Bilim dünyasında çok tekrarladığımız bir cümle vardır: “Kolay problemlerin hepsi çözülmüş ve geriye kalanlar da zor olanlar”. Hakikaten günümüzde yeni fikirler ve sonuçların ortaya çıkması genelde çok büyük ekipler ve maddi destekler gerektiriyor. Bazen tek bir olayı anlayabilmek için senelerini veren bilimciler var. Bunun nedeni ise zor problemleri çözmek için o kadar çok bilgiyi bir araya getirmek gerekiyor ki bu, bir bilimcinin aynı anda değişik sorunlara bakmasını neredeyse imkânsız kılıyor.
Çok eskiye gittiğimiz zaman, bilim dallarının şimdiki isimlerinin bile bilinmediği zamanlarda, her doğa olayını sorgulayan, anlamaya çalışan insanlar vardı ve filozof olarak bilinirlerdi. Modern bilim ortaya çıktıktan sonra özelleşme başladı, ama gene de ünlü bilimcilerin hayatlarına baktığımız zaman onların fizik, kimya ve matematikte ve hatta fizyolojide ciddi katkılarını görüyoruz.
Bu tip bilim insanlarına takılan bir isim ise “polymath”. Henüz Türkçemizde tam bir karşılığı yok gibi. On parmağında on marifet diyebilirsiniz ama bu ifade, yapılan katkıları biraz küçümser bir havada. Ekşi sözlük “birden fazla branşta ihtisas sahibi olan insan” olarak tanımlıyor. Vikipedi “hezarfen” ismini kullanıyor “çok bilen, elinden birçok iş gelen” diye tanımlıyor. Hezar Farsça bin anlamında. Ama bu kelimeler de bilimin ilerlemesine yapılan önemli katkıları tam olarak vurgulamıyor. Tabii burada önemli katkılardan kast edilen iki ayrı fizik problemini çözmek değil, değişik alanlarda yapılan buluşlar, teoriler ve açıklamalar.
Günümüzde Polymath sıfatını gerçekten hak edenler var mıdır sorusuna daha sonra değineceğim ama yeni çıkan bir kitapta[1] son polymath olarak Hermann von Helmholtz anlatılıyor. Helmholtz ismi, Helmholtz serbest enerjisi tanımı ile bilhassa kimyacılara çok yakındır.
Bilim hayatına doktor olarak başlayan Helmholtz aynı zamanda fizik ve matematik alanında da kendini yetiştirdi. İlk ününü 1847 de yazdığı “enerjinin korunumu üzerine” isimli makalede bu yasanın matematiksel temellerini belirleyerek aldı. Makale, sadece bugün fizikokimya kitaplarında bahsedilen gazların genleşmesi, moleküler çarpışmalar gibi olaylara değil, aynı zamanda elektrodinamik, elektrostatik ve galvanik sorunlara da değiniyor ve hatta adalelerin kasılmasındaki etkisini de gösteriyordu.
1851 yılında Helmholtz ikinci büyük katkısını oftalmoskopu icat ederek yaptı. Bu alet ile gözün içinin muayene edilmesi mümkün oldu. 1856’da fizyolojik optik el kitabını yayınladı ve hemen arkasından da sıvıların hareketini incelediği ve topolojik fikirleri içeren “vorteks hareketlerinin hidrodinamik denklemleri” makalesini yazdı.
Daha sonra matematiksel fiziğe yönlenen Helmholtz, müzik teorisi, Fourier serilerinin kullanımı ve öklidyen olmayan uzayın özellikleri üzerine çalışmalar yaptı. Ölümünden sonra teorik fizik ders kitapları 6 cilt olarak yayınlandı.
Tabii son “polymath”in kim olduğu, tanımınızı nasıl yaptığınıza bağlı olarak değişir. Helmholtz’un düzeyinde olmamakla beraber bu sınıfa katılabilecek bir isim Henri Eyring’dir (1901-1981). Meksikalı bir Mormon ailenin çocuğu olan Eyring, bilimsel hayatını Princeton ve Utah Üniversitelerinde geçirdi. Ününü kimyasal tepkimelerin hızlarını açıkladığı ve temelinde istatistiksel fiziği kullandığı “geçiş hali teorisi-TST” ile almışsa da kuantum mekaniğinin moleküllere uygulanması alanında da önemli katkıları oldu. Pek çok bilim insanı tarafından TST nedeni ile Nobel ödülünü alması gerektiği ifade edildi (TST baz alınarak yapılan başka çalışmalara Nobel ödülü verilmiştir). Lisans eğitimini metalürji mühendisliğinde yapan Eyring, bilhassa İkinci Dünya Savaşı sırasında tekstillerin mekanik özellikleri ve patlayıcıların patlama mekanizmaları üzerinde de önemli katkılarda bulundu.
İkinci bir örnek ise Avusturya kökenli Carl Djerassi’dir (1923-2015). Djerassi’nin büyük ünü ilk doğum kontrol hapını bulmasından geliyor. Bir organik kimyacı olan Djerassi, 1951 yılında Syntex şirketinde çalıştığı dönemde norethindrone sentezledi. Bu madde bilinen en kuvvetli doğum kontrol hapı olarak kullanılıyor. Bu şirketle ilişkisini sürdüren Djerassi aynı zamanda Wayne State ve Stanford Üniversiteleri’nde de akademisyen olarak görev yaptı. Doğal ürünler üzerine yaptığı çalışmaların arasında çok kullanılan antihistaminler ve topikal kortikosteroidler da bulunuyor. Diğer önemli katkısı ise malzemelerin optik özellikleri üzerineydi. Bir maddenin üzerine polarize edilmiş ışık yollandığı zaman, gelen ışık dalga boyuna göre değişik açılarda döner. Bu da o maddenin yapısının anlaşılması için önemli bilgiler verir. Djerassi, maddenin özelliklerini anlamaya yönelik tekniklerin geliştirilmesi ve yayılmasında önemli rol oynadı. “Optical rotatory dispersion-ORD”, “manyetik dairesel dikroizm-MCD” ve kütle spektroskopisi kullanımını dünyaya tanı. “Optik Faaliyetler- Optical Activity” adlı kitabı o kadar çok sattı ki, bahçesindeki yüzme havuzunun dibinde “Bu havuz Optical Activity ile yapılmıştır” yazıyor.
1986 yılından itibaren edebiyat alanına giren Djerassi, oyunlar, şiirler ve kısa hikayeler yazdı. “Tiyatroda Bilim” ve “Hikâyede Bilim” olarak isimlendirdiği bu ekolde çok değişik dile çevrilen eserler üretti.
Ersin Yurtsever
Bilim Akademisi üyesi
Koç Üniversitesi Kimya Bölümü öğretim üyesi
[1] David Cahan, The Last Polymath, University Chicago Press, 2018.