Bilimsel bir dergi üzerine bazı sorular: Scientific Reports

Açık erişim (open-access) bilimsel dergiler için uzun zamandır süregelen bir karışıklık var. Bu dergiler makale yayınlamak için belirli bir ücretin ödenmesini şart koşuyorlar. Aslında bu çok da yeni bir olay değil. Eskiden de saygınlığı olan bazı dernek dergileri makale ücreti alırlardı çünkü arkalarında parasal olarak kuvvetli yayınevleri yoktu. Ama eğer yazarların bu sayfa başı ücreti ödeyecek fonları yoksa, talepte bulunulduğu zaman parasız olarak da basma olanağı vardı.

Şimdi yayınevleri ve üniversite kütüphaneleri arasında yoğun bir kavga/anlaşma süreci yaşanıyor. Burada hem makale basmak hem de okumak için iki defa para ödemek gibi bir açmazda kalan üniversiteler değişik anlaşmalarla bunları çözme yolunu arıyorlar [1].

Öncelikle şunu belirtmek lazım. Bir dergiye yayın yapmak için bir para ödüyorsanız, bu o derginin yırtıcı “predatory” dergi olduğu anlamına gelmediği gibi kötü bir dergi olduğunu da göstermez [2,3]. Bazı kuruluşlar makalelerin abone olmayan her kesime ulaşmasını sağlamak için yayın ücreti alıyorlar. Veya o dergide bazı makaleler “açık erişim” olarak tanımlanabilir ve bu makaleler bedava okunabiliyor. Şu sıralar pandemi nedeniyle pek çok dergi bu bedava okuma olasılığını açmış durumda.

Avrupa’da bazı fon sağlayıcılar, araştırma sonucunda çıkan makalelerin açık erişim olmasını şart koştukları gibi bazı üniversiteler de kurumlarından çıkan her açık erişibilen makalenin ücretini ödeyeceklerini beyan ediyorlar. Maalesef bu ücretler, fon sıkıntısının olduğu ülkeler veya araştırma alanlarında fazla yüksek kalabiliyor. Örneğin Scientific Reports makale başına 1570 € alıyor. Eğer ödeme gücünüz yoksa yayınevi size fon sağlayabilecek bazı kuruluşlara yönlendiriyor.

Nature Yayınevi tarafından yayınlanan Scientific Reports bu dergiler arasında ilginç bir durumu gösteriyor. Ülkemizde de bu dergi akademisyenler arasında bir tartışma konusu. Nature gibi son derece saygın dergileri yayınlayan bir kurumdan geldiği için göze çarpıyor. İlk çıktığı zaman 5’in üzerinde olan etki faktörü (bilimsel bir dergideki makalelerin yılda ortalama ne kadar atıf aldığını gösteren ölçüt) zaman içerisinde 4’e kadar gerilemiş ama gene de pek çok dergiye göre etkinliği yüksek bir dergi gibi gözüküyor. Ama “Scientific Reports iyi bir dergi midir” diye Google’a sorarsanız pek çok değişik yanıt alıyorsunuz.

Derginin websitesinde, editörlerin ve hakemlerin değerlendirme aşamasında, çalışmada kullanılan yöntemlerin, analizlerin ve yorumların teknik açıdan sağlamlığına odaklandıkları yazılmış. [4] Makalenin bilim camiasına yapacağı olası katkılar konusunda bir yorum getirmeyecekleri belirtiliyor. Halbuki ciddi dergilerin yayın kabul etme aşamasında baktıkları en önemli nokta, bu çalışmanın bize hangi bilgiyi kazandırdığıdır.

Bir arkadaşımın söylediği bir söz vardı “Her makaleden çıkarılabilecek bir ders olmalı”, yani özgün (ilk defa yapılmış olan) olan her çalışmanın yayınlanması gerekmez. Editörlerin ve hakemlerin soracakları önemli soru, bu araştırmadan bilim camiası ne kazanıyor, olmalı. Burada bir parantez açalım. Belli bir makaleden çıkarılacak bir ders olup olmadığına “doğru” karar vermek için hakemlik süreci ve editörün rolü son derece önemlidir.  “İyi” dergilerde makale yayımlanmadan önce benzer konularda çalışan en az iki hakem tarafından değerlendirir, eğer farklı görüşler gelirse editör başka hakemlerin de fikrini alır.

Nitekim makale kabul oranı % 48 ki arkasında Nature olan bir dergi için çok yüksek (Örneğin Nature’ın 2017’deki kabul oranı % 7,6 mış)

Scientific Reports ile alakalı ilginç bir vaka bir sene kadar önce, geri çekilen makaleleri takip eden Retraction Watch sitesinde yayınlanmıştı. Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri kökenli bir makalede Güneydoğu ABD’ye endemik bir bitki olan zehirli meşenin (poison oak) farelerde ağrı tedavisi için homeopatik olarak kullanılabileceği öne sürülmüştü [5].

