim teorisi ortaya çıkmaz mıydı? Newton Kanunları herhalde başka birileri tarafından bulunurdu, öyle değil mi?

Bugün bilimin, kadınlara ve azınlıklara ihtiyacı olduğunu biliyoruz, çünkü araştırmaların fikirlerle ve deneyimlerle karışımı ne kadar zengin olursa, daha fazla insana dokunan keşiflerle dünya o kadar daha güvenli ve huzurlu bir yer oluyor.

Bu konuda ilk örnekler tıptan çıkmış. Sanırım burada herkes benden daha iyi biliyordur, ama burada söz etmeden geçmeyeceğim, kalp hastalıkları ya da dikkat eksikliği tanılarının, bu konular ağırlıklı erkek hastalarla düşünüldüğü için kadınlarda yanlış ya da geç konulması tipik bir örnek.[5]Anna Parini, A Brief History of Sexism in Medicine” The New York Times, 26 Şubat 2024. Son erişim: Mart 2024.[6]Four Conditions Underdiagnosed in Women” Woodruff Medical. Son erişim: Mart 2024.[7]Alper Açık ile Meraklısına Bilim, Psikolojide (toplumsal) cinsiyet farklarına nasıl bakmalıyız?, https://youtu.be/h1Xj1ghFxkA, Son erişim: Mart 2024.

Kadın araştırmacılar sayesinde sorulmamış hangi bilimsel sorular soruluyor, hangi araştırmalar yapılabiliyor?

Geçtiğimiz aylarda, bir kadın araştırmacının, aşılar konusundaki araştırması nedeniyle onurlandırıldığı bilimsel bir toplantıdaydım – Maria Yazdanbakhsh: Bağışıklık sisteminde az duyarlılık problemi.[8]Immune hypo-responsiveness Group” Leiden Üniversitesi, Tıp Fakültesi sayfasında. Son erişim: Mart 2024. Kendisi dünyanın varlıklı bölgelerinde test edilerek geliştirilen aşıların çoğu zaman asıl kullanım hedefi olan kırsal alanlarda ve Sahra altı Afrika’da nasıl çok daha az etkili olduğunu keşfeden bir çalışmaya önderlik etmişti. Bilim insanlarından oluşan büyük bir ekibi bir araya getirmiş ve bir kadının eşsiz bakış açısıyla bu araştırmayı gerçekleştirmek için çaba sarf etmişti. Bu bakış açısı aşı geliştirme sürecinin yeniden ele alınmasını tetikliyor ve alanda bir paradigma değişimine yol açma potansiyeline sahip.

Elbette akademide kadınların varlığını sadece araştırma değil, eğitim ve topluma hizmet boyutuyla da ele almalı, kadınlar tüm bu alanlar bütünlüklü düşünüldüğünde hangi farkları yaratıyor diye sorgulamalıyız.

Kadınların az temsil edildiği alanlara akademisyen işe alımı yapmak için radikal yöntemler seçmiş olan Melbourne Üniversitesi bu durumu şöyle tanımlıyor: “Hizmet verdiğimiz toplumun çeşitliliğini yansıtan, benzer çeşitliliğe sahip bir kadro oluşturmak istiyoruz. Böylelikle herkesin hoş karşılandığı, güvende olduğu ve kendini ait hissettiği bir aidiyet kültürü inşa etmek istiyoruz.”[9]How we boosted female faculty numbers in male-dominated departments,” Nature, 23 Şubat 2024. Son erişim: Mart 2024.

Bazı pozisyonları birkaç yıl boyunca sadece kadınlara açtıklarında göğüslemek zorunda oldukları iyi ya da kötü niyetli diyebileceğimiz eleştirileri de şöyle sıralamışlar:

  • Olumlu işe alım yoluyla cinsiyet dengesizliğini ele alma şekilleri adil bulunmayabiliyor veya özellikle genç erkek meslektaşlar tarafından bir tür negatif veya ters ayrımcılık olarak görülüyordu.
  • Başvuranların kalitesinden ödün verileceği algısı vardı.
  • Başarılı adayların meslektaşları tarafından nasıl değerlendirileceğine ilişkin endişeler ortaya çıktı.

