Türkiye’deki bölgeler arasındaki verimlilik farkları bize ne söylüyor?

Ülkelerin ekonomik dinamizmi ve büyüme potansiyeli, kentlerinin ekonomik performansıyla yakından ilintilidir. Günümüzde, kentler ekonomik gelişimin itici gücü olarak hareket ederken, kentleşmenin getirdiği dinamizm ve fırsatlar ülke ekonomilerinin yapısal dönüşümünde önemli bir rol oynar.

Şirketlerin ve çalışanların kentlerde bir arada olmasının verimlilik üzerindeki olumlu etkisi, aglomerasyon ekonomileriyle (agglomeration) tanımlanır. Aglomerasyon, iş dünyasının ve iş gücünün kentlerde yoğunlaşarak bir araya gelmesinin yarattığı ekonomik faydaları ifade eder.  Kentlerde, firmaların geniş bir tedarikçi ve müşteri ağına erişim elde etmesi, çalışanlar için daha geniş iş ve uzmanlaşma olanakları sunması, bilgi alışverişinin kolaylaşması gibi unsurlar bölgesel verimliliği ve de neticede ekonomik büyümeyi artırır.

Gelişmiş ülkelerde aglomerasyon ekonomilerinin önemine dair pek çok çalışma olmasına rağmen, gelişmekte olan ülkelerden elde edilen bulgular sınırlı. Oysa gelişmekte olan ülkelerde aglomerasyon ekonomilerinin varlığını ve önemini incelemenin birçok faydası var. Öncelikle, gelişmekte olan ülkelerin son yüzyılın ikinci yarısında deneyimlediği hızlı kentleşme, gelişmiş ülkelerin birkaç yüzyılda geçirdiği kentleşme sürecinden farklı. Gelişmekte olan ülkeler çok hızlı kentleşirken nüfuslarının önemli bir kısmı belirli kentlerde yoğunlaştı. Nitekim, bu hızlı nüfus artışının ihtiyaç duyduğu yol ve diğer şehirsel altyapılar aksadı ve/veya gecikmeyle gelişti.  Gelişmekte olan ülkelerdeki bu farklar, kentleşmenin sağladığı bölgesel ekonomik kazanımların boyutunu ve niteliğini etkileyebilir.[1]Glaeser, E., & Henderson, J. V. (2017). Urban economics for the developing world: An introduction. Journal of Urban Economics, 98, 1–5.

Türkiye’de durum nasıl?

Türkiye’de önemli bölgesel eşitsizlikler mevcut. Nitekim, kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)[2]Bir bölgenin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH), o bölgede üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder. açısından bakıldığında Türkiye, bölgeler arasında en yüksek eşitsizlere sahip olan OECD ülkesi. Şekil 1’de görebileceğiniz gibi 81 il (NUTS3 bölgesine denk gelmekte) arasında GSYİH açısından önemli eşitsizlikler, Batı ile Doğu illeri arasında, kıyılar ve iç bölgelerdeki iller arasında dikkat çekici farklar var.  Ne yazık ki iller arası eşitsizlikler GSYİH ile sınırlı değil. Yaşam beklentisi, internet altyapısı ve sağlık hizmetlerine erişim gibi neredeyse tüm ölçütlerde yüksek eşitsizliklerden söz etmek mümkün.[3]OECD. (2020). Regions and cities at a glance 2020. OECD Publishing.

Şekil 1. 2016’da Türkiye illerindeki kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılayı ABD doları cinsinden göstermektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından sağlanan istatistiklere dayanmaktadır. İller, NUTS3 bölgelerine karşılık gelmektedir.

İl düzeyinde verimlilik farkları bize ne söylüyor?

Bu kısa yazıda bulgularını paylaşacağım çalışmada,[4]Özgüzel, C. (2023). Agglomeration effects in a developing economy: Evidence from Turkey. Journal of Economic Geography, 23 (4), 823–846. https://doi.org/10.1093/jeg/lbac035 Türkiye’deki bölgesel düzeydeki eşitsizliklerden önemli biri olan verimlilik farklarına odaklandım. Verimlilik, kabaca ifade etmek gerekirse, bir iş yapılırken, kaynakların ve zamanın ne kadar etkin kullanıldığını ifade eder.

