Gerçek üç-boyutlu gösterim: Holografi

Basit bir geometrik nesnenin hologramı.  Soldaki yeşil piramit holografik olarak elde edilmiş bir 3B görüntüdür.  Karşılaştırma için aynı boyutlardaki (1cm2 taban alanı ve 2cm  yükseklik) benzer bir fiziksel nesne ile yan yana konuşlandırılmış ve 3B niteliğini göstermek için üç değişik açıdan fotoğraf çekilmiştir.(Onural, L., Yaraş, F. ve Kang, H. (2011) "Digital Holographic Three-Dimensional Video Displays," Proceedings of the IEEE, cilt 99, no. 4, s. 576-589. doi: 10.1109/JPROC.2010.2098430.)  (İzin alınarak tekrar yayınlanmıştır. ©IEEE 2011.)

1. Optik Holografinin Temelleri

Optik holografi, çevremize bakarken içinde bulunduğumuz optik ortamın tıpkısını oluşturmayı amaçlar. Bu amaca ulaşmak için uzayda yayılmakta olan görünür banttaki elektromanyetik dalgaları yakalayıp kaydetme, ardından da bu kaydedilen verileri kullanarak optik ortamı tekrar oluşturma yöntemlerine dayanır. Holografi teknikleri optik dalgalarla sınırlı değildir; diğer fiziksel dalgalarla da, örneğin madde dalgalarıyla veya akustik dalgalarla da hologramlar oluşturulabilir. Bu yazıda yalnızca optik holografiyi ele alacağız.

Görme duyumuz ve ışık

Bizler, fazla düşünmeden, çevremizdeki nesneleri gördüğümüzü sanırız. Oysaki gördüklerimiz, yalnızca iki gözbebeğimizden giren ışıktır. Çeşitli kaynaklardan çıkan ışık, ortamdaki nesnelere çarpar, bu nesnelerle fiziksel etkileşimler sonucu değişmiş bir biçimde  yansır; içinde bulunduğumuz üç-boyutlu uzayın her noktasına saçılarak yayılır. Çevremizdeki nesnelerle etkileşimi sonucunda onlar hakkında bilgiler taşıyan ışık gözümüze ulaşır. Gözbebeğinden giren ışık, gözün optik yapısı ve retinadaki hücrelerden başlayarak beynimizdeki görme algısı yaratan sinir sistemi tarafından işlenir. Ortaya çıkan bu algıyı gördüğümüz üç-boyutlu çevremiz olarak yorumlarız.

Holografik çekim ve gösterim

Holografinin amacı Şekil 1’de gösterilmiştir. Şekil 1-a’da çevredeki nesnelerle etkileşerek gelen ışık gözlemciye ulaşmakta ve gözlemci tarafından, kendi görme yetenekleri çerçevesinde algılanmaktadır. Holografi, bu algıyı yaratan asıl fiziksel nesnelerin yokluğunda, bu ışık havuzunun tıpkısını yaratabilmeyi amaçlar.  Bu amaca ulaşabilmek için, öncelikle çevredeki nesnelerden gelen ışığın tüm gerekli özelliklerinin yakalanması ve kaydedilmesi gerekir. Işığın dalga özelliği bu kayıt işleminin sadece bir yüzey üzerinde yapılmasını yeterli kılmaktadır.

Şekil 1 a) Üç-boyutlu çevresine bakan bir gözlemci, b) çevredeki nesnelerden gelen ışığın bir yüzey üzerine kaydedilmesi (hologram çekimi), c) başka bir zamanda ve/veya yerde, hologram kaydı kullanılarak yeniden oluşturulan ışığa bakan gözlemcinin göreceği 3B (üç-boyutlu) görüntü (hologram gösterimi). Şekil 1a’daki sanal yüzey, üç-boyutlu uzayı boydan boya ikiye bölen bir arakesittir; bu arakesit genel bir eğrisel yüzey olabileceği gibi, özel bir durum olarak düzlem de olabilir. Hologram çekimi, bu yüzey üzerindeki ışığın fiziksel özelliklerinin kaydedilmesinden başka bir şey değildir.

