Akademik yarış, yayın baskısı ve şaibeli dergiler: Bir sistem sorgulaması

Marek Ropella /Pixabay

Akademide bilginin izini süren araştırmacı kimliği ile yalnızca yayın üretmeye odaklanan performansçı kimlik arasındaki sınırlar giderek bulanıklaşıyor. Bugün birçok akademisyen için yayın yapmak, bilime katkı sunmaktan çok bir üst akademik unvana ulaşmanın zorunlu adımı haline geliyor. Bu durum, bireysel tercihlerle açıklanamayacak kadar derin ve yaygın. Araştırma süreçlerinin niteliğini değil, yalnızca çıktının yayımlandığı yeri esas alan mevcut değerlendirme sistemleri de bu dönüşümün temel tetikleyicisi.

Yürütücüsü olduğum TÜBİTAK 1001 destekli projede, şaibeli yayıncılık uygulamalarının bu yapısal dönüşüm içindeki yerini inceliyoruz. Çalışmada dört boyutlu bir analiz yürütüyoruz: İlk olarak, şaibeli olarak tanımlanan dergilerin yapısal çeşitliliğini ortaya koymak üzere nicel bir analiz gerçekleştiriyoruz. İkinci olarak, akademisyenlerin yayın pratiklerini anlamak amacıyla CV analiziyle desteklenen bir yayın örüntüsü haritalaması yapıyoruz. Üçüncü aşamada, bu örüntülerin arkasındaki motivasyonları ortaya koymak için nitel görüşmeler yürütüyoruz. Son olarak, akademik yükselme ve teşvik sistemlerine ilişkin politika belgelerini inceleyerek araştırmacıları sürekli daha fazla üretmeye yönlendiren unsurların yıllar içindeki dönüşümünü analiz ediyoruz.

Bu yazıda da hem araştırma değerlendirme sistemlerinin yol açtığı yapısal sorunlara hem de bilimsel bilginin üretiminde ve dolaşımında süregelen merkez–çevre adaletsizliklerine dikkat çekmek istiyoruz. Proje başlığımız da bu çok katmanlı yapıyı yansıtıyor: “Jeopolitik dinamikleri dikkate alan sorumlu araştırma değerlendirme politikalarıyla şaibeli yayıncılık uygulamalarının engellenmesi.”

Araştırmayı değil, çıktıyı değerlendiren sistem

İlk bulgumuz net: Mevcut araştırma değerlendirme sistemlerinin neredeyse tamamı, araştırmanın sürecine veya sonucuna değil, yalnızca çıktısına odaklanıyor. Yayın sayısı, atıf sayısı, etki faktörü… Bir akademisyenin yükselip yükselemeyeceğini belirleyen ölçütler bunlar. Hal böyle olunca, değerlendirme politikaları da bu metriklerdeki artışı sağlayacak biçimde kurgulanıyor. Bu noktada süreçlerin kalitesi, araştırmaların tekrarlanabilirliği ya da yapılan çalışmanın toplumsal ve bilimsel katkısı çoğu zaman görünmez kalıyor. Sonuçta akademik üretim “yayınla, puanla ve yüksel” döngüsüne hapsoluyor.[1]Faruk Aydın tarafından proje kapsamında hazırlanmakta olan “Yükseköğretim sisteminde yapılan köklü araştırma politikası değişikliklerinin etkileri” başlıklı doktora tezi politika değişikliklerinin etkisini fon sistemleri, doçentlik sistemi ve akademik teşvik ödeneği yönetmeliği bağlamında inceliyor. Tezin fon sistemlerini inceleyen ilk çıktısı preprint arşivinden erişilebilir durumda: “How policy reforms in national funding schemes shaped scientific productivity: A longitudinal study”, https://osf.io/preprints/osf/q9uh4_v1

Şaibeli yayıncılık uygulamaları, mevcut sistemin dışsal bir sorunu değil, doğrudan bir sonucu. Zira araştırmacıların önüne yayın sayısı, atıf oranı ve etki faktörü gibi sayısal hedefler konulduğunda, bu hedeflere en hızlı ve en az dirençle ulaşmanın yolları da devreye giriyor. Gri alanda yer alan, tanımlanması güç ama sistemin içinde meşruiyet kazanmış yayıncılık pratikleri bu noktada cazip hale geliyor. Bu durum, şaibeli dergilerin değil, onları mümkün kılan yapının sorgulanmasını gerektiriyor.

