2022 İktisat Nobeli: Bankalar ve patolojileri

"Mary Poppins" filminden bir sahne (1964)

2022 İktisat Nobel Ödülünü Ben Bernanke, Douglas Diamond ve Philip Dybvig kazandılar. Bu iktisatçıları birleştiren ortak konu mali aracılık, özellikle de bankacılık çalışıyor olmaları.

Banka diye bir kurum neden var? Neden köftecilik krizinden bahsetmiyoruz da bankacılık krizi herkesin aşina olduğu bir korku? Bankacılık krizi neden bankalardan başkalarını, sadece bankada mevduatı olanları değil bankadan borç alanları da ilgilendiriyor? Ödül, Bernanke, Diamond ve Dybvig’e bu sorulara verdikleri cevaplar için verildi.

Bankaların ekonomideki işlevini anlamak kolay değil

Mali aracılık, üzerine düşünmesi kolay bir konu değil. Genel olarak aracılık, bir kolaylaştırıcı olmaktan öte işlev taşıyor mu? Menajerler olmasa futbolcular ile kulüpler birbirlerini bulamayacaklar mı? Bankaların bundan öte bir işlevi var mı? Mali piyasalar ne işe yarıyor? Şirketlerin bankadan kredi almak, hisse senedi satmak, patronun cebinden finanse olmak gibi değişik finansman yöntemlerinden hangisini seçtikleri fark ediyor mu?

Bu son sorunun makroiktisat ve finans yazınının başına bela olmuş çok önemli bir cevabını Modigliani-Miller teoremi veriyor. 1950’lerde başladıkları bir seri makale ile Modigliani ve Miller standart bazı varsayımlar altında bir şirketin değerinin, şirketin nasıl finanse edildiğinden bağımsız olduğunu gösteriyorlar. Modigliani ve Miller’in daha sonra ayrı ayrı Nobel aldıkları[1]Franco Modigliani 1985’te, Merton H. Miller ise 1990’da Nobel Ekonomi Ödülüne layık görüldü. bu fikir finansman sorunu, bankacılık krizi gibi meselelerin standart modellerde sorun olarak görülemeyeceğini gösteriyor. Banka yoksa ve banka kredisi alınamıyorsa şirketler kendilerini hisse senedi satarak ya da tahvil ihraç ederek finanse edebilirler, şirket değeri ve dolayısıyla şirket davranışı için fark etmez. Şirket davranışı için fark etmiyorsa makroiktisadi sonuçları da olmaz. Dolayısıyla mali krizlerin reel ekonomiye, gelire, işsizliğe, enflasyona etkisi olmaması gerekir. (Bankalar eliyle yaratılan para arzı değişiklikleri ayrı bir kanal, burada bahsedilen finansman etkisi.)

Bir yandan iktisatçıların mutat olarak kullandıkları modellerin finans tezahürünü en temiz şekliyle ortaya koyarak bu konunun temelini oluşturduğu için çok önemli olan Modigliani-Miller teoremi (Bernanke’nin derste anlatışıyla, pastanın boyunun nasıl dilimlendiğinden bağımsız olması) diğer yandan gördüğümüz dünyayı anlamayı da çok zor hale getiriyor. Mali sektör krizlerinin reel sektörü etkilememesi mümkün olabilir mi? Böyle bir çerçeve ile Büyük Buhran’ı nasıl anlayabiliriz?

Modigliani ve Miller’ın çalışmalarından sonra uzun zaman şirket bilançolarının reel etkileri, mali sistemin sağlığının makroekonomik önemi gibi konular “…ama Modigliani-Miller…” duvarına çarptılar. Buradaki önemli sorulardan biri bankaların ne iş yaptıkları ve neden önemli olduklarıydı. Modigliani-Miller bankaların önemli olmadıklarını söylüyordu ama yaptıkları iş ne ki önemli olmadığını düşünelim, önemli değillerse de neden bankacılık krizleri tarih boyunca bu kadar yaygın gibi sorular cevapsızdı.

Kendisi de daha sonra Nobel almış olan Fama[2]Eugene F. Fama, 2013 Nobel Ekonomi Ödülü, https://www.nobelprize.org/prizes/economic-sciences/2013/press-release/  önemli bir makalesinde bankalar ne iş yaparlar sorusuna, özetle, defter tutarak insanların hayatlarını kolaylaştırırlar ama çok da özel bir iş yapmazlar cevabını veriyor.  Bu da bankaların neden krize bu kadar yatkın olduklarını ve bankacılık krizlerini neden dert ettiğimizi iyice anlaşılmaz hale getiren bir cevap.

