Sabancı Üniversitesi’nin yürüttüğü HarvestZinc projesi ülkelerinden Pakistan’daki bir buğday deneme tarlası (Fotoğraf: İsmail Çakmak)
Mutlak açlık ve gizli açlık nedir?
İnsanlar, mutlak (kronik) açlık ve gizli açlık olarak bilinen iki farklı açlık sorunu yaşayabilir. Günümüzde açlık problemi genellikle mutlak açlık üzerinden ele alınmaktadır. Mutlak açlık, karın doyurmak için yeterli gıdaya erişememekle ilgili bir sorundur.
Gizli açlık ise, genellikle sıklıkla tüketilen gıdaların besleyici değerinin yetersizliğiyle ilgilidir. Gizli açlık, yoksulluk, hayat pahalılığı, işsizlik ve gelir eşitsizliği gibi sosyoekonomik faktörler nedeniyle hayvansal (ve benzeri) kaynaklardan protein tüketimi sınırlı olan (ya da hiç olmayan) bireylerde yaygındır. Bu durumda, karbonhidrat eksikliği değil, çinko, demir, iyot, selenyum gibi mikro besin elementleri ve A vitamini ile folik asit gibi vitaminlerin eksikliği söz konusudur.
Gizli açlık neden küresel bir sorun?
Mutlak açlık problemi, tipik olarak az gelişmiş ve fakir ülkelerde, özellikle yoksul ailelerde yaşanan bir sorun ve bu sorundan yaklaşık 800 milyon insan etkileniyor. Gizli açlık ise çok daha yaygın bir beslenme problemi olup, günümüzde en az üç milyar insanın bu durumdan etkilendiği tahmin ediliyor. Bilimsel literatürde gizli açlık, özellikle çinko, demir, iyot, selenyum gibi mikro besin elementlerinin eksikliği açısından ele alınıyor.
Tıp dünyasının en prestijli bilimsel dergilerinden biri olan The Lancet dergisinde geçtiğimiz eylül ayında yayınlanan bir makaleye[1]Passarelli, S., Free, C. M., Shepon, A., Beal, T., Batis, C., & Golden, C. D. (2024). Global estimation of dietary micronutrient inadequacies: a modelling analysis. In The Lancet Global Health (Vol. 12, Issue 10, pp. e1590–e1599). https://doi.org/10.1016/s2214-109x(24)00276-6 göre, dünyada 5,1 milyar birey iyot, 4,9 milyar birey demir, 3,5 milyar birey çinko ve 2,8 milyar insan selenyum açısından yeterli olmayan gıdalar tüketmekte. Bu veri, gizli açlığın gerçekten büyük bir küresel sorun olduğuna işaret ediyor. Söz konusu çalışmaya göre Türkiye’nin, anılan mikro besin elementlerinin gıdalar yoluyla en az alındığı ülkelerden biri olması dikkat çekici.
Gizli açlık problemini küresel ölçekte azaltmaya yönelik en yoğun ve başarılı faaliyetleri gösteren uluslararası organizasyonlardan biri, HarvestPlus konsorsiyumudur. Bu konsorsiyum, hangi ülkelerde hangi bitkisel ürünlerin, hangi mikro besin elementleri bakımından öncelikli olarak zenginleştirilmesi gerektiğini araştırıp bir rapor yayımladı. Yayınlanan raporda, Türkiye’nin, yetiştirdiği buğdayı çinko açısından öncelikli olarak zenginleştirmesi gereken beş ülkeden biri olduğu vurgulanıyor.
