(Alternatif) tiyatro nedir?

Tiyatro Boyalı Kuş, "Kendine Ait Bir Oda" (2019) - Mısır Apartmanı Kaynak: Jale Karabekir ve Tiyatro Boyalı Kuş.

Türkiye’de tiyatro alanındaki gelişmeleri takip eden okuyucular, geçtiğimiz senelerde “alternatif tiyatro” başlığı ile sıklıkla karşılaşmış olmalılar. Bu ifadenin kökenine bakınca çelişkili bir durumla karşılaşıyoruz. Bir taraftan “alternatif tiyatro” ibaresinin hangi tiyatroları, tiyatrocuları ve prodüksiyonları kapsadığı konusunda fikir birliği olduğu varsayılıyor, örneğin eleştirmenler İstanbul’un “en iyi” alternatif tiyatrolarını sıraladıkları listeler üretiyorlar; diğer taraftansa alternatif tiyatroların nasıl bir alan oluşturduğu, sınırlarının nasıl çizildiği ve kimlerin bu sınırlara dahil edildiği konusunda kafaların hayli karışık olduğu görülüyor.

Peki “alternatif tiyatro” terimi nereden geliyor ve nasıl bu kadar yaygınlaştı?

Önce tiyatro

Tiyatro, belli bir ustalık edinmiş olan sanatçıların, canlı bir izleyici kitlesi önünde, dramatik bir metni canlandırdıkları etkinliğe verdiğimiz isim. Bu etkinlikler çoğu zaman tiyatro performansları için özel olarak inşa edilen yapılarda gerçekleşiyor. Seyirciler izledikleri performansların içeriğinin kurgudan ibaret olduğunu varsayarak bu etkinliklere katılıyorlar.

Tiyatro tarihine baktığımızda bu basit ve genel tanımlamanın bile ne kadar geniş bir yelpazede ortaya çıkabileceğini görüyoruz. Tiyatro alanını, dünyanın birçok yerinde  profesyonel ustalar kadar amatör sanatçılar da şekillendiriyor. Örneğin geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran en önemli tiyatro akımlarından Güney Amerika kökenli Ezilenlerin Tiyatrosu (The Theatre of the Oppressed),[1]Boal, A. (2011) Ezilenlerin Tiyatrosu. Çeviren Necdet Hasgül. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. performansın herkes tarafından icra edilebileceğini savunuyor. Aynı şekilde, performansları sıklıkla tiyatro binaları ile özdeşleştirsek de bugün sokaklarda, parklarda ve apartman dairelerinde oyunlar izlememiz mümkün. Üstelik bu sadece modern döneme ait bir gelişme de değil. Osmanlı performans geleneklerinden Karagöz ve Hacivat gölge oyunu 19. yüzyılda Ramazan ayı boyunca İstanbul’un kahvehanelerinde gerçekleşir, bu mekânın mümkün kıldığı kamusallığın önemli bir boyutunu oluştururdu.[2]Kırlı, C. (2000) “The Struggle Over Space: Coffeehouses of Ottoman Istanbul 1780s-1845.” PhD Doktora Tezi, SUNY-Binghamton. Yine bugün tiyatro izleyicileri sahneye baktıklarında izledikleri performansın kurgu olduğunu düşünseler de, birçok tiyatro türünde durum farklı. Örneğin, Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu’nun belgesel tiyatro oyunu Sivas’93, Madımak Oteli’nde gerçekleşen katliamı ve sonrasında gelişen yargı sürecini anlatır.[3]Belgesel Oyun Sivas ’93, http://www.dostlartiyatrosu.com/tiyatro_oyunlar_sivas.html (erişim tarihi Eylül 2020). Genco Erkal ve ekibinin dramatik hayal gücü elbette bu tarihsel vakanın anlatımını besler ama seyirci Sivas ‘93’e tarihsel gerçekleri yansıtan bir performans izlemek için gider.

Bu kısa özetten anlayacağımız gibi “tiyatro” adı altında toplayabileceğimiz performanslar, çalışmalar ve uygulamalar aslında kendi içinde hayli farklılık gösteren zengin bir alan. “Alternatif tiyatro” ise tarihsel olarak bu farklılığın ifadesi olarak karşımıza çıkar. Latince’de “diğer” anlamına gelen “alter” ön ekini kullanan ve Türkçe’ye Fransızca’dan gelen alternatif kelimesi bugün tam da, yukarıda  bahsettiğimiz genel tiyatro tanımına uymayan tiyatro pratiklerini tanımlamak için kullanılıyor.