Diamond ve Dybvig, bankaların önemli bir işlevini tanımlayıp krizler için önlem öneriyor

Diamond ve Dybvig’in kendilerine Nobel getiren ortak çalışmaları bankaların ne iş yaptıkları üzerine. (Burada banka dense de anlatılan mekanizma başka bazı mali aracılık türleri için de geçerli.) Makalelerinin[3]Diamond, D.W. ve Dybvig, P.H. (1983) Bank runs, deposit insurance, and liquidity, Journal of Political Economy 91, 401–419. ana fikri insanların tasarruflarına ne zaman ihtiyaç duyacaklarını bilmedikleri için likit kalmak—kaynaklarını her an ulaşılabilir tutmak—istemeleri; ancak yatırımların tamamlanması vakit aldığı için yatırım yapacak müteşebbislerin uzun vadeli borç almak istemeleri uyumsuzluğunu bir aracının çözebilecek olması. Bu aracının avantajı kimin tasarrufuna ihtiyacı olacağını bilmese de herkesin birden ihtiyaç duymayacağını bilmesi ve buna göre bir miktar likit rezerv tutup toplam tasarrufun geri kalanını yatırıma yönlendirebilecek olması. Aracı, tasarruf sahiplerine ihtiyacınız olduğunda gelip bendeki varlığınızı alabilirsiniz deyip yatırımcılara uzun vadeli kredi veriyor. Bu aracı, banka.

Diamond ve Dybvig’e göre bankanın yaptığı temel işlerden biri bu vade dönüşümü, bankanın kısa vadeli yükümlülükler ile uzun vadeli varlıkları fonlaması. Aynı vade dönüşümü, bankanın kendisini likidite sorunu yaşar hale getiriyor. Diamond ve Dybvig bankaların olduğu bu ekonomide iki denge olduğunu gösteriyorlar. Biri, yatırım dönemi bitmeden sadece gerçekten likidite ihtiyacı olanların bankaya gidip mevduatlarını çektikleri iyi denge. Bu durumda herkes memnun, bankanın rezervleri erken gelenleri tatmin edecek düzeyde, bekleyenler de yatırımın getirisini paylaşıyorlar (faiz geliri elde ediyorlar).

Ancak bir denge daha var. Eğer insanlar, başkalarının likidite ihtiyacı olsun olmasın, ne olur ne olmaz diyerek kendi mevduatlarını çekeceklerinden endişe ederlerse, bankanın rezervlerinin herkesin mevduatını erken çekmesine yetmeyeceğini bildikleri için, sırada önde olmak için bankaya koşarak gidecekler. Bu bankaya hücum edildiği, bankanın işini iyi yapmadığı için değil, yaptığı işin bir yan etkisi olarak battığı denge. Bu hücumun bir sonucu henüz bitmemiş olan yatırımın devam etmemesi, bankanın mümkün olduğunca fazla ödeme yapmak için müteşebbisleri yarı tamamlanmış yatırımları hızla satmaya zorlaması ve bunların tamamlandıklarında sahip olacakları değerlerden çok düşüğe satılmaları. Diamond ve Dybvig bu kötü dengenin engellenmesi için bankalara likidite desteği sağlanmasının (gerektiğinde sağlıklı bankalara rezerv sağlayacak olan bir merkez bankası olmasının) ve mevduat sigortasının önemine dikkat çekiyorlar.

Türkiye’de 2001 krizinin tetiklenmesini Diamond ve Dybvig’in kötü dengesine geçiş olarak görmek mümkün. Ecevit’in “devlet krizi” sözleri insanları zaten sağlıksız olduğunu bildikleri bankacılık sisteminden mevduatlarını çekmeye, bunu başkalarından önce yapmak için bankalara hücum etmeye yöneltti. Devlet krizinin bankacılık krizinden çok farklı bir şey olması burada önemli değil; insanların, başkalarının bu sözleri bankaya hücum için sinyal olarak düşüneceklerini düşünmeleri yeterli.

Bernanke ve Büyük Buhran’dan iktisat öğrenmek

Bernanke’nin katkısı ise Büyük Buhran’ı çalışarak, uygulamada banka krizlerinin reel etkileri olduğunu göstermiş olması. (Bernanke’nin, özellikle Mark Gertler ile birlikte, mali hızlandırıcı fikrini geliştirdiği çok önemli teorik katkıları da var ancak Nobel komitesi ödülü Büyük Buhran çalışması için verdiğini vurguladı.) Bu Modigliani-Miller teoreminin uygulamada geçerli olmadığını gösteriyor ve teoriye, anlayışa yol gösteren uygulamalı çalışma olarak çok önemli.[4]Bernanke, B.S. (1983) Nonmonetary effects of the financial crisis in the propagation of the Great Depression, American Economic Review 73, 257–276.