Harita, ülkelerin yetersiz çinko alımı oranını gösteriyor. Dünya nüfusunda gıdalar yoluyla yetersiz çinko alan bireylerin oranı %46 iken Türkiye’de bu oranın %75in üzerinde olduğunu görüyoruz. (Harita CC-ND-NC lisanslı bir makaleden[2]Passarelli, S., Free, C. M., Shepon, A., Beal, T., Batis, C., & Golden, C. D. (2024). Global estimation of dietary micronutrient inadequacies: a modelling analysis. In The Lancet Global Health (Vol. 12, Issue 10, pp. e1590–e1599). https://doi.org/10.1016/s2214-109x(24)00276-6 alınmış, lisans koşulları dolayısıyla Türkçeleştirilememiştir. )
Tahıllı gıdaların yoğun tüketimi problemi şiddetlendiriyor
Türkiye’de topraklar, mikro elementler bakımından oldukça fakirdir ve dünyada en düşük seviyede bitkiye yarayışlı çinko içerdiği biliniyor. Çinko miktarı zaten düşük olan günümüzün modern buğdayları, Türkiye’de çinko açısından fakir olan topraklarda yetiştirildiğinde, tanesindeki çinko miktarı daha da azalmaya uğrar. Yıllardır Türkiye’de özellikle kırsal bölgelerde ve yoksul ailelerde çinko ve diğer mikro besin elementleri bakımından fakir buğday ürünleri çok yüksek oranlarda tüketiliyor. Afrika ve Asya’nın birçok ülkesinde, kırsal bölgelerde, tahıl kökenli gıdaların günlük kalori tüketimindeki payının %75’i geçtiği rapor edilirken Türkiye’de sadece buğdayın günlük kalori ihtiyacını karşılama oranı %40-45 civarında. Bu oran Türkiye geneli için geçerli olup, kırsal kesimlerde bu oranın %60’lara kadar yükseldiği tahmin ediliyor.[3]Kearney, J. (2010). Food consumption trends and drivers. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences (Vol. 365, Issue 1554, pp. 2793–2807). https://doi.org/10.1098/rstb.2010.0149[4]Cakmak, I. (2008). Enrichment of cereal grains with zinc: Agronomic or genetic biofortification? Plant and Soil (Vol. 302, Issues 1–2, pp. 1–17) https://doi.org/10.1007/s11104-007-9466-3
Türkiye’de insanlar çok yüksek oranlarda ekmek, makarna, bisküvi, bulgur gibi buğday ürünleri tüketmekte. Örneğin, 2010–2020 döneminde kişi başı yıllık buğday ürünleri tüketimin 220 kg ile 280 kg aralığında değişkenlik gösterdiği raporlanmıştır.[5]Yılmaz, A.M. ve Tomar, O. (2022). Türkiye’de Buğdayın Kendi Kendine Yeterlilik ve İthalata Bağımlılık Açısından Değerlendirilmesi. Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, (41: 449-456) https://doi.org/10.31590/ejosat.1192874Türkiye, dünyada kişi başına en çok ekmek tüketen ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor. 2023 yılı “World of Statistics” kaynağına göre Türkiye kişi başına yılda yaklaşık 200 kg ekmek tüketimiyle dünyada birinci sırada yer alırken, bir başka kaynağa göre Türkiye’de kişi başı ekmek tüketimi 150 kg olup, bu miktarın Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasından (39,3 kg) 3,8 kat daha fazladır.[6]Sadowski, A., Dobrowolska, B., Dziugan, P., Motyl, I., Liszkowska, W., Rydlewska‐Liszkowska, I., & Berłowska, J. (2024). Bread consumption trends in Poland: A socio‐economic perspective and factors affecting current intake. Food Science Nutrition (Vol. 12, Issue 10, pp. 7776–7787) https://doi.org/10.1002/fsn3.4383
Özetle, dünyanın birçok az gelişmiş ülkesinde ve yoksul ailelerde bireyler, mikro besin elementlerince fakir olan tahıl bazlı gıdaları tüketerek hayatta kalıyor. Ayrıca, vegan ve vejetaryen beslenme tarzı gizli açlık sorununu daha da hızlandırıyor. Deniz ürünlerinden sonra en fazla iyot içeren gıda kaynağı hayvansal süt olduğundan hayvansal süt yerine soya ve yulaf gibi bitkisel sütlerin tüketimi, örneğin iyot eksikliğinin artmasına yol açmakta.[7]Bath, S. C. (2024): Thyroid function and iodine intake: global recommendations and relevant dietary trends. Nat. Rev. Endocrinol. 20: 474–486.