Gri alan denildiğinde çoğu zaman yalnızca ‘yağmacı’ dergiler akla geliyor.[2]“Yağmacı dergiler” (predatory journals) terimi, genellikle açık erişim modelini kötüye kullanan ve etik dışı uygulamalarla ilişkilendirilen dergileri tanımlamak için kullanılsa da, bu ifade akademik yayıncılığın karmaşık ve bağlama duyarlı doğasını yansıtmakta yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle bu yazıda şaibeli yayıncılık terimi tercih edilmiştir. “Şaibeli” ifadesi, yayıncının kötü niyetinden çok, editoryal süreçlerin şeffaf olmaması, değerlendirme mekanizmalarının belirsizliği ve yapısal sorunların varlığına işaret eder. Ayrıca “yağmacı” etiketi, çoğu zaman Batı-merkezli bir epistemolojik üstünlük varsayımı taşır ve bilgi üretiminin coğrafi eşitsizliklerini derinleştirme riski taşır. Bu tercihin arkasındaki gerekçeler için bkz: Taşkın, Z., Krawczyk, F., & Kulczycki, E. (2023). Are papers published in predatory journals worthless? A geopolitical dimension revealed by content-based analysis of citations. Quantitative Science Studies, 4(1), 44-67. https://doi.org/10.1162/qss_a_00242

Oysa hakem değerlendirmesinden geçmemiş kitap ve kitap bölümü yayınlarındaki niceliksel enflasyon,[3]Taşkın, Z. ve Doğan, G. (2021). Akademik performans değerlendirmelerinde kitapların yeri. Sarkaç. Erişim adresi: https://sarkac.org/2021/03/akademik-performans-degerlendirmelerinde-kitaplarin-yeri/ öğrencilerin çalışmalarına gerekçesiz/katkısız ortak yazarlıklar, onursal ya da hediye yazarlıklar, aynı verinin küçük parçalarla çok sayıda yayına dönüştürülmesi (dilimleme) gibi başka gri uygulamalar da bu sistemin yan ürünleri. Akademik çıktıların metriklerle ölçüldüğü bir yapıda bu tür pratikler performans göstergelerini hızla yükseltmenin “alternatif ama kabul gören” yolları haline geliyor. Bu da yalnızca şaibeli dergilerin değil, genel olarak şaibeli üretim pratiklerinin yaygınlaşmasına yol açıyor.

Yayın motivasyonlarının dönüşümü

Proje kapsamında elde ettiğimiz veriler çarpıcı bir tabloyu ortaya koyuyor: Akademik yayınların önemli bir kısmı, merak ya da bilime katkı motivasyonuyla değil, bir üst kadroya geçiş, doçentlik başvurusu veya teşvik puanı amacıyla yapılıyor. Yayınlar bilginin ilerlemesinden çok, kariyer basamaklarının aracı haline geliyor.

İlk bulgularımız, doçentlik başvurusundan altı ay önce şaibeli dergilerde yapılan yayınlardaki artışı gösteren önceki bulgularımızla da örtüşüyor.[4]Öztürk, O. ve Taşkın, Z. (2024). How metric-based performance evaluation systems fuel the growth of questionable publications?. Scientometrics, 129, 2729-2748. https://doi.org/10.1007/s11192-024-04991-8 Araştırmacılar bu baskılarla baş edebilmek için sistemin kendisine değil, sunduğu puan matrisine odaklanan bir “alternatif gerçeklik” içinde hareket etmeye başlıyor. Projemizin araştırmacısı Şefika Mertkan’ın kavramsallaştırmasıyla bu durum, akademik normlar ve çevreler aracılığıyla araştırmacıların bir “gölge akademi” (shadow academia) içine çekilmesine yol açıyor.[5]Mertkan, S., Onurkan Aliusta, G. ve Bayrakli, H. (2022). Pressured to publish: stories of inexperienced researchers. Journal of Organizational Change Management, 35(3), 603-615. https://doi.org/10.1108/JOCM-08-2021-0239 Bu yapı, yüksek etki faktörlü dergilerden sıklıkla reddedilmenin yarattığı kırılganlıkla başa çıkmak isteyen bazı araştırmacıların, kendilerini etkili ve üretken hissetmelerine imkân tanıyan alternatif yayın kanallarına yönelmesiyle besleniyor.

Gölge akademi, gerçek akademik değerlere değil, performans göstergelerine göre biçimlenen bir sistem. Bu sistemde akademisyen neyin bilimsel olarak değerli olduğuna değil, neyin puan getirdiğine göre hareket ediyor. Böylece akademi, kendi gölgesine benzeyen ama ondan oldukça farklı kurallarla işleyen bir yapıya dönüşüyor.

Bu dönüşümün bilimsel bilgi üretimi açısından ne anlama gelebileceğini, yıllar önce Derek de Solla Price çarpıcı bir metaforla ifade etmişti: Bilimsel yayın üretimi bu hızla artmaya devam ederse, kaynaklar tükenir ve “bilimsel kıyamet” kaçınılmaz hale gelir.[6]Price, D. J. (1963). Little science, big science. NewYork: Columbia University Press. Bugün akademide içerikten bağımsız yayın baskısı, niceliğe odaklanan değerlendirme sistemleri ve niteliksel derinlikten uzak kriterler bu öngörüyü sadece bir metafor olmaktan çıkarıyor. Bilimsel kıyamet, artık sistemin yapısal sonuçlarını tanımlayan somut bir uyarıya dönüşüyor.

Akademik yayıncılığın jeopolitiği

Şaibeli yayıncılık çoğu zaman bireysel etik sorunlar çerçevesinde ele alınıyor. Oysa bu konu, bilimsel bilgi üretiminin küresel ölçekte nasıl örgütlendiğine dair daha yapısal bir soruna işaret ediyor: Bilgi üretiminde “merkez” (center) kabul edilen ülkelerle “çeper” (periphery) olarak görülenler arasındaki eşitsizlikler. Akademik yayıncılığın egemen dili, yayın mecraları ve değerlendirme ölçütleri büyük ölçüde Batı’da tanımlanıyor; bu da bilginin dolaşımını ve meşruiyetini belirleyen normların tek yönlü hale gelmesine neden oluyor.

Projenin öncül çalışmalarından biri için yürüttüğümüz içerik analizinde, şaibeli olarak tanımlanan dergilerde yayımlanan ve çoğunlukla Hindistan, Pakistan, İran gibi ülkelerden veri içeren makalelerin, Web of Science gibi merkez indekslerde yer alan dergilerden sıkça atıf aldığını gördük.[7]Taşkın, Z., Krawczyk, F., ve Kulczycki, E. (2023). Are papers published in predatory journals worthless? A geopolitical dimension revealed by content-based analysis of citations. Quantitative Science Studies (QSS), 4(1), 44-67. https://doi.org/10.1162/qss_a_00242 Bu da şu gerçeği ortaya koyuyor: Çevre ülkelerde üretilen bilgi, zaman zaman yalnızca bu tür dergiler aracılığıyla dolaşıma girebiliyor. Kaliteli veri ya da özgün araştırmalar içeriyor olsa da, bu çalışmalar merkez dergilerin yapısal veya dilsel bariyerleri nedeniyle ana akımda yer bulamıyor.

