Bilinç nedir?

Görsel: Greg Dunn Neuro Art (gregadunn.com) Greg Dunn'un izniyle kullanılmıştır.

Bilinç, insan olmanın, insanlık farkındalığının özüdür. Bilinç kavramının hep insan öz imgesinin (self-image) temel taşı, ana ögesi olduğu kabul edilir. Bu bakımdan bilincin ne olduğunu ve insanda nasıl oluştuğunu anlamaya çalışmak önemlidir.

Farklı çağlarda, farklı uygarlıklarda bilinç fikri, o kültürün ve çağın kavramları kullanılarak irdelendi. Günümüzde ise çağdaş dünyanın kavramları ve bilimsel yöntemleriyle bilinç araştırmaları sürdürülüyor.

Bilinç kavramına bilimsel olarak nasıl yaklaşabiliriz?

Her bilimsel çalışmada olduğu gibi ilkin çalışmanın konusunu tanımlamakla başlamalıyız. İlkin bilincin tutarlı bir tanımını yapmak isteriz. Ne var ki burada bir engelle karşılaşırız. Bilinç tam olarak nedir? Bilinçli olmaktan bahsettiğimizde genellikle farkında olmaktan söz ederiz. Nitekim “Aniden onun varlığının bilincine vardım.”, “O gerçeğin farkına vardı…” gibi ifadelerde çoğu zaman “bilincinde olmayı” farkında olmak anlamında kullanırız. “Bilinç” ve “farkında olma” karşılıklı yer değiştirdiğinde çoğu zaman bir anlam kaybına yol açmaz.[1]Editör önerisi: Kıymaz, T.  “Bilim bilinci açıklayabilir mi?” https://sarkac.org/2021/12/bilim-bilinci-aciklayabilir-mi/

Qualia?

Bilincin basitçe farkındalık olduğu konusunda hepimiz hemfikir olsaydık, tanım sorununu da çözmüş olurduk. Ama aslında bilinçte, salt nesnel farkındalıktan öte bir şeyler de vardır; bu öte şeyler bilincin öznel yönünden kaynaklanır.

Kırmızı bir güle baktığımızda, gözümüzde bir rahatsızlık yoksa kırmızı bir çiçek görürüz. Ancak her birey için bu “gül görme” deneyiminin birçok farklı boyutu ve farklı deneyim zenginlikleri vardır. Bunlar bilincin öznel içeriğine işaret eder ve doğruyu söylemek gerekirse, bu içerik kelimelerle tam ifade edilemez.

Bilincin bu öznel tarafının tanımlanmasındaki zorluk bizi yıldırmamalı.  Nitekim 19.yüzyılın sonlarında felsefeci Charles Pierce[2]Tye, M. (2018) Qualia, https://plato.stanford.edu/archives/sum2018/entries/qualia/, 2018. Erişim: 2021-08-19. bu sözcüklerle ifade edilemeyen olgu için “quale” (çoğulu “qualia”) sözcüğünü önerdi. Oxford Sözlüğü qualia için, “Duyularımızın fiziksel dünyadaki olgular (fenomenler) tarafından uyarılmasından kaynaklanan, duyu algılarının içsel ve öznel bileşeni” tanımını kullanır. Qualia insanın deneyimlediği zihin durumları, nitel olgular olarak da anlatılabilir.

Felsefeci Thomas Nagel[3]Nagel, T. (1974) What is it like to be a bat?, The philosophical review, 83(4):435–450, 1974., “Yarasa olmak nasıl bir şey?” başlıklı makalesinde bu öznel deneyim fikrini tartışır. Nagel birebir qualia terimini kullanmamış olsa da bu makalesinin etkisiyle literatürde daha sonra qualia sık sık “nasıl bir şey olmak” olarak yorumlanagelmiştir.  Ne var ki deneyimlerin öznel olması bilinci bilimin araştırma konusu olmaktan çıkarma riskini getirir. Üstelik görme, motor kontrol, işitme gibi birçok zihinsel süreç beyinde belirli bölgelerde oluşurken bilincin beynin tam neresinde ortaya çıktığı konusunda hâlâ bir belirsizlik var. Ne tanımını tam ifade edebildiğimiz ne de beyinde aktivasyon yerine tam işaret edebildiğimiz bir şey için nasıl bir bilimsel kuram üretebiliriz ki?

