Orman nedir?

Altındere Vadisi Milli Parkı (Wikipedia)

Bu metin Doğanay Tolunay’la 13 Nisan 2023’te yaptığımız söyleşiden derlenmiştir.


Öncelikle orman bir ekosistemdir. Sınırları az çok belli olan, içinde çok sayıda canlının yaşadığı aynı zamanda cansız varlıkların da var olduğu, kendine özgü iklimi, toprağı, topografyası, yetişme ortamı olan ve bu canlı ve cansız varlıkların karşılıklı ilişki ve etkileşim içinde bulunduğu bir ekosistemdir orman. Bütün ekosistemler için benzer bir tanım yapabiliriz, sadece her bir ekosistemin kendine özgü canlı, cansız varlıkları ve bunların kendine özgü ilişkileri vardır.

Orman ekosistemini karakterize eden canlı türü ağaçtır fakat orman sadece ağaçlardan oluşmaz, diğer bitkiler, çalılar, ağaççıklar, mantarlar, likenler vardır; fauna vardır, Türkiye şartlarında ayı, kurt, karaca, geyik gibi memeliler, kuşlar, böcekler, mikroorganizmalar gibi çok sayıda canlı türü bir arada yaşar.

Orman sadece canlılardan da oluşmaz. Bütün canlıları bir araya koyduğumuzda bu bir hayvanat bahçesi olur ama bir ekosistemde bu canlıların bir arada yaşadıkları ortam da önemlidir. İklim önemlidir örneğin, Karadeniz bölgesindeki ormanlarla Akdeniz bölgesindeki ormanlar birbirinden tamamen farklıdır çünkü iklim özellikleri birbirinden farklıdır. Karadeniz serin ve yağışlı, Akdeniz daha sıcak ve ılımandır. İç Anadolu’da orman yoktur, çünkü orman oluşması için gerekli ekolojik koşullar mevcut değil.  İklim koşulları uygun değil; sıcaklık, yağış miktarı uygun değil, yazlar çok kurak. Bu koşullar orman oluşması için yeterli olmuyor ve buralarda bozkır ekosistemi doğal olarak oluşuyor. Doğu Anadolu bölgesi de orman varlığının en az olduğu bölgelerden burada da soğuk nedeniyle orman oluşmuyor. Ağaçların yaşayabilmesi için aylık ortalama sıcaklıkların 8-10 derece olması gerekli, olmuyorsa burada ağaç yetişmesi mümkün değil. Örneğin Kızılçam, Ege ve Akdeniz’de doğal olarak yayılıyor çünkü oradaki iklim şartlarına uyum sağlamış bir ağaç türü. Kızılçam sıcak ve kurak iklimlerde yaşayabiliyor ama Karadeniz bölgesinde uygun sıcaklıklar olmadığı için kayın, ıhlamur, meşe, gürgen gibi farklı ağaç türleri yetişiyor.

Ekosistemin oluşması için iklim dışında toprak da önemlidir; orman ağaçlarının yaşayabilmesi için belli miktarda toprak olması veya köklerin kayalardaki çatlaklara yayılabilmesi gerekir. Toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri, su tutma kapasitesi vb. önemlidir; bir yerde orman olup olmaması toprağın özelliklerine de bağlıdır.  Örneğin toprak tuzluysa burada tuzcul bitkiler yetişir, orman oluşamaz.

Denize yakınlık ya da uzaklık yine orman varlığını etkiler. Denizden uzaklaştıkça yani karasallaştıkça, gece-gündüz arasındaki sıcaklık farkı belirginleşir, kışların çok soğuk olması, yazın yağışların az olması gibi koşullar oluşur ve bu koşullar ormanları etkiler. Dağlık alanlarda yükselti ile yağış ve sıcaklığın değişmesi, ormanlardaki tür bileşimini değiştirir. Bakı dahi önemlidir. Örneğin güney bakılar daha kuraktır ve buralarda kuraklığa dayanıklı ağaçlar yaşar.

Ormanda canlı ve cansız varlıkların karşılıklı ilişkisi vardır; bu ilişkiler de ekosistemin önemli süreçleridir.

Shutterstock

Toprak

Ağaç ağırlıklı canlı topluluğuna sahip olan ormanlarda ağaçların en önemli özelliği sonbahar aylarında yapraklarını dökmesidir.  Ağaçlardan dökülen yapraklar ve bitkisel artıklara ölü örtü diyoruz, bunlar çürüyerek humus haline gelir.

Ölü örtü çeşitli tabakalardan oluşur, en üstte yeni dökülmüş yapraklar, meyveler, tohumlar bulunur. Bir yıl önce dökülmüş yapraklar çürümeye başlamışlardır, yine de bu aşamada hala bu katmanı oluşturanların kökenini, yani yaprak mıdır dal mıdır bilebiliriz. Birkaç yıl önce dökülmüş olanlar ise siyah renkli bitki artığı şeklindedir, kökenini bilemeyiz, bitkisel olup olmadığını bile anlayamayız.  Hayvan gübresiyle bu humusu ayırt edemezsiniz.

Ölü örtünün en altındaki yapraklar humus halinde toprağa girdiğinde bu organik maddenin içinde azot, fosfor, kalsiyum, magnezyum gibi bitkiler için besin maddeleri vardır; bir bakıma ağaçlar kendini gübreliyor diyebiliriz.

Orman ve karbon

Humus aynı zamanda karbon içerir ve bu iklim değişikliği açısından da önemli, dünyadaki topraklarda ağaçlardan çok daha fazla karbon depolanmış durumda. Çünkü bütün canlılar karbon bazlıdır ve bitki artıkları çürüyüp ayrışıp humus haline geldiğinde, bitki artıkları da toprağa girmiş ve karbon toprakta depolanmış olur.