Bu durum yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda epistemolojik bir adaletsizliğe de işaret ediyor. Bilgi üretiminin nasıl, nerede ve kimler tarafından yapıldığını belirleyen sistem, bazı araştırmacıları baştan marjinalleştiriyor.[8]Krawczyk, F., ve Kulczycki, E. (2021). On the geopolitics of academic publishing: the mislocated centers of scholarly communication. Tapuya: Latin American Science, Technology and Society, 4(1). https://doi.org/10.1080/25729861.2021.1984641 Bu nedenle “yağmacı/yırtıcı ”[9]İng. predatory gibi genelleyici etiketler yerine şu soruyu sormak daha anlamlı: Neden bazı ülkelerde şaibeli dergiler, bir seçenekten çok, bazen tek seçenek haline geliyor?

Bu tablo aynı zamanda Miranda Fricker’ın tanımladığı anlamda bir epistemik adaletsizlik biçimini de yansıtıyor. Fricker’a göre,[10]Fricker, M. (2007). Epistemic Injustice: Power and the Ethics of Knowing. Clarendon. bireylerin bilgi üreticisi olarak ciddiye alınmaması ya da tanıklıklarının sistematik biçimde değersizleştirilmesi, yalnızca bireysel değil yapısal bir haksızlık. Akademik yayıncılıkta da benzer bir durum söz konusu: Belirli ülkelerden, kurumlardan ya da dillere sahip araştırmacıların sesi, sistemin yapısı gereği daha az duyuluyor ya da daha az “inandırıcı” bulunuyor. Bu da yalnızca yayınların değil, onları üreten öznenin de değersizleştirilmesine yol açıyor.

Şaibeli nedir?

“Şaibeli”, “yağmacı” ya da “yırtıcı” dergi tanımları, bilimsel yayıncılıktaki etik dışı pratikleri sınıflandırmak için sıkça kullanılsa da, bu kavramlar akademik yayıncılığın karmaşık doğasını açıklamakta yetersiz kalıyor. Şaibeli yayıncılık yalnızca bireysel etik ihlallerin değil, sistemsel baskıların, yapısal eşitsizliklerin ve coğrafi-politik asimetrilerin de bir sonucu.

Proje kapsamında Predatory Journals’ta[11]Yağmacı dergi listelerinin kullanımı genellikle tartışmalıdır. Örneğin, Beall’in listesi uzun süredir güncellenmemektedir ve çeper ülkelerde yayımlanan dergilere karşı önyargılı olduğu yönünde çok sayıda eleştiri mevcuttur. Diğer yandan, Cabell’s listesi yalnızca abonelikle erişilebilen kapalı bir sistem içinde çalışmaktadır. Bu çalışmada erişilebilen en geniş kapsama sahip liste olduğu için Predatory Journals listesi tercih edilmiştir (https://predatoryjournals.org/); zira bu listede Avrupa’da yayımlanan bazı açık erişim mega dergiler de yer almaktadır. Ancak listenin en büyük sorunu, anonim biçimde hazırlanmış olmasıdır. Bu durum eleştirilebilir olsa da, kısmen anlaşılabilir bir gerekçeye dayanır: “Yağmacı” terimi, çeşitli ülkelerde araştırmacılar için hukuki sorunlara yol açabilecek nitelikte kullanılmaktadır. listelenmiş 2.755 dergiyi sistematik olarak analiz ettik.[12]Taşkın, Z., Doğan, G., Kaya, İ. S., Uğurlu, E., Söylemez, Ö., Seferoğlu, C. B., ve Kulczycki, E. (2025). Not all ‘predators’ are the same: exploring the spectrum of questionable journals. 23-27 Haziran 2025 tarihleri arasında Ermenistan’da düzenlenecek ISSI 2025 Konferansında sözlü bildiri olarak sunulacaktır. https://doi.org/10.31235/osf.io/gjfyw_v1 Bulgular, şaibeli yayıncılığın tek tip bir yapı olmadığını açıkça gösteriyor. Öne çıkan bazı bulgular şunlar:

  • Dergilerin %24’ü sayfada listelendikten sonra erişilemez hale gelmiş.
  • %13’ü ISSN kaydına sahip değil.
  • %71’i APC (makale işlem ücreti) alıyor.
  • %23,7’si APC ücretini açıkça beyan etmiyor.
  • %5’i ücret almadığını belirtiyor.

