İstilacı sivrisineklerle mücadele için farkındalık yaratılmalı

Aedes tipi sivrisinek (Shutterstock)

26 Temmuz 2019’da yayınlanan “Asya Kaplan sivrisineği ve Sarı humma sivrisineğinin Türkiye’deki durumu” başlıklı yazımız için tıklayınız.

Geçen seneden beri İstanbul, Adalar’da bir istilacı sivrisinek [1, 2] türüne rastlanıyor.  Görünümleri ve davranışlarından sarı humma sivrisineği (biyolojik sınıflandırılması Aedes aegypti) ve “kaplan sivrisineği” (Aedes albopictus) alt türlerine ait olduklarını düşündüğümüz bu siyah, ya da siyah-beyaz sivrisinekler, gündüz de ısırmaları, sessiz uçmaları, ısırıklarının yara olup zor iyileşmeleri ile ayırt edilebiliyorlar.  Sadece rahatsız edici birer zararlı değil, aynı zamanda sarı humma başta olmak üzere bir dizi salgın hastalık taşıma potansiyelleri [3,4] ile de önemli bir sağlık sorunu oluşturuyorlar.

On yıl önceki bir Brezilya seyahatimde, yaygın internet uyarıları sayesinde tanışmış olduğum için  Heybeliada’daki bahçemde gördüğümde fark ettiğim bu siyah-beyaz sineklerle mücadele için geç kalınıyor. Hem geçen sene hem bu sene çok sayıda Ada sakininin aradığı il ve ilçe sağlık müdürlükleri yalnızca “Beyaz masayı arayıp belediyeye söyleyin, ilaçlasınlar” yönlendirmesinde bulundular. Oysa başka ülkelerde  bu saldırgan sivrisineklerin kontrol altına alınmaları  ancak halkın bilgilendirilmesi, yaygın katılımı ve çoklu, bilimsel  mücadele yöntemleriyle mümkün olabiliyor.

Yayılım ve taşıdığı riskler

Bilimsel makale taramalarından görüyoruz ki, daha 1997 yılında Antalya -Belek civarında hepimizin tanıdığı harcıalem sivrisinek (Culex türü) oradaki sivrisineklerin sadece %50’sini teşkil ediyor. Geri kalanların %44’ü Aedes türü. [5]

2016 yılında yayınlanmış bir diğer makalede [6]  “Aedes aegypti ve Aedes albopictus istilacı sivrisineklerinin Karadeniz Bölgesi’nde yayılımı, Avrupa’da chikungunya, dengue ve Zika salgınlarının ortaya çıkma riskini arttırıyor,” deniyor.  Sarı humma virüsünü, adını aldığı sarı humma  sivrisineği (Ae. Aegypti) taşıyabiliyor.  Dengue (denge diye söyleniyor) hastalığı ise, genelde Aedes tipi, ama özellikle Ae. aegypti ve albopictus sivrisinekleri tarafından taşınabiliyor. Denge’ye neden olan virüsün sarı humma virüsü ile akrabalığı ve semptomlarının benzerliği nedeni ile sarı humma ile karıştırılabiliyor. Ancak “kanamalı dengue hastalığı” sarı hummadan çok daha tehlikeli olabiliyor.

Akdeniz havzasına kıyısı olan tüm ülkelerde yaygınlaşmaya başlamış olan Aedes tipi sivrisineklerin, en son yayılım istatistiklerini Avrupa Hastalık önleme ve Kontrol Merkezi’nin yayınladığı haritada izlemek mümkün [7]. Akdeniz’in Afrika kıyılarından veri kapsamayan bu haritada, İstanbul’un Asya yakasına sivrisineklerin varmış olduğunu, ayrıca Akıner ve arkadaşlarının  makalelerinde [6] saptamış oldukları gibi, Doğu Karadeniz bölgesinde  ve Yunanistan sınırı civarında yerleşik hale gelmiş bulunduklarını görüyoruz. Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında çok daha önce saptanmış olan [5]  Aedes tipi  sivrisinek  varlığının  (Ae. caspius 23.4%, Ae. cretinus 10.7%, Ae. dorsalis 8.7%) bu haritada görülmemesi ise izaha muhtaç.

