Fotokopi makinesi, bilimsel bilgilerin ve fikirlerin yazılı metinler olarak yayılmasına, matbaadan sonra ve internetten önce çok büyük bir katkıda bulundu.
Bilimin dünyadaki gelişiminin hızı, bilimle uğraşan insan sayısının çoğalmasıyla arttı. Bilim insanları topluluğunun büyümesi, bilim insanlarının birbirlerinin çalışmalarına daha kolay ulaşmalarını gerekli kılıyor. Çünkü bir bilimsel araştırmaya girişmenin ilk şartı, daha önceki çalışmalara ve en son yayınlara ulaşmaktır. Ayrıca eğitim materyallerinin kopyalarının çoğaltılmasının kolaylaşması ve hızlanması da bilimsel gelişmeleri hızlandırıyor.
Bilimsel yayınların seri şekilde çoğalmasını sağlayan ilk aygıt matbaa oldu. Gutenberg 1448’de matbaayı icat ettiğinde bilimsel devrim henüz başlamamıştı. Matbaadan önce bir kitabı çoğaltmak çok zahmetli bir işti. Bu işi meslek edinmiş kimseler vardı fakat kitabı elyazmasıyla çoğaltmak zordu, çok zaman alıyordu, pahalıya mal oluyordu ve belki de en önemlisi yazım hatalarından dolayı kopya metin orijinal metnin tıpkısı olamıyordu. Matbaanın icadı, insanlık tarihinin en büyük ve sonuçları bakımından en etkili teknolojik devrimlerinden biridir. Matbaanın, bir asır kadar sonra başlayan bilimsel devrimin gelişmesinde çok önemli bir rolü oldu.
Yirminci yüzyılda bilimsel araştırmacı sayısının ve üniversitelerde yüksek lisans ve doktora çalışmaları yürüten öğrenci sayısının yükselişi, son çalışmalara ve bilgilere ulaşma ihtiyacını arttırdı. Kütüphanelerde bulunan kitaplar talepleri karşılayamaz hale geldi. Fotokopi teknolojisi işte bu ortamda gelişti.
ABD’li fizikçi Chester Floyd Carlson (1906-1968) tarafından 1938’de geliştirilen fotokopi teknolojisinin esasını, kserografi (xerography) ilkesi oluşturuyordu.
Çoğaltılacak metnin yüzeyinden yansıtılan ışık, fotoiletken bir yüzeye ulaşır. Fotoiletken yüzeyin özelliği, üzerine güçlü ışık geldiğinde iletkenlik kazanmasıdır. Elektrik yüklenmiş selenyum kaplı fotoiletken yüzey (tambur) üzerinde ışık gelen bölgeler nötralize olur ve karanlık bölgeler yüklerini korur. Daha sonra tambur dönerek zıt yüklü mürekkep parçacıklarını içeren tonere ulaşır. Mürekkep parçacıkları böylece karanlık bölgelere yapışır ve tambur üzerinde metnin görüntüsü oluşur. Bu sırada tamburun yakınından bir kopya kağıdı geçirilir. Kağıdın altındaki zıt elektrik yükü, mürekkep parçacıklarını çeker ve böylece görüntü kopya kağıdına aktarılmış olur.
Daha sonra ısı etkisiyle mürekkebin kağıt üzerindeki kalıcılığı sağlanır. Günümüzdeki fotokopi makineleri artık renkli çekim yapabiliyor, önceden belirlenmiş sayıda kopya çıkartabiliyor ve metnin veya çizimin boyutlarını büyültüp küçültebiliyor.
Fotokopi makinesinin kullanımı, 1950’li yıllardan sonra bütün dünyada hızla yayıldı. Özellikle eğitim dünyasında ve bilimsel araştırmalarda olağanüstü bir etki yarattı. Bu etkinin matbaanın bilimsel çalışmalara olan etkisini katlayarak arttırdığını söyleyebiliriz.
Fotokopinin bilimsel ve kültürel gelişme üzerindeki olumlu etkisi çok fazla dile getirilmese ve araştırma konusu olmasa da bu icat, bilimsel ve eğitsel metin yayımının ve iletişiminin 1990’lı yıllara kadarki en büyük aracı olmuştu.
Bilgisayar ve internet teknolojisi günümüzde fotokopinin rolünün bir bölümünü üzerine aldı. 1990’lardan itibaren yayılan internet teknolojisi hiç şüphesiz orijinal metinlerin veya fotokopi ürünü metinlerin yayılışında zamana ve mekana olan bağımlılığı yok ederek yeni bir teknolojik çığır açtı. Buna rağmen fotokopi önemini ve etkisini günümüzde de sürdürüyor.
Yarım asırdan fazla bir süre kapsamlı rolünü sürdüren fotokopi teknolojisi, bilgiye, düşüncelere ve belgelere kolay ve hızlı ulaşımı sağlayarak özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimin gelişimine en büyük katkıda bulunan teknolojilerden biri oldu.
Osman Bahadır