Tüm bu veriler, şaibeli yayıncılığın iyi–kötü ikiliğine indirgenemeyecek kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını gösteriyor. Projemiz bu nedenle sabit kara listelere dayalı yaklaşım yerine, yayıncılık modelleri, şeffaflık düzeyi, erişilebilirlik, editoryal süreçler ve mali politikaları kapsayan çok boyutlu bir değerlendirme çerçevesi öneriyor.

Bu karmaşıklık aynı zamanda bireysel araştırmacıların da yayın yapacakları mecraları daha bilinçli değerlendirmesi gerektiğini gösteriyor. Think. Check. Submit. platformunun da önerdiği gibi: Daha önce hiçbir makalesini okumaya değer bulmadığınız bir dergide yayın yapmayı düşünüyorsanız, o dergiye başvurmadan önce bir kez daha düşünmekte fayda var.[13]Think. Check. Submit. https://thinkchecksubmit.org/journals/journals-turkish/

Genç akademisyenler için bitmeyen yarış

Sistemin yükünü en fazla hisseden grup genç araştırmacılar. Doktora mezuniyeti için yayın şartı, sürekli değişen doçentlik başvuru kriterleri, teşvik sistemlerinin artan talepleri… Bu yapılar genç akademisyenler için sürekli bir yarış ve belirsizlik anlamına geliyor

Ancak sistemin üst kademelerinde yer alanlar için bu kriterler aynı şekilde işlemiyor. Nitekim analizlerimiz, birçok jüri üyesi ya da panelistin mevcut kriterlere uygun bir yayın performansına sahip olmadığını ortaya koyuyor.[14]Şener, H.S., Kaya, İ.S., Köksal, M.S. ve Taşkın, Z. (2025). Closing the door behind: Metric-based research evaluation systems and gatekeeping towards young researchers. Scientometrics, 130, 2291-2310. https://doi.org/10.1007/s11192-025-05282-6  Bu, bireyleri değil, sistemin nasıl işle(til)diğini göstermesi açısından önemli. Kısacası: Kapıdan geçen, kapıyı arkasından kapatıyor ya da merdiveni çıkıp ardından merdiveni kaldırıyor. Oysa bu noktada asıl ihtiyaç duyulan şey, sistemin merkezindeki aktörlerin kendi deneyimlerini eleştirel bir gözle değerlendirerek, daha adil ve sürdürülebilir bir yapının kurulmasına öncülük etmeleri.

Bu durum, akademik sistemin gücünü besin zincirinin en zayıf halkasına yönlendirdiğini gösteriyor. Performans rejimi, en çok güvencesiz çalışanlara, doktora öğrencilerine ve kariyerinin başındaki araştırmacılara uygulanabilir hale geliyor. Sistemin merkezinde yer almış olanlar ise çoğu zaman bu rejimin dışında kalabiliyor.

“Daha adil, süreç odaklı ve bağlama duyarlı araştırma değerlendirme politikaları”

Şaibeli yayıncılık uygulamaları yalnızca kötü niyetli yayıncıların değil, tüm araştırma değerlendirme sisteminin sorgulanması gereken yönlerini ortaya koyuyor. Çözüm ise yalnızca bireysel yayın tercihinde değil; değerlendirme sistemlerinin köklü biçimde yeniden yapılandırılmasında yatıyor.

Bu noktada Avrupa Araştırma Alanı’nın (ERA) desteklediği COARA – Research Assessment Reform Anlaşması, adil ve kapsayıcı değerlendirme sistemleri için kritik bir dönüm noktası sunuyor.[15]CoARA. (2022). Agreement on reforming research assessment. https://coara.eu/app/uploads/2022/09/2022_07_19_rra_agreement_final.pdf COARA’nın ilkeleri arasında, yayın sayısı ve dergi etki faktörüne dayalı tek boyutlu metriklerden uzaklaşmak; çeşitliliği tanımak, bağlamı gözetmek ve niteliksel uzman görüşlerine yer vermek yer alıyor.