Bunun yanı sıra aşırı alkol tüketiminin de insanlarda çinko eksikliğinin yaygınlaşmasında rol oynadığını gösteren raporlar var. Aşırı alkol tüketimiyle vücutta çinko emilimi ve taşınmasında rol oynayan çinko taşıyıcı (transporter) proteinlerin aktivitelerinin değişime uğradığı ve vücudun akciğer ve beyin gibi önemli organlarında çinko azalmasına yol açtığı bilinmekte. Çinko eksikliği aynı zamanda vücuttaki alkol zararını şiddetlendiriyor.[8]McClain, C., Vatsalya, V., & Cave, M. (2017). Role of Zinc in the Development/Progression of Alcoholic Liver Disease. Current Treatment Options in Gastroenterology (Vol. 15, Issue 2, pp. 285–295). https://doi.org/10.1007/s11938-017-0132-4[9]Skalny, A. V. ve diğ. (2017). Zinc deficiency as a mediator of toxic effects of alcohol abuse. European Journal of Nutrition (Vol. 57, Issue 7, pp. 2313–2322) https://doi.org/10.1007/s00394-017-1584-y
Vücutta en yüksek çinko konsantrasyonunun yer aldığı yerlerden biri içinde sperm hücrelerinin de bulunduğu erkek menisidir (ejakülat). Kimi raporlara göre menideki çinko konsantrasyonu kandaki çinkodan 70 ile 100 kez daha fazladır.[10]Osadchuk, L., Kleshchev, M., Danilenko, A., & Osadchuk, A. (2021). Impact of seminal and serum zinc on semen quality and hormonal status: A population-based cohort study of Russian young men. Journal of Trace Elements in Medicine and Biology (Vol. 68, p. 126855). https://doi.org/10.1016/j.jtemb.2021.126855[11]Malm, J., Jonsson, M., Frohm, B., & Linse, S. (2007). Structural properties of semenogelin. The FEBS Journal (Vol. 274, Issue 17, pp. 4503–4510) https://doi.org/10.1111/j.1742-4658.2007.05979.x O nedenle cinsel aktivitesi yüksek olan erkeklerde çinko eksikliği riski yüksektir.
Beyaz ekmek mi, tam buğday ekmek mi?
Tam buğday ekmeğinin, beyaz ekmekten daha besleyici olduğu artık iyi biliniyor. Nedenine gelince, bir buğday tanesinin en büyük kısmını (yaklaşık %80-85’ini) oluşturan endosperm, beyaz unun yapıldığı kısımdır ve bu bölüm, mikro besin elementleri (özellikle çinko, demir ve iyot) bakımından diğer kısımlara göre oldukça düşüktür. Aşağıdaki resimden de görülebileceği gibi, çinko, tohumun embriyosunda ve kepek olarak bilinen tohum kabuğu ve alöron kısımlarında çok yüksek miktarda bulunur. Çinko miktarı bu kısımlarda 75-100 mg/kg seviyelerine ulaşabilir. Buna karşılık, beyaz unun elde edildiği ve beyaz ekmeğin yapıldığı endosperm kısmı çinko bakımından oldukça fakirdir ve çinko miktarı çoğunlukla 10 mg/kg civarındadır.
Kaynak[12]Cakmak, I., Pfeiffer, W. H., & McClafferty, B. (2010). REVIEW: Biofortification of Durum Wheat with Zinc and Iron. In Cereal Chemistry (Vol. 87, Issue 1, pp. 10–20) https://doi.org/10.1094/cchem-87-1-0010
Beyaz ekmeğin, diğer ekmek türlerine göre çok daha ucuz olması ve yaygın şekilde tüketilmesi, insanlarda çinko eksikliğinin yaygınlaşmasında önemli bir faktör olarak öne çıktığını ve bu konunun sıkça tartışıldığını da söylemeden geçmeyelim.