Holografik çekim, üç-boyutlu uzayda yayılmakta olan ve zamanla sürekli değişen optik dalganın bir arakesit yüzey üzerindeki fiziksel özelliklerini kaydederek holografinin ilk adımını gerçekleştirir; böylece ışığın taşıdığı üç-boyutlu çevre bilgisi yitirilmeden bir yüzey üzerinde kaydedilmiş olur. Şekil 1-b’de gösterildiği gibi bir yüzey üzerinde oluşturulmuş bu kayıt hologram olarak adlandırılır.

Kuramsal olarak, yalnızca bu kayıttaki bilgiler kullanılarak gerçek dünyadaki nesnelerden gelen ışığın tıpkısı bir başka zamanda ve yerde tekrar oluşturulabilir; bu da holografinin gösterim adımıdır (Şekil 1-c). Çekim ve gösterim basamaklarının pratikte ne kadar gerçekleştirilebildiği aşağıda ele alınmıştır.

Eğer hologramdan oluşturulacak üç-boyutlu ışık dağılımı asıl çevreden gelen ışık dağılımın tıpkısı olursa, bu ışığa bakan gözlemcinin gözbebeklerinden girecek ışık da asıl çevreye bakarken girecek ışığın tıpkısı olacağından, gözlemci asıl çevreye bakarken ne görecek ise holografik olarak üretilmiş ışığa bakınca da onu görecektir. Böylece, fiziksel çevrenin yokluğunda, ondan optik olarak ayırt edilemeyecek bir görüntü elde edilmiş olacaktır. Bir yüzey yerine, daha kalın geometrisi olan hologramlar da oluşturulabilir; kalın hologramlar gösterim sırasında ortaya çıkabilecek, örneğin ikiz görüntü gibi sorunları ortadan kaldırabilir.

Asıl çevredeki ışığın tıpkısının oluşturulması sonucunda ortaya çıkan 3B gösterimlere gerçek 3B gösterim denmektedir. Bu amacı hedefleyen yöntemler de holografi teknikleri olarak tanımlanır.[1]Bove, V. M. (2012). “Display Holography’s Digital Second Act,” Proceedings of the IEEE, cilt 100, no. 4, s. 918-928, doi: 10.1109/JPROC.2011.2182071.

Işık nedir: Işık, dalga modeli, geometrik model ve kuantum modeli ile açıklanabilir. Holografi bağlamında ise en kullanışlı model ışığın, 0,4-0,7 mikrometre dalga boyu aralığında elektromanyetik dalgalar olduğunu kabul eden modeldir (wave optics). Bu model ışığın kırınım (diffraction), kırılma (refraction), girişim (interference), yansıma (reflection)  gibi olgularını ve ışığın uzayda yayılımını başarılı bir biçimde açıklamaya yeterlidir. Işığın uzayda doğru çizgiler, yani ışınlar biçiminde yayıldığı varsayımına dayanan geometrik modeli (ray optics), kırılma ve yansımayı açıklayabilmesine karşı, kırınım, girişim ve yayılım olgularını modellemede yetersiz kalır. Geometrik model 3B ama holografik olmayan yöntemlerde kullanılmaktadır.

2. Holografik Çekim ve Gösterim Uygulamalarındaki Güçlükler

Holografik görüntülemenin amacına tam olarak ulaşabilmesi için, gerek kayıt aşamasındaki ışığı yakalama işleminin, gerekse gösterim sırasındaki optik geri çatım adımının tam ve kayıpsız olması gerekir; ancak, teknolojik yetersizlikler ve ilişkili işlem yükü nedeniyle, bu tür ideal bir sonuç olanaksızdır. Verilecek ödünler sonucunda elde edilecek optik ortam artık asıl çevredeki ışığın tıpkısı olamayacaktır; oluşacak bozulmanın görsel algıyı çok olumsuz etkilememiş olması tekniğin başarımını belirleyecektir.

Kaydedilecek veriler ve kayıt yöntemi

Akla gelen ilk soru, kayıt sırasında ışığın hangi fiziksel özelliklerinin yakalanması gerektiğidir. Zamanın ve uzayın bir fonksiyonu olan ışığın şiddetinin pozlama süresince, önceleri kimyasal, şimdilerde de elektronik yöntemlerle bir yüzey üzerinde yakalanması fotoğrafçılıkta yaklaşık 200 yıldır kullanılan bir tekniktir. Ancak, holografik çekim sırasında yüzey üzerinde ışığın yalnızca şiddetinin kaydedilmesi büyük bilgi kaybına ve tamamen başarısız bir sonuca neden olur.