Bu dönüşüm çabalarına Türkiye’den katılan önemli kurumlardan biri de Bilim Akademisi. COARA’nın imzacılarından olan Akademi, bu reformu dışsal bir zorunluluk değil, içsel bir etik sorumluluk olarak görüyor. Ersin Yurtsever’in de vurguladığı gibi, Türkiye akademisinin önündeki en önemli sorumluluklardan biri değerlendirme sistemlerinde kaliteye odaklanmak.[16]Yurtsever, E. (2024). Araştırma değerlendirmede niteliğe odaklanmak: Bilim Akademisi deneyimi. Sarkaç. https://sarkac.org/2024/12/arastirma-degerlendirmede-nitelige-odaklanmak-bilim-akademisi-deneyimi/

Sonuç olarak, şaibeli yayıncılık yalnızca etik uyarılarla değil, sistemsel reform önerileriyle ele alınmalı. Bu yazıda ve proje kapsamında sunduğumuz bulgular ve öneriler, akademiyi sayıya indirgemeyen; süreci, bağlamı ve katkıyı merkeze alan bir değerlendirme kültürünün mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak bunun için önce şaibeli yayıncılık pratiklerinin sebep değil, mevcut sistemin bir sonucu olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Peki nasıl bir sistem mümkün?

Hayal ettiğimiz sistem, yalnızca çıktılara değil sürece de değer veren, bağlama duyarlı ve nitelik odaklı bir değerlendirme kültürü üzerine kurulu. Bu sistemde:

  • Yayın sayısı tek başına yeterli bir ölçüt sayılmaz; araştırmanın amacı, yöntemi ve bilimsel/toplumsal katkısı da dikkate alınır.
  • Değerlendirmeler yalnızca nicel metriklere değil, alan uzmanlarının niteliksel değerlendirmelerine de dayanır.
  • Nitel değerlendirmeler, önyargı ve şaibeyi engelleyecek biçimde şeffaf ve denetlenebilir şekilde yürütülür; değerlendiricilere ilişkin süreçler de düzenli olarak güncellenir.
  • Genç araştırmacılar için açık, öngörülebilir ve adil bir ilerleme yolu sağlanır.
  • Bilimsel katkıların çok biçimliliği (veri setleri, yazılım araçları, politika etkisi gibi) tanınır ve teşvik edilir.
  • Tüm disiplinlere aynı ya da benzer ölçütlerin uygulanması, bazı alanlarda şaibeli yayıncılık uygulamalarını teşvik edici bir etki yaratabilir; bu nedenle değerlendirme sistemlerinin alan özgülüğü esas alınarak şekillendirilmesi kritik önemdedir.

Bu tür bir sistem, yalnızca şaibeli yayıncılık pratiklerinin değil, aynı zamanda bu pratikleri mümkün kılan yapısal eşitsizliklerin de önüne geçmek için güçlü bir zemin sunabilir.

Zehra Taşkın
Hacettepe Üniversitesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü (BAGEP 2024)

