Avrupa Birliği Ufuk 2020 karnemiz nasıl?

Shutterstock

Her yeni Avrupa Birliği (AB) Çerçeve Programı (ÇP) öncesi politika yapıcılar şu soruya kilitleniyor: Türkiye ÇP bütçesine yaptığı parasal katkıyı projeler yoluyla geri alabiliyor mu? Örneğin Türkiye 6. ÇP için yaklaşık 140 milyon avro katkı yapmış ama proje başvuruları neticesinde sadece 38,4 milyon araştırma fonu almış [1]. Oldukça sığ bir bakış açısıyla yapılan basit bir fayda-maliyet hesabı, neredeyse her yeni çerçeve programına katılımımızı sorgulayan temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu basit hesap sadece, ÇP’ye katılmanın Türkiye’ye maliyeti ve parasal katkısına (AB’den aktarılan fon toplamına) bakıyor. Oysa uluslararası araştırma ekiplerine katılmanın üniversite ve araştırmacı bazında parasal olarak ölçülemeyecek pek çok faydası var.

Avrupa Birliği Çerçeve Programları nedir?

Çerçeve Programları (ÇP) Avrupa Birliği (AB) araştırma ve yenilik politikasının ve Avrupa Araştırma Alanı’nın en önemli ve en büyük bütçeli politika aracı. İlki 1984-87 yılları arasında 3,8 milyar avro gibi mütevazi bir bütçeyle başlayan araştırma ve yenilik destekleri, sekizinci ayağı (2014-2020) Ufuk 2020 (H2020) ile 80 milyar avro bütçeli dev bir araştırma desteğine dönüştü. 2021-27 yılları arasında tüm kalemleri ile birlikte yaklaşık 100 milyar avroluk yeni bir ÇP ufukta göründü. Ufuk Avrupa (Horizon Europe) adıyla tanıtılan bu yeni ÇP oldukça radikal bir politika değişikliğiyle misyon-odaklı bir yapıya bürünecek. Bir diğer ifadeyle AB teknolojinin gelişme yönünü doğrudan etkilemek için çeşitli misyonlar belirleyip (örneğin – iklim değişikliği – 2030 yılında karbondioksit emisyonlarından tamamen arındırılmış 100 Avrupa şehri hedefi) tüm araştırma ve yenilik faaliyetlerini bu misyonları gerçekleştirmek için yeniden organize edecek [2].

Türkiye ilk kez 1990-94 yıllarını kapsayan 3. ÇP ile bu desteklerden faydalanmaya başladı. Ancak coğrafyaya yayılmış bir sürdürülebilir katılım 6. ÇP’den sonra gerçekleşti. ÇP’ler Türkiye’deki araştırmacılara parasal desteğin ötesinde bilgi transferi, araştırma ağlarına katılım ve uluslararasılaşma gibi çeşitli olanaklar sağlıyor. Bu ve benzeri olanakların parasal etkisini ölçmek elbette çok kolay değil. Ama henüz yeni tamamladığımız ve AB-Türkiye ilişkilerinin geleceğini sorgulayan bir H2020 projesinde (FEUTURE – https://www.feuture.uni-koeln.de) bilgi paylaşımının ve Avrupa Araştırma Alanı ile işbirliklerin ilişkilerin devamı açısından çok önemli bir çıpa görevi gördüğü sonucuna ulaştık [3]. Dolayısıyla ÇP’lere katılmanın etkileri basit bir fayda-maliyet hesabının çok ötesinde.

Peki Türkiye’nin Ufuk 2020 karnesi nasıl? [4]

Başvuru az, proje kabul oranı ve ortalama proje bütçesi düşük

Ufuk 2020 projelerine baktığımızda, Türkiye’nin şu ana kadar 452 projesinin kabul edilmiş olduğu görüyoruz. Ufuk 2020’de projesi kabul edilen Türk ortaklara yaklaşık 138 milyon avro para aktarılmış (2014-2018 arası).

Türkiye’nin gerekli nitelikleri taşıyan başvurularının yaklaşık %10’u kabul edilmiş. Tablo 1’de görüleceği üzere bu oran AB üyesi ülkeler ve Türkiye, İsviçre, Norveç ve İsrail dahil olmak üzere 32 ülke arasında en düşük başarı oranlarından birisi (Bulgaristan ve Macaristan ile beraber). Ufuk 2020’de en başarılı ülke İsviçre ve ortalama başarı oranı %14.

