Günlük dilde teori sözü hayal ürünü, afaki, dayanaksız fikir yürütme gibi çağrışımlar taşır.
Oysa bilimde teorinin bambaşka bir anlamı var. Teori geniş kapsamlı bir alanda, birbirinden farklı birçok gözlem ve deneyi açıklayabilen, henüz yapılmamış gözlem ve deneyler için öngörüler veren, birbirine bağlı önermeler sistemi demek.
Teori bir tahminler ve hipotezler grubundan farklı çünkü şimdiye kadar birbirinden bağımsız çok sayıda deney ve gözlemle sınanmış ve yanlışlanmamış. Aynı şartlarda yapılan benzer deney ve gözlemlerle de doğrulanmaya devam edeceğini bekleriz.
Mesela klasik mekanik Newton’un 3 temel hareket yasasına dayanan çok geniş bir teori. Newton’un 3 yasasının her biri defalarca sınanmış ve yanlışlanmamış. Bu temel yasalar da Galileo’dan başlayarak bilimsel yöntemle yapılan hareket ile ilgili deney ve gözlemlerden kaynaklanıyor. Fizik biliminin ve teknolojimizin büyük bir kısmı Newton mekaniğine dayanıyor.
Newton’un diğer büyük katkısı evrensel kütleçekimi yasası. Buna göre herhangi iki cisim birbirlerini her ikisinin kütlelerine orantılı ve aralarındaki mesafenin karesine ters orantılı bir kuvvetle çekerler. Newton bu yasayı Kepler’in o devrin en ince gözlemlerine dayanarak elde ettiği gezegenlerin hareketi ile ilgili 3 yasadan türetti. Evrensel kütleçekimi kuvveti altında cisimlerin hareketi Newton’un hareket yasaları ile ele alındığında Kepler’in gözlediği gezegen yörüngeleri elde ediliyor. Ayrıca ileriye dönük çok hassas hesaplarla yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin ilerde nerede, hangi hızla hareket edecekleri de hesaplanıyor. Bu hesaplar hep doğru çıkıyor.
İşte bilimde teori böyle genel ve güçlü bir düşünme, hesaplama ve öngörü çerçevesidir.
Bilimsel bir teori nasıl aşılır?
Bilimsel bir teori genelleştirilebilir ve aşılabilir.
19. yüzyılda Maxwell teorisi ile elektrik, mıknatıslık ve ışık ile ilgili tüm deney ve gözlemler anlaşılmış ve ışıktan başka (radyo dalgaları gibi) elektromanyetik dalgalar bulunacağı da öngörülmüştü. Radyo dalgaları, kızılötesi , morötesi, X ve gama ışınları gibi diğer elektromanyetik dalgaların keşfi ile Maxwell teorisi de bilimin temel teorileri arasında yerini aldı.
Maxwell denklemlerine göre ışık hızı birbirine göre hareket halinde de olsalar tüm gözlemciler için ayni. Bu da deneylerle doğrulandı. Oysa Galileo ve Newton’a göre iki gözlemci birbirlerine göre u hızıyla hareket ediyorlarsa bunların ölçeceği ışık hızının birine göre c ise diğerine göre c’ = c + u olmasi gerekiyordu.
Newton ve Maxwell teorileri arasındaki bu tutarsızlığı Einstein Özel Görelilik Teorisi ile çözdü. Einstein’ın radikal açıklaması ışık hızının tüm gözlemcilere göre c’ = c olması için mesafe ve zaman ölçümlerinin gözlemcinin hızına bağlı olduğunu gösteriyor.
Peki Newton’un hareket yasaları yanlış mı? Hayır, sadece ışık hızına yakın hızlarda geçerli değiller. Onun için de ışık hızı anlaşılana kadar bilim insanları bu eksikliğin farkında değillerdi. Günlük hayatta, teknolojinin bir çok alanında hala da çok iyi bir yaklaşımla Newton’un hareket yasaları geçerli.
1916’da Einstein kendi Özel Görelilik Teorisini de bu kez kütle çekimini de kapsayacak biçimde Genel Görelilik Teorisi ile genelleştirdi. Newton mekaniğini yüksek hızlarda ve kütle çekimini de tutarlı biçimde hesaba katarak tamamlayan daha kapsamlı olan Özel ve Genel Görelilik Teorileri günlük algımızın dışındaki yüksek hızlarda sezgilerimize çok ters birçok öngörüde bulunuyor. Zaman yavaşlaması, mesafe kısalması, yörünge sapmaları, kara delikler ve kütleçekimi dalgaları gibi akıllara durgunluk veren bu öngörüler de birer birer deney ve gözlemlerle doğrulanıyor, yeni buluşlara ve yeni teknolojilere yol açıyor. Örneğin, cep telefonlarımızla konum bulma seçeneği Özel ve Genel Görelilik Teorileri sayesinde geliştirilen teknolojilerden biri.
Ali Alpar
Bilim Akademisi üyesi (Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi)
Yazı serisinin diğer yazıları:
Bilim Nedir?
Bilim Din ile çelişir mi?