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Faruk Aydın tarafından proje kapsamında hazırlanmakta olan “Yükseköğretim sisteminde yapılan köklü araştırma politikası değişikliklerinin etkileri” başlıklı doktora tezi politika değişikliklerinin etkisini fon sistemleri, doçentlik sistemi ve akademik teşvik ödeneği yönetmeliği bağlamında inceliyor. Tezin fon sistemlerini inceleyen ilk çıktısı preprint arşivinden erişilebilir durumda: “How policy reforms in national funding schemes shaped scientific productivity: A longitudinal study”, https://osf.io/preprints/osf/q9uh4_v1
2 “Yağmacı dergiler” (predatory journals) terimi, genellikle açık erişim modelini kötüye kullanan ve etik dışı uygulamalarla ilişkilendirilen dergileri tanımlamak için kullanılsa da, bu ifade akademik yayıncılığın karmaşık ve bağlama duyarlı doğasını yansıtmakta yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle bu yazıda şaibeli yayıncılık terimi tercih edilmiştir. “Şaibeli” ifadesi, yayıncının kötü niyetinden çok, editoryal süreçlerin şeffaf olmaması, değerlendirme mekanizmalarının belirsizliği ve yapısal sorunların varlığına işaret eder. Ayrıca “yağmacı” etiketi, çoğu zaman Batı-merkezli bir epistemolojik üstünlük varsayımı taşır ve bilgi üretiminin coğrafi eşitsizliklerini derinleştirme riski taşır. Bu tercihin arkasındaki gerekçeler için bkz: Taşkın, Z., Krawczyk, F., & Kulczycki, E. (2023). Are papers published in predatory journals worthless? A geopolitical dimension revealed by content-based analysis of citations. Quantitative Science Studies, 4(1), 44-67. https://doi.org/10.1162/qss_a_00242
3 Taşkın, Z. ve Doğan, G. (2021). Akademik performans değerlendirmelerinde kitapların yeri. Sarkaç. Erişim adresi: https://sarkac.org/2021/03/akademik-performans-degerlendirmelerinde-kitaplarin-yeri/
4 Öztürk, O. ve Taşkın, Z. (2024). How metric-based performance evaluation systems fuel the growth of questionable publications?. Scientometrics, 129, 2729-2748. https://doi.org/10.1007/s11192-024-04991-8
5 Mertkan, S., Onurkan Aliusta, G. ve Bayrakli, H. (2022). Pressured to publish: stories of inexperienced researchers. Journal of Organizational Change Management, 35(3), 603-615. https://doi.org/10.1108/JOCM-08-2021-0239
6 Price, D. J. (1963). Little science, big science. NewYork: Columbia University Press.
7 Taşkın, Z., Krawczyk, F., ve Kulczycki, E. (2023). Are papers published in predatory journals worthless? A geopolitical dimension revealed by content-based analysis of citations. Quantitative Science Studies (QSS), 4(1), 44-67. https://doi.org/10.1162/qss_a_00242
8 Krawczyk, F., ve Kulczycki, E. (2021). On the geopolitics of academic publishing: the mislocated centers of scholarly communication. Tapuya: Latin American Science, Technology and Society, 4(1). https://doi.org/10.1080/25729861.2021.1984641
9 İng. predatory
10 Fricker, M. (2007). Epistemic Injustice: Power and the Ethics of Knowing. Clarendon.
11 Yağmacı dergi listelerinin kullanımı genellikle tartışmalıdır. Örneğin, Beall’in listesi uzun süredir güncellenmemektedir ve çeper ülkelerde yayımlanan dergilere karşı önyargılı olduğu yönünde çok sayıda eleştiri mevcuttur. Diğer yandan, Cabell’s listesi yalnızca abonelikle erişilebilen kapalı bir sistem içinde çalışmaktadır. Bu çalışmada erişilebilen en geniş kapsama sahip liste olduğu için Predatory Journals listesi tercih edilmiştir (https://predatoryjournals.org/); zira bu listede Avrupa’da yayımlanan bazı açık erişim mega dergiler de yer almaktadır. Ancak listenin en büyük sorunu, anonim biçimde hazırlanmış olmasıdır. Bu durum eleştirilebilir olsa da, kısmen anlaşılabilir bir gerekçeye dayanır: “Yağmacı” terimi, çeşitli ülkelerde araştırmacılar için hukuki sorunlara yol açabilecek nitelikte kullanılmaktadır.
12 Taşkın, Z., Doğan, G., Kaya, İ. S., Uğurlu, E., Söylemez, Ö., Seferoğlu, C. B., ve Kulczycki, E. (2025). Not all ‘predators’ are the same: exploring the spectrum of questionable journals. 23-27 Haziran 2025 tarihleri arasında Ermenistan’da düzenlenecek ISSI 2025 Konferansında sözlü bildiri olarak sunulacaktır. https://doi.org/10.31235/osf.io/gjfyw_v1
13 Think. Check. Submit. https://thinkchecksubmit.org/journals/journals-turkish/
14 Şener, H.S., Kaya, İ.S., Köksal, M.S. ve Taşkın, Z. (2025). Closing the door behind: Metric-based research evaluation systems and gatekeeping towards young researchers. Scientometrics, 130, 2291-2310. https://doi.org/10.1007/s11192-025-05282-6
15 CoARA. (2022). Agreement on reforming research assessment. https://coara.eu/app/uploads/2022/09/2022_07_19_rra_agreement_final.pdf
16 Yurtsever, E. (2024). Araştırma değerlendirmede niteliğe odaklanmak: Bilim Akademisi deneyimi. Sarkaç. https://sarkac.org/2024/12/arastirma-degerlendirmede-nitelige-odaklanmak-bilim-akademisi-deneyimi/
Önceki İçerikMeraklısına Bilim: Toplumsal olayları nasıl hatırlıyoruz?
Zehra Taşkın