Gizli açlık ve olası sağlık sorunları
Mikro besin elementlerinin insan vücudunda, özellikle çocuklar için, çok değerli ve kritik fonksiyonlara sahip olduğu biliniyor. Literatürde, aşağıda belirtilen sağlık sorunlarının gizli açlık problemiyle güçlü bir ilişki gösterdiğine dair birçok bulgu ve rapor var:[13]Prasad, A. S. (2013). Discovery of Human Zinc Deficiency: Its Impact on Human Health and Disease. Advances in Nutrition (Vol. 4, Issue 2, pp. 176–190). https://doi.org/10.3945/an.112.003210[14]He, L., Zhang, L., Peng, Y., & He, Z. (2025). Selenium in cancer management: exploring the therapeutic potential. Frontiers in Oncology (Vol. 14). Frontiers Media SA. https://doi.org/10.3389/fonc.2024.1490740[15]Harding, K. L., Aguayo, V. M., & Webb, P. (2017). Hidden hunger in South Asia: a review of recent trends and persistent challenges. Public Health Nutrition (Vol. 21, Issue 4, pp. 785–795). https://doi.org/10.1017/s1368980017003202[16]Bailey, R. L., West Jr., K. P., & Black, R. E. (2015). The Epidemiology of Global Micronutrient Deficiencies. Annals of Nutrition and Metabolism (Vol. 66, Issue Suppl. 2, pp. 22–33) https://doi.org/10.1159/000371618
Vücut direncinin ve bağışıklık sisteminin zayıflaması, viral ve bakteriyel hastalıklara karşı duyarlılığın artması (özellikle çinko ve selenyum eksikliğinde),
Çocuklarda zekâ ve zihinsel gelişimde yetersizliklerin ortaya çıkması, bilişsel fonksiyonların azalması (özellikle iyot, çinko ve demir eksikliğinde),
Fiziksel gelişim ve boy uzunluğunun sınırlı kalması (özellikle çinko eksikliğinde),
*Bu konuda daha detaylı bilgi almak için konu uzmanlarından görüş alınması önerilmektedir.
Gizli açlık aynı zamanda ciddi bir ekonomik sorundur
Dünya Bankası raporları ve bazı makalelere göre, gizli açlık ve yetersiz beslenmenin yaygın olduğu ülkelerde gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) üzerinde %5’e kadar kayıplar yaşanıyor. Birleşmiş Milletler’in bünyesindeki bazı kurumların yürüttüğü “COHA – The Cost of Hunger in Africa” projesi, açlık probleminin bazı Afrika ülkelerindeki ekonomik maliyetinin gayrisafi yurtiçi hasılayı %10 oranında aşabileceğini rapor ediyor.
Yeşil Devrim mutlak açlığı azaltırken, gizli açlığı artırdı
Besleyici nitelikleri, özellikle mineral içeriği, açısından eski buğdaylar ve atalık buğdaylar olarak da bilinen yerel buğdaylar, günümüzde yaygın olarak üretilen modern buğdaylara göre çok daha üst düzeydedir. Örneğin, siyez, karakılçık, emmer (gernik), gibi yerel (atalık) buğdayların çoğunda, çinko miktarı bir kilogramda 60 mg’a kadar çıkabilir ve hatta emmer (gernik) buğdayında bu değer 75-80 mg’ı aşabilir. Buna karşın, günümüzde tüketilen yüksek verimli modern buğdayların tanesinde çinko değerleri genellikle 1 kilogramda 20 ile 30 mg arasında, diğer mikro besin elementlerinde de benzer bir durum söz konusu.
Artan nüfusa bağlı olarak daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulması sonucu, ıslah programlarıyla yüksek verimli yeni çeşitlerin geliştirilmesine ve endüstriyel bitkisel üretim programlarına geçilmiştir. Bu durum, aşağıda tartışıldığı gibi, besleyici özellikleri kuvvetli biçimde azalan bitkisel gıda üretimine yol açmıştır. Hep söylenir: “Geçmişte bir ekmekle vücudumuza aldığımız besinleri ve mineralleri, bugün belki ancak iki ekmek yiyerek alabiliyoruz.”