Şekil 1: Muller-Lyer yanılsaması.

Bilinç bir yanılsama mı, gerçek mi?

Bilincin tanım sorununu çözmenin yaygın bir yolu, bilincin öznel, tarif edilemez yönlerini birer yanılsama olarak kabul edip görmezden gelmektir. Bilincin nesnel yönlerini anladıktan sonra geri dönüp bu öznel yanılsamaların ortaya çıkış nedenlerini açıklayabileceğimizi umarız. Şekil 1’de gösterilen Muller-Lyer[4]Physiologische Gesellschaft zu Berlin, Archiv für Physiologie (1889) volume Jahrg.1889 suppl. Leipzig :Veit & Comp. https://www.biodiversitylibrary.org/bibliography/51474. yanılsamasını ele alalım. Çoğumuz, tam tamına aynı uzunlukta olsalar bile, üstteki çizgiyi alttakinden daha uzunmuş gibi görme eğiliminde olacaktır. Ben, kendi bilgisayarımda önce bir çizgi çizip sonra bunu kopyalayıp alta yapıştırıyorum ve ikinci çizgiyi oluşturuyorum; ben bile buna rağmen üst çizgiyi daha uzun görüyorum. Şüphesiz, iki çizginin aynı uzunlukta olduklarını biliyorum; ancak algım birinin diğerinden daha uzun olduğunu bana söylüyor. İnsanların görsel nesneleri nasıl yorumladığını daha iyi anladığımızda, bu tür yanılsamalara neden kapıldığımıza dair makul açıklamalar getirebileceğiz. Daha genelde, algı mekanizmalarını anladıkça, yanılsamaların nasıl ortaya çıktığını da açıklayabileceğiz.

Başlıca bilinç kuramları

Bugüne değin birçok bilinç kuramı geliştirildi; ayrıca bu kuramları birçok farklı şekilde sınıflandırmak mümkün. Biz bu yazımızda iki kümeli basit bir kuram sınıflandırması kullanacağız.

  • Birinci kümedeki teoriler, bütünün, parçalarının toplamından oluştuğunu söyler.  Bu teoriler tek tek bilinç süreçlerinin nasıl çalıştığını anlarsak bilincin de ne olduğunu anlayacağımızı varsayar. Deneyci kamptaki bilim insanlarının çoğunluğu bu kümede yer alır.
  • İkinci kümedeki teoriler ise bütünün, parçaların toplamından daha büyük olduğunu savlar. Diğer bir deyişle, bu kümedeki teorilere göre tek tek bilinç süreçlerinin nasıl işlediğini tam olarak anlasak bile, bilincin bütünüyle nasıl ortaya çıktığını yine de tam bilemeyiz, bunun için bütünden özele inen bir kurgu gerekir.

Bu ikinci yaklaşımın en tanınmış savunucusu felsefeci David Chalmers’dır.[5]David J.C (1995) Facing up to the problem of consciousness, Journal of consciousness studies, 2(3):200–219. Bilinç olgusuna yaptığı çeşitli katkılarının yanı sıra Chalmers, bilinç sorununu iki alt problem grubuna ayırmasıyla bilinir. Onun “kolay” olarak adlandırdığı ilk grup problemler, mevcut biliş bilim yöntemlerini kullanarak çözüme erişmenin mümkün göründüğü problemlerdir. Bunlar arasında dikkat, içgözlem (içe bakış), ayrımsama, uyku ve uyanıklık arasındaki fark, iradi (istemli) kontrol, bilgi edinme gibi bilinçli süreçler yer alır. Bilincin “zor” problemi, bilinç deneyiminin kendisini anlama sorunudur, yani yukarıda değindiğimiz bilincin öznel cephesi. Bu durumda bilinç kuramlarını sınıflandırmayı, bilincin “zor” bir problem olduğunu düşünenler ve düşünmeyenler olarak basitleştirebiliriz.