Elektromanyetik bir dalga olan ışığın, uzayın her noktasında bir elektrik alanı ve buna eşlik eden bir manyetik alanı vardır. Tek renkli yani monokromatik ışık için ele alırsak, bu vektörel alan zamana göre sinüzoidal salınım yapar ve bu salınımın her noktada bir büyüklüğü (genliğin mutlak değeri) ve bir referansa göre faz farkı vardır. Holografik çekim aşamasında bu büyüklük ve fazın hologram çekim yüzeyi üzerindeki dağılımının yakalanarak kaydedilmesi ve bunun her bir renk bileşeni için ayrı ayı yapılması, ışığın yüzeyden geçiş yönü de biliniyorsa, hiç şüphesiz gösterim sırasında asıl ışık ortamının tıpkısının oluşturulması için yeterli bilgi kapsar. Bir noktadaki ışığın fazı o noktadaki ışığın diğer noktalardaki ışığa göre ne kadar ileride veya geride kaldığını gösterir; bu da bir anlamda ışığın geldiği uzaklıkla ilişkilendirilebilir. Çevredeki nesnelerden gelen ışığın bir yüzeyin tüm noktaları üzerinde oluşturduğu faz dağılımı bilgisi de çevrenin yüzeye göre derinliği (üçüncü boyut) bilgisi ile ilişkilendirilebilir.

Uygulamalarda ışığın her bir renk bileşeninin, herhangi bir işlem uygulamadan, bir yüzey üzerinde doğrudan ve yalnızca şiddetini kaydetmek tamamen yetersiz kalacağından, hem büyüklüğünü hem de fazını tam olarak kaydetmek de çevremizin çok da karmaşık olmayan yapısı nedeniyle gereğinden çok bilgi içereceğinden, arada bir yerde çalışılması gerekli ve yeterli olacaktır.

Işığın şiddeti (light intensity) : Görünür dalga boyundaki ışık yayılmakta olan bir elektromanyetik dalgadır. Bu yayılmakta olan dalganın önünü herhangi bir konuma yerleştirilmiş ve herhangi bir eğimdeki bir yüzey parçası ile keserek birim alan üzerinde ölçülecek anlık elektromanyetik güç, o konum ve eğimdeki yüzey parçası üzerindeki anlık şiddettir. Yaygın kullanılan SI sistemindeki birimi watt/m2 dir.

Hologram boyutları

Hologram çekimi sırasında hologramın boyu da sınırlı olacağından, elde edilecek görüntü de asıl çevrenin bir pencereden göründüğü biçimi ile sınırlandırılmış olacaktır.

Renk spektrumu

Doğal ortamdaki ışığın renk spektrumu dalga boyu üzerinden sürekli olduğundan her dalga boyunda kayıt olası değildir. İnsanların çoğunun retinasında üç ana dalga boyuna duyarlı foto-alıcıların bulunduğu bilindiğinden, kayıt sırasında üç ana renk bileşeni kullanılması ve yalnızca bu birkaç dalga boyunda genlik ve faz kaydı, pek çok uygulamada yeterli olacaktır.

Işığın fazının yakalanmasındaki zorluklar

Işığın fazının yakalanması zordur. Holografiyi bulan Dennis Gabor’un 1948’de kullandığı teknik de temel olarak fazın kaydedilmesi ile ilgilidir: Bir elektron mikroskobunda hareketli elektronlara eşlik eden madde dalgaları ile oluşturulan kayıtların görünür ışık ile gösteriminden oluşan bu teknik faz bilgisinin bir şiddet kaydı biçiminde yakalanabileceğinin gösterilmesidir ve holografinin başlangıcını oluşturur.[2]Hariharan, P. (2002). Basics of Holography, Cambridge University Press.