Öte yandan bu konularda yapılan araştırmalar da bu eleştirileri kadınların akademide yaşadığı değerleme sorunlarından bağımsız düşünemeyeceğimizi gösteriyor:

  • Akademik iş başvurularını değerlendirirken erkeklerin yeterliliğini kadınlardan daha yüksek oranda sınıflandırıldığını,[10]Science faculty’s subtle gender biases favor male student” Corinne A. Moss-Racusin, John F. Dovidio, Victoria L. Brescoll, Jo Handelsman, PNAS, Eylül 2012. Son erişim: Mart 2024.
  • Kadınların çalışmalarına daha az atıf aldığını,[11]“Citations show gender bias and the reasons are surprising,” Anil Oza, Nature, 22 Aralık 2023. Son erişim: Mart 2024.
  • Ortak çalışmalarda araştırma ekiplerindeki kadınların yazar olarak listelenme olasılığının erkeklere göre önemli ölçüde daha düşük olduğunu biliyoruz.[12]Women are credited less in Science than men,” Matthew B. Ross, Britta M. Glennon, Raviv Murciano-Goroff, Enrico G. Berkes, Bruce A. Weinberg, Julia I. Lane, Nature, Haziran 2022. Son erişim: Mart 2024.

Bu önyargılara kadın/erkek değerlendiricilerin birlikte sahip olduğu da istatistiksel olarak ortaya konulmuş. Akademideki çalışma ortamının kadınları dışarı itebileceğini veya üst düzey pozisyonlar için göz ardı edilebileceklerini de yine araştırmalardan biliyoruz. 2023’te bir başka çalışma kadınların kendi çıktıları konusunda erkeklere kıyasla daha fazla özeleştiri yapma eğiliminde olduğunu göstermiş. [13]Gender differences in submission behavior exacerbate publication disparities in elite journals”
Isabel Basson, Chaoqun NiGiovanna, Badia Nathalie Tufenkji, Cassidy R. Sugimoto, Vincent Larivièreref, eLife, Eylül 2023. Son erişim: Mart 2024.
Üstelik dışarıdan gelen destek de müthiş! Kadınlara yayınlarını en prestijli dergilere göndermemeleri daha sık tavsiye ediliyor [14]“Nature publishes too few papers from women researchers — that must change” Nature, Mart 2024. Son erişim: Mart 2024.

Tüm bunlar birlikte ele alındığında, akran değerlendirmesinin cinsiyeti görmezden gelen bir süreç olduğunu varsayamayacağımız açık. 

Akademide değerleme sistemlerinin revizyonu artık dünyanın gündeminde; literatür kirliliğinin iyice arttığı bu dönemde özellikle sayısallaştırmayan değerlemeler öne çıkacak. Bilim Akademisi bu konuya öncülük eden Araştırma Değerlendirmesini Geliştirme Koalisyonu’nun (Coalition for Advancing Research Assessment; CoARA) bir üyesi.[15]Bilim Akademisi, Araştırma Değerlendirmesini Geliştirme Koalisyonu (Coalition for Advancing Research Assessment; CoARA) öncülüğünde oluşturulan Araştırma Değerlendirme Reformu Avrupa Mutabakatı hakkında Bilim Akademisi açıklaması Hedef, akademisyenleri ödüller ve kıdem kararları sırasında sayısal olmayan kriterlerle değerlendirmek ve bu kriterleri alanlardaki ve bireylerdeki farklılıkları da göz önüne alarak ortaya koymak.

Bunun bir boyutu da kadın akademisyenlerin değerlemesi. Kadınların özelinde yaşanan zorluklar ve bunların aşılmasında kullanılabilecek yaklaşımlar da elbette yine araştırma konusu. Maalesef hâlâ kadınlar evde hizmet veren, evi çekip çeviren konumunda. Örneğin, daha dün sohbet ettiğim, bir kadın akademisyen, “Doçentlikte bir pozitif ayrımcılık yapılmalı – biz kadınlar ancak gece yarısına doğru makalelerimize konsantre olabiliyoruz, erkekler ise eve gelir gelmez makalelerinin başına oturabiliyorlar,” dedi. (Tabii siz hekimler hasta baktığınız için özel koşullarınızdan mesai saatleri haricinde makale yazıyorsunuz, ve bu sıra dışı ve cinsiyet gözetmeksizin haksız bulduğum durum aynı bir tartışma konusu olur!)

