Bilim Akademisi üyelerine sorduğumuz “Bilimde öğrenip günlük hayatınızda uyguladığınız bir şey var mı?” sorusuna verilen yanıtları olduğu gibi paylaşıyoruz.
Ali Alpar – Fizik – Sabancı Üniversitesi
Herhangi bir sorunu parçalara ayırıp analiz etmeye yatkınım, bunu yapabildiğim ölçüde rahat karar veririm.
Orhan Altan – Geomatik Mühendisliği – İstanbul Teknik Üniversitesi
Lise eğitimim bende zoru tercih etme, denenmemişi başarmaya çalış şeklinde karakterim üzerinde etkiler bıraktı. Üniversiteden mezun olduğum zaman hangi dalda akademik hayata atılacağım belliydi. O dalda (kürsüde) mezun olduğum zaman kadro olmadığı için hemen göreve başlama olanağını elde edemedim. Ancak tüm hayatımı değiştiren bir teklif ile karşılaştım ve yeryüzü gözlemleri (Fotogrametri ve Uzaktan Algılama) dalında yeni açılan bölümde derhal başlayarak asistanlık görevini sanırım “denenmemişi denemek üzere kabul ettim. Bu dalda ulusal ve uluslararası alanda başarılı çalışmalar yapıp bilime katkıda bulunarak yaptığım işten haz aldım. Sanırım özellikle; çocuklarımızı yetiştirirken onları, zamanı doğru kullanma ve yönetme konusunda bilinçlendirdik. Ayrıca görev bilinci de önemli bir öge idi. Akademik hayata da bu kavramları görev yaptığım Üniversite yapıları içinde (Anabilim Dalı ve bölüm Başkanlığı V.B.) ve uluslararası bilim kuruluşlarında (Yönetim Kurulu üyeliği ve Başkanlıkları V.B.) uygulamaya çalıştım. Uluslararası alandaki en büyük zorluk bir “Türk” olarak girdiğiniz topluluklarda milliyetiniz üzerinde var olan yargıları yenmek ve onlarla eşit hatta üstün olduğunuzu göstermek zorunda olmanız. Bunu da yukarıda elde ettiğim akademik bilgileri uygulama becerim ile kırabildim.
Turgay Dalkara – Nöroloji – Hacettepe Üniversitesi
Akılcı düşünme ve objektif olmak kaygısı
Mehmet Erbudak – Fizik – ETH Zürih
Daha çok küçükken verilen armağanları söküp tekrar birleştirmek en büyük zevkim idi. Sokakta arkadaşlarımla kendi oyuncağımızı kendimiz yapmaya çalışırdık. Daha sonraları, annemin dikiş makinasını, bozulan ütüyü, radyoyu onarmak temizlemek işlerini üstlenmiştim. Belki de bu becerilerim beni deneysel fiziğe özendirdi. Yani tam ters yönde bir gelişme oldu.
Bilimde öğrenip günlük hayata uyguladığım birçok şey fiziksel kimya konularını içeriyor. Bunun dışında, evin tüm elektrik ve mekanik problemleri çözülmek için bana kalıyor.
Ayşe Erzan – Fizik – İstanbul Teknik Üniversitesi
Dikkatli gözlem yapmak. Bu mu evvel geliyor bilim mi onu bilemiyorum, ama ister fizikle, ister biyoloji ya da başka bir konuyla uğraşıyor olun, eğer gözlemde, ölçümde, hesap yaparken, dikkatli değilseniz, küçük ayrıntılara, farklılıklara önem vermiyorsanız, yeni şeyler öğrenemezsiniz.
Mehmet Eskin – Psikoloji – Koç Üniversitesi
Bilimlerin pratik bilgi ve bulguları kuşkusuz hayatımız için hem yol gösterici hem de kolaylaştırıcı. Psikolog olarak psikoloji biliminin sunduğu bilgi dağarcığından pratik olanları gündelik hayatımda da kullanıyorum. Örneğin, karmaşık bir durumla karşılaştığımda önce anlamaya, bilgi toplamaya ve bir hareket planı oluşturmaya çalışırım. Pratik uygulamaların dışında psikoloji bilgimi diğer insanlarla olan ilişkilerime pek bulaştırmamaya gayret ederim. Çünkü ilişkilerimi de bilimsel bilgi ve kuramlar doğrultusunda yaşayacak olursam o zaman yaşadığım hayatın benim hayatım olmaktan çıkacağı endişesini taşırım. Kendim olmaya özen gösteririm ama bir psikoterapist olarak zaten tüm psikoterapi kuramları bunu söyler. O zaman sözümü geri alıp bilimden kaçılmıyor diyorum. İyi ki de kaçamıyoruz…
Sami Gülgöz – Psikoloji – Koç Üniversitesi
İlk bakışta psikoloji günlük yaşama en çok uygulaması olan alanlardan biri olarak görünüyor. Kendimi bu konuda ilk defa kızım doğduğunda sorguladım. Sanırım bilinçli bir biçimde psikoloji bilgimi günlük yaşamda kullanmadığımı, kızımı büyütürken bir-iki strateji dışında doğrudan uygulama yapmadığımı gördüm. Öte yandan bu eğitimin insanın içine sinen ve dönüştüren bir yanı da olduğu mutlak. Dolayısı ile fark etmeden mutlaka etkilenmiş ve değişmişimdir, gündelik yaşamıma da yansımaları olmuştur. Ama sanırım en belirgin farklılık kuşkuculuğumun artması oldu. Yaşamımda karşıma çıkan her bilgiyi, her bulguyu sorgular oldum.