Gabor hologramı i) tek dalga boyunda aydınlatma, ii) aydınlatmanın nesnenin arkasından gelmesi, iii) nesnenin boyunun küçük olması ve aydınlatılan yüzeyin çok küçük bir kısmını maskelemesi koşullarında oluşacak kırınım örüntüsünün şiddetini kaydeder; bu örüntü kaydında yeterli faz bilgisi bulunur. Ancak, faz bilgisinin tam olmaması nedeniyle, istenmeyen ikiz görüntü (twin image) sorunu ortaya çıkar.[3]Stoykova, E.,  Kang, H. ve Park, J. (2014) “Twin-image problem in digital holography—a survey”, Chinese Optics Letters,  cilt 12, no 6, s. 060013-1 – 060013-12.

Faz bağdaşık (coherent) ışık kaynağının, yani lazerin, bulunmasıyla ilk optik hologramlar 1960’ların başında fiziksel olarak çekilebildi. Nesnelerin önden aydınlatılabilmesine olanak veren bir referans ışın eklendi ve böylece ikiz görüntü nesnenin tam arkasından başka bir açıya kaydırıldı. Bu yöntemle, daha gerçekçi hologramlar çekilmeye ve gösterilmeye başlandı.[4]Hariharan, P. (2002). Basics of Holography, Cambridge University Press. Nesnelerden gelen ışık ile referans ışının üst üste bindirilmesinin oluşturduğu girişim deseninin şiddetinin kaydedilmesi neredeyse holografi ile özdeşleşmiştir ve yaygın olarak holografinin tanımı olarak kullanılır; oysaki holografi, bir ortamda yayılan dalgaların (genellikle optik dalga) tüm gerekli fiziksel özellikleri ile kaydedilip tekrar üretilmesi tekniklerinin tümünü kapsar.[5]Bove, V. M. (2012). “Display Holography’s Digital Second Act,” Proceedings of the IEEE, cilt 100, no. 4, s. 918-928, doi: 10.1109/JPROC.2011.2182071.

Birkaç temel rengi üst üste bindirerek, gerçeğine çok yakın renkli hologramlar üretilebildi.[6]Bjelkhagen H.I. ve Mirlis, E. (2008) “Color holography to produce highly realistic three-dimensional images,” Appl. Opt., cilt  47, s. A123-A133.[7]http://www.hansholo.com/colour-holography.html, Erişim 22 Ocak 2021 Geçen süre içinde, çok sayıda ve başarılı hologram örnekleri ortaya çıktı.[8]Bjelkhagen, H. ve Brotherton-Ratcliffe, D. (2013) Ultra-Realistic Imaging, CRC Press, ISBN 9780429151217. doi: 10.1201/b14060 Şekil 2’de holografinin öncülerinden Denisyuk’un portre hologramını içeren bir fotoğraf gösterilmiştir.

Şekil 2 Denisyuk hologramı olarak bilinen tekniği bulan, holografinin öncülerinden Yuri Nikolaevich Denisyuk’un kendi hologram portresi önünde Levent Onural.  (St. Petersburg, Rusya, 2006 ©Canan Onural, 2006.)

Hologram çekiminin ince ayarlar gerektirmesi nedeniyle, doğal yaşamımızda çevremizde bulunan nesnelerin hologramının çekilmesi neredeyse olanaksızdır. Laboratuar dışı holografik çekimler havada uçuşan çok küçük parçacıkların[9]Kemppinen, O. , Laning, J. C.,  Mersmann, R. D. ve ark. (2020), Imaging atmospheric aerosol particles from a UAV with digital holography. Sci. Rep., cilt 10, makale no 16085, 2020. doi:10.1038/s41598-020-72411-x, suda yüzen çok küçük canlıların[10]Hobson P.R. ve Watson, J. (2002) “The principles and practice of holographic recording of plankton”, Journal of Optics A: Pure and Applied Optics, cilt 4, no 4, s. S34-S49,  doi: 10.1088/1464-4258/4/4/362. veya hareketli canlı hücrelerin doğal ortamlarında görüntülenmesi[11]Su, T. W., Erlinger, A.,  Tseng, D. ve Ozcan, A. (2010) “Compact and light-weight automated semen analysis platform using lensfree on-chip microscopy”, Analytical Chemistry, cilt 82, no 19,  s. 8307-8312.  doi: 10.1021/ac101845q gibi uygulamalarla sınırlı kalmıştır.