9 Eylül 2018’de yayınlanan makaleye karşı yapılan pek çok itirazdan sonra derginin yazı işleri makaleyi 11 Haziran 2019’de geri çekiyor. Makaledeki bazı tabloların ve şekillerin birden fazla kez kullanıldığı nedense bu itirazların sonunda ortaya çıkıyor. Geri çekmedeki esas gerekçe ise sunulan verilerden, makalenin ulaştığı sonuçlara ulaşmanın mümkün olmaması . Çok komik bir şekilde makalenin yayınlanmasından bir ay kadar sonra (1 Ekim 2018), editörler kurulu bir nevi şerh koyuyor ve okurları uyarıyor. Makalenin sonuçlarının tenkide açık olduğunu, editörlerin bunu dikkate aldıklarını ve bu durum çözüldüğü zaman gerekli editoryel işlemlerin yapılacağını belirtiyorlar.

Sonunda makale 11 Haziran 2019’da geri çekiliyor.

Yazarlar geri çekme kararına katılmıyorlar ve Hindistan’da Central Council for Research in Homeopathy (Homeopati Araştırmaları Merkez Kurulu) tarafından deneylerinin tekrarlandığını ve aynı sonuçların  elde edildiğini bildiriyorlar. Türkçe’de biz bu durumu “bozacının şahidi şıracı” olarak tanımlıyoruz.

Dergi, homeopati gibi bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bir alanda [6] yapılmış araştırmanın sonuçlarını son derece dikkatsizce değerlendirmiş, gelen birçok eleştiriye ve editör kurulunun farkındalığına rağmen makale yayın tarihinden ancak 9 ay sonra geri çekilmiştir. Geri çekilmiş olsa bile, saygın bir dergide bilimsel bir makale olarak yayınlanmış olması bilimdışı bu yöntemleri kullanan kişilerin ekmeğine yağ sürmüştür.

Başka sorunlu bir örneği 2016 yılında dergide yayınlanan bir makalede görüyoruz. Bu makale yayınlanmasından kısa bir süre tepkilerle karşılaşıyor, intihal içerdiği ve 2014’te yayınlanmış başka bir makaleden parçalar kopyalandığı iddia ediliyor.

Aylarca süren tartışmalardan sonra dergi makaleyi geri çekmeyeceğini, bir düzeltme yayınlayacağını bildiriyor.  Derginin editör ekibinden 19 kişi istifa ediyor. Geri çekilmesi için çalışan araştırmacılardan Steven Salzberg baş editor Richard White’a yazdığı bir emailde şunu söylemiş:

“Siz, birkaç ufak düzeltme yapmak koşuluyla makaleyi literatürde tutarak intihali ödüllendirme kararı aldınız. Öğrenciler intihale teşebbüs edince yeniden gözden geçirip tekrar gönderme şansları olmuyor. Dersten kalacak bir not alıyorlar hatta bazen daha sert disiplin cezalarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Derginiz çok kötü örnek oluyor. “

2016’da yayınlanmış başka bir yazı yine Scientific Reports’da 2016’da yayınlanmış başka bir makale üzerine iddiaları içeriyor [7].  Bu yazıda da Scientific Reports makalesinin alanda çalışan herhangi bir araştırmacının gözünden kaçmayacak nitelikte çok temel hatalar ve dikkatsizlikler içerdiği, aynı zamanda başka makalelerde yayınlanmış görsellerin tekrar kullanılmış olduğu anlatılıyor.

2019 yılı içinde bu dergide 19849 makale yayınlanmış ve bunların 119’u Türkiye adresli.

Bilimsel sağlamlığa ve yönteme değeri vurgulayan ve arkasında Nature gibi köklü bir bilimsel yayıncılık geleneği olan bu dergide bu tür durumların ortaya çıkması derginin ve hatta Nature isminin itibarını sorgulatabilir.

Ersin Yurtsever
Bilim Akademisi üyesi
Koç Üniversitesi Kimya Bölümü öğretim üyesi

Kaynaklar:

[1] Yaşar Tonta, Bilimsel yayınlara açık erişim modelleri, sarkac.org, Ocak 2019.
[2] Zehra Taşkın, Güleda Doğan, Bir tuhaf savaş: Açık bilim ve yağmacı dergiler, sarkac.org, Ekim 2018.
[3] Zehra Taşkın, Güleda Doğan, Büyük yanılgı: Yağmacı faaliyetlerin nedeni açık erişim felsefesi değil!, sarkac.org, Aralık 2019.
[4] About Scientific Reports https://www.nature.com/srep/about
[5] Shital Magar vd., RETRACTED ARTICLE: Ultra-diluted Toxicodendron pubescens attenuates pro-inflammatory cytokines and ROS- mediated neuropathic pain in rats, Scientific Reports , 8, Article number: 13562 (2018https://www.nature.com/articles/s41598-018-31971-9
[6] Kemal Türker, Homeopati ürünleri ilaç mıdır?, sarkac.org, https://sarkac.org/podcast/homeopati-urunleri-ilac-midir-kemal-turker/
[7] Derek Lowe, Crap, Courtesy of a Major Scientific Publisher, Science blogs, Haziran 2016. https://blogs.sciencemag.org/pipeline/archives/2016/06/10/crap-courtesy-of-a-major-scientific-publisher