Bölgesel verimliliği ölçmek için literatürde çok kullanılan bir yöntemi takip ederek, bir bölgenin verimliliğinin o bölgedeki maaşlarla ilişkili olduğu varsayıyorum.[5]Verimliliğin yüksek olduğu durumlarda maaşların da genellikle yüksek olduğu gözlemlenir. Bunun nedeni, verimli çalışanların daha fazla üretkenlikle daha çok mal ve hizmet üretebilmesidir. Daha yüksek verimliliğin karşılığında hem ortalama maaşlar artmakta hem de ekonomik büyüme gözlemlenmektedir.  Bu varsayımın eksiklikleri olsa da bölgesel eşitsizlikleri anlamak için sıklıkla kullanılıyor.[6]Combes, P. P., & Gobillon, L. (2015). The Empirics of Agglomeration Economies (1st ed.). Elsevier B.V. Aynı işi yapan ve aynı pozisyonda bulunan fakat farklı bölgelerde yaşayan iki kişiden birisi daha fazla maaş alıyorsa, bu kişinin çalıştığı şirketin daha çok gelir elde ettiğini ve dolayısıyla çalışanlarına daha çok maaş verebildiğini düşünebiliriz. Dolayısıyla daha yüksek maaş alan çalışanın bulunduğu bölgedeki verimliliğin daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Analizde farklı bölgelerde yaşayan çalışanların maaşları üzerinden verimliliklerini karşılaştırırken cinsiyet, eğitim, meslek ve sektörel farklarının da hesaba katıldığını da ekleyelim. Analizde, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sunulan Türkiye’deki tüm çalışanları kapsayan yeni bir veri setini kullanıldı.

Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi, çalışanların maaş verilerinden yola çıkarak hesapladığım bölgesel verimlilik ile kişi başına düşen bölgesel GSYİH (Şekil 1) yakından ilgili. Çalışan verimliliğinin yüksek olduğu Batı bölgelerinde GSYİH daha yüksek, düşük olduğu Doğu bölgelerinde ise düşük.

Şekil 2. 2016’da Türkiye illerindeki verimlilik farklarını göstermektedir. Verimlilik farkları ilk adımda tahmin edilen il-yıl sabit etkilerine karşılık gelir ve ilin sektörel bileşiminden bağımsız olarak ulusal ortalama ile karşılaştırıldığında verimlilik farklarını ölçer. İller, NUTS3 bölgelerine karşılık gelmektedir. Haritada sunulan değerler, bir bölgenin ülke ortalamasına göre verimliliğini göstermektedir. Pozitif değerler, o bölgenin ülke ortalamasının üstünde bir ortalama gösterdiğini, negatif olması ise ortalamanın altında olduğunu ifade eder.[7]Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sunulan Türkiye’deki tüm çalışanları kapsayan yeni bir veri seti

Bölgesel verimlilik farklarının oluşmasında kentleşmenin ve aglomerasyon ekonomilerinin rolünü anlamaya odaklandığım bu çalışmamda öne çıkan iki önemli bulgu var.

Bu bulguların ilki, istihdam yoğunluğuna göre verimliliğin ne kadar arttığını gösteren elastikiyet. Verimliliğin elastikiyetini şöyle düşünebilirsiniz: Dünyanın her yerinde kentler büyüdükçe yani istihdam yoğunluğu arttıkça aglomerasyon ekonomilerinin getirdiği avantajlar artmakta, bunlar ise çalışanların verimliliğinin ve de maaşlarının artmasına neden olmakta. Fakat istihdam yoğunluğu ile çalışanların verimliliği arasındaki pozitif ilişkinin büyüklüğü ülkelere göre değişiyor.  Elastikiyet bunun ölçüsü.[8]Elastikiyet hesaplamak için bir bölgede çalışanların aldıkları maaşlarla o bölgedeki çalışan yoğunluğu arasındaki ilişkiye bakılır. Bunu yaparken maaşları etkileyebilecek diğer faktörler yani çalışanların eğitim durumları, meslekleri veya çalıştıkları sektörler de hesaba katılır.  Bu sayede, çalışan yoğunluğunun yüksek olduğu büyük şehirlerde çalışanların göreli yüksek eğitimli olması veya daha yüksek maaş ödeyen sektörlerin buralarda bulunmasının yarattığı etkilerden arındırılmış olunur.