GalataPerform, “Balat Monologlar Müzesi” (2016) – Yuvakimyon Rum Kız Lisesi Kaynak: Yeşim Özsoy ve GalataPerform.

Türkiye’de “asıl” tiyatro

Peki Türkiye’de alternatif tiyatroların “diğeri” olarak konumlandığı “asıl” tiyatro nedir?

Türkiye’de tiyatro denince akla ilk olarak güçlü kurumsal gelenekleriyle Devlet ve Şehir Tiyatroları gelir. 1949’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Devlet Tiyatro ve Balesi, 1966’da Devlet Opera ve Balesi’nin ayrılmasıyla yeni bir yapıya evrildi ve bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Devlet Tiyatroları, on iki şehirde yerleşik tiyatro kurumlarını bünyesinde barındırıyor. Çoğunlukla İstanbul ile özdeşleşen Şehir Tiyatroları ise 1914’te Darülbedayi-i Osmani ismi altında İstanbul Belediyesi tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk modern performans sanatları konservatuarı olarak kuruldu. 1916’da profesyonel bir kumpanyaya evrilen kurum, Cumhuriyet’in ilanından sonra İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’na dönüştü ve halen bünyesinde on iki sahne var.

Köklü bir bağımsız tiyatro geleneği

Fakat Türkiye tiyatro tarihine baktığımızda ödenekli tiyatrolar kadar köklü bir tarihe sahip olan bir bağımsız tiyatro geleneği de görüyoruz. 1950’lerde Yıldız ve Müşfik Kenter tarafından kurulan Kent Oyuncuları, 1960’larda Gülriz Sururi-Engin Cezzar Topluluğu, Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu ve benzer kurumlar devletten destek almakla beraber merkezi bir vizyondan bağımsız yapılar üretmeye çalışmışlardır.

Bugün “özel tiyatrolar” ibaresi ile tanımlanan bu ve benzeri kurumlara 1980’lerde deneysel çalışmalar yapan yepyeni kurumlar katılıyor. İsimlerinden de anlaşılacağı gibi (örneğin Beklan Algan’ın Bilim Sanat Kurumu (BİLSAK), Tiyatro Araştırma Laboratuvarı (TAL), ve Şahika ve Esat Tekand Oyunculuk ve Sanat Stüdyosu) bu kurumlardaki tiyatro sanatçıları sadece yeni bir teatral ifade arayışına odaklanmıyor, aynı zamanda konservatuar sisteminden bağımsız bir pedagoji de geliştirmeye çalışıyorlar.

1990’lardan itibarense özellikle İstanbul’da “alternatif” ifadesiyle tanımlanan zengin bir tiyatro ortamıyla karşılaşıyoruz.[4]“Alternatif tiyatro” ibaresinin yaygınlaşma ve hatta kurumsallaşma sürecini örneklendirirken, 1995’te gerçekleşen 7. Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında düzenlenen “Öteki Tiyatro” paneli ve 1998’de “Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Tiyatrosu” konferansı altında gerçekleşen “Tiyatroda Alternatif Arayışlar” panellerinden bahsedebiliriz. Çalışmalarına 1990’larda başlayan Kumpanya Tiyatrosu, 5. Sokak Tiyatrosu, Ve Diğer Şeyler Topluluğu, Mezopotamya Kültür Merkezi, Tiyatro Ti ve Tiyatro Kare gibi topluluklara 2000’lerde Semaver Kumpanya, Kumbaracı50, Şermola Performans, Krek, Sekizinci Kat, Mekan Artı, İkinci Kat, Asmalı Sahne, DOT, GalataPerform, Tiyatro Boyalı Kuş ve daha nice grup katılıyor.

Bu gruplar bazen “özel tiyatrolar” ile aynı kefeye konuyor, bazen de meşhur oyuncular ile özdeşleştirilen bu kurumlara meydan okuyan “alternatif” yapılar olarak resmediliyor.

Tiyatro Boyalı Kuş, “Kendine Ait Bir Oda” (2019) – Kadın Eserleri Kütüphanesi Kaynak: Jale Karabekir ve Tiyatro Boyalı Kuş.