Nesrin Hasırcı – Kimya/Doku Mühendisliği – Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Kimya günlük hayatın içinde. Aslında tüm vücudumuz büyük bir fabrika niteliğinde. Kaliteli bir yaşamda, bu fabrikanın ve giren-çıkan dengesinin düzgün çalışması gerekir. Bütün katı maddeler sıvı hallerine göre daha yoğun iken buz niçin suyun üstünde durur, yapraklar niçin yeşildir, kan içindeki büyük molekül ağırlıklı proteinler niçin çökmez, kan nasıl pıhtılaşır, kasların kasılması neden olur ve bunun gibi binlerce sorunun yanıtını kimya kullanarak açıklamak mümkündür.
Mahmut Hortaçsu – Fizik – İstanbul Teknik Üniversitesi
Ben kuramsal fizikteyim. Hayatta uyguladığım somut bir şey yok. Ama belki de ondan öğrendiğim, hırs, başarı isteği olabilir.
Mustafa İlhan – Farmakoloji – Hacettepe Üniversitesi
Bilimde öğrenip günlük hayatımda uyguladığım en önemli şey bilmediğime “bilmiyorum” demektir. Biliyorum dediğimin de net ve bilimsel kanıtları olmalıdır. Bu bakımdan çok tenkit edilirim ama hiç de tedirgin olmadım.
Diğer önemli şey de bir konuda karar verirken o konuda olumlu veya olumsuz her görüşe değer veririm körü körüne tek bir yöne kanalize olmam.
Reyhan Küçükkaya – Hematoloji – İstanbul Üniversitesi
Her şey: İşim (tıp doktorluğu) tamamen bilimde öğrendiklerimi hastalarımı iyileştirmek için kullanmamı sağlıyor. Psikiyatri biliminin öğretileri insanları daha iyi anlamamı ve daha farklı değerlendirmemi sağladı. Genetik biliminin verileri beslenme alışkanlığımı şekillendirdi. Yemek yaparken kimya bilgilerimin çok faydası oluyor. Fizyoloji ve biyokimya bilgilerimi maraton koşarken kullanıyorum. Matematik, zaten hayatımın her noktasında. Tarih biliminin öğrettikleri, geçmişi daha iyi yorumlamamı ve bugünü anlamamı sağlıyor.
Bülent Mengüç – İşletme – Kadir Has Üniversitesi
Pazarlama kavramlarının çoğu günlük hayata kolaylıkla uygulanabilir kavramlar. Özellikle stratejik pazarlama kavramlarını günlük hayatımda (özellikle şimdilerde Dekan olduğum için) sıklıkla kullanıyorum.
Sinan Özeren – Yer Bilimleri – İstanbul Teknik Üniversitesi
Altuğ Özpineci – Fizik – Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Zor bir soru. Muhtemelen alanımdan kaynaklı, fizikçiyim. Öncelikle soru, “bilim” ve “hayat” diye iki ayrı şey var olduğunu varsayıp, bunların birbirini nasıl etkilediğini soruyor. Ama ben böyle bir ikilik göremediğim için, cevap verebileceğimi sanmıyorum.,
Şevket Pamuk – İktisat Tarihi – Boğaziçi Üniversitesi
Programlı çalışmak, çok çalışmak
Önder Pekcan – Fizik – Kadir Has Üniversitesi
Mesela yemek pişirmek, yani polimer jellerin şişmesi, difüzyon teorisi, sıcaklığın artması ile fasulyenin ya da nohutun şişmesindeki ilgi…
İşkembe çorbasından jel yapma….
Ayrıca basit de olsa, evdeki elektrik tamirleri, musluk tamirleri gibi deneysel etkinlikler.