Gösterim aşaması

Hologramların gösterimi ise daha zahmetsizdir.  Gösterim aşaması, hologramın üzerine düşen temiz bir ışık huzmesinin hologram tarafından kırınıma uğratılmasından ve bunun ardından uzayda yayılarak gözlemciye ulaşmasından oluşmaktadır.

3. Hologramların Hesaplamalı Yöntemlerle Üretilmesi

Holografik çekim aşamasındaki zorluklar, hologramların doğrudan çekilmesi yerine, önce asıl çevrenin yapısal ve optik özelliklerinin (geometrik konum ve yapı ile yüzeylerin optik yansıtma özelliklerinin) daha kolay yöntemlerle elde edilmesi, ardından da bu çevreden yayılacak ışığı modelleyen algoritmalarla hologramların oluşturulması tekniğini gündeme getirdi.  Paralel çekim yapan çok sayıda kameradan elde edilen verilerden üç-boyutlu yapısal bilgiler çıkarılabilir. Benzer teknikler sanal gerçeklik ve zenginleştirilmiş gerçeklik uygulamalarında da kullanılmaktadır; ışın alanı uygulamalarında da bu tür çekimler yaygın olarak yer almaktadır.

Hologramların bilgisayarlarla üretilmesi (computer generated holography) uzun zamandır bir araştırma konusudur ve çeşitli sinyal işleme algoritmaları aracılığıyla önemli ilerlemeler sağlanmıştır;[12]Park, J. H. (2017), “Recent progress in computer-generated holography for three-dimensional scenes”, Journal of Information Display, cilt 18, no 1, s. 1-12. doi:10.1080/15980316.2016.1255672 bu şekilde oluşturulacak hologramlarda faz bilgisinin kaybolmasını gerektirecek bir durum da yoktur; ortaya çıkacak hologram, yalnızca gösterim sırasında kullanılacak aygıtın fiziksel kısıtlarına uyumlu olacak biçimde üretilip, kullanıma sunulmaktadır. Basit bir örnek yazının başındaki resimde gösterilmiştir.[13]Onural, L., Yaraş, F. ve Kang, H. (2011) “Digital Holographic Three-Dimensional Video Displays,” Proceedings of the IEEE, cilt 99, no. 4, s. 576-589. doi: 10.1109/JPROC.2010.2098430. Hesaplamalı yöntemlerle gerçek yaşamda karşılaşılan boylardaki nesnelerin ve çevrelerin hologramları oluşturulabilir.[14]Janda, M., Hanak, I. ve Onural, L. (2008) “Hologram synthesis for photorealistic reconstruction”, JOSA A, cilt 25, sayı 12, s. 3083-3096.

4. Holografik Video

Günümüzde, holografik video için uzamsal ışık kipleyiciler (spatial light modulators) kullanılmaktadır.[15]Onural, L., Yaraş, F. ve Kang, H. (2011) “Digital Holographic Three-Dimensional Video Displays,” Proceedings of the IEEE, cilt 99, no. 4, s. 576-589. doi: 10.1109/JPROC.2010.2098430.[16]Yaraş, F., Kang, H. ve Onural, L. (2010) “State of the Art in Holographic Displays: A Survey,” J. Display Technol. cilt 6, s. 443-454. Ancak, günümüzde bu kipleyicilerin hem kendilerinin, hem de ürettikleri görüntülerin, boyları küçük olup, en gelişmişlerinin bile piksel sayıları çok yetersizdir; dolayısıyla, boyutları sadece birkaç santimetre olan hacimlerde ve başarımı sınırlı holografik video oynatabilen prototipler elde edilebilmektedir.  Yalnızca faz veya yalnızca genlik kipleyicileri ticari olarak üretilmektedir.  Kipleyici, türüne göre, her bir piksel üzerine düşen ışığın genliğini veya fazını değiştirerek geçirir veya yansıtır; ışığın genliğini ve fazını birlikte değiştirebilecek kipleyiciler henüz araştırma aşamasındadır.