Yeşil Devrim, mutlak açlığı azaltırken, gizli açlığı artırdı. Burada şunu vurgulamak gerekir: Eski buğdayların verimleri, günümüzün modern buğdaylarına göre çok daha düşük. 1950’li ve 1960’lı yıllarda dünyada yaşanan mutlak açlık problemini azaltmada başarılı olan Yeşil Devrim ile buğday veriminde çarpıcı artışlar sağlandı. Verimi artırmaya odaklı bu devrim sayesinde mutlak açlık dünyada önemli ölçüde azaldı ve bu devrimin gerçekleşmesinde belirleyici bir rol oynayan Norman Borlaug, Barış Nobel Ödülü’nü kazandı. Ancak, “istenmeden de olsa” Yeşil Devrim gizli açlık sorununu artırdı. Tane verimindeki artış, aslında tanede karbonhidrat/nişasta miktarının artışı olarak görülebilir. Tahıl verimindeki artışlarla birlikte, tanede mikro besin elementlerinin miktarında “seyrelme” dediğimiz olayla ciddi azalmalar meydana gelmiştir. Bu durum aşağıdaki grafikte gösteriliyor.
Bir kilogram buğdaydaki çinko miktarı (mg). Şekilde kırmızı, yeşil ve siyah noktalar farklı NPK gübreleme uygulamalarını göstermektedir.[17]Scientific Panel on Responsible Plant Nutrition. 2023. Plant nutrients are essential for the alleviation of chronic and hidden hunger. Issue Brief 05. https://sprpn.org/wp-content/uploads/2023/11/2023-SPRPN-Chronic-and-hidden-hunger.pdf
Bitkisel verimi artırmak iki probleme davetiye çıkarıyor
Artan dünya nüfusu, ekstrem iklim değişiklikleri ve topraklardaki mevcut fiziksel ve kimyasal sorunlar gibi faktörler, insanları daha yüksek verimli çeşitler geliştirmeye yönlendiriyor. Birim alandan mümkün olabilecek en yüksek verim almak büyük bir hedef haline gelmiş durumda. Ancak, bu süreçte üretilen gıdanın besleyici özelliği hep göz ardı ediliyor ve takip edilmiyor. Dahası, toprak sağlığı ve toprak verimliliğinin bu süreçten nasıl etkilendiği de pek sorgulanmıyor.
Oysa bitkisel verimi artırma hedefleri ve bu bağlamdaki bitkisel üretim faaliyetleri iki önemli sorunu gündeme getirmekte:
Birinci problem, toprakların mineraller, özellikle de mikro besin elementleri bakımından fakirleşmesiyle ilgili. Verim kapasitesi arttırılmış yeni çeşitler, her yıl topraktan yüksek miktarlarda mineral besin elementi kaldırıyor. Bu durum özellikle çinko, selenyum ve iyot gibi mikro besin elementleri açısından ciddi bir sorun; çünkü, toprakta azalan bu mikro besin elementleri, çiftçilerin yaptıkları gübreleme yoluyla geri kazandırılamıyor. Örneğin, bir hektarlık (10 dönümlük) alanda yetiştirilen yüksek verimli mısır çeşitleri her yıl topraktan 500-600 gram saf çinko kaldırır. Bu durum her yıl tekrar ettiğinden belli bir süre sonra topraklarda bu mikro besin elementlerinin miktarlarında ciddi boyutlarda azalmalar ortaya çıkar. Bu durum, o topraklarda yetiştirilen bitkilerin de kötü beslenmesi anlamına gelir.