Evdeki sıcaklık kontrol sistemleri ile oynama…
TV ve videomuzdaki ses ve görüntü meseleleri…
Cihan Saçlıoğlu – Fizik – Sabancı Üniversitesi
Çok şey: olaylara ve fikirlere kantitatif, eleştirel ve şüpheci bir şekilde bakmak; gündelik olayları temel fizik prensipleri ile açıklamak (mesela bardağa su doldururken aslında sudaki elektronların faz uzayını Pauli Dışlama ilkesine göre doldurduğumuzu, bir yağmur damlasının Einstein Eşdeğerlik ilkesi yüzünden küresel olduğunu anlamak vs)
Celal Şengör – Yer Bilimleri – İstanbul Teknik Üniversitesi
Bilim bana neyin gerçek neyin yalan olduğunu nasıl anlayabileceğimi öğretti. Aynı zamanda yapmak istediklerimi hangi sınır şartları içinde yapmam gerektiğini düşünmek zorunda olduğumu da öğrendim. Kısacası, bilim bana problem çözmeyi öğretti
Cihangir Tanyeli – Kimya – Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Bilim yaparken ister istemez sosyal yaşamımın ve ilişkilerimin önemli ölçüde değiştiğini gözlemlemeye başladım. İlk zamanlar bu durumun yaşam tecrübesi olduğunu düşünürken, sonraları aynı yaş kuşağından farklı işlerle meşgul çağdaşlarımın uygulamaları, düşünce ya da tavırları ile kıyasladığımda temel etken olarak bilimin yaşamımın ortasına kurulup oturması olduğunu anladım. Bu arada öğrendiklerimi bilinçli olarak uyguladığım konusunda çok emin değilim. İstem dışı, öğrendiklerimi birebir yaşadığımı düşünüyorum. Bilim yapabilmek için insanın hayallerinin olması ve hayal kurabilmesi oldukça önemlidir diye düşünüyorum. Bu yönünüz gelişmeye başladığında; karşınızdaki kişiyi ya da bir olayı değerlendirirken kendinizi o olayın içinde ya da o kişinin yerine koymanız oldukça rahat olabiliyor. Sanıyorum doğamızdan kaynaklı kendimizi koruma güdüsüyle, yargıda bulunurken en az hasarı kendimize veriyoruz ve böylece karşımızdakine gösterdiğimiz tolerans payı da artabiliyor.
Bir kişiyi yargılarken (tabii hiçbirimiz yargıç değiliz ama sık sık çevremizdekileri yargılarız, onlar da bizi yargılar) mevcut somut veriler üzerinden değerlendirme yapmayı ilke edinmiş olmamın, mutlak şekilde bilimden öğrendiğim en temel kural olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Hepimiz yaşamın her anında çeşitli sorunlar ile karşılaşırız. Bu sorunların üstesinden gelebilmek için takip ettiğim yol, bilimden öğrendiğim ve sistematik olarak yaptığım veri analizi şeklindedir. Bu şekilde sorunun kaynağı, sebepleri ve nasıl giderilebileceği hakkında en azından karmaşıklıktan arınmış soğukkanlı çözüm geliştirilebilmekteyim. Ya da öyle olduğunu sanıyorum 🙂
Ersin Yurtsever – Kimya – Koç Üniversitesi
Benim araştırmalarım, kimyasal olayların matematiksel modellemeleri üzerine. Bu modellemeler genelde en iyileştirme (optimizasyon) veya benzetişim (simülasyon) temelli olur ve çoğunlukla da hesapları bizim yazdığımız algoritmalarla yaparız. Bu işlerin günlük hayatta yaptıklarımı son derece etkilediğini düşünüyorum. Örneğin eskiden İstanbul trafiğinde hangi yoldan gideceğimi hep bir optimizasyon olarak gördüm, her ne kadar şimdi bir sürü yol bulma programı varsa da. Birden fazla işi bitirmek zorunda kaldığım zaman, bunların sırası da bir optimizasyon. Birden fazla araştırma problemini parçalayıp aynı anda yapmak mı daha iyi olur yoksa birini bitirmeden öbürlerine başlamamak mı? Eve giderken önce hangi sıra ile market, eczane ve kitabevine uğramalıyım soruları soyut matematiksel yöntemleri içermese de hep aklımda.
Diğer nokta da algoritmik yaklaşım dediğimiz, yapılacak işin bütün olasılıklarını düşünerek plan hazırlamak. Bu öylesine yoğun bir şekilde hayatıma işliyor ki, karşıma çıkacak bütün olumsuzlukları öngörmeye ve bunlara karşı alınacak tedbirleri, günümüzün moda kelimesi ile B-planlarını hazırlamaya çalışıyorum. Bu da doğal olarak kötümser olarak sınıflandırılmama yol açıyor. Murphy’nin yasasında olduğu gibi, eğer olabilecek her kötü şey başınıza gelecekse, bunlara önlem almak gerekir.