Sarı humma ve diğer hastalıkların sivrisinekler tarafından yaygınlaştırılabilmeleri için o insan topluluğunda bu mikropları taşıyan bireyler olması gerektiği muhakkak.  Ancak ülkemizde bu hastalıklara hiç rastlanmadığını, , turizm, ticaret ve diğer insan faaliyetleri sonucu bu tür vakaların hiç olmayacağını söylemek zor. 1950’lere kadar hem Yunanistan hem de Türkiye’de sarı humma gayet yaygın; 1927-28 yılında Yunanistan’da binden fazla kişinin ölümüne neden olan bir salgın yaşanmış. [6]  Yani bu sinekler bu alanı ilk defa işgal etmiyorlar.

Mücadele

Türkiye’de adi sivrisinek  (Culex pipiens) üzerinde yapılan çalışmalar da gösteriyor ki [8], başta DDT olmak üzere havaya sıkılan ve yetişkin sineklere yönelik mücadele araçlarına karşı sineklerde oldukça büyük bir direnç gelişmiş durumda. Bu nedenle, özellikle Avrupa ülkeleri, çoklu müdahale stratejileri kullanarak sinekleri tamamen yok etmek mümkün olmasa da kontrol altında tutabiliyor [9].

Başarılı mücadele örneklerinde en önemli unsur, yerel yönetimler tarafından mahalle mahalle, ev ev, bahçe bahçe titiz bir çalışma yaparak, halkı bu mücadeleye dahil ederek, başka canlılara, özellikle de bu sineklerin doğal düşmanlarına zarar vermeden, ya da en az zarar vererek yürütülmesi.

Mücadeleyi güçleştiren bir unsur,  Aedes tipi sivrisineklerin yumurtalarını nemli bir zemine ya da toprağa bıraktıktan sonra, o yer kurusa da yumurtaların hayatiyetlerini koruyup, ortam tekrar ıslandığında çatlayabilmeleri.  Yumurtaların çatlaması ile ortaya çıkan kurtçukların itlafı için, en yaygın yöntem, yumurta bırakıldığı tahmin edilen yerlere, kurtçukların sindirim organlarını tahrip ederek onları öldüren bir tür bakteri (Bacillus thuringiensis israelensis) salınması. Salgınlar arası zamanlarda, bu tür sivrisinekler yumurtaları aracılığı ile  virüsü bir sonraki kuşağa aktarabiliyor (buna “transovarial transmission” – yani yumurtalıktan bulaşma tabir ediliyor) ve böylece yıllar boyu kaybolmadan var edebiliyorlar. [10]

Yetişkinlerle mücadelede ise, ormanlardaki zararlılar için kullanılan tuzaklara benzer düzenekler işe yarıyor. Sokak sokak gezgin araçlardan ilaçlama yapmanın herhangi bir yararı olmadığı çok açık.  Sorunlu alanlar genellikle duvarlarla çevrilmiş bahçeler ya da evlerin arka bahçeleri. Bu tür ilaçlamalar bu böceklerden çok, arılar, örümcekler gibi yararlı hayvanları öldürüyor, asıl zararlıları ise daha çok azdırıyorlar.

Bu yaz sona ererken hafifleyecek olan şikayetlerin, önümüzdeki yaz başında yeniden, daha da yaygın biçimde ortaya çıkmasını beklemeden, yerel yönetimlerin ve sağlık kurumlarının bilgilendirme kampanyaları açmaları ve doğru mücadele yöntemlerin araştırılması ve benimsenmesi büyük aciliyet taşıyor.

Adalılar hem belediyeye hem de İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne  bu taleplerle 500’e yakın imzalı dilekçeyle başvurdular. İlçe Hıfzıssıhha Kurulu’nun toplanarak bu sağlık tehdidini kontrol altına almak ve yayılmasını önlemek için gerekli çalışmaları yapmasını bekliyorlar.