Türkiye’de elastikiyet 0,056-0,06 civarında gerçekleşiyor, bu değerler bir ilde istihdam yoğunluğunun iki katına çıkması durumunda çalışanların ortalama ücretlerinin %3,8-4,2 oranında arttığını söylüyor. Elastikiyet ne kadar büyükse, nüfusun daha yoğun olduğu illerde olmanın maddi avantajı o kadar büyük demek. Türkiye’deki istihdam yoğunluğu ve çalışanların verimliliği arasındaki bu ilişki gelişmiş ekonomilerde bulunan 0,01-0,03 arasındaki elastikiyetinin çok üstünde.[9]Combes, P. P., Duranton, G., & Gobillon, L. (2008). Spatial wage disparities: Sorting matters! Journal of Urban Economics, 63(2), 723–742.[10]Ahrend, R., Farchy, E., Kaplanis, I., & Lembcke, A. C. (2017). What makes cities more productive? Evidence from five OECD countries on the role of urban governance. Journal of Regional Science, 57(3), 385–410.[11]De la Roca, J., & Puga, D. (2017). Learning by working in big cities. Review of Economic Studies, 84(1), 106–142.[12]Özgüzel, C. (2020), « Agglomeration economies in Great Britain », OECD Regional Development Working Papers, n° 2020/04, Éditions OCDE, Paris, https://doi.org/10.1787/3aa63b9a-en. Diğer bir deyişle, Türkiye’de kentlere – özellikle de büyük kentlere – taşınmanın avantajı gelişmiş ülkelerde olduğundan çok daha yüksek. Çin ve Hindistan’da Türkiye’den de daha yüksek bir elastikiyet mevcut[13]Combes, P. P., & Gobillon, L. (2015). The Empirics of Agglomeration Economies (1st ed.). Elsevier B.V.[14]Combes, P. P., Démurger, S., Li, S., & Wang, J. (2020). Unequal migration and urbanisation gains in China. Journal of Development Economics, 142, 102,328.[15]Chauvin, J. P., Glaeser, E., Ma, Y., & Tobio, K. (2017). What is different about urbanization in rich and poor countries? Cities in Brazil, China, India and the United States. Journal of Urban Economics, 98, 17–49. Kolombiya, Ekvator veya Brezilya’da ise Türkiye kadar yüksek olmamakla beraber benzer seviyelerde[16]Duranton, G. (2016). Agglomeration effects in Colombia. Journal of Regional Science, 56(2), 210–238.[17]Chauvin, J. P., Glaeser, E., Ma, Y., & Tobio, K. (2017). What is different about urbanization in rich and poor countries? Cities in Brazil, China, India and the United States. Journal of Urban Economics, 98, 17–49.[18]Matano, A., Obaco, M., & Royuela, V. (2020). What drives the spatial wage premium for formal and informal workers? The case of Ecuador. Journal of Regional Science, 60 (4), 823–847.

Bulguların ikincisi illerin iç ve dış piyasalara erişiminin işgücü verimliliği üzerinde olumlu ve güçlü bir etkisi olduğunu gösteriyor. Bir bölgeyi verimli kılabilecek birçok faktör olabilir. Dış piyasalara ulaşım kolaylığı, liman veya havaalanı bulunması gibi faktörler bölgede bulunan firmaların verimliliğini arttırır. Çalışmada bir ildeki firmaların il dışındaki piyasalara erişimini hesaplarken, diğer illerle olan karayolu bağlantılarının gelişmişliğini ve en yakın gümrük kapısına olan uzaklığı hesaplıyorum. Bulgularım Türkiye’deki şirketlerin diğer illerdeki ve yurt dışındaki piyasalara erişebilmesi, çalışanlarının verimliliklerini arttırmakta olduğunu gösteriyor. Bu pozitif etki ise gelişmiş ekonomilerdekine oranla çok daha büyük. Diğer bir deyişle karar vericilerin bir bölgede verimliliği arttırmak için o bölgenin dışa açılmasını kolaylaştıracak ulaşım altyapısı yatırımlarını yapmaları Avrupa’ya göre daha anlamlı, çünkü getirisi çok daha yüksek.

Çalışanların ve şirketlerin kentlerde bir araya gelmesinin verimlilik üzerinde olumlu etkisinin gelişmekte olan ülkelerde de geçerli olduğunu söylemek mümkün, bunu Türkiye örneği üzerinden doğrulayabiliyoruz. Fakat bu çalışma aynı zamanda aglomerasyon ekonomisinin sebepleri ve sonuçlarının, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde farklı olduğunu gösteriyor. Hızlı kentleşme, aşırı nüfus artışı ve altyapının yetersizliği gibi unsurların yarattığı bu farkları anlamak, gelişmekte olan ülkelerdeki kent ekonomilerinin işleyişlerindeki farkları daha iyi yorumlamamızı mümkün kılacaktır. İşleyişlerindeki farkları anlamamız ise daha etkin bölgesel kalkınma politikaların oluşturulmasını sağlayacaktır.

