Asgari ücret nedir, neden önemlidir?

Shutterstock

Asgari ücret nedir? 

Asgari ücret (AÜ) düzenlemesi hükümetlerin ücret karşılığı çalışan ve nitelikleri itibariyle pazarlık gücü en düşük olan kesim lehinde işgücü piyasasına müdahalede bulunarak, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmak için kullandığı bir araçtır.  Hükümetler politikayı belirlerken firmaların içinde bulundukları koşulları, istihdamdakilerin ve iş arayanların önündeki riskleri göz önüne almak ve ileriye dönük bir bakış açısıyla, yani artışların olası sonuçlarını düşünerek karar vermek durumundadır.

Asgari ücret nasıl belirlenir?

Türkiye’de AÜ uygulaması 1974’te başladı.[1]Kısa tarihçe için bakınız M. Kahveci ve S. Pelek (2021), “Asgari ücret ve politika: Asgari ücreti seçimler mi belirliyor?” Amme İdaresi Dergisi, 54(1), 99-131. Halen geçerli olan mevzuat 2003 tarihli 4857 sayılı İş Yasasına dayanılarak çıkartılan yönetmelikle düzenlenmişti. Yönetmelikte AÜ “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” şeklinde tanımlanıyor.  Asgari ücret düzeyinin iki yılı geçmeyecek bir aralıkta gözden geçirilmesi şartını içeren yasa, süreci yönetmek üzere eşit sayıda devlet, işçi ve işveren temsilcisinden oluşan bir komisyonu görevlendirmişti.

AKP döneminde komisyondaki devlet temsilcilerinin (2015/16 yılı hariç) çoğunlukla işverenlerin temsilcisi olarak katılan Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK), nadiren de işçi kesiminin temsilcisi olarak katılan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ile hareket etmesi suretiyle oy çokluğuyla belirlendiğinden hükümetin tasarrufu olarak nitelendirilebilir.

Asgari ücret neden önemlidir? Kapsama alanı nedir? 

AÜ politikasının doğrudan ve yaygın etkilerini anlamak için işgücü piyasasının bazı özelliklerine bakalım.

1- AÜ referans ücrettir.  Araştırmalar AÜ artışlarının aşağıdan yukarıya bir baskı yaratmak suretiyle AÜ üstünde kalan kayıtlı çalışanların kazançlarını da yükselttiğini gösteriyor.[2]AÜ artışlarının kazanç dağılımı üzerindeki aktarım etkisi Ozan Bakış, Murat G. Kırdar, Sezgin Polat ve Bengi Yanık-İlhan ile beraber yürüttüğüm “Türkiye’de Asgari Ücretlerin İşgücü Piyasası Etkileri, 2005-18” başlıklı, 118K236 no’lu TÜBİTAK 1001 projemizin raporunda belgelenmiştir. Proje kapsamında iktisata giriş kitaplarında arz-talep dengesi anlatılırken dile getirilen, AÜ artışlarının istihdam üzerinde olumsuz etkileri olacağı savına destek aranmış, bulunamamıştır. Hükümet emeklilerin ve kamu çalışanlarının maaş düzeylerini belirlerken AÜ artışlarını referans alıyor. AÜ kapsamında olmayan kayıt dışı çalışanların ücretlerinin de AÜ artışlarına uyum sağlayacak oranlarda arttığını gösteren çalışmalar var. 2000 sonrasında tarım dışında ücret-maaş-yevmiye (ÜMY) karşılığında çalışanların sayısının ve bu grubun içinde kayıtlı (güvenceli, sigortalı) olanların payının artmasıyla birlikte AÜ daha da önem kazandı.

2- Asgari ücret ve altında kalanlar büyük bir kitledir.  Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) yürütülen ve gerek kayıtlı gerekse kayıt dışı çalışanları izlememize olanak veren Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) üzerinden yaptığımız hesaplara göre, AÜ ve altında aylık kazanca sahip olanların (“AÜA kitlesi”nin) istihdam payı 2005-15 döneminde ortalama %25 düzeyindeydi.[3]Bu yazıda kaynak belirtmeden verdiğimiz rakamlar “Türkiye’de Asgari Ücretlerin İşgücü Piyasası Etkileri, 2005-18” başlıklı, 118K236 no’lu TÜBİTAK 1001 projesi raporundan alınmadır. 2016 yılındaki sıra dışı artışın AÜ’i medyan ücrete yaklaştırmasıyla büyüyen AÜA kitlesi 2017-19 döneminde ortalama %42,8 oldu.[4]TCMB Enflasyon Raporu 2021-I (Ocak), s.53.