İkinci problem: bitkisel gıdalarda mineral oranının azalması (seyrelmesi). Bitkisel verim ne kadar artarsa, hasat edilen organlardaki besin elementleri de o kadar seyrelmeye uğrar. Yukarıda da belirtildiği gibi, verimi düşük ve taneleri genelde küçük olan eski buğdaylar (örneğin siyez buğdayı), günümüzün verimi çok yüksek ve taneleri büyük olan modern buğdaylarına göre daha besleyicidir ve daha fazla mikro besin elementi içerir. Kısacası, tahıllarda verim artışı ile tanede karbonhidrat artışı arasında sıkı bir ilişki vardır veyüksek verimli çeşitlerin besleyici özelliğinin çok düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Gizli açlık problemi nasıl azaltılabilir? – Tarımın rolü
Vücudumuz mineral besin elementlerini sentezleyemez; bu nedenle bu mineralleri mutlaka gıdalar yoluyla almamız gerekir. Bu ihtiyaç, özellikle düzenli ve dengeli bir şekilde kırmızı ve beyaz et gibi hayvansal kaynaklı gıdalarla karşılanabilir. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi, ekmek, makarna, bulgur gibi tahıl ürünleri, yoksul ailelerin (hatta öğrencilerin) temel kalori kaynağını oluşturur. Bu bireyler ekonomik nedenlerle et ve benzeri ürünleri ya hiç tüketemiyor ya da çok sınırlı miktarlarda tüketiyor. Türkiye’de buğday kökenli gıdaların yoğun tüketimi göz önünde bulundurulduğunda, sofralarımıza sıklıkla gelen tahıl ürünlerinin mikro elementler açısından zenginleştirilmesi öncelikli bir konu haline geliyor. Bu konu sağlıklı nesiller yetiştirmek açısından büyük bir öneme sahip.
HarvestZinc Projesi partnerlerinden Tayland Chiang Mai Üniversitesi öğrencileriyle bir pirinç tarlasında fide dikimi (Fotograf: İsmail Çakmak)
Gizli açlık problemini azaltmak için mikro element takviyeleri ve gıdaların hazırlanışı sırasında mikro elementlerin doğrudan gıdaya eklenmesi gibi çeşitli stratejiler önerilebilir. Ancak bu yaklaşımların, gizli açlık sorununu çözmede etkili olamadığını görüyoruz. Bahsedilen stratejiler sürdürülebilir değil. Sorunun en yoğun yaşandığı ve ekonomik zorlukların egemen olduğu ailelere ve kırsal bölgelere sürekli olarak mikro element takviyeleri sunmak veya gıdaların hazırlanışı sırasında mikro element kimyasallarıyla yapay olarak zenginleştirilmiş gıda dağıtmak hem pahalı hem de sürdürülebilirliği oldukça zor bir strateji.
Buna karşın tarım, doğal ve sürdürülebilir olan çözümler sunmakta. Bunlardan biri bitki ıslahı; yani mikro besin elementlerince zengin yeni çeşitlerin ıslahının yapılması. Ancak, bitki ıslahı stratejisi, uzun yıllar süren ve başarılı olup olmayacağı kestirilemeyen bir stratejidir. Bitkilerin mikro besin elementleriyle zenginleştirilmesinde tarımın sunduğu en hızlı ve pratik çözüm, mikro element gübreleme stratejisidir. Gübreleme, doğal bir yöntem olup tarlada uygulanır. Mikro besin element gübrelemesiyle amaç, eski buğdaylarda zaten var olan ancak yüksek verim odaklı ıslah çalışmaları nedeniyle önemli oranlarda kaybettiğimiz mikro besin elementlerini, günümüz modern buğdaylarına yeniden kazandırmaktır. Bir başka deyişle, gübreleme ile amaç, günümüz buğdaylarında 1 kilogramda genel olarak bulunan 25-30 miligram dolayındaki çinko miktarını, eski buğdaylarda olduğu gibi 50 miligram ve üstüne çıkarmaktır.