Cem Özgüzel (Paris School of Economics ve Centre d’Economie de la Sorbonne)

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Glaeser, E., & Henderson, J. V. (2017). Urban economics for the developing world: An introduction. Journal of Urban Economics, 98, 1–5.
2 Bir bölgenin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH), o bölgede üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder.
3 OECD. (2020). Regions and cities at a glance 2020. OECD Publishing.
4 Özgüzel, C. (2023). Agglomeration effects in a developing economy: Evidence from Turkey. Journal of Economic Geography, 23 (4), 823–846. https://doi.org/10.1093/jeg/lbac035
5 Verimliliğin yüksek olduğu durumlarda maaşların da genellikle yüksek olduğu gözlemlenir. Bunun nedeni, verimli çalışanların daha fazla üretkenlikle daha çok mal ve hizmet üretebilmesidir. Daha yüksek verimliliğin karşılığında hem ortalama maaşlar artmakta hem de ekonomik büyüme gözlemlenmektedir.
6, 13 Combes, P. P., & Gobillon, L. (2015). The Empirics of Agglomeration Economies (1st ed.). Elsevier B.V.
7 Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sunulan Türkiye’deki tüm çalışanları kapsayan yeni bir veri seti
8 Elastikiyet hesaplamak için bir bölgede çalışanların aldıkları maaşlarla o bölgedeki çalışan yoğunluğu arasındaki ilişkiye bakılır. Bunu yaparken maaşları etkileyebilecek diğer faktörler yani çalışanların eğitim durumları, meslekleri veya çalıştıkları sektörler de hesaba katılır.  Bu sayede, çalışan yoğunluğunun yüksek olduğu büyük şehirlerde çalışanların göreli yüksek eğitimli olması veya daha yüksek maaş ödeyen sektörlerin buralarda bulunmasının yarattığı etkilerden arındırılmış olunur.
9 Combes, P. P., Duranton, G., & Gobillon, L. (2008). Spatial wage disparities: Sorting matters! Journal of Urban Economics, 63(2), 723–742.
10 Ahrend, R., Farchy, E., Kaplanis, I., & Lembcke, A. C. (2017). What makes cities more productive? Evidence from five OECD countries on the role of urban governance. Journal of Regional Science, 57(3), 385–410.
11 De la Roca, J., & Puga, D. (2017). Learning by working in big cities. Review of Economic Studies, 84(1), 106–142.
12 Özgüzel, C. (2020), « Agglomeration economies in Great Britain », OECD Regional Development Working Papers, n° 2020/04, Éditions OCDE, Paris, https://doi.org/10.1787/3aa63b9a-en.
14 Combes, P. P., Démurger, S., Li, S., & Wang, J. (2020). Unequal migration and urbanisation gains in China. Journal of Development Economics, 142, 102,328.
15, 17 Chauvin, J. P., Glaeser, E., Ma, Y., & Tobio, K. (2017). What is different about urbanization in rich and poor countries? Cities in Brazil, China, India and the United States. Journal of Urban Economics, 98, 17–49.
16 Duranton, G. (2016). Agglomeration effects in Colombia. Journal of Regional Science, 56(2), 210–238.
18 Matano, A., Obaco, M., & Royuela, V. (2020). What drives the spatial wage premium for formal and informal workers? The case of Ecuador. Journal of Regional Science, 60 (4), 823–847.
Önceki İçerikİnsanda ilk kanser virüsünün keşfi – Epstein-Barr virüsünün öyküsü
Sonraki İçerikAnaksimandros ve Doğa’nın kapıları
Cem Özgüzel

Cem Özgüzel doktorasını Paris School of Economics’te tamamlamıştır. OECD’de Ekonomist olarak çalışmaktadır ve Paris School of Economics ve Centre d’Economie de la Sorbonne’da araştırma görevlisidir.  Çalışmalarında uluslararası göç ve ticaret,  ve bölgesel ekonomi konularına odaklanmaktadır.

OECD’ye katılmadan önce University of Paris 1 Panthéon-Sorbonne’da ve Sciences Po’da öğretim ve araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Aynı zamanda Center of International Development (Harvard Üniversitesi) ve Institute for Employment Research (IAB)’de ziyaretçi araştırmacı olarak bulunmuştur.