3- İstihdam oranı düşük, bağımlılık oranı yüksektir.  Türkiye’de istihdam edilenlerin çalışabilir yaştaki (15+) nüfus içindeki payı oldukça düşük.  HİA verilerine göre 2005 itibariyle %40 olan oran ilk kez 2011’de %45’i geçti ve pandemi koşulları devreye girene kadar %45-48 aralığında salınım gösterdi.  Pandemi kaynaklı kısıtlamaların kalkmasıyla 2021’in son çeyreği itibariyle (mevsim etkisinden arındırılmış) oran %46,7 oldu.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre 2020 yılında, 15-64 yaş grubundaki her 100 kişiye 33,7 çocuk (0-14 yaş) ve 14,1 yaşlı (65 ve üstü) düşüyor. HİA ile ADNKS’yi birlikte kullanıp kaba bir hesap yapacak olursak, yetişkin yaş grubunda (15 ve üstü) olan 100 kişi içindeki çalışan 47 kişi, kendisine ek olarak 53’ü çalışmayan yetişkin, 34’ü çocuk olmak üzere 87 kişiye bakmak zorundadır.  Bu hesapla her çalışan ortalama (47+87)/47 = 2,85 kişiye bakmaktadır.  Yukarıda ücret-maaş-yevmiye (ÜMY) karşılığı çalışanlar içinde AÜA kitlesinin büyük olması ve bulundukları hanelerin daha kalabalık olması nedeniyle AÜ politikasından etkilenen nüfus hatırı sayılır boyuttadır.

4- Pandemi istihdam piyasasını olumsuz yönde etkilemiştir. Her ne kadar Nisan 2020-Haziran 2021 arasında uygulanan destek programları kayıtlı çalışanlar için bir koruma oluşturduysa da verilen nakdi ücret desteği gerçek ücretlerin hayli altında kaldı.[5]İŞKUR verilerine göre Pandemi döneminde yaklaşık 507 bin firmadaki 3 milyon 773 bin çalışan Kısa Çalışma Ödeneğinden yararlandı, kişi başına ayda ortalama 608 TL ödendi.  Ücretsiz izne ayrılmak zorunda kalan ve işsizlik ödeneğinden yararlanamayan 3,1 milyon çalışana ise Nakit Ücret Desteği programı kapsamında İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yaklaşık 14 milyar TL, kişi başına ayda ortalama 301 TL ödeme yapıldı. Aylık net AÜ 2020 yılında 2325 TL, 2022 yılında ise 2826 TL idi. Yasağın uygulama alanı dışında kalan kayıt dışı kesimde ise yakın dönemde görülmemiş düzeylerde istihdam kayıpları yaşandı.[6]HİA dönemlik verileri üzerinden yaptığımız hesaplara göre, kayıt dışı çalışan sayısı 2021 yılının ikinci çeyreğinden başlayarak, önceki yılın ikinci çeyreğine göre sırasıyla 1 milyon 67 bin (Ç2), 545 bin (Ç3), ve 484 bin (Ç4) azalmıştır. Önceki dönemlerde gözlenen en yüksek düşüşler 400 bin civarındandır (2008 Ç3 ve 2014 Ç4). Bu gelişmeyle birlikte 2018’e kadar düşme eğiliminde olan yoksulluk oranını ciddi bir şekilde yükseldiği söylenebilir. Her ne kadar 2021 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren gözlenen toparlanma, kayıpları büyük ölçüde telafi etmişse de düşük ücretli çalışan kesimin 2022 yılına tasarruflarını büyük ölçüde eritmiş olarak, hatta borçlanarak girdiğini söyleyebiliriz.[7]Panel verilerle yapılan araştırmalar emek gelirindeki dalgalanmanın yoksulluğun en önemli belirleyicisi olduğunu göstermektedir (Şeker, S. D., Dayıoğlu M. (2015) “Poverty Dynamics in Turkey”, Review of Income and Wealth, 61, 477-493).  Gelir Yaşam Koşulları Anketi’nde önceki yılın gelir bilgisi toplandığından Pandemi’nin yoksulluk üzerinde etkisini ancak 2022 yılında yapılacak anketi kullanarak öğrenebileceğiz.

