Antik Çağ’ın ünlü hekimi Galen’in eserleri Çin’de

Bergama’da doğan Antik Yunanlı hekim Galen (129-199), deneysel fizyolojinin kurucusu olarak kabul ediliyor. Galen özellikle insan vücudundaki kas ve kemik yapılarıyla ilgilendi. Sinirleri ve atardamarlar ve toplardamarlar arasındaki yapısal farkları gözlemledi. Galen’in insan anatomisiyle ilgili en önemli keşiflerinden birisi, atardamarların daha önceden sanıldığı gibi hava değil, kan taşıdığını göstermesi olmuştur. Bununla birlikte Galen kanın vücutta nasıl dolaştığını saptayamadı. Kalp-damar sistemindeki en önemli organın, karaciğer olduğuna inanıyordu. Ona göre kan karaciğerde yapılıyordu, toplardamarların başlangıç noktası da karaciğerdi ve karaciğerden çıkan damarların vücudun uç bölümlerine taşıdığı kan buralarda kasları ve dokuları besliyordu.

Galen diseksiyona çok önem veriyordu ama araştırmalarını çoğunlukla hayvanlar üzerinde yapıyordu. İplerle bağladığı canlı hayvanlar üzerinde cerrahi işlemler yapmaktan çekinmiyordu. Henüz atmakta olan kalplerin içine girip incelemeler yapıyor, idrar torbasının ve böbreklerin nasıl çalıştığını anlamak için idrar yollarına düğümler atıyor, omurilikte kesikler yaparak hangi kesiğin vücudun hangi bölümünde felç yarattığını bulmaya çalışıyordu. Galen’in hayvan vücudunda yaptığı çalışmalardan insan anatomisi için de sonuçlar çıkartması bazı hatalı saptamalarda bulunmasına yol açmıştır.

Roma’da saray doktorluğu da yapan Galen, halka açık anatomi ve diseksiyon dersleri düzenlemişti. Galen’in kuramsal ve uygulamalı tıp alanındaki etkisi ortaçağda ve Rönesans dönemi boyunca tıp dünyasına egemen olmuştu. Arap hekimlerinden Huneyn bin İshak (809-873), Galen’in eserlerinin önemli bir bölümünü Arapçaya çevirmişti.

Ortaçağ İslam dünyasının ünlü bibliyografı Bağdat’lı İbn el-Nedim, Fihrist adlı ünlü eserinde, büyük İranlı hekim ve kimyacı Muhammed İbn Zekeriya el-Razi (850-925) ile ilgili bir olaydan söz ediyor. Çinli ve Müslüman bilim insanları arasındaki ilişkiler ve bilimsel fikirlerin yayılması bakımından çok ilginç olan bu olayı, İbn el-Nedim eserinde şu şekilde anlatıyor:

“El-Razi şunları söyledi; ‘Bir Çinli bilim adamı evime geldi ve sonra şehirde (muhtemelen Bağdat’ta (OB)) yaklaşık bir yıl kaldı. Beş ay içinde Arapça konuşmayı ve yazmayı öğrendi. Hatta konuşmada belagat ve yazmada da kaligrafi düzeyine ulaştı. Ülkesine dönmeye karar verdiğinde, gitmesine bir ay ya da ona yakın bir süre kaldığında bana dedi ki: ‘Ben ayrılıyorum. Fakat gitmeden önce birisi bana Galen’in 16 kitabını dikte ettirirse çok memnun olacağım.’

El-Razi bir hastasını tedavi ederken (Morgane Flahaut. Le cyanure dans l’histoire et intoxications actuelles, Médecine humaine et pathologie, 2015)

Bu sözlerine karşılık ona ‘onun eserinin bir küçük parçasından fazlasını bile kopya etmek için yeterli zaman yok’ dediğimde, ‘sizden ben gidinceye kadarki zamanınızı bana vermenizi rica ediyorum, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde dikte edeceğim’ dedi, ‘göreceksiniz ki, sizin konuşmanızdan daha hızlı olarak yazacağım.’

Bunun üzerine öğrencilerimden biriyle birlikte Galen’i ona yapabildiğimiz ölçüde hızla okuduk, fakat o bizden daha hızlı olarak yazdı. Onun söylediklerimizi doğru olarak yazdığına inanmıyorduk. Ta ki, metinleri karşılaştırıp da baştan sona tamamen doğru yazdığını görünceye kadar.

Bunu nasıl başardığını sorduğumda bana şunları söyledi: ‘Bizim ülkemizde bir kısa yazma metodu vardır. Sizin şimdi gördüğünüz şey budur. Çok hızlı yazmak istediğimiz zaman bu tarzı kullanırız ve daha sonra onu tekrar istediğimiz karaktere çeviririz.’ Sözlerinin sonunda, hızlı biçimde öğrenen zeki bir adamın bu yazma metodunu, 20 yaşının altında başaramayacağını da ekledi.’”

İbn-el Nedim’in anlattığı bu çok ilginç olayda, ismi bilinmeyen bu Çinli bilimci, Çin’de geçici yazma (tshao-shu) olarak bilinen bir yazı tekniğini kullanıyordu. Ancak burada asıl önemli olan, yazı tekniğinden ziyade öykünün kendisidir. Çünkü İbn el-Nedim’in bu anlatısına güvenerek Galen’in bütün eserlerinin 10. yüzyılda Çin’de en azından bir çeviri kopyasının bulunduğunu varsayabiliriz.

Osman Bahadır

Yararlanılan kaynak:
Joseph Needham; Science and Civilisation in China, with the research assistance of Wang Ling, Volume I, Introductory Orientations, Cambridge at the university press, 1961.

Önceki İçerikGöç ve Mülteciler
Sonraki İçerikNötron Yıldızı Nedir?
Osman Bahadır

İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Denis Diderot (Paris VII) Üniversitesi Bilimler ve Teknikler Tarihi ve Epistemoloji Bölümü’nden DEA derecesi aldı. 1991-1994 yılları arasında 30 sayı aylık Bilim Tarihi dergisini çıkardı. 2004-2011 yılları arasında İTÜ’de Bilim ve Teknoloji Tarihi dersi verdi. Bilim tarihi üzerine 18 kitabı yayınlandı.

Kitaplarından bazıları:  Bilim Cumhuriyetinden Manzaralar (2000), Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme (2001), Matematikte Bir Öncü Kerim Erim (2006), Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi 1861-1961 (2007), Türkiye’de Temel Bilimlerde İlk Araştırmacılar (2007), Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim (2012), Bilimde Öncü Kadınlar (2013), Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme (2017), Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik (2020).