HarvestZinc projesinin Hindistan’da Punjab bölgesindeki buğday denemesi (Fotoğraf: İsmail Çakmak)
HarvestZinc Projesi
Tam da bu hedef doğrultusunda, Sabancı Üniversitesi, hem ulusal hem de uluslararası alanda öncü çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalardan biri, 14 yıl boyunca 15 farklı ülkede kesintisiz devam eden HarvestZinc projesidir. Bu proje, buğday, pirinç (çeltik) ve mısır gibi tahılların çinko, demir, iyot ve selenyum gibi mikro besin elementleriyle zenginleştirilmesini amaçlamıştır. Proje kapsamında yapılan tarla denemeleri, Çin, Hindistan, Tayland, Pakistan, Kazakistan, Güney Afrika, Mozambik, Zambiya, Zimbabve, Nijerya, Ruanda, Uganda, Meksika, Brezilya ve Türkiye gibi farklı ülkelerde gerçekleştirilmiştir. Türkiye’deki buğday tarla denemeleri, Eskişehir’deki Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile iş birliği geliştirerek Müfit Kalaycı ve Erdinç Savaşlı’nın koordinasyonunda yürütülmüştür.
Farklı bölgeler ve ekolojik koşullarda çeşitli buğday çeşitleri kullanılarak yürütülen ve uzun yıllara dayanan bu küresel proje ile buğdayda çinko ve diğer mikro besin elementlerinin miktarında önemli artışlar sağlanmıştır. Örneğin, birçok bölgede buğdayda çinko miktarı, bir kilogramda 50 miligram düzeylerine kadar çıkmıştır. Bu çalışmalar, ana sponsoru Bill ve Melinda Gates Vakfı olan uluslararası HarvestPlus programı altında gerçekleştirilmiş ve uygulamaya yönelik çok değerli deneyimler ve bilgilere ulaşılmıştır.
Öneriler
Mikro besin elementleri, çocuklara en etkili ve en kolay şekilde ekmek, makarna, bisküvi gibi buğday ürünleri ve inek sütü gibi gıdalarla sağlanabilir. Türkiye’deki lider gıda kuruluşları ve üreticiler, tarım ve sağlık alanındaki karar vericilerle iş birlikleri geliştirerek, ekmek, makarna, bulgur, bisküvi, un ve süt gibi gıdaların bu mikro besin elementleriyle zenginleştirilmesine yönelik programlar oluşturabilir ve uygulamaya sokabilirler. Bu çalışma, en azından Türkiye’de okul çağındaki çocuklar için gerçekleştirilebilir.
Bugün Türkiye’de okul öncesi eğitimde ve ilkokul düzeyindeki toplam öğrenci sayısı yedi milyonu aşıyor[18]Milli Eğitim Bakanlığı Örgün Eğitim İstatistikleri, https://istatistik.meb.gov.tr/ ve mikro besin elementlerinin eksikliğinden en çok etkilenenler bu yaş grubu. Bu öğrencilerin büyük bir kısmının, mevcut ekonomik koşullar nedeniyle mikro besin elementleri ve protein açısından zengin gıdalarla yeterli şekilde beslenemedikleri bir gerçek. Bu noktadan hareketle, bu çocukların beslenme çantalarında mikro besin elementlerince zenginleştirilmiş ekmek, bisküvi, kurabiye ve süt gibi gıdaların bulunması çok değerli kitlesel yararlar sağlayabilir. Ayrıca, bu gıdalar afet dönemlerinde de çocukların beslenmesine hızlı ve kolay bir şekilde katkı verecek gıda kaynakları olarak değerlendirilebilir.
Ülkemizde birçok belediyenin yönetiminde olan ve ekonomik zorluklar yaşayan ailelere önemli bir destek sağlayan Halk Ekmek Şirketlerinin ürettiği ekmeklerin de mikro besin elementleriyle zenginleştirilmesi önemli bir hedef olmalıdır. Halk Ekmek şirketleri, zenginleştirilmiş ekmeklerle, özellikle çocukların zihinsel sağlığına, fiziksel gelişimine ve hastalıklara karşı vücut direncine değerli katkılarda bulunabilir. Her gün satın alınan 250 gram ağırlığındaki bir ekmekte bulunan örneğin çinko ve selenyum miktarlarında önemli artışlar sağlamak, ülkemizdeki çocukların çok büyük bir bölümünün zihinsel ve bedensel gelişimine önemli katkılar verecek çok değerli bir sosyal sorumluluk hedefi olarak görülmelidir.