Ayşe Erzan
Bilim Akademisi üyesi

 

Kaynaklar:

[1] Avrupa Hastalık Önleme ve Mücadele Merkezi, Aedes aegypti uzman özeti.
[2]  Avrupa Hastalık Önleme ve Mücadele Merkezi, Aedes albopictus uzman özeti.
[3] Dünya Sağlık Örgütü web sitesi, “Bir sivrisinek birden fazla hastalık taşıyabilir mi?
[4] Dünya Sağlık Örgütü Sarı Humma bilgi notu.
[5] B. Alten ve diğerleri, Species composition and seasonal dynamics of mosquitoes in the Belek region of Turkey, Journal of Vector Ecology 25 (2), 146 (2000). (Bu yayını BETUYAB Belek Turizm Yatırımcıları Birliği – Belek Tourism Investors Association finanse etmiş.)
[6] M. M. Akıner ve diğerleri, Spread of the Invasive Mosquitoes Aedes aegypti and Aedes albopictus in the Black Sea Region Increases Risk of Chikungunya, Dengue, and Zika Outbreaks in Europe, PLOS Neglected Trop. Dis. 10(4): e0004664. (2016).
[7] European Centre for Disease Prevention and Control – An agency of the European Union, Aedes albopictus,  Aedes aegypti
[8]  M. M. Akıner, F. M. Simsek and S. S. Caglar, Insecticide resistance of Culex pipiens in Turkey, J. Pestic. Sci., 34(4), 259–264 (2009).
[9] G.C. Abramides ve diğerleri, Effectiveness of a multiple intervention strategy for the control of the tiger mosquito (Aedes albopictus) in Spain, Trans R Soc Trop Med Hyg. 105(5), 281-8 (2011).
[10] Chun-xiao Li, ve arkadaşları, Vector competence and transovarial transmission of two Aedes aegypti strains to Zika virus, Emerg. Microbes Infect. 6(4): e23 (2017).

Önceki İçerikYaşam ve Rastlantı
Sonraki İçerik2018 Nobel Kimya Ödülü: Laboratuvarda moleküler Evrim
Ayşe Erzan

Bilim Akademisi üyesi Ayşe Erzan 1970’te Bryn Mawr College’dan lisans derecesini aldıktan sonra doktorasını  Stony Brook University’de 1976’da tamamladı. Araştırma alanı istatistiksel fiziktir. 

Ayşe Erzan sırasıyla ODTÜ, İstanbul Teknik Üniversitesi, Cenevre Üniversitesi, Porto Üniversitesi (Portekiz), Alexander von Humboldt Fellow – Marburg Üniversitesi (Almanya), Groningen Üniversitesi (Hollanda) ve 1990’dan emekli olana kadar tekrar İTÜ’de ve bunların yanı sıra TÜBİTAK MAM Araştırma Enstitüsü, Feza Gürsey Araştırma Enstitüsü’nde çalıştı. Collegiıum Budapest Fellow (2004-2005) oldu. 

TÜBA üyeliği (1997- 2011 asli), TÜBA Etik Komitesi üyeliği (2006-2008) ve Konsey üyeliği (1999, 2002-2008), Akademilerin Uluslararası İnsan Hakları Ağı (2002-2005) yürütme komitesi üyeliği yaptı. TÜBA’dan ayrıldıktan sonra 2011 yılında Bilim Akademisi’nin kuruluşunda yer aldı.

1997’de TÜBİTAK Bilim Ödülü, 2003’te L’Oreal-UNESCO Bilim Kadını (Avrupa) ödülü almış, 2005’te Filistin Bilim ve Teknoloji Akademisi onursal üyesi, 2007’de TWAS üyesi, 2011’de  Academia Europaea üyesi olmuştur. 

Web sitesi: http://web.itu.edu.tr/~erzan/