Bu kısa tarihçe iki önemli olguyu barındırıyor: İlk olarak alternatif tiyatroların zengin bir deneysel geleneğin mirasçıları olduklarını görüyoruz. Diğer yandan da tarih boyunca hangi kurumların, hangi koşullar altında, kimlere karşı alternatifler ürettiklerine dair tekil bir sonuca varamıyoruz. Hem “asıl” olan, hem de “alternatif” olan zaman içinde değişiyor ve “alternatif” kelimesinin barındırdığı ötekilik olgusu sabit bir gerçekliğe işaret etmekten çok, bitmez tükenmez bir sanatsal, kurumsal ve finansal arayışın imgesi haline geliyor.

Başka bir deyişle, “alternatif” ibaresi belirli bir sanatçı topluluğunu niteleyen bir sıfat olmaktan çok, sınırları ve içeriği mütemadiyen değişen bir arzuyu ifade ediyor.

Yerelde oyun yazarlığı ve gelenekselden farklı yaklaşımlar

Alternatif tiyatro söylemlerine yakından baktığımızda bu arzunun birçok boyutu olduğunu görüyoruz. Örneğin, 2014’te 41 tiyatro topluluğunun imzası ile yayınlanan “Alternatif Sahneler ve Tiyatrolar” konulu açık mektupta bu arayış hali hem keyifli hem de gerilimli bir dille ifade edilmiş.[5]‘Alternatif sahne ve bağımsız tiyatrolar vardır’ 27 Mayıs 2014, Evrensel, https://www.evrensel.net/haber/85124/alternatif-sahne-ve-bagimsiz-tiyatrolar-vardir, (erişim tarihi Eylül 2020). Alternatif sözcüğüne biraz mesafeli duran yazarlar “Bizler hiçbir zaman bu sıfat için üretim yapmadık. Ürettiklerimiz ve yaptıklarımız bu sıfatı doğurmuştur,” diyerek alternatif olma halini ideolojik bir başlangıç noktasından ziyade deneysel ve yenilikçi bir tiyatro estetiği üretme arzusunun sonucu olarak tanımlamışlar.

Bu alanda çalışan tiyatrocularla yapmaya başladığım mülakatlarda görüyorum ki bu üretimi biçimlendiren iki unsur var: İlk olarak alternatif tiyatrolar Batı’da üretilen güncel dramatik metinlerin çeviri ve adaptasyonlarını sahnelemenin yanı sıra yerel bir oyun yazarlığı kültürü geliştirmeye özen gösteriyor. Örneğin GalataPerform, 2006’dan beri “Yeni Metin Yeni Tiyatro” atölyeleri ile genç oyun yazarları yetiştiriyor.[6]Yeni metin yeni tiyatro projesi, http://www.yenimetin.com/tr (erişim tarihi Eylül 2020). Buna bağlı olan ikinci unsur ise daha genel anlamda yeni tiyatro pedagojileri üretmeyi ve modern tiyatro ve sinema oyunculuğunun mihenk taşı olan Stanislavsky tekniğinin (ve buradan üretilen Amerika kökenli Metod Oyunculuğu sisteminin) baskınlığını sorgulamayı hedefliyor.[7]Stanislavsky tekniğine genel bir bakış için: Gordon, Mel. The Stanislavsky Technique: Russia. New York: Applause Theatre Book Publishers, 1987.

Açık mektupta bu arzuların maddi boyutlarını da görüyoruz. Metin, “alternatif” olma halinin özellikle mekânsal bir boyutu olduğunu söylüyor ve bu tanımla özdeşleşen tiyatroların kendi ifadeleriyle “mahalle aralarında,” dönüştürülmüş “deliklerde” ve “alternatif sahne/mekânlarda” çalışıyor olmalarını kentsel dönüşümün hayli çetrefilli dokusuyla bağdaştırıyor. Satır aralarını okudukça anlıyoruz ki alternatif tiyatro arzusu sadece kentsel değil, çok daha genel bir siyasi ve ekonomik dönüşüm ile ilişkileniyor. Türkiye tiyatro tarihindeki birçok tiyatro topluluğu için olduğu gibi bu grupların da çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın şeffaflıktan uzak bir biçimde dağıttığı (veya esirgediği), bir nevi sansür aracı olarak da kullandığı ödeneklerin gölgesinde şekilleniyor.

GalataPerform, “Görünürlük Projesi” (2012) – İstiklal Caddesi Kaynak: Yeşim Özsoy ve GalataPerform.