İsmail Çakmak Bilim Akademisi üyesi, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi
Passarelli, S., Free, C. M., Shepon, A., Beal, T., Batis, C., & Golden, C. D. (2024). Global estimation of dietary micronutrient inadequacies: a modelling analysis. In The Lancet Global Health (Vol. 12, Issue 10, pp. e1590–e1599). https://doi.org/10.1016/s2214-109x(24)00276-6
Kearney, J. (2010). Food consumption trends and drivers. Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences (Vol. 365, Issue 1554, pp. 2793–2807). https://doi.org/10.1098/rstb.2010.0149
Cakmak, I. (2008). Enrichment of cereal grains with zinc: Agronomic or genetic biofortification? Plant and Soil (Vol. 302, Issues 1–2, pp. 1–17) https://doi.org/10.1007/s11104-007-9466-3
Yılmaz, A.M. ve Tomar, O. (2022). Türkiye’de Buğdayın Kendi Kendine Yeterlilik ve İthalata Bağımlılık Açısından Değerlendirilmesi. Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi, (41: 449-456) https://doi.org/10.31590/ejosat.1192874
Sadowski, A., Dobrowolska, B., Dziugan, P., Motyl, I., Liszkowska, W., Rydlewska‐Liszkowska, I., & Berłowska, J. (2024). Bread consumption trends in Poland: A socio‐economic perspective and factors affecting current intake. Food Science Nutrition (Vol. 12, Issue 10, pp. 7776–7787) https://doi.org/10.1002/fsn3.4383
McClain, C., Vatsalya, V., & Cave, M. (2017). Role of Zinc in the Development/Progression of Alcoholic Liver Disease. Current Treatment Options in Gastroenterology (Vol. 15, Issue 2, pp. 285–295). https://doi.org/10.1007/s11938-017-0132-4
Skalny, A. V. ve diğ. (2017). Zinc deficiency as a mediator of toxic effects of alcohol abuse. European Journal of Nutrition (Vol. 57, Issue 7, pp. 2313–2322) https://doi.org/10.1007/s00394-017-1584-y
Osadchuk, L., Kleshchev, M., Danilenko, A., & Osadchuk, A. (2021). Impact of seminal and serum zinc on semen quality and hormonal status: A population-based cohort study of Russian young men. Journal of Trace Elements in Medicine and Biology (Vol. 68, p. 126855). https://doi.org/10.1016/j.jtemb.2021.126855
Malm, J., Jonsson, M., Frohm, B., & Linse, S. (2007). Structural properties of semenogelin. The FEBS Journal (Vol. 274, Issue 17, pp. 4503–4510) https://doi.org/10.1111/j.1742-4658.2007.05979.x
Cakmak, I., Pfeiffer, W. H., & McClafferty, B. (2010). REVIEW: Biofortification of Durum Wheat with Zinc and Iron. In Cereal Chemistry (Vol. 87, Issue 1, pp. 10–20) https://doi.org/10.1094/cchem-87-1-0010
Prasad, A. S. (2013). Discovery of Human Zinc Deficiency: Its Impact on Human Health and Disease. Advances in Nutrition (Vol. 4, Issue 2, pp. 176–190). https://doi.org/10.3945/an.112.003210
He, L., Zhang, L., Peng, Y., & He, Z. (2025). Selenium in cancer management: exploring the therapeutic potential. Frontiers in Oncology (Vol. 14). Frontiers Media SA. https://doi.org/10.3389/fonc.2024.1490740
Harding, K. L., Aguayo, V. M., & Webb, P. (2017). Hidden hunger in South Asia: a review of recent trends and persistent challenges. Public Health Nutrition (Vol. 21, Issue 4, pp. 785–795). https://doi.org/10.1017/s1368980017003202
Bailey, R. L., West Jr., K. P., & Black, R. E. (2015). The Epidemiology of Global Micronutrient Deficiencies. Annals of Nutrition and Metabolism (Vol. 66, Issue Suppl. 2, pp. 22–33) https://doi.org/10.1159/000371618