Tablo 1: H2020’ye genel bir bakış (seçilmiş ülkeler, kabul edilen proje sayısına göre sıralı)

Türkiye ekonomik büyüklük seviyesine göre karşılaştırılabilir ülkelerden çok daha az başvuru yapmış ve çok daha az fon almış. İspanya ve İtalya Türkiye’nin 10 katı başvuru yapmış ve 20 katı bir bütçe almış; Polonya Türkiye’nin 2 katı başvuru yapmış ve 2 katı bir bütçe almış. Yunanistan Türkiye’nin 3 katı başvuru yapmış ama 6 katı bütçe almış. Türkiye ile karşılaştırması oldukça abes kaçacak Kıbrıs bile Ufuk 2020’den Türkiye’ye göre daha fazla fon alıyor (140,2 milyon avro).

Sonuç itibariyle az başvuru yapmışız, az projemiz kabul edilmiş ve ortalama daha küçük bütçeli projeler yürütüyoruz.

Sadece yüksek öğretim kurumlarına bakarsak tablo çok farklı değil

Yukarıdaki bulgular Türkiye’nin tüm Ufuk 2020 karnesini yansıtıyor.  Tablo 2’de sadece üniversitelerimizin durumu gösteriliyor ve bulgular çok değişmiyor.

Toplam başvurumuzun yaklaşık %40’ı üniversitelerden; kabul oranı %9; ama genel durumumuza göre daha küçük bütçeli projelerle karşılaşıyoruz. Tüm başvuruları dikkate aldığımızda Türkiye’de ortalama proje bütçesi yaklaşık 300.000 avro. Sadece üniversitelere baktığımızda bu sayı 265.000 avro.

Ama burada esas önemli karşılaştırma noktası son sütunda verdiğimiz yüksek öğretim personel sayısı. Ölçek olarak Türkiye’yi İngiltere, İspanya ve Fransa ile karşılaştırmak gerekiyor ancak Türkiye’nin Ufuk 2020 performansı bu ülkelere göre çok geride. 1000 öğretim üyesi başına yaklaşık 12 başvurumuz ve 1 projemiz bulunmakta. Her bir öğretim üyesi başına sadece 316 avro destek almışız. Her üç istatistikte de ne yazık ki 32 ülkenin oldukça gerisindeyiz. Her üç istatistikte de Polonya Türkiye’yi 3’e; Macaristan 10’a katlıyor. Yunanistan’da öğretim üyesi başına düşen bütçe Türkiye’nin yaklaşık 40 katı.

Tablo 2: H2020’de Türkiye’nin yüksek öğretim kurumları (seçilmiş ülkeler, kabul edilen proje sayısına göre sıralı)

Ufuk 2020’de proje koordinatörü olmak önemli

ÇP’ler genelde çok ortaklı projelere katılma imkânı sunuyor. Projelere ortak olabileceğiniz gibi, projeyi koordine etme görevini de üstlenebilirsiniz. Tabii koordinatör olmak çok daha zor. Türkiye katıldığı projelerin sadece %25’inde koordinatörlük görevi üstlenmiş. Koordinatörlük yaptığımız projelere baktığımızda durumumuzun daha iyi olduğunu görüyoruz.

Türkiye’de 613 proje katılımcısının %16’sı KOBİ ve Türkiye’ye aktarılan fonun %18’i KOBİ’lere gitmiş. Tablo 3’de görüleceği gibi KOBİ oranı açısından yine gerilerde olmamıza rağmen KOBİ’lerin fon payında ortalamaya yakınız.

Koordinatörlere baktığımızda çok daha iyi bir tablo karşımıza çıkıyor. Türkiye’deki katılımcıların %18’i koordinatör. Daha önce karşılaştırma yaptığımız ülkelerle karşılaştırılabilir, hatta bazılarından daha iyi bir oran. Ancak koordinatörlere aktarılan fon diğer ülkelere göre daha az. Örneğin Hollanda ve İngiltere’de toplam fonun yaklaşık %50’si koordinatörlere aktarılıyor.

Koordinatörlük hem ortalamaya göre daha fazla fon hem de ağ yapısında daha önemli bir pozisyon anlamına geliyor.

Tablo 3: Ufuk 2020’de seçilmiş ülkelerin katılımcı istatistikleri

Ufuk 2020 karnemizin en yüksek notu koordinatör üniversitelere

Yüksek öğretim kurumlarımızın koordinatörlük yaptığı projeler yukarıdaki hikâyeyi bir parça olumluya döndürebiliyor. Tablo 4’den görüleceği üzere, 224 katılımcının %26’sı koordinatör ve koordinatörlere aktarılan fon yüksek öğretim kurumlarına aktarılan toplam fonun %50’si. Bir diğer ifadeyle, Türkiye’de yüksek öğretim kurumlarının dahil olduğu Ufuk 2020 projelerine yapılan toplam AB katkısının yarısı koordinatörlere gidiyor.

Tablo 4: H2020’de seçilmiş ülkelerin koordinatör yüksek öğretim kurumları (katılımcı sayısına göre sıralı)

Ölçeği artırmamız lazım ama nasıl?