Asgari ücretin son 20 yıldaki değişimi

Şekil 1 işçinin eline geçen (=nominal) net AÜ’in AKP dönemindeki evrimini gösteriyor. Genel olarak Ocak ayında, zaman zaman buna ek olarak Temmuz ayında değişen AÜ’in aylık değerleri çubuklarla, artış olan aylar daha koyu olacak şekilde gösteriliyor.  Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) hesaplanan tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile düzeltilmiş “reel” değerler sürekli bir seri olarak (turuncu çizgi) belirtiliyor.

Nominal ve reel ne demek?
Asgari ücretin kullanımda olan TL cinsinden ifade edilen miktarı “nominal” asgari ücret, satın alma gücünü yansıtan, TÜFE ile düzeltilmiş değeri ise “reel” asgari ücrettir.[8]Sürekli seri (turuncu çizgi) sıra dışı bir artış sonucu belirlenen 2016 Ocak değeri sabit tutularak (1301TL baz alınarak) grafiğe işlenmiştir.  Böylece farklı yılların AÜ değerlerini enflasyon etkisi ayrıştırıldıktan sonra karşılaştırmak mümkün olmaktadır.  Örnekler verecek olursak, TÜFE ile ölçülen enflasyonun etkisiyle 2016 yılı boyunca 1301TL aylık alan AÜ’li çalışanın alım gücü Aralık sonunda 1240,50TL’ye düşmüştür. Ocak 2017’de yapılan zamla 1404TL’ye yükselen “nominal” AÜ’in “reel” değeri ise 1285,50TL olmuş, AÜ alan çalışanın alım gücü 2016 Ocak’takinin altında kalmıştır. Aynı hesapla Ocak 2022’de 4250TL’ye yükselen AÜ’in reel değerinin 1529TL olduğunu, yapılan %50’lik zamma rağmen Ocak 2021’deki düzeyinde kaldığı sonucuna varıyoruz. “Az gittik uz gittik, bir baktık, bir arpa boyu yol gitmişiz” benzeri bir durum.

Şekil 1. Nominal (sol eksen) ve reel (sağ eksen) aylık net asgari ücret (TL), 2002-2022 (Ocak). Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve TÜİK.

Testerenin dişleri kalınlaştıkça sorun büyüyor

Grafikten ne öğreniyoruz?  AKP’nin yürütmenin başına geldiği 2002 sonrasında reel kazanımlar hedeflenmiş, 2004 yılında hatırı sayılır bir iyileşme sağlanmış. Dahası 2005-15 arasında yılda ortalama %1’lik bir reel ücret artışı gerçekleşmiş. Sürekli seride 2016’dan başlayarak neredeyse her yılın Ocak ayında gözlenen sıçramalar ve ardından gelen keskin düşüşler sonraki dönemi öncesinden ayrıştırıyor. Reel serideki (turuncu çizgi) iniş çıkışları bir testerenin ağzı olarak düşünecek olursak, AKP’nin ikinci kez seçim kazandığı yıl olan 2007’den 2016’ya kadar olan dönemde AÜ artışlarını ilki Ocak, ikincisi Temmuz ayında yapılan zamlar sayesinde “ince dişli testere” ile yönetilen AÜ politikası yerini “kalın dişli testere”ye bırakmış. Grafikteki sert çıkış 2016’da yaklaşan çifte seçimin baskısıyla yapılan %30 nominal (%24 reel) artışın öncekilerle ayrıştığına işaret ediyor. Ardından gözlenen örüntü, enflasyondaki yükselmenin sonucu. Takip eden yılların başlarında yapılan hatırı sayılır zamlarla alım gücü kayıpları giderilmeye çalışılmış, ancak başarılı olunamamış. Yakın dönemde TCMB’nin bağımsızlığının yok edilmesi, TÜİK’in fiyat ölçümlerinin sorgulanabilir hale gelmesi ile adeta bir “kör testere” ile çalışıldığını söyleyebiliriz.

