Ufuk 2020’de üniversitelerimizin durumu

Shutterstock

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) Ufuk 2020 karnesini değerlendirdiğim yazımda, Türkiye’nin durumunun beklenen düzeyde olmamasına rağmen Çerçeve Programlarına (ÇP) katılımın Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği için önemli bir çıpa görevi gördüğünü ve Türkiye Araştırma Alanı için fon sağlamanın ötesinde faydaları olduğundan bahsetmiştim [1]. Bu kısa yazıda ise üniversitelerimizin Ufuk 2020 performansını biraz daha detaylı değerlendireceğim.

Türkiye’deki üniversitelerin %25’i bir Ufuk 2020 projesine katılmış

Türkiye’deki 206 üniversite içinden sadece %25’i en az bir Ufuk 2020 projesine katılmış (2014-2018). Katıldığı projelere toplam AB katkısının en az 1 milyon avro olduğu sadece 9 üniversitemiz var. Tüm üniversite projelerinin %25’inde proje koordinatörüyüz; sadece koordinatör olduğumuz projelere aktarılan tutar toplam aktarılan tutarın %50’si. Tablo 1 aktarılan kaynak bakımında ilk 10 üniversiteyi ve üç büyük şehir haricinde en çok fon alan beş üniversiteyi listeliyor [2].

Tablo 1: Üniversitelerimizin Ufuk 2020 karnesi

Bu rakamları değerlendirmek için bir karşılaştırma kriteri belirlemek gerekiyor. Ülkenin genel durumundan ziyade üniversitelerimizin diğer Avrupa üniversitelerine göre konumu ÇP’lere katılımı ve proje fon tutarlarını belirliyor olabilir. Tablo 1’de üst sıralarda bulunan üniversitelerin akranlarını bulabilmek için The World University Ranking 2018 sürümünü kullandım. Bu sıralamaya göre Koç Üniversitesi 301-350, Sabancı Üniversitesi 351-400, Bilkent ve Boğaziçi Üniversiteleri 401-500, İTÜ ve ODTÜ 601-800 bandında sıralanıyor. Tablo 2 301-400 bandında farklı ülkelerdeki seçilmiş üniversiteleri sıralıyor. Tablodan görüleceği üzere bütçeler çok farklı ama Türkiye’nin en çok proje alan ve fon getiren üniversiteleri Avrupa’daki benzer rakipleriyle karşılaştırılabilir durumda. Konumuna göre çok daha fazla fon alan ve çok daha az alan üniversiteler var ama Koç Üniversitesi ve ODTÜ ortalamayı yakalıyor.

Tablo 1’den yapılabilecek iki gözlem daha var. Bunlardan ilki listede başa oynayan üniversitelerin çoğunun İngilizce diliyle eğitim yaptığı gerçeği. Dil yeterliliği AB projelerine katılım için önemli bir bariyer olarak karşımızda duruyor ve YÖK bunun için pek de bir şey yapmıyor. Diğer gözlem listedeki pek çok üniversitenin köklü devlet üniversiteleri ya da vakıf üniversiteleri oluşu. Özellikle 2000 sonrasında uygulanan üniversite yaratma stratejisi en azında AB projelerine katılım açısından değerlendirildiğinde pek de başarılı olmuşa benzemiyor. Sonuç itibariyle kolay “üniversite” olunmuyor. Ufuk 2020 projesi olan 53 üniversite arasında 2003 sonrasında kurulan birkaç devlet üniversitesinin aldığı fon toplamı ancak 500.000 avro ediyor; yani Türkiye’ye aktarılan toplam proje bütçesinin yaklaşık %1’i.

Tablo 2’deki listede çok bilindik üniversiteler yok diyebilirsiniz. Bunun sebebi hem sıralama hem de bütçe olarak bu bilindik üniversitelerin Türkiye’deki üniversiteler ile karşılaştırılamayacak kadar iyi konumda olmaları. Örneğin Amsterdam Üniversitesi’nin Ufuk 2020’den aldığı fon miktarı Türkiye’deki tüm üniversitelerin toplamında daha fazla (58,9 milyon avro). Ufuk 2020’den Oxford Üniversitesi 330, Münih Teknik Üniversitesi 137, Delft Teknik Üniversitesi 193 milyon avro tutarında proje almış.

Tablo 2: Seçilmiş Avrupa üniversitelerinin Ufuk 2020 karnesi

Ölçek küçük, kümelenme yüksek

Türkiye’deki üniversiteler diğer ülkelerdeki rakiplerine göre daha az başvuru yapıyor, bütçe kabul oranları daha düşük ve ortalama Ufuk 2020 bütçe katkısı da az. Ancak Tablo 1’den de görüleceği gibi şu an için en büyük sorunumuz kümelenme. Ufuk 2020’den aldığımız bütçenin %40’ı ilk dört üniversiteye, %57’si ilk 8 üniversiteye gidiyor. Benzer şekilde İstanbul’daki üniversiteler toplam bütçenin %50’sini, Ankara’daki üniversiteler %23’ünü alıyor. Üç büyük şehirdeki üniversitelere aktarılan toplam fonun Türkiye’nin aldığı toplam fon içindeki payı %78.

Şu ana kadarki rakamlar niteliği yüksek 8-10 kadar vakıf ve devlet üniversitesinin Türkiye’nin Ufuk 2020 hikayesini sürüklediğini gösteriyor. Diğer üniversitelerde AB fonlarından yararlanma kişisel çabalarla mümkün olabiliyor.

Niteliği yüksek üniversiteleri ödüllendirmek mi, yoksa üniversitelerin niteliğini arttırmak mı?

Ufuk 2020 üzerine yazdığım iki yazıdan kıssadan hisse: niteliği ödüllendirmek mi, yeni nitelik yaratmak mı? Ufuk 2020’ye katılımı özendirmek için TÜBİTAK ve üniversiteler çeşitli destekler veriyor. Özellikle TÜBİTAK’ın Eşik Üstü Ödülleri ve Başarı Ödülü oldukça cömert (bkz. https://ufuk2020.org.tr/tr/destek-ve-oduller). Ancak burada temel sorun zaten niteliği yüksek, başvurma ve proje alma potansiyeli yüksek olan akademisyenlerin ve üniversitelerin ödüllendirilmesi. Dolayısıyla kamu kaynağı yine nitelikli üniversitelere akıyor. Alternatif politikalar, kamu kaynağının nitelikli üniversite ve akademisyen sayısını artırmak için kullanılmasını amaçlayabilir. Yukarıda bahsettiğimiz kümelenme sorununu bir parça çözmek için üç büyük şehir dışındaki şehirlerdeki üniversitelerin niteliğini artırmamız gerekiyor. Ancak Türkiye’de hemen her alanda “nitelik” sorunu var. Bu sorunlarımızı çözmek için “niteliği artırıcı politika” kurgulayıp uygulama becerimiz de pek iyi değil ne yazık ki.

Bir sonraki ÇP Ufuk Avrupa (Horizon Europe) programına hazırlanmaya, ortam yaratma, özendirme ve ödüllendirme arasındaki hassas dengeyi korumak için ne yapmalıyız sorusuna cevap arayarak başlayabiliriz.

İbrahim Semih Akçomak
ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi (TEKPOL)

Son notlar  

[1] Akçomak, S., Erdil, E. ve Çetinkaya, U. (2017), Knowledge Cohesion in European Regions: Convergence and Cohesion with Turkey, Feuture online paper No: 10. Daha farklı bir versiyon için bkz.

[2] Ufuk 2020 detaylı verilere yakın zamanda faaliyete geçen veri portalı dashboard aracılığıyla ulaşılabilir.