Sonuç itibariyle ölçeğimize göre az başvuru yapıyoruz, başvuru kabul oranlarımız düşük ve ortalama daha küçük bütçelerle proje yürütüyoruz. Ancak koordinatörlük yaptığımız yüksek öğretim projeleri karnemize iyi bir not olarak yansıyor.

TÜBİTAK AB projeleri konusunda farkındalık yaratmak ve başvuru sayılarını artırmak için çeşitli olanaklar sağlıyor (bkz. https://h2020.org.tr/tr). Bu desteklerin ne kadar işe yaradığını şu an için bilemiyoruz zira TÜBİTAK desteklerinin bir etki değerlendirmesi yapılmadı (en azında bildiğim kadarıyla). Benzeri desteklerde amaç başvuruyu özendirmekten öte başvuru yap(a)mayanları başvuru yapar hale getirmektir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde TÜBİTAK Ufuk 2020 başvuru destekleri yeni katılımcı sayısını artırmaktan öte zaten başvuru yapma niteliği olanlara bir kaynak transferi şeklinde çalışıyormuş gibi görünüyor. Belki buna da ihtiyaç var ama öncelik yeni katılımcılar yaratmak ve niteliği artırmak olmalı. Ama bir kez daha vurgulamak gerekiyor: bilinen bir etki analizi olmadığı için Ufuk 2020’ye katılımı özendirmek amacıyla verilen desteklerin ne kadar işe yaradığını bilemiyoruz.

Yüksek öğretim kurumları özelinde de düşündüğümüzde ölçeği artırmamız lazım. Ancak mevcut yüksek öğretim sistemindeki aksaklıklar, ekonomik ve politik sorunlarla birleşince daha iyi bir performans için uygun ortam var mı diye sorgulamamız gerekiyor. Akademik ve idari personelin İngilizce yeterliliği, bütçeleme ve proje yürütme konusundaki problemler, akademik personel üzerindeki ders yükü ve her geçen gün artan bürokrasi gibi pek çok sorun nedeniyle yeni ÇP Ufuk Avrupa’da Ufuk 2020’den önemli derecede farklılaşan bir karne ortaya çıkarmamız zor gözüküyor. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi ÇP’ler Türkiye Araştırma Alanını (TARAL) Avrupa Araştırma Alanına bağlıyor ve bunun da ötesinde Türkiye-AB iş birliğinin gelişmesinde önemli bir çıpa görevi görüyor. Diğer bir deyişle Türkiye ÇP bütçesine yaptığı parasal katkıyı projeler yoluyla geri alabiliyor mu? sorusuna odaklanmak yerine ÇP karnemizi nasıl iyileştirebileceğimize odaklanmamız gerekiyor.

Üniversiteleri daha detaylı değerlendirdiğim ikinci yazım “Ufuk 2020’de üniversitelerimizin durumu”.

İbrahim Semih Akçomak
ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi (TEKPOL)

Son notlar

[1] 22 Haziran 2010 tarihinde gerçekleşen 21. BTYK’ya sunulan AB 7. Çerçeve Programı (7.ÇP) verileri

[2] Mazzucato, M. (2018) Mission-oriented research & innovation in the European Union. A problem-solving approach to fuel innovation-led growth, European Commission.

[3] Akçomak, S., Erdil, E. ve Çetinkaya, U. (2017), Knowledge Cohesion in European Regions: Convergence and Cohesion with Turkey, Feuture online paper No:10. Daha farklı bir versiyon için bkz.

[4] ÇP verileri AB tarafında sağlanmaktadır ancak H2020 öncesi verilerde zaman zaman çok büyük uyumsuzluklar olabilmektedir. FP7 verisi kullanılarak yapılan hesaplamalarla TÜBITAK H2020 portalındaki bütçe bilgileri arasında bazı uyumsuzluklar bulunmaktadır. Yakın zamanda faaliyete geçen veri portalı dashboard şu an sadece H2020 için güvenilir ve karşılaştırılabilir bilgi vermektedir. 

Önceki İçerikHoca Tahsin efendi ve astrofiziğe giriş
Sonraki İçerikUfuk 2020’de üniversitelerimizin durumu
Semih Akçomak
İbrahim Semih Akçomak lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İktisat Bölümü’nden aldıktan sonra doktora çalışmasını sosyal sermaye, yenilik ve ekonomik büyüme üzerine Maastricht Üniversitesi’nde 2009 yılında tamamladı.
Hollanda Planlama Teşkilatı Uluslararası İktisat Bölümü’nde iki yıl süreyle görev yaptı.  2012 yılından beri ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikası Çalışmaları Ana Bilim Dalında öğretim üyesi olarak çalışmaktadır ve 2016 yılında doçentliğini almıştır. Semih Akçomak, 2016 yılında Bilim Akademisi BAGEP ödülünü kazanmıştır.
2017 yılından beri ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini yürütmektedir.
Semih Akçomak’ın websitesi