Einstein’ı en iyi anlatan onu en iyi anlayandır.
Büyük fizikçimiz Feza Gürsey, Einstein’ın evrene bakış tarzını ve çalışmalarını, çok az bilinen yönleriyle ve kapsamlı bir biçimde açıklıyor. Onun açıklamalarının en önemli özelliğinin, Einstein’ın düşünsel gelişiminin ve bilimsel çalışmalarının içsel bağlantılarını ortaya koymuş olmasıdır diyebiliriz.
14 Mart 1979 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde, “100. doğum yıldönümünde Einstein, kişiliği ve bilimsel mirası” başlıklı bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya ülkemizin en önde gelen fizikçileri katıldılar. Prof. Erdal İnönü’nün yönettiği toplantıda Prof. Fikret Kortel, Prof. Ahmed Yüksel Özemre, Doç. Avadis Hacınlıyan ve Dr. Rahmi Güven, Einstein’ın bilimsel çalışmaları ve bıraktığı miras hakkında çok önemli konuşmalar yaptılar. Toplantının sonunda ise dinleyiciler arasında bulunan Prof. Feza Gürsey, Prof. Erdal İnönü’nün isteği üzerine Einstein’ın fiziğin çeşitli dallarına yaptığı katkının niteliği ve kapsamı üzerine çok önemli bir konuşma yaptı. Bu konuşmalar daha sonra, Türk Fizik Derneği’nin yayın organı olan Çağdaş Fizik dergisinin Kasım 1979 tarihli 8. sayısında (s. 6-23) yayınlandı.
Bugün bu konuşmanın üzerinden 40 yıl geçmiş bulunuyor. Fakat bu konuşma bugün de çok çeşitli açılardan parlaklığını koruyor.
Feza Gürsey’in konuşmasının çok önemli iki özelliği var. Birincisi, Einstein’ın bilimsel ve düşünsel gelişiminin ve geliştirdiği kuramların içsel bağlantılarını ortaya koymuş olması. Bilim tarihi çalışmalarının, saptanması ve çözümlenmesi en zor problemlerinden birisi, bir bilimsel keşifte, keşif öncesindeki düşünsel gelişim zincirinin halkalarının belirlenmesidir. Feza Gürsey konuşmasında Einstein’ın sadece keşiflerini söylemekle kalmıyor, keşfe giden yolun çeşitli aşamalarının birbirlerini nasıl izlemiş olduklarını da çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Bu çerçevede Einstein’ın zihnindeki temel sorunun ve yaratıcı düşüncelerinin kaynaklarından birinin, dalga-parçacık ikiliğini anlama çabaları olduğunu görüyoruz.
İkincisi ise Einstein’ın kuantum kuramıyla ilgili çalışmaları ve bu kurama olan katkılarını ayrıntılı olarak ortaya koyması.
Popüler bilim dünyasında (hatta kısmen akademik dünyada da) Einstein sadece görelilik kuramlarının yaratıcısı olarak tanınıyor. Onun kuantum kuramına olan katkıları, bu kuramların gölgesinde kalıyor. Hatta Heisenberg belirsizlik ilkesiyle ilgili farklı yorumu yüzünden Einstein sanki kuantum kuramına karşıymış gibi bir izlenim de var.
Feza Gürsey, Einstein’ın kuantum kuramına olan kurucu nitelikteki katkısını şöyle ifade ediyor:
“…1924-25’te Einstein’ın kuantum gaz teorisine olan büyük katkıları zannedersem anlatılmadı. Bence o da Einstein’ın en büyük katkılarından biri. Sayın Ahmed Yüksel 1907’de kuantum katı cisim teorisini Einstein’ın kurduğunu bize hatırlattı. Bu tabii büyük gelişmeler gösterdi sonra, bugünkü kuantum katı cisim teorisine yol açtı. 1917’deki çok mühim çalışmanın bugün fiziğin büyük bir branşı olan lazer fiziğinin temeli olduğunu da sayın Avadis Hacınlıyan hatırlattı. Bunu da hiç unutmamak lazım… Einstein, Einstein-Bose yoğunlaşması dediğimiz faz değişimini keşfetti. Bu faz değişimi, kuantum gazlarının, serbest kuantum gazlarının esas bir özelliği. Bu yoğunlaşma süper sıvılaşmanın ve süper iletkenliğin teorik olarak anlaşılmasına yol açtı.”
Feza Gürsey, Einstein’ın diğer kurucu ve yönlendirici çalışmalarından da söz ediyor; bunlardan birincisi, onun kuantum dalga mekaniğinin geliştirilmesindeki rolü üzerine söyledikleridir. Einstein’ın Schrödinger’i bu konuda yönlendirdiğini belirttikten sonra şunu söylüyor;
“Einstein’ın kuantum gazı makalelerini çok iyi bilen Schrödinger nihayet dalga denklemlerini keşfediyor. Yani kuantum mekaniğinin, ki esası Schrödinger dalga denklemidir, Einstein ebeliğini yapmış oluyor.”
Feza Gürsey, modern kozmolojinin kuruculuğu onurunu da Einstein’e veriyor. Ona göre Einstein genel görelilik yasasını keşfettikten sonra tekrar kozmoloji çalışmalarına dönmüştü. Çünkü gravitasyon denklemlerinden çıkan çözümlerin tek çözüme indirgenebilmesi gerekiyordu. Çözümler arasındaki gerçek fiziki çözümü seçebilmek için bu çalışma gerekliydi. Gürsey’e göre bu arayış Einstein’ı, kararlı, topolojik çözümleri bulmaya götürüyor. Bu çerçevede, alan teorisinin topolojik yapısını anlamaya yönelik çalışmaları da Einstein’ın bir mirası olarak almak gerekiyor. Feza Gürsey bu konuyu şöyle ifade ediyor;
“..Bu bakımdan diyebiliriz ki, Einstein birleşik alan teorisi çabalarında işimize yarayacak özel denklemleri belki bulamadı fakat getirdiği görüş o kadar derin ki, bugün modern ve belirsizlik prensibine dayanan birleşik alan teorilerinde de gene fiziki çözümü seçmek için Einstein’ın prensiplerini kullanıyoruz. O bakımdan Einstein 10 sene evvel zannedildiğinden çok daha büyük görünüyor bize.”
Feza Gürsey’in Boğaziçi Üniversitesi’nde 1979 yılında yaptığı bu konuşma, bugün bizim için bir bilim tarihi konusudur. Fakat bu konuşma, yapıldığı zamanda da bir bilim tarihi konuşmasıydı, diğer güncel şeylerin yanı sıra. Çünkü Feza Gürsey, Einstein’ın keşiflerini açıklamak için, onun düşünsel geçişlerinin ve serüveninin önemli aşamalarını adeta adım adım izliyor. Bu olgu bilimsel keşiflerin ve bilimsel düşüncenin gelişiminin anlaşılmasında ve açıklanmasında bilim tarihinin rolünün ne kadar önemli olduğunu bize bir kere daha hatırlatıyor.
Feza Gürsey’in bu konuşması, 40 yıl sonra da bizi aynı güçle aydınlatıyor.
Feza Gürsey’in konuşmasının tamamını okumak için tıklayınız.
Osman Bahadır