Sonuç olarak 2007-15 arasında başarı ile uygulanan, tedrici artışlar üzerinden düşük ücret karşılığı çalışanları ve ailelerini korumaya odaklı asgari ücret politikasının, yüksek enflasyon nedeniyle bu işlevini yitirdiği bir döneme girmiş bulunuyoruz.

Enflasyonun hangi nedenlerle yükseldiği üzerinde yeterince bilgimiz var.[9]Bakınız TCMB web sitesinden ulaşılabilen TCMB Enflasyon ve Fiyat Raporları. Bu etkenlerin kimisi dış kaynaklı ve hükümetin kontrolü dışında (örneğin yakıt, hammadde ve ara malların fiyatları). Kontrol edilebilir olanlar yerel ekonomi politikalarını düzenleyenlere her zamankinden fazla sorumluluk yüklüyor.

Enflasyonla mücadele konusu bu yazının sınırlarını aşmakla beraber, yukarıda anlatılanlar ışığında asgari ücret artışlarının yıl içinde iki aşamada devreye sokulması yaklaşımına geri dönülmesi faydalı olacaktır. Böylece hem asgari ücret karşılığı çalışanlar daha iyi korunacak, hem de asgari ücret artışlarının enflasyon üzerindeki hatırı sayılır etkisi zamana yayılacaktır.[10]TCMB 2021 Ocak ayı Enlasyon raporunda asgari ücret artışının enflasyonu hangi kanallardan etkilediği anlatılıyor, “[a]nalizler ücret ve istihdam etkisini birlikte içeren toplam işgücü ödemeleri üzerinden yapıldığında, 1 puanlık pozitif şokun tüketici enflasyonunu bir yıl sonunda 0,2 puan artırdığı izlenmektedir” deniyor (s.55). Enflasyonun nispeten düşük olduğu bir dönemde yapılan bu hesabın hâlâ geçerli olduğunu varsayacak olursak, 2022 başında yapılan %50 düzeyindeki AÜ artışının enflasyona 10 puan katkı yapacağını söyleyebiliriz.

İnsan Tunalı
Koç Üniversitesi Emeritus Öğretim Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi Yarı-zamanlı Öğretim Üyesi