Zehra Taşkın, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümünde öğretim üyesi, aynı zamanda Polonya’daki Adam Mickiewicz Üniversitesi Bilimsel İletişim Araştırma Grubunda araştırmacıdır. Akademik kariyerine, atıf dizinlerinde üniversite adreslerinin standardizasyon sorununa çözüm arayışıyla başlamış, doktora çalışmasında ise tüm atıfların eşit değerde olmadığı varsayımından yola çıkarak içerik tabanlı bir atıf analizi modeli geliştirmiştir. Bu süreçte NASA Astrobiyoloji Enstitüsü, NAWA, Tokyo Teknoloji Enstitüsü ve TÜBİTAK gibi kurumlar tarafından desteklenen projelerde görev almıştır.

Akademik ilgi alanları; araştırma değerlendirmeleri, bibliyometri, bilimsel iletişim, sosyal ağ analizi, araştırma verilerinin yönetimi ve veri görselleştirmesidir. Bu alanlardaki çalışmalarını sayılara değil, bilimsel ve toplumsal katkıya odaklanan bir değerlendirme kültürünün inşası amacıyla yürütmektedir. 2019-2021 yılları arasında Adam Mickiewicz Üniversitesinde birinci doktora sonrası araştırmasını tamamlayan Taşkın, 2022-2024 döneminde TÜBİTAK 2218 desteğiyle ULAKBİM’de Türkçe atıfların sürdürülebilirliğine odaklanan ikinci doktora sonrası araştırmasını yürütmüştür.

Halihazırda, Finlandiya Bilim Dernekleri Federasyonunun bir parçası olarak Avrupa Birliği tarafından desteklenen DIAMAS ve ALMASI projelerinde uzman araştırmacı olarak görev almaktadır. Ayrıca genç araştırmacıların desteklenmesini amaçlayan Bilimsel İletişim Ağı’nın kurucu ortaklarındandır. 2024 yılında Bilim Akademisi tarafından Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödülüne layık görülmüştür.

Taşkın’ın çalışmaları; Scientometrics, Journal of Informetrics, JASIST ve Quantitative Science Studies gibi prestijli dergilerde yayımlanmıştır. 2013–2019 yılları arasında Türk Kütüphaneciliği dergisinde editörlük yapan Taşkın, pek çok akademik dergide hakemlik görevini sürdürmektedir. Bilimsel iletişimin yanı sıra, bilim iletişimini de önemseyerek “Sarkaç” ve “Herkese Bilim Teknoloji” gibi platformlarda popüler yazılar kaleme almakta, ayrıca aktif olarak içerik ürettiği bir blogu bulunmaktadır. https://zehrataskin.com