Bilim gözleyebildiğimiz, içinde yaşadığımız bu “dünya” üzerine sadece gözleme ve deneylere ve mantığa dayanarak bilgi edinmektir. “Dünya” ile bütün evreni, yeryüzünü, canlı ve cansız varlıkları, insanı ve toplumu kastediyoruz. Bilim yoluyla bütün insanlık için ortak bilgi edinebiliriz çünkü aynı şartlar altında aynı gözlemlerden herkes tarafından hep aynı bilgiler elde edilir.
Bilimde tahminler her zaman yanlışlanmaya açıktır. Şimdiye kadar hep “doğru” çıkan bilgi yeni bir alanda da geçerli midir diye sorduğumuzda bunun cevabını ancak deney veya gözlemle elde edebiliriz. Tahminimiz yanlış da çıkabilir. O zaman önceki tecrübelerimiz bu yeni alanda geçerli değilmiş, bunu öğreniriz. Tahminimiz doğru çıkarsa bu önermenin geçerlilik alanı daha da genişlemiş olur.
Bilimde gözlenebilecek konularda gözlem yapmadan bilgi sahibi olamayacağımızı kabul ederiz. Bakmadan bilmek yoktur.
Bilim aslında bilgimizi kendi tecrübemize ve başkalarının tecrübesine dayandıran sağduyu ile örtüşür. Bilimin günlük hayattaki sağduyudan farkı, teleskopla, mikroskopla, parçacık hızlandırıcıları vs birçok deney ve gözlem aracı ile günlük gözlemlerimizin çok ötesinde de bilgi edinebilmesidir. Bilimin sağduyudan farkı aynı zamanda bilgiyi edinirken nesnel bir bakış açısının korunmasını sağlayan bilimsel yöntemi kullanmasıdır.
Böylece bilim geliştikçe, evrenin günlük hayatın ufkuyla sınırlı, sezgilere aykırı özelliklerini öğreniriz. Bilimin getirdiği yeni gözlem ve tecrübelerle mesela, Dünya’nın düz olduğu gibi bazı eski inançlardan vazgeçilir.
Ali Alpar
Bilim Akademisi üyesi, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi
Jüpiter’in Galileo’nun keşfettiği en büyük dört uydusunun günümüz teleskoplarıyla alınmış fotoğrafları (NASA).