Siyasal Sistem ve Rejim Nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Sistem kavramı siyaset bilimi yazınına İkinci Dünya Savaşı sonrasında girmiştir. 19. yüzyılda fizikçi Carnot veya Clausius’un sistem kavramını kullandıkları bilinse de, matematikten sosyolojiye kadar geniş bir alanda sistem kavramı biyolog Ludwig von Bertalanffy’nın genel sistem kuramı 1945’te yayınlandıktan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Sosyolog Talcott Parsons ve Edward Shils ve siyaset bilimciler David Easton, Karl Deutsch, Gabriel A. Almond ve J. Bingham Powell sistem kavramını toplum bilimlerinde kullanmayı önermişlerdir.

Latin ve Grek kökeninden gelen bir kavram olan sistem birbirine karşılıklı bağımlılık ilişkileriyle bağlı parçalardan oluşan bütüne verilen addırSistemin en önemli özelliği en ufak bir parçası bile değişse, bütünün bundan etkilenmesi ve değişmesinin kaçınılmaz olmasıdır.

Bu parçaların ne olduğu farklı kuramcılar tarafından farklı şekilde ifade edilmiştir. Örneğin, Almond’a göre bunlar yasama, yürütme, yargı, parti, medya ve basın, çıkar grupları v.b. gibi siyasal yapılardır. Farklı kuramcılar bu parçaların üzerinde fazla durmamışlar, siyasal sistemlerin toplumsal, iktisadi, kültürel, uluslararası çevrenin içinde konumlu olduğuna vurgu yaparak, o çevre ile olan etkileşimlerini araştırmışlardır. Easton için çevreden gelen etkiler ve siyasal sistemin buna ne derecede yanıt verebildiği onun varlığını veya hayatta kalmasını sağlayacak temel ve en önemli sistemik özelliktir. Sisteme çevreden gelen girdiler ve sistemin çevreye tepkime olarak verdiği çıktılar siyasal sistemin varlığını ve sürdürülebilmesini sağlamakta en kritik olan etkileşimlerdir.[1]

Siyasal sistemin işleyişini sağlamakta etken olan, çevreden gelen girdilerin çıktılara dönüşmesini sağlayan yapılar ve bunların gördüğü işlevlerdir. Bu yapılar arasında çıktıları üreten mekanizma hükümet olup onda görev alan yetkililer (authorities) ve onların çalışma esasları, görev ve yetkileri ile bunların birbirlerine olan ilişkileri sisteme çevreden gelen girdilerin nasıl ve ne kadar hızlı olarak işlenerek çıktılara dönüştürüleceklerini belirleyecektir. Almond bu sebeple yetkilileri siyasal sistemin temel öznelerinin başında saymıştır.

Onların birbirleriyle olan ilişkilerini belirleyen, yetki alanlarını çizen ve uygulamada belirli yazılı yazısız kurallara göre çalışmasını sağlayan siyasal rejimdir.  Siyaseti bir tiyatro oyununa benzetirsek, onun senaryosunu oluşturan oyunun kurallarına siyasal rejim adı verilmiştir. Siyasal rejim bir siyasal ideolojinin de etkisiyle tasarlanan kural, davranış, gelenek, görenek ve resmi yönetim doktrinine verilen addır ve siyasal sistemin ikinci temel öznesidir.

Nihayet, siyaset bir toplumda oluştuğunda o toplumun siyasete konu olan tüm üyelerinin oluşturduğu topluluğa, siyasal topluluk (political community) adını veren Almond, onu da üçüncü temel özne olarak tanımlamıştır.

Bir anlamda siyaset olgusu siyasal topluluğun tekil üyeleri, onların oluşturduğu gruplar ile siyasal yetkililer (otoriteler) arasında siyasal rejimin kurallarına göre oluşan etkileşimlerden ibarettir.

Siyasal rejim gerek siyasal yetkililerin, gerek siyasal topluluğu oluşturan tüm bireylerin etkileşimlerini düzenleyen yazılı ve yazısız kural, norm, ilkelerden oluşur ve temelinde anayasa vardır. Siyasal rejimi dar anlamda anayasa ve siyasal yasalar (seçim, seçimlerin finansmanı, partiler yasaları, meclis içtüzüğü v.b.) olarak da anlayabiliriz. Siyaset bilimindeki sistem yaklaşımına göre anayasa değiştiğinde siyasal rejim, siyasal rejim değiştiğindeyse siyasal sistem değişir.

Siyasal rejimlerse siyaset biliminde üç değişik tip olarak sınıflandırılırlar: Demokrasiler, Otoriter ve Totaliler rejimler.

Demokrasiler üç temel tip olarak sınıflandırılırlar: Parlamenter Demokrasiler, Başkanlık ve Yarı – Başkanlık Demokrasileri.

Parlamenter demokrasiler de iki değişik yapıdadırlar: Çoğunlukçu (Majoritarian) Parlamenter Demokrasiler ve Temsili / Çoğulcu (Representative / Pluralist) Parlamenter Demokrasiler.

Bunlar genel ideal tiplerdir. Bu tiplerin hiçbirinin özellikleri hayattaki görgül (ampirik) örnekleriyle tıpa tıp benzeşmez; benzeşmesi de gerekmez. Bunlardan birisine en ziyade benzeyen hükümet işleyişine siyaset biliminde yukarıda sayılan rejim tiplerinden birisinin adı uygun görülür. Örnek vermek gerekirse, İsviçre Çoğulcu Demokrasi, Britanya Çoğunlukçu Demokrasi, Fransa Yarı-Başkanlık, Amerika Birleşik Devletleri de Başkanlık rejimi olarak anılırlar.

Yazının devamı için “Siyasal rejimler: Tanımları ve Uygulama Örnekleri – Ersin Kalaycıoğlu” 

Ersin Kalaycıoğlu
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi
Bilim Akademisi üyesi

Bu yazı 16 Nisan 2017 Anayasa referandumundan önce Sarkaç’ta yayınlanmış “Anayasalar Hakkında bir Not” başlıklı yazıdan alınmıştır.

[1] Bu konudaki siyaset bilimi kuramlarına ilgi duyanlar için bakınız: İlter Turan, Siyasal Sistem ve Siyasal Davranış, (Istanbul: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, 1977), Ersin Kalaycıoğlu, Çağdaş Siyasal Bilim: Teori, Olgu ve Süreçler, (İstanbul: Beta, 1984).

Önceki İçerikSovyetler Birliği’nin İlk Yıllarında Bilim
Sonraki İçerikSiyasal Rejimler: Tanım ve Uygulama Örnekleri
Ersin Kalaycıoğlu

Bilim Akademisi üyesi Ersin Kalaycıoğlu, 1977-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi (İ. Ü) İktisat Fakültesi Siiyaset Bilimi kürsüsünde doktor asistan, 1982 – 1984 yıllarında da İ.Ü Siyasal Bilimler Fakültesi’nde doçent olarak çalıştı. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’ne geçti ve 1989 yılında profesörlüğe yükseldi. 1991-2002 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. 2002’de Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi oldu. 2004-2007 tarihleri arasında Işık Üniversitesi rektörlüğünü üstlendi.

2007 yılından beri Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesidir.