Turkuaz tablo üzerine notlar ve ortak akıl

Shutterstock

“Sözcükler ben ne demek istiyorsam, o anlama gelirler, ne eksik ne de fazla.” – Alis Harikalar Diyarında (Lewis Carroll) 


Pandemi bir yandan, Turkuaz Tablo diğer yandan, aklımı çok çelmeye ve canımı olabildiğince sıkmaya devam ediyor.  Ne olur hep beraber ve hiç unutmayalım. Bir pandemide ilaç ve aşı kadar önemli olan toplum güveni ancak ve ancak bildiğini ve bilmediğini doğru söylemekle kazanılır.  Toplum güveninin diğer, hem de yaşamsal, çıktısı toplumdaki, halen pek değer vermediğimiz, ortak akıldan yararlanmaktır.

Sağlık Bakanlığı’nın 30 Eylül 2020 tarihli vakanın hastaya dönüşü açıklamasında– Bakanlığın diyorum çünkü her ne kadar bildirileri Sayın Bakan okuyorsa da en azından gösterdiği sayılar ve grafiklerde doğal olarak yoğun yardım alıyor – halk sağlığı, toplum çıkarı yapay ikilemi dışında şu önemli iki sorun da var.

Hasta/vaka sayısı ayrımı

Açıklamada yakınmasız virüs taşıyıcılarının (son tanıma göre vakalar) filyasyon sonucu bulunduğunda bu kişilerin karantinaya alındığını, genellikle 1 hafta sonra testlerinin  negatif çıktığını ve bu nedenle de böyle kişilerin salgın açısından birinci derecede önemli olmadıkları söyleniyor. Daha sonra da “Asemptomatik koronovirüs pozitifleri sürecin birinci dereceden sorunu görmek salgına bakışta hala Mart ayında kalmış olmak demektir.” deniyor. Katılmıyorum.

Filyasyonun yakaladığı taşıyıcılar, tanım üzere, yakalanmış hastaların ve vakaların yakın temasta olduklarıdır. Ancak bir de serbest toplumda güncel olarak yakın temasta oldukları insanlar arasında hiç hasta veya vaka bulunmayan çok sayıda taşıyıcı da var. Bu insanlar taşıyıcı oldukları bilinmediğinden vaka olmaya da terfi etmemişlerdir ve mesafe kuralına uyulmayan, kapalı ortamlarda o güne kadar olan salt taşıyıcılıkları bulaştırıcılığa dönüşür.

Bildiride salgını esas yayanların semptom gösteren taşıyıcılar (yani  hastalar) olduğu söyleniyor. Hastaların, salt taşıyıcılara (yani vakalara) göre daha fazla bulaştırıcı olduğu, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün ve Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin  de desteklediği bir görüş. Ancak bu görüşü doğru anlamak gerek.

Bir çalışmaya göre bu oran 3:1 [1].  Yani bir hastanın üç kişiye hastalık bulaştırdığını varsayarsak bir vakanın 1 kişiye hastalık bulaştırdığını düşünebiliriz. Üstüne üstlük ciddi bir Güney Kore çalışmasında hastalar ve vakalar arasında virus yükü bakımından bir  fark olmadığı bildirildi [2]. Yani belirti gösterse de göstermese de enfekte olmuş kişilerin solunum yollarında aynı yoğunlukta virüs bulunuyor. Yine aynı çalışmada 110 taşıyıcının 13-20 gün sonra 21’inin hastalandığı görüldü. Bu önemli çalışma bize, pandemiyle savaşta, toplumdaki vaka sayısının bilinmesinin hasta sayısının bilinmesi kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Zatürre oranı nedir?

Turkuaz Tabloda 29 Temmuz’da, vakanın hastaya dönüşmesi dışında diğer önemli bir değişiklik zatürre oranı diye bir kavramın peydah olmasıydı. Açıkça söyleyeyim bu oranın  ne olduğunu, orandaki paydanın ne olduğu söylenmediği için, hiç anlamıyordum. Diğer taraftan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bir yandan ağır hasta sayısı artarken söz konusu oran giderek düşüyordu. Nasıl olurdu? Ağır COVID 19 hastası demek, bir yerde ağır zatürre hastası demektir. Sayın Koca 30 Eylül konuşmasında bu orandan söz etti ve hatta ilgili bir grafik de gösterdi. Çok dikkatli, kayıtlara döne döne bakarak, defalarca izledim yine de anlamadım.

Dikkat ederseniz yukarıda Sağlık Bakanlığı verilerinin hazırlanmasında Bilim Kurulu’ndan hiç söz etmedim. Neden, anlatayım. Sahadan gelen veriler doğrudan Sağlık Bakanlığı’nda toplanmaktadır ve bunun sonucu tabloların hazırlanması doğal olarak Bakanlığın işidir. Ancak Bilim Kurulu’nun  söz konusu verileri yorum ve bunun sonucu bakanlığa görüş bildirmek gibi ülke açısından yaşamsal bir görevi vardır. Herhangi bir sayının yorumu  ise o sayının tam neyi gösterdiğinin kesin tanımı olmadan yapılamaz.  Gerçekten çok merak ettiğim  Bilim Kurul’u üyeleri söz konusu sayıların, örneğin altını çizdiğim zatürre oranının, ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Ancak yine altını önemle çizeyim. Biliyorlarsa da bilmiyorlarsa da bu hemen tüm hocalık uğraşını sayısal ve nesnel tıbba vermiş biri olarak beni çok üzecek.

Hasan Yazıcı
Bilim Akademisi üyesi
İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi emekli öğretim üyesi


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.  İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Kaynaklar

[1] H. Zhau, “COVID-19: asymptomatic carrier transmission is an underestimated problem”, . 2020; 148: e116. 11 Haziran 2020. doi: 10.1017/S0950268820001235
[2] S. Lee ve ark. “Clinical Course and Molecular Viral Shedding Among Asymptomatic and Symptomatic Patients With SARS-CoV-2 Infection in a Community Treatment Center in the Republic of Korea” JAMA Intern Med. 6 Ağustos 2020. doi:10.1001/jamainternmed.2020.3862