Evrim “içeriden” mi “dışarıdan” mı?
Evren’in nasıl oluştuğu, kabaca 1920’lerden bu yana gökbilimcilerin çabaları ve fizikteki çok önemli gelişmelerin yakın desteğiyle inanılmaz bir düzeyde öğrenilmiş görünüyor. Evrenin, burada sözü edilecek biyolojik evrimle ilişkisi kendi evrimiyle ilgili değil.Bu yazıdaki amaç biyolojik evrimin oluşumundaki en önemli etkeni vurgulamak.
En sıkı uzmanlar bile kullandıkları ifadeler ile, evrimin oluşundaki ilk basamak olan rastgele mutasyonları doğuran etkenlerin, özü uzatmamak için olsa gerek–“içeriden” yönlendiğini sandırabiliyor. Evrim hakkında ciddi bilgi sahibi olanlar bu söylenenleri gerektiği gibi anlasalar da bunlar bazı uzman olmayan kişilerce mutasyonları organizmaların kendileri –hatta bilinçli olarak– yapıyormuş gibi algılanıyor. Kısa bir süre önce bundan yakındığım konunun değerli bir uzmanı, bu yanlış anlamanın eğitimle giderilmesi gerektiğinde ısrarlı olmuştu. İyi ama bunda okullardaki fen derslerinde evrime üstünkörü yer verilmesinin (hatta hiç verilmemesinin) rolü çok büyük. Dolayısıyla uzmanların, özellikle uzman olmayan kişilerle konuştuklarında bu hususa özellikle parmak basıp iyice açıklamaları şarttır. “Sarkaç”ın bu salınımına eklediğim bu uyarı amacıma umarım hizmet eder.
Evren’in biyolojik evrimdeki rolü
Askerde bize verilen elektrik dersine başlarken söylendiği gibi “ne idüğü belirsiz, ettiğinden belli” olan elektrik kuvvetinin matematiksel biçimini keşfeden[1] Charles Augustine Coulomb, 1785’te bu amaçla yaptığı deneyler sırasına çözemediği bir şey gözlemişti. Hazırlayıp yalıtkan ayaklara oturttuğu yüklü kürecikler zamanla yüklerini yitiriyorlardı. Elektrikteki bu olgunun açıklanmasının ip uçları 20. yy’ın başlarında yakalanmaya başladı. 1910’da Theodor Wulf , Eiffel Kulesi’nin dibinde gözlediği atmosfer ışınımın, tepesindekinden zayıf olduğunu gördü. Ertesi yıl aynı gözlemi balonla 5000 m yüksekte yineleyen Victor Hess uzaydan daha yeğin ışınımlar geldiğini gördü. Bunları 1925’te Robert Millikan kozmik ışınlar olarak adlandırdı. Uzaydan gelen bu yüklü ve “görünmez” ışınlar hava molekülleriyle çarpışıp onları iyonlaştırarak havayı iletkenleştiriyordu. Coulomb’un deneyinde yükleri kaçıran bu olguydu.
Evrimin temelini oluşturan mutasyonlar[2] önemli bir sebebi de işte bu kozmik ışınların, genleri oluşturan DNA molekülleriyle etkileşmeleri. Bu kozmik ışınlar ise evrenin oluşumu ve gelişimi sırasında ortaya çıkan atomaltı parçacıkların bu süreçte edindikleri yüksek enerjilerle uzaya yayılmalarıyla oluşuyor. Tabi, X ışınları, radyoaktiflik ve organizmaların içinde olabilecek kimyasal tepkimeler[3] gibi daha “yerel” etkiler de mutasyonları tetikliyorlar ama “biyolojik evrim”e götüren ve tümü dışarıdan gelen etmenlerin arasında işte bu, “Evren’in evrimi” sırasında oluşan kozmik ışınlar önemli yer tutuyor.
Uzmanların bu “dışarıdan” oluşu ve evrimde organizmanın hep edilgen olduğunu vurgulamaya özen göstermelerini umuyorum.
Ömür Akyüz
Boğaziçi Üniversitesi
[1] Aslında Cavendish başka bir yöntemle epeyce önce keşfetmiş ama yayımlamamıştı.
[2] Biyolojik evrimdeki temel olgu, organizmalardaki mutasyonlar, yani bunların DNA vb. bileşenlerinde oluşan kalıcı değişmelerdir.
[3] 1970’lerde yazılmış bir çekirdek fiziği kitabında yazar bu olgulara değinirken “erkekler etek giyseler mutasyonlar azalabilir” diyor; çünkü kimyasal tepkimeler sıcaklıkla kolaylaşır.
Ana Görsel: Hubble Uzay Teleskobu’nun çekmiş olduğu yakınlarda bir galaksi olan Küçük Macellan Bulutsusu’nda oluşmuş bir süpernova patlaması fotoğrafı. Kozmik ışınların bunun benzeri patlamalar çevresinde oluşan şok dalgaları sayesinde hızlandığı düşünülüyor.
NASA, ESA, the Hubble Heritage Team (STScI/AURA) and J. Green (University of Colorado, Boulder)