Örnekleri dertleşirken bol bol çoğaltabiliriz. Ama çözüm arayalım daha iyi…

Destek mekanizmaları neden gerekli?

Kadın araştırmacılara destek mekanizmaları kurulmasının önemi aşikâr. Kadın-erkek tüm akademik yöneticilerin hemen bugün uygulamaya koyabileceği bazı önlemler var:

Bir akademisyen için araştırmayı bir numaraya koyuyorsak, örneğin annelik izni sonrası diğer akademik yüklerde ve beklentilerde indirime gidilebilir. Ben 2018’de ilk yıl bir ders indirimi uygulamasını başlatmıştım; çok küçük bir dokunuş. Uygulama devam ediyor. Arayı kapatmakta iyi bir destek olduğu bana hâlâ söyleniyor. Bir başka dikkat edilmesi gereken husus, toplantı vb. etkinliklerde makul çalışma saatlerinin izlenmesi (bu zaten kadın-erkek herkese lazım). Bir yeni uygulama, sizleri de ilgilendirebilecek bir yaklaşım, annelik izni sırasında Gezgin Araştırmacılar (roving researchers) uygulaması [16]“Could roving researchers help address the challenge of taking parental leave?” Amy Coomb, Nature, Şubat 2024. Son erişim: Mart 2024. Buna göre kurum laboratuvar ortamında ehil olan, doktoralı kişileri bünyesinde bulunduruyor. İzinler sırasında bu kişiler izindeki kadının araştırmalarını eş-yürütüyor, köprü görevi kuruyor, süreklilik sağlanıyor. Babalık izni konusuna girmeyeyim – orada maalesef Avrupa’da babalık izni kullanan araştırmacıların verimlilik artışı ile ilgili veri var [17]“Equal but Inequitable: Who Benefits from Gender-Neutral Tenure Clock Stopping Policies?” Heather Antecol, Kelly Bedard, Jenna Stearns, IZA DP No. 9904, Nisan 2016. Son erişim: Mart 2024. Çoğu baba, bu dönemi eşe yardım için değil de sabatik izni gibi değerlendiriyor gibi görünüyor. Sözüm meclisten dışarı!

Özetle, Akademi’de kadın olmanın hızla akla gelen bazı noktaları bunlar. Unutmayalım ki, kadınların çoğu iş gücünde yer almak için aileleriyle adı konulmamış bir sosyal kontrat imzalıyorlar. Çalışmalarının evdeki öncelikli görevlerini aksatmayacakları koşuluna bağlı olduğunu kabul ederek bu yola giriyorlar. Zaten akademisyenlik başlı başına bir mükemmeliyetçi karakter gerektirdiğinden ve kadınlar sözlerinden dönmemekte inat ettiklerinden çoğu zaman en yakınlarından bile destek istemiyorlar. Bunun destek istenilecek bir mesele olacağını dahi akıllarına getirmiyorlar. Bu nedenle rol modeller önemli, bu nedenle yaşadıklarımızın normal olmadığını, insanüstü gayret gerektirdiğini yüksek sesle dile getirmemiz önemli, bu nedenle bugün yaptığımız gibi her ortamda bu konuda deneyimlerimizi paylaşmak önemli.

Böyle özel günlerin gerekmeyeceği, eşit haklar, eşit fırsatlar, eşit sorumluluklarla topluma hizmet edeceğimiz günlere öykünerek, kadın – erkek hepimizin Dünya Kadınlar gününü kutluyorum.