Elbette baktığımızda banka kredilerinin azaldığı dönemlerde iktisadi faaliyetin de azaldığını görüyoruz. Ancak bu, nedensellik ile ilgili bir şey söylemiyor. Kötü zamanlarda iş yapmayan şirketler kredi aramadıkları için de kredi talebi azalıyor olabilir. Bernanke zarif bir gözlem ile, ABD’de Büyük Buhran sırasında bankaların batışlarıyla iktisadi küçülme arasında, ilk defa, kredi arzından kaynaklanan nedensel bir bağ buluyor. Dolayısıyla bankaların sadece para arzı üzerinden değil, kredi arzı üzerinden iktisadi faaliyeti etkilemiş olduğunu gösteriyor.

Makro-finans araştırmalarında çığır açan bu çalışma, finans tarafının makroekonomiye sadece tepki vermediğini, etki de ettiğini gösterip bunun neden böyle olduğunu anlamaya çalışan büyük bir akademik yazının önünü açıyor. Buradaki teorik işin epey bir kısmında da birlikte çalıştığı iktisatçılarla birlikte Bernanke’nin katkısı var.

2008-09 krizi sırasında bu uzmanlığa sahip Bernanke’nin ABD Merkez Bankası Fed’in başkanı olması para politikası tepkisini belirledi ve bu dönemdeki mali sektör desteği ve likidite sağlama mekanizmaları ikinci bir Büyük Buhran yaşanmasının önüne geçti. Öte yandan Bernanke’nin de dahil olduğu karar alıcıların önemli bir yatırım bankası olan Lehman Brothers’ın batmasını önlemeyerek krize davetiye çıkardıkları, miktarsal genişleme ile Fed bilançosunu fazla büyüttükleri eleştirileri de devam ediyor. Bunlar da, akademik yazın bir karara varırsa, bu yeni krizden çıkardığımız dersler olacak.

2022 İktisat Nobel ödüllerinin, ilk bakışta açık, özelliksiz gibi görünen bazı vakıanın neden aslında açık da özelliksiz de olmadığını gören, daha sonra bunlara zarif açıklamalar getiren iktisatçılara verildiğini ve ödül alan çalışmaların iktisat politikasına kuvvetle etki etmiş olduklarını görüyoruz. Türkiye de, maalesef, finans sektörünün bazen yeterince denetlenip düzenlenmemesi, bazen de fazla cendere altına alınması nedeniyle büyük makroekonomik sorunlar yaşamış ve yaşayan bir ülke. Dolayısıyla bu çalışmaların ülkemizde ve bizlerin hayatında da karşılıkları var. Kısmen böyle olduğu için de bu konularda yerli çalışmalar mevcut. Bilkent Üniversitesi’nde meslektaşlarım Hakan Kara, Burçin Kısacıkoğlu, Sang Seok Lee, Koç Üniversitesi’nde Kamil Yılmaz, Yale Üniversitesi’nde Türkiye üzerine de çalışan Alp Şimşek ve birçok başka kıymetli hocamız benzer konularda dünya çapında önemli çalışmalar yapmaya devam ediyorlar.

Refet Gürkaynak
Bilim Akademisi üyesi, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü 

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Franco Modigliani 1985’te, Merton H. Miller ise 1990’da Nobel Ekonomi Ödülüne layık görüldü.
2 Eugene F. Fama, 2013 Nobel Ekonomi Ödülü, https://www.nobelprize.org/prizes/economic-sciences/2013/press-release/
3 Diamond, D.W. ve Dybvig, P.H. (1983) Bank runs, deposit insurance, and liquidity, Journal of Political Economy 91, 401–419.
4 Bernanke, B.S. (1983) Nonmonetary effects of the financial crisis in the propagation of the Great Depression, American Economic Review 73, 257–276.
Önceki İçerikMeraklısına Bilim: 2022 Nobel Fizik Ödülü mutlak rasgeleliğin tescili mi?
Sonraki İçerikMeraklısına Bilim: Anıtkabir’in yapılış süreci ve anlamı
Refet Gürkaynak

Refet S. Gürkaynak Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nde profesördür. Gürkaynak ayrıca Center for Economic Policy (CEPR, Londra), Center for Financial Studies (CFS, Frankfurt), CESIfo (Münih) ve Bilim Akademisi üyesidir, CEPR’ın Parasal İktisat ve Dalgalanmalar programımı yönetmektedir. Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra Bilkent ve Princeton üniversitelerinden iktisatta lisans ve doktora derecelerini alan Gürkaynak ABD Merkez Bankası’nda iktisatçılık ve Massachusetts Institute of Technology’de ziyaretçi öğretim üyeliği yapmıştır.

Araştırma alanları para politikası, mali piyasalar ve genel olarak makroiktisattır. Bu konularda yaptığı yayınlar alanın önde gelen uluslararası dergilerinde yayımlanmıştır. TCMB ve AMB başta olmak üzere birçok merkez bankası ve uluslararası kuruluşa danışmanlık yapmış olan Gürkaynak çalışmalarıyla TÜBA, TÜBİTAK, TC Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası’ndan ödül almıştır.