Şekil 3’teki görüntüyü veren hologram yalnızca fazı değiştiren yansıtıcı bir uzamsal ışık kipleyiciye yazılarak oluşturulmuştur. Bir cep telefonu ekranı boyutlarında ve kabul edilebilir nitelikte 3B holografik gösterim için bile gereken piksel sayısının 64K×64K olabileceği (yani bugünkü ekranlara göre yaklaşık 1000 kat daha çok piksel taşımaları gerekeceği), arzu edilen piksel boyunun da mikron ölçeğinde olması, holografik gösterim yapabilen ekranların neden bir ticari ürün olarak henüz ortaya çıkmamış olduğunu kolayca açıklar. Buna bir de bu sayıda pikselin elektronik olarak video hızlarında sürülmesi, bu kadar çok verinin depolanması ve iletimi gibi isterleri de eklersek, holografik video gösterimi önündeki zorlukları anlayabiliriz.

Yukarıda bahsedilen teknolojik kısıtlar nedeniyle, holografik video olarak elde edilecek sanal çevre, gerçek yaşamdaki büyüklüklere ulaşamamaktadır.  Bu sorunu aşmak için olası bir yöntem, izleyicinin göz bebeklerinin konumunun sürekli izlenmesi ve sadece göz bebeklerinin yakın çevresini dolduracak bir hacim içinde ışığın tıpkısının üretilerek gözlemciye ulaştırılmasıdır. Bunun da en kolay yolu izleyiciye holografik gösterim yapabilecek bir gözlük taktırmak ve bu gözlükteki holografik verileri sürekli güncellemektir. Bu tür sistemler üzerine çalışan şirketler vardır; bu tür gözlüklerin yakın zamanda yaygın biçimde ticarileşmesi sürpriz olmaz (örneğin [17]Magicleap, https://www.magicleap.com/en-us/magic-leap-1, Erişim 15 Aralık 2020). İzleyicinin gözlerinin konumunu sürekli izleyerek, yalnızca gözlerin çevresine ışık yönlendiren ve bilgisayar ekranı boyutlarındaki bir çerçevede birkaç metre derinlikli renkli holografik video görüntü veren ürünler bazı şirketler tarafından yıllarca önce üretildi ve gösterildi.[18]Leister, N.,  Fütterer, G., Häussler, R. ve ark. (2009), “Holographic 3D Displays from SeeReal: Developments, Improvements, Progress”, IMID 2009, Seul, Kore, s. 1179-1182.

5. Türkiye’deki çalışmalar

Şekil 3 Uzamsal kipleyicilerle renkli holografik görüntüler elde edilen bir düzenek. (Bilkent Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Müh. Böl. 3DTV Laboratuarı -2008)

Holografi ile ilişkili konularda Türkiye’de geçmişte ve günümüzde sürdürülen çalışmalar, Bilkent Üniversitesinde (Şekil 3) holografik video (Levent Onural), dalga yayılımı, kırınım ve holografi odaklı sinyal işleme (Levent Onural ve Haldun Özaktaş), holografik gösterim kalitesini iyileştirecek rasgele faz yöntemi (Ömer İlday ve Onur Tokel), Koç Üniversitesinde 3B göstericiler (Hakan Ürey), Sabancı Üniversitesinde holografik görüntüleme ve mikroskop (Meriç Özcan) ve Marmara Üniversitesinde sayısal holografi ve bilgisayarla üretilmiş holografi (Gökhan Bora Esmer) olarak özetlenebilir.

Gerçek anlamda holografik olmamasına karşın, 3B sunumlar yapabilen ticari sistemler, bazen sanki holografikmiş izlenimi veren adlarla, ülkemizde de satılmaktadır.

Kısaca özetlersek, 3B gösterimde ulaşılabilecek en üstün nitelikli teknik holografidir. İşlenecek optik sinyalin belki de gerçek yaşamdaki en karmaşık sinyallerden biri olması, gereken optik ve elektronik teknolojik altyapının sınırlarını zorlaması, büyük iletişim kapasitesi ve bilgi işlem gücü gereksinimleri nedenleriyle holografi zengin ve çekici bir araştırma konusu olmayı sürdürecek ve günlük yaşamda holografik video ürünlerinin ortaya çıkması zaman alacaktır.