Mekânsal ve finansal kısıtlamaların doğurduğu koşullar, alternatif tiyatro söylemlerinin ana teması olan ve modern tiyatro tarihinin mütemadiyen cebelleştiği bir arzuyu tetikliyor: Ticari kaygılarla üretilen tiyatro pratiklerine karşı duran katıksız bir sanat anlayışını savunmak. Açık mektupta ünlemlerle sonlanan “Evet, bizler öteki olmaktan mutluyuz!” “Ana akım olmadığımız için mutluyuz!” “Tiyatroyu bir ticari ürün olarak görmediğimiz için mutluyuz!” tarzı ifadeler alternatif olma halini sahiplenip, sanat için icra edilen bir sanatın varlığını beyan ediyor, burada barınan ötekilik tahayyülünü kutluyor.

Tiyatro araştırmacısı olarak “alternatif tiyatro” başlığı altında gelişen bu zengin, çok boyutlu, değişken ama gittikçe güç kazanan söylemler ve pratiklere baktığım zaman şunları merak ediyorum: Alternatif tiyatrolar yirmi birinci yüzyıl Türkiyesinde sanatın değişen siyasi, ekonomik, kentsel ve kültürel koşullarla olan ilişkisine dair bize ne söyleyebilir? Alternatifliğin imgesi olan bu arayış ve arzular bize yakın Türkiye tarihi ile ilgili nasıl bir hikâye anlatır?

Emine Fişek 
Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyesi
BAGEP 2019


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.  İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Boal, A. (2011) Ezilenlerin Tiyatrosu. Çeviren Necdet Hasgül. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
2 Kırlı, C. (2000) “The Struggle Over Space: Coffeehouses of Ottoman Istanbul 1780s-1845.” PhD Doktora Tezi, SUNY-Binghamton.
3 Belgesel Oyun Sivas ’93, http://www.dostlartiyatrosu.com/tiyatro_oyunlar_sivas.html (erişim tarihi Eylül 2020).
4 “Alternatif tiyatro” ibaresinin yaygınlaşma ve hatta kurumsallaşma sürecini örneklendirirken, 1995’te gerçekleşen 7. Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında düzenlenen “Öteki Tiyatro” paneli ve 1998’de “Cumhuriyet’in 75. Yılında Türk Tiyatrosu” konferansı altında gerçekleşen “Tiyatroda Alternatif Arayışlar” panellerinden bahsedebiliriz.
5 ‘Alternatif sahne ve bağımsız tiyatrolar vardır’ 27 Mayıs 2014, Evrensel, https://www.evrensel.net/haber/85124/alternatif-sahne-ve-bagimsiz-tiyatrolar-vardir, (erişim tarihi Eylül 2020).
6 Yeni metin yeni tiyatro projesi, http://www.yenimetin.com/tr (erişim tarihi Eylül 2020).
7 Stanislavsky tekniğine genel bir bakış için: Gordon, Mel. The Stanislavsky Technique: Russia. New York: Applause Theatre Book Publishers, 1987.
Önceki İçerikBilimsel bilgiye neden güvenmeliyiz? (6) – Koronavirüsün belirti göstermeden bulaştığını nasıl anladık?
Sonraki İçerikYapay zekâ ile gerçekliğin üretimi
Emine Fişek

Emine Fişek 2003’de Swarthmore College’da lisans eğitimini, 2010’da University of California-Berkeley’den Performans Çalışmaları alanında doktorasını tamamlamıştır. 2010-2012 arasında Mellon Vakfı bursiyeri olarak Johns Hopkins Üniversitesinde doktora sonrası araştırmalarını sürdürmüştür. 2012’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nde Doktor Öğretim Üyesi olarak çalışmaya başlayan Fişek, 2019’da Bilim Akademisinin Genç Bilim İnsanı ödülüne (BAGEP) layık görülmüştür.

Fişek’in Fransa’da tiyatro ve göç olgusunun ilişkisi, göç politikalarının değişimi ve bunun kültürel aktivizmdeki yansımaları, ırkçılık ve performans arasındaki ilişkiyi incelediği kitabı Aesthetic Citizenship: Immigration and Theatre in Twenty-First-Century Paris, Northwestern Üniversitesi Yayınevi tarafından 2017’de yayımlanmıştır. Tiyatronun farklı topluluklar ve kolektif kimlikler ile olan tarihsel ilişkisini irdelediği kitabı Theatre & Community ise Red Globe Press tarafından 2019’da yayımlanmıştır. Güncel araştırma projesinde Fişek, günümüz İstanbul’u bağlamında tiyatro ve bellek politikalarının ilişkisini incelemektedir.