Canan Atılgan
Bilim Akademisi üyesi,
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Bertil Emrah Oder, “İstanbul Sözleşmesi sonrası ne yapacağız?” Sarkaç, 7 Temmuz 2021.
2 İstanbul Kadın Müzesi ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu tarafından Türkiye’de kadınların üniversiteye girişi hakkını elde etmelerinin 100. yılında düzenlenen “Kadınların Üniversite’de 100 Yılı – İnas Darülfünunu 1914-1919” başlıklı, 2014 tarihli açılan sergi. İlgili Sarkaç yazısı: https://sarkac.org/2018/03/kadin-universitesi-sergisi/
3 Bilim Akademisi’nin 10. yılı için yapılan belgesel: Sivil bir İnat Hikâyesi, Sarkaç, 25 Kasım 2021.
4 Bilim Akademisi, Akademik Liyakat. Özgürlük ve Dürüstlük Belgesi.
5 Anna Parini, A Brief History of Sexism in Medicine” The New York Times, 26 Şubat 2024. Son erişim: Mart 2024.
6 Four Conditions Underdiagnosed in Women” Woodruff Medical. Son erişim: Mart 2024.
7 Alper Açık ile Meraklısına Bilim, Psikolojide (toplumsal) cinsiyet farklarına nasıl bakmalıyız?, https://youtu.be/h1Xj1ghFxkA, Son erişim: Mart 2024.
8 Immune hypo-responsiveness Group” Leiden Üniversitesi, Tıp Fakültesi sayfasında. Son erişim: Mart 2024.
9 How we boosted female faculty numbers in male-dominated departments,” Nature, 23 Şubat 2024. Son erişim: Mart 2024.
10 Science faculty’s subtle gender biases favor male student” Corinne A. Moss-Racusin, John F. Dovidio, Victoria L. Brescoll, Jo Handelsman, PNAS, Eylül 2012. Son erişim: Mart 2024.
11 “Citations show gender bias and the reasons are surprising,” Anil Oza, Nature, 22 Aralık 2023. Son erişim: Mart 2024.
12 Women are credited less in Science than men,” Matthew B. Ross, Britta M. Glennon, Raviv Murciano-Goroff, Enrico G. Berkes, Bruce A. Weinberg, Julia I. Lane, Nature, Haziran 2022. Son erişim: Mart 2024.
13 Gender differences in submission behavior exacerbate publication disparities in elite journals”
Isabel Basson, Chaoqun NiGiovanna, Badia Nathalie Tufenkji, Cassidy R. Sugimoto, Vincent Larivièreref, eLife, Eylül 2023. Son erişim: Mart 2024.
14 “Nature publishes too few papers from women researchers — that must change” Nature, Mart 2024. Son erişim: Mart 2024.
15 Bilim Akademisi, Araştırma Değerlendirmesini Geliştirme Koalisyonu (Coalition for Advancing Research Assessment; CoARA) öncülüğünde oluşturulan Araştırma Değerlendirme Reformu Avrupa Mutabakatı hakkında Bilim Akademisi açıklaması
16 “Could roving researchers help address the challenge of taking parental leave?” Amy Coomb, Nature, Şubat 2024. Son erişim: Mart 2024.
17 “Equal but Inequitable: Who Benefits from Gender-Neutral Tenure Clock Stopping Policies?” Heather Antecol, Kelly Bedard, Jenna Stearns, IZA DP No. 9904, Nisan 2016. Son erişim: Mart 2024.
Önceki İçerikAfetlere karşı dayanıklı bir toplum nasıl oluruz?
Sonraki İçerikUmut veren malzemeler: MOF’lar
Canan Atılgan
Bilim Akademisi üyesi Canan Atılgan, lisans ve doktora derecelerini sırasıyla 1991 ve 1996 yıllarında Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden aldı. 1996-1999 yılları arasında Florida Eyalet Üniversitesi bünyesindeki Süperbilgisayar Hesaplamaları Araştırma Merkezi’nde doktora sonrası çalışmalar yaptı. 1999’dan bu yana Sabancı Üniversitesi öğretim üyesidir.  Haziran 2021’den beri Bilim Akademisi’nin başkanıdır.
Polimer ve protein dinamiği ile karmaşık moleküler sistemlerin teorik ve hesaplamalı yöntemlerle incelenmesi konularında araştırmalar yapmaktan keyif alır. Yüksek öğrenimde kullanılan yeni eğitim tekniklerini lisans ve lisansüstü derslerinde uygulamaya, yereldeki öğrencilerin birikimlerini ve arkaplanlarını da gözeterek uyarlamaya kafa yorar. Zaman buldukça popüler bilim platformlarında araştırmalarını ve birikimlerini aktarır.