Bilincin kolay ve zor problemlerini birkaç örnekle açıklayabiliriz. Kolay problemlere örnek olarak beynin dikkatle odaklanmasını, çevreden gelen uyarıları fark edip kategorilere ayırmasını, bilgi parçalarının bütünleştirmesini (information integration) verebiliriz. Bu problemler için beynin bu fonksiyonu nasıl, hangi mekanizmayla yerine getirdiğini açıklamamız yeterlidir. Zor problemlere en iyi örnek ise yukarıda anılan fonksiyonlara bağlı olarak gerçekleşen deneyimdir. Bu cins dikkat, bilgi bütünleştirme, uyarıları fark etme vb. fonksiyonların gerçeklenmesi nasıl oluyor da şu ya da bu türlü bir deneyimle sonuçlanıyor sorusunu yanıtlamak çok daha zordur.

Yaygın bilinç teorileri arasında Ortak Nöronal İşlem Alanı Teorisi (Global Neuronal Workspace Theory – GNWT)[6]Dehaene, S. ve Naccache, L. (2001) Towards a cognitive neuroscience of consciousness: basic evidence and a workspace framework, Cognition, 79(1-2):1–37. , Bütünleşik Enformasyon Teorisi (Information Integration Theory–  IIT)[7]Tononi, G. (2004) An information integration theory of consciousness, BMC neuroscience, 5(1):1– 22. , Öngörücü Kodlama Teorisi (Predictive Coding Theory)[8]Cleeremans, A. (2014) Prediction as a computational correlate of consciousness, International Journal of Anticipatory Computing Systems, 29:3–13., Zamansal-Uzamsal Bilinç Teorisi (Temporo-Spatial Theory of Consciousness)[9]Northoff, G. (2013) What the brain’s intrinsic activity can tell us about consciousness? a tri- dimensional view, Neuroscience & Biobehavioral Reviews, 37(4):726–738. ,  Yüksek Mertebe Düşünce (Higher Order Thought, HOT)[10]Rosenthal, D. (2005) Consciousness and mind, Clarendon Press.[11]Lau H. ve Rosenthal, D. (2011) Empirical support for higher-order theories of conscious awareness, Trends in cognitive sciences, 15(8):365–373., Operasyonel Uzay Zaman (Operational Space Time)[12]Fingelkurts, A.A., Fingelkurts, A.A. ve Neves, C.F.H. (2010) Natural world physical, brain operational, and mind phenomenal space–time, Physics of Life Reviews, 7(2):195– 249.[13]Smythies, J. (2003) Space, time and consciousness, Journal of Consciousness Studies, 10(3):47–56., ve Sosyal-Algısal Dikkat Teorisi (Social-Perceptual Attention Theory)[14]Graziano, M.S.A. ve Kastner, S. (2011) Human consciousness and its relationship to social neuroscience: a novel hypothesis. Cognitive neuroscience, 2(2):98–113. bulunuyor.

Bütün bunlar arasından popüler ve birbirinden farklılaşan iki bilinç teorisini seçelim. Bu iki teori, yukarıda bahsedilen iki felsefi yaklaşımı yansıtsın.

  • Ele alacağımız birinci teori, Ortak Nöronal İşlem Alanı Teorisi ya da kısaca GNWT, bilinçli süreçler sırasında beyinde neler olup bittiğini inceler ve ampirik kanıta dayanır. Bu teorinin kurucularından biri olan Stanislas Dehaene, Chalmers’ın[15]David J.C (1995) Facing up to the problem of consciousness, Journal of consciousness studies, 2(3):200–219. kolay problem dediği şeye cevap vermeye çalışırken, zor problemin basitçe ortadan kalkacağını savlar.
  • İrdeleyeceğimiz ikinci teori, Bütünleşik Enformasyon Teorisi (Integrated Information Theory-IIT)  bilinç sorununa bambaşka bir açıdan yaklaşır. Bu kümedeki düşünürler, Chalmers gibi bilinçli deneyimleri teorilerinin merkezine oturtmakla kalmaz, bilinçli süreçleri modellemeye ve beyinde bilincin nöral alt katmanı (neural substrate) diye adlandırılan bölgeyi saptamaya çalışır. Bu katman, bir bilişsel süreç sırasında, bir davranış ya da bir psikolojik durumda devreye giren merkezi sinir sisteminin, yani beyin ve omuriliğin kısımlarıdır.