Creative Commons LisansıBu eser görseller hariç  Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Kısa tarihçe için bakınız M. Kahveci ve S. Pelek (2021), “Asgari ücret ve politika: Asgari ücreti seçimler mi belirliyor?” Amme İdaresi Dergisi, 54(1), 99-131.
2 AÜ artışlarının kazanç dağılımı üzerindeki aktarım etkisi Ozan Bakış, Murat G. Kırdar, Sezgin Polat ve Bengi Yanık-İlhan ile beraber yürüttüğüm “Türkiye’de Asgari Ücretlerin İşgücü Piyasası Etkileri, 2005-18” başlıklı, 118K236 no’lu TÜBİTAK 1001 projemizin raporunda belgelenmiştir. Proje kapsamında iktisata giriş kitaplarında arz-talep dengesi anlatılırken dile getirilen, AÜ artışlarının istihdam üzerinde olumsuz etkileri olacağı savına destek aranmış, bulunamamıştır.
3 Bu yazıda kaynak belirtmeden verdiğimiz rakamlar “Türkiye’de Asgari Ücretlerin İşgücü Piyasası Etkileri, 2005-18” başlıklı, 118K236 no’lu TÜBİTAK 1001 projesi raporundan alınmadır.
4 TCMB Enflasyon Raporu 2021-I (Ocak), s.53.
5 İŞKUR verilerine göre Pandemi döneminde yaklaşık 507 bin firmadaki 3 milyon 773 bin çalışan Kısa Çalışma Ödeneğinden yararlandı, kişi başına ayda ortalama 608 TL ödendi.  Ücretsiz izne ayrılmak zorunda kalan ve işsizlik ödeneğinden yararlanamayan 3,1 milyon çalışana ise Nakit Ücret Desteği programı kapsamında İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yaklaşık 14 milyar TL, kişi başına ayda ortalama 301 TL ödeme yapıldı. Aylık net AÜ 2020 yılında 2325 TL, 2022 yılında ise 2826 TL idi.
6 HİA dönemlik verileri üzerinden yaptığımız hesaplara göre, kayıt dışı çalışan sayısı 2021 yılının ikinci çeyreğinden başlayarak, önceki yılın ikinci çeyreğine göre sırasıyla 1 milyon 67 bin (Ç2), 545 bin (Ç3), ve 484 bin (Ç4) azalmıştır. Önceki dönemlerde gözlenen en yüksek düşüşler 400 bin civarındandır (2008 Ç3 ve 2014 Ç4).
7 Panel verilerle yapılan araştırmalar emek gelirindeki dalgalanmanın yoksulluğun en önemli belirleyicisi olduğunu göstermektedir (Şeker, S. D., Dayıoğlu M. (2015) “Poverty Dynamics in Turkey”, Review of Income and Wealth, 61, 477-493).  Gelir Yaşam Koşulları Anketi’nde önceki yılın gelir bilgisi toplandığından Pandemi’nin yoksulluk üzerinde etkisini ancak 2022 yılında yapılacak anketi kullanarak öğrenebileceğiz.
8 Sürekli seri (turuncu çizgi) sıra dışı bir artış sonucu belirlenen 2016 Ocak değeri sabit tutularak (1301TL baz alınarak) grafiğe işlenmiştir.  Böylece farklı yılların AÜ değerlerini enflasyon etkisi ayrıştırıldıktan sonra karşılaştırmak mümkün olmaktadır.  Örnekler verecek olursak, TÜFE ile ölçülen enflasyonun etkisiyle 2016 yılı boyunca 1301TL aylık alan AÜ’li çalışanın alım gücü Aralık sonunda 1240,50TL’ye düşmüştür. Ocak 2017’de yapılan zamla 1404TL’ye yükselen “nominal” AÜ’in “reel” değeri ise 1285,50TL olmuş, AÜ alan çalışanın alım gücü 2016 Ocak’takinin altında kalmıştır. Aynı hesapla Ocak 2022’de 4250TL’ye yükselen AÜ’in reel değerinin 1529TL olduğunu, yapılan %50’lik zamma rağmen Ocak 2021’deki düzeyinde kaldığı sonucuna varıyoruz. “Az gittik uz gittik, bir baktık, bir arpa boyu yol gitmişiz” benzeri bir durum.
9 Bakınız TCMB web sitesinden ulaşılabilen TCMB Enflasyon ve Fiyat Raporları.
10 TCMB 2021 Ocak ayı Enlasyon raporunda asgari ücret artışının enflasyonu hangi kanallardan etkilediği anlatılıyor, “[a]nalizler ücret ve istihdam etkisini birlikte içeren toplam işgücü ödemeleri üzerinden yapıldığında, 1 puanlık pozitif şokun tüketici enflasyonunu bir yıl sonunda 0,2 puan artırdığı izlenmektedir” deniyor (s.55). Enflasyonun nispeten düşük olduğu bir dönemde yapılan bu hesabın hâlâ geçerli olduğunu varsayacak olursak, 2022 başında yapılan %50 düzeyindeki AÜ artışının enflasyona 10 puan katkı yapacağını söyleyebiliriz.
Önceki İçerikMeraklısına Bilim: CRISPR nedir, neden önemlidir?
Sonraki İçerikMücadeleci bir matematikçi: Hilda Geiringer
İnsan Tunalı

Koç Üniversitesi’nde Emeritus (emekli) Doç. Dr. olan İnsan Tunalı lisans ve yüksek lisans derecelerini Endüstri Mühendisliği alanında (sırasıyla ODTÜ, 1973 ve University of California – Berkeley 1975) yapmış, doktora derecesini ise Ekonomi alanında University of Wisconsin’de almıştır (1985). Halen yarı-zamanlı olarak Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünde ders vermektedir.

Uygulamalı Ekonometri, Çalışma Ekonomisi ve Demografi alanlarında yoğunlaşan Dr. Tunalı doktora öncesinde ODTÜ, sonrasında Cornell ve Tulane Üniversitelerinde çalışmış, Türkiye’ye dönüp Koç Üniversitesine katıldıktan sonra California Üniversitesi-Los Angeles (UCLA) ve Michigan Üniversitelerinde misafir araştırmacı/öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Avrupa Bilim Kurumu (ESF) bünyesindeki Sosyal Bilimler Kurulunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstihdam Danışma Kurulunda görev almıştır. Yakın dönemdeki özgün araştırmaları işgücü piyasası dinamikleri ve kurumların etkileri (işsizlik sigortası, asgari ücret) üzerinedir.