9 Eylül 2020’de Celâl Şengör tarafından bu yazıya iletilen yorumu paylaşıyoruz:
Yurtsever, Scientific Reports dergisi hakkındaki bazı olumsuzluklara dikkat çektiği yazısında Nature’dan saygın bir dergi olarak bahsediyor. Ne yazık ki epey bir süredir (minimum 20 yıl gibi) Nature artık eski saygınlığını büyük ölçüde yitirmiş durumda.
İsveç Akademisi’nden Crawfoord ödüllü iki arkadaşım Nature’dan ‘tabloid’ diye söz etmekle kalmıyorlar, bunlardan daha meşhur olanı, artık Nature okumadığını ve Nature’dan gelen hakemlik isteklerini daima reddettiğini söyledi. Bunun sebebi Nature’un değişen editoryal politikası: Nature’a gönderilen herhangi bir makale önce editoryal komite tarafından (aslında tek bir üye tarafından) ele alınarak hakeme gönderilip gönderilmeyeceği kararı veriliyor. Bu kararı veren kişilerin hiçbirisinin bilimde göze batan herhangi bir başarıları yok. Sıradan doktoralı üniversite mezunları. Bu aşamada çok büyük hatalar yapılıyor. Çok önemli makaleler reddediliyor, hiç önemi olmayan ama gazete haberi değeri olan makaleler hakeme gidiyor. Nature her zaman ticari bir işti. Ama eskiden rakipsiz bir bilim habercisiydi (zaten Nature ticari kütüğünde bir bilimsel dergi olarak değil, bir gazete olarak kayıtlıdır). Şimdi hem rakipleri arttı, hem de eskiden edindiği şöhret ve bilimde çok artan üretim nedeniyle gelen makale sayısı başa çıkılamaz hale geldi. Nature gelen makaleleri çabuk eleyebilmek için yukarıda anlatılan yönteme baş vurdu ve sonuç felaket oldu. Doğa bilimlerinin her dalında yayın yapmak iddiasında olan bir derginin çok daha büyük ve çok daha işbilir bir seçici grubu olmalı; ancak bunun maddi götürüsü çok fazla olduğundan Nature bu yolu kullanmak istemiyor.  Bizim çok önemli bir makalemizin hiç ilgisi olmayan bir editör tarafından hakeme bile gönderilmemesi sonucunda ben Nature grubu dergilerinin baş editörü Dr. Alison Mitchell’e yazarak durumu anlattım, makalemizi derhal PNAS’e yönlendirdiğimizi belirttim ve geçmişte Nature’da yedi-sekiz makalesi çıkmış bir yazar olarak bir daha Nature’a asla makale yollamayacağımı söyledim. Nature baş editörü Dr. Magdalene Skipper’e de Alison kanalıyla aynı bilgi gitti.
Uzun lafın kısası, Nature grubu dergiler, etki faktörleri hala çok yüksek olmasına rağmen, en azından bilimin üst sıralarındakiler nezdinde, eski saygınlıklarına sahip değiller. Ancak karşı karşıya oldukları sorun hemen tüm bilimsel yayıncılığı tehdit eden bir sorundur.
A. M. Celâl Şengör
Bilim Akademisi üyesi
İstanbul Teknik Üniversitesi
Önceki İçerikÜlkelerin sosyal mesafe kurallarına uyumları ölçülebilir mi?
Sonraki İçerikBilimsel bilgiye neden güvenmeliyiz? (6) – Koronavirüsün belirti göstermeden bulaştığını nasıl anladık?
Ersin Yurtsever

Bilim Akademisi üyesi Ersin Yurtsever,  ODTÜ Kimya Bölümü’nden 1971 yılında lisans ve 1973 yılında yüksek Teorik Kimya dalında yüksek lisans derecesini aldı.  Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde (ABD) yaptığı Kimya doktorasını 1976 yılında tamamladı. Araştırma alanı, kimyasal olayların matematiksel modellemeleridir.

ODTÜ Kimya Bölümü’nde öğretim üyeliği (1980-1995), ODTÜ Eğitim Fakültesi Dekanlığı (1993-1995), Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Yönetim Kurulu üyeliği (1997-2001), Koç Üniversitesi Fen ve İnsani Bilimler Fakültesi Dekanlığı (2001-2008), Koç Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığı (2008-2010) yaptı.

1995’ten bu yana da Koç Üniversitesi Kimya Bölümü’nde öğretim üyesi olan Ersin Yurtsever, Bilim Akademisi’nin kurucu üyelerindendir ve 2011-2017 yılları arasında yönetim kurulu üyeliği yapmıştır.