Ay’daki Ayak izleri – Bir Düşünce Zinciri

Apollo 11 sırasında çekilmiş bir fotoğraftan alındı. Ayak izleri büyük olasılıkla Buzz Aldrin ve Neil Armstrong’a ait. (NASA /Apollo 11)

İnsan Ay’a ilk kez 20 Temmuz 1969’da ayak bastı. Ay’a ayak basan ilk insan Apollo 11 ekibinin kaptanı  Neil Armstrong’du. Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Apollo 11 görevinin bir parçası olarak Ay’da 3 saat kadar dolaştılar. Bundan sonraki üç buçuk sene 10 astronot daha Armstong ve Aldrin gibi, daha kapsamlı ve uzun görevlerde, Ay’da yürüme şansı yakaladı.   Aralık 1972’de gerçekleşen Apollo 17, insanlı son Ay görevi;  Eugene Cernan ise Ay’a son ayak basan astronot oldu.  Bu heyecanlı dönem de bu şekilde son buldu.

Apollo astronotlarının Ay’da bıraktığı ayak izleri belki de milyonlarca yıl silinmeyecek.  Mecazi anlamda değil Ay’daki ayak izleri gerçekten de silinmeyecek.

Peki neden?

Çünkü Ay’da bizim bildiğimiz anlamda atmosfer yok.  Yani Ay’da iklim yok. Rüzgar yok, yağmur yok.

Aktif yanardağlar olsaydı püsküren lavlar Ay’ın yüzeyini süpürebilirdi.  Ama Ay’da yanardağlar da yok.
Güneş’ten kurtulup uzaya yayılan yüksek enerjili parçacıklar var, buna Güneş rüzgarı diyoruz. Güneş rüzgarları Ay’ın yüzeyine ulaşıyor ama parçacık yoğunluğu o kadar az ki,  ayak izlerini silmek için iyi bir aday değil.

Bu ayak izlerinin sonunu getirebilecek en olası şey bir göktaşına kurban gitmeleri. Ay’ın göktaşlarını yakıp yok eden bir yoğun bir atmosferi olmadığından Ay yüzeyine ulaşan göktaşı sayısı çok daha fazla.

Kaynak: NASA Ay’ın karanlık yüzü Apollo 13 uzay aracından çekilen fotoğraf (11-17 April 1970).  Ay’ın fotoğraftaki eciş bücüş yüzeyi göktaşlarının etkisini anlatıyor.

Peki neden Ay’ın bir atmosferi yok?

Atmosfer – Motorito/Flickr

Ay’ın bizim bildiğimiz anlamda bir atmosferi yok.  Ay’ı çevreleyen hava,  Dünya’da vakum diyebileceğimiz ortamlar kadar az parçacık içeriyor. Bunun sebebi Ay’ın yerçekiminin etrafındaki atmosferi tutacak kadar güçlü olmaması.

Atmosferi oluşturan moleküller hareket ediyor. Ortam ne kadar sıcaksa o onlar da o kadar hızlı hareket ediyorlar.  Sıcaklık zaten moleküllerin hareket enerjisini anlatan bir ölçüden başka birşey değil.

Molekülleri uzaya fırlattığımız roketler gibi düşünelim. Eğer ortam yeteri kadar sıcaksa yani ortamdaki molekülün hızı yeteri kadar büyükse, gökcisminin yerçekimini yenip  uzaya kaçabiliyor.  Yeteri kadar büyük olan hıza kaçış hızı diyoruz. Kaçış hızı gökcisminin kütlesi arttıkça artıyor yani kütle büyüdükçe o cisimden kaçmak da zorlaşıyor.

Ancak yeterince büyük kütleli bir gökcisminin atmosferi olabiliyor.  Yeterince büyük derken, cismin yüzey sıcaklığında hareket eden molekülleri tutabilecek kadar büyük demek istiyoruz.

Örneğin Satürn’ün uydusu Titan ve Merkür aşağı yukarı aynı kütleye sahip ama Titan’ın son derece yoğun bir atmosferi varken, Merkür’ün neredeyse hiç atmosferi yok. Merkür Güneş’e çok yakın ve çok sıcak, Merkür’ün atmosferini oluşturmaya aday moleküller çok hızlı hareket ediyor. Titan ise çok daha soğuk ve buradaki atmosferi tutmak çok daha kolay. Mars’ta da benzer bir durum var. Mars’ın atmosferi Merkür kadar olmasa da ince bir atmosfer, hem sıcaklıklar fazla hem de kütle yeterince büyük değil…

 

Defne Üçer Şaylan

 

Ana görsel: Görselin orijinalinde Apollo 11 ekibinden Buzz Aldrin, Güneş Rüzgarı Toplayıcısını yerleştirirken görüntülenmiş. Neil Armstong fotoğrafı çekiyor. Fotoğrafın kırpılmış kısmında Neil’in kamerasının kablosunun yerde sürünmesinin izleri ve sağında da kendi ayak izleri görülüyor.

 

Kaynaklar:

Space.com, How long do footprints last on the Moon, 2012

Penn State, Department of Astronomy and Astrophysics, Lecture on Planetary Atmospheres.