Levent Onural
Bilkent Üniversitesi, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü


Teşekkür: Çok değerleri görüş ve önerileri ile bu makalenin yazımına katkıda bulunan sayın Prof. Dr. Bülent Sankur’a teşekkürlerimi sunarım.


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1, 5 Bove, V. M. (2012). “Display Holography’s Digital Second Act,” Proceedings of the IEEE, cilt 100, no. 4, s. 918-928, doi: 10.1109/JPROC.2011.2182071.
2, 4 Hariharan, P. (2002). Basics of Holography, Cambridge University Press.
3 Stoykova, E.,  Kang, H. ve Park, J. (2014) “Twin-image problem in digital holography—a survey”, Chinese Optics Letters,  cilt 12, no 6, s. 060013-1 – 060013-12.
6 Bjelkhagen H.I. ve Mirlis, E. (2008) “Color holography to produce highly realistic three-dimensional images,” Appl. Opt., cilt  47, s. A123-A133.
7 http://www.hansholo.com/colour-holography.html, Erişim 22 Ocak 2021
8 Bjelkhagen, H. ve Brotherton-Ratcliffe, D. (2013) Ultra-Realistic Imaging, CRC Press, ISBN 9780429151217. doi: 10.1201/b14060
9 Kemppinen, O. , Laning, J. C.,  Mersmann, R. D. ve ark. (2020), Imaging atmospheric aerosol particles from a UAV with digital holography. Sci. Rep., cilt 10, makale no 16085, 2020. doi:10.1038/s41598-020-72411-x
10 Hobson P.R. ve Watson, J. (2002) “The principles and practice of holographic recording of plankton”, Journal of Optics A: Pure and Applied Optics, cilt 4, no 4, s. S34-S49,  doi: 10.1088/1464-4258/4/4/362.
11 Su, T. W., Erlinger, A.,  Tseng, D. ve Ozcan, A. (2010) “Compact and light-weight automated semen analysis platform using lensfree on-chip microscopy”, Analytical Chemistry, cilt 82, no 19,  s. 8307-8312.  doi: 10.1021/ac101845q
12 Park, J. H. (2017), “Recent progress in computer-generated holography for three-dimensional scenes”, Journal of Information Display, cilt 18, no 1, s. 1-12. doi:10.1080/15980316.2016.1255672
13, 15 Onural, L., Yaraş, F. ve Kang, H. (2011) “Digital Holographic Three-Dimensional Video Displays,” Proceedings of the IEEE, cilt 99, no. 4, s. 576-589. doi: 10.1109/JPROC.2010.2098430.
14 Janda, M., Hanak, I. ve Onural, L. (2008) “Hologram synthesis for photorealistic reconstruction”, JOSA A, cilt 25, sayı 12, s. 3083-3096.
16 Yaraş, F., Kang, H. ve Onural, L. (2010) “State of the Art in Holographic Displays: A Survey,” J. Display Technol. cilt 6, s. 443-454.
17 Magicleap, https://www.magicleap.com/en-us/magic-leap-1, Erişim 15 Aralık 2020
18 Leister, N.,  Fütterer, G., Häussler, R. ve ark. (2009), “Holographic 3D Displays from SeeReal: Developments, Improvements, Progress”, IMID 2009, Seul, Kore, s. 1179-1182.
Önceki İçerikPiyasalarda yaşananları anlamak: Faiz, kur, enflasyon ve Merkez Bankası
Sonraki İçerikBehçet hastalığı nedir? Tanı, testler ve yeni bir bulgu
Levent Onural

Levent Onural ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümünden 1979 yılında mezun olduktan sonra aynı bölümden 1981 yılında yüksek lisans derecesini aldı. Doktorasını New York Eyalet Üniversitesi (SUNY at Buffalo) Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde 1985’te tamamladıktan sonra aynı bölümde dersler verdi. 1987 yılında Bilkent Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümünde başladığı öğretim üyeliği görevini halen sürdürmektedir.

Genel olarak sinyal, görüntü ve video işleme konularında araştırmalar yapan Levent Onural’ın akademik çalışmalarının yoğunlaştığı alanlar holografik üç boyutlu televizyon, kırınım ve dalga yayılımı ile ilişkili sinyal işleme olarak özetlenebilir; bu konularda yayınları, patentleri ve ödülleri vardır.