IIT yaklaşımı bilinç kavramını, beyin sisteminin yapabildikleri, gerçekleştirebildikleri cinsinden tanımlamaya çalışır; yukarıdan aşağıya, yani kuramdan gözleme giden bir yaklaşımdır. IIT ekolünün üzerinde durduğu yetenek yukarıdan aşağıya bilgi tümleştirmesidir. Bu teori bir yandan bilinçli süreçleri anlamaya ve açıklamaya çalışırken bir yandan da bir sistemin ne zaman bilinçli olabileceğini ele alır. Hatta bu sistemin insan beyni ya da bir hayvan beyni olması bile gerekmez. Bilinç, sadece teorinin öngördüğü gereklilikleri yerine getiren bir sistemin özelliğidir. Yani her türlü bilinç açıklaması teorinin öngördüğü belitlere (axiom) ve ön doğrulara (postulate) dayanır.

GNWT ise IIT’nin tersine aşağıdan yukarıya, yani gözlemlerden kurama doğru geliştirilen ve bilinçli süreçleri irdelemekle yola koyulan bir yaklaşımdır. Daha açıkça, bu model, herhangi bir uyarının bilinçli farkındalığına vardığımızda beynimizde olup biteni incelemeye çalışır. GNWT tümüyle beyne odaklıdır, yani IIT gibi genelgeçer bir sistemin bilinçlilik durumu ve koşulları ile uğraşmaz.

Khalid Sayood
Nebraska-Lincoln Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü

Bu yazı Bilim Akademisi üyesi Bülent Sankur‘un çevirisi ve katkılarıyla yayına hazırlandı. 

Greg Dunn’a, başlık görselindeki eseri (Self Reflected koleksiyonu) paylaşmamıza izin verdiği için teşekkürler.[16]Greg Dunn bir sinirbilimci ve beynin gizemini, güzelliğini, anatomisini gösteren eserler yaratıyor. Eserlerine websitesinden ulaşabilirsiniz. https://www.gregadunn.com/

Bilinç kuramı 1: Ortak Nöronal İşlem Alanı Teorisi

Bilinç kuramı 2: Bütünleşik Enformasyon Kuramı


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Editör önerisi: Kıymaz, T.  “Bilim bilinci açıklayabilir mi?” https://sarkac.org/2021/12/bilim-bilinci-aciklayabilir-mi/
2 Tye, M. (2018) Qualia, https://plato.stanford.edu/archives/sum2018/entries/qualia/, 2018. Erişim: 2021-08-19.
3 Nagel, T. (1974) What is it like to be a bat?, The philosophical review, 83(4):435–450, 1974.
4 Physiologische Gesellschaft zu Berlin, Archiv für Physiologie (1889) volume Jahrg.1889 suppl. Leipzig :Veit & Comp. https://www.biodiversitylibrary.org/bibliography/51474.
5, 15 David J.C (1995) Facing up to the problem of consciousness, Journal of consciousness studies, 2(3):200–219.
6 Dehaene, S. ve Naccache, L. (2001) Towards a cognitive neuroscience of consciousness: basic evidence and a workspace framework, Cognition, 79(1-2):1–37.
7 Tononi, G. (2004) An information integration theory of consciousness, BMC neuroscience, 5(1):1– 22.
8 Cleeremans, A. (2014) Prediction as a computational correlate of consciousness, International Journal of Anticipatory Computing Systems, 29:3–13.
9 Northoff, G. (2013) What the brain’s intrinsic activity can tell us about consciousness? a tri- dimensional view, Neuroscience & Biobehavioral Reviews, 37(4):726–738.
10 Rosenthal, D. (2005) Consciousness and mind, Clarendon Press.
11 Lau H. ve Rosenthal, D. (2011) Empirical support for higher-order theories of conscious awareness, Trends in cognitive sciences, 15(8):365–373.
12 Fingelkurts, A.A., Fingelkurts, A.A. ve Neves, C.F.H. (2010) Natural world physical, brain operational, and mind phenomenal space–time, Physics of Life Reviews, 7(2):195– 249.
13 Smythies, J. (2003) Space, time and consciousness, Journal of Consciousness Studies, 10(3):47–56.
14 Graziano, M.S.A. ve Kastner, S. (2011) Human consciousness and its relationship to social neuroscience: a novel hypothesis. Cognitive neuroscience, 2(2):98–113.
16 Greg Dunn bir sinirbilimci ve beynin gizemini, güzelliğini, anatomisini gösteren eserler yaratıyor. Eserlerine websitesinden ulaşabilirsiniz. https://www.gregadunn.com/