İklim değişikliğiyle mücadelede fidan dikmeyi, ağaçlandırmayı önemsiyoruz fakat toprağın buradaki rolünü de unutmamalı. Toprakları korumak, tüm doğal ekosistemleri korumak son derece önemli. Ormanları ve doğal ekosistemleri kaybedersek sadece bitkilerdeki değil topraktaki karbonu da kaybederiz ve bu da atmosferdeki sera gazlarını arttırır.

Ağaçlar da karbon depolar. Tüm bitkiler atmosferdeki karbondioksiti alırlar, fotosentez ile bir bakıma kendi besinlerini üretirler, glikoza ve organik maddeye dönüştürürler. Bir taraftan da atmosferden aldıkları karbondioksitin bir kısmını kendi biyolojik aktiviteleri için kullanırlar. Bütün canlılar solunum yapar, tabii bitkiler de solunum yapar ve üretmiş oldukları organik maddenin bir kısmını da solunumla harcarlar. Yani bitkiler ve ağaçlar fotosentez ile karbondioksiti alıp besin yapar ve bu karbondioksitin bir kısmını da yine solunumla atmosfere geri verirler.

Bitkinin karbonu bağlaması sadece büyümesiyle olur, yani fotosentezle ürettiği ve solunumla kaybettiği arasındaki fark kadar karbon bitkinin gövdesinde depolanır, bitkinin boyu büyür, çapı artar, oduna çevrilir. Oduna çevrildiğinde karbonun bağlanması kalıcı olur.  Tek yıllık otsu bitkiler de karbonu bağlar fakat kısa bir süre sonra ölürler ve mikroorganizmalar tarafından ayrıştırıldıklarında karbondioksit tekrar atmosfere salınır, ağaçlar ise karbonu uzun süreler depolamış olurlar.  Bu karbon döngüsünün temelinde olan bir şey.

Orman ve Su

Ormanların rolü su döngüsünde de son derece önemli. Yağışlarla su atmosferden yeryüzüne geldiğinde yağmur damlalarının hızı fazladır ve yerde bitki örtüsü yoksa, yağmur doğrudan toprak üstüne düşüyorsa toprağa çarptığında darbe etkisiyle toprağı, kumu, tozu, kili parçalar; yağışlar doğrudan toprağın üstünden akar ve erozyon gerçekleşir.

Ağaçlar yağmurun hızını keser, yağmur damlayarak yüzeye ulaşır, hemen toprağa da ulaşamaz, aradaki ölü örtü vardır. Bu ölü örtü birkaç yıllık olduğundan humus haline gelmiş sünger gibi olmuştur, humus suyu emer ve damlalar halinde toprağa ulaştırır.

Yağmur miktarı arttığında ki iklim değişikliği nedeniyle de bu tür şiddetli yağışların daha çok gerçekleşmesini bekliyoruz, sel oluşma riski de artar. Akıp giden suyu kaybederiz. Ormanlarda ise suyun büyük bir çoğunluğu toprak tarafından emilir.

Giresun (Fotoğraf: Alp Duran – Unsplash)

Toprağın içinde boşluklar var, kabaca 1 m3 hacmindeki taşsız bir toprağın yarısı boşluktur. Suyu toprağın içine sızdırabilirseniz, burada depolayabilirsiniz. Toprağa giren suyun bir kısmı yerçekiminin etkisiyle derinlere gider, yeraltı sularını besler; bir kısmı toprak içinden eğim boyunca akar, bu şekilde eğimin aşağı bölgelerindeki dereler beslenir. Toprağın içinden akan su sayesinde yazın derelerdeki su bitmez.

Türkiye’de 1 m2‘ye yaklaşık 573 lt yağmur düşüyor, bu suyun yaklaşık 200 lt kadarı toprakta tutulabilir. Bu taşsız bir toprak için geçerli, taş olunca toprağın su tutma kapasitesi düşer. 5-6 ay yağmur yağmadığında ağaçlar toprakta depolanan bu suyu kullanır. En iyi yağmur suyu hasadı suyu toprağa sızdırmaktır. Toprakları iyi yönetirsek hem selleri engelleriz hem de temiz su depolamış oluruz. Toprağa sızan su temizdir, çünkü toprağın aynı zamanda filtreleme özelliği var.  Yağış toprağa girdiğinde derinlere doğru inerken temizlenir, topraktan sızarak gelen su pırıl pırıldır. Su ne zaman bir yerleşim alanına gelir o zaman kirlenmeye başlar.

Bitkiler ve ağaçlar toprakta depolanmış suyu alırlar ve yapraklarından terleme ile yeniden atmosfere salarlar. Böylece su döngüsü tamamlanır.

Ormanın kendine özgü iklimi

Ormanda kendine özgü bir iklim oluşur. Ağaçlar güneşi kestiği için ortam zaten daha serin olur, sadece bu etkiyi düşündüğünüzde bile ormanın içi çevresindeki açıklık alandan 4-5 derece fark eder. Bitkiler topraktaki suyu alıp terleme yoluyla atmosfere verdiklerinde de dışarıya göre daha nemli bir ortam oluştururlar. Bu şekilde ormanın bulunduğu bölgede iklim özellikleri değişmiş olur.

Zonguldak (Fotoğraf: Ahmet Anıl Öcal – Unsplash)

Peki ormanlar yağışı arttırır mı? Örneğin Konya’yı ağaçlandırırsak daha fazla yağmur yağmasını sağlayabilir miyiz?  Bu çok mümkün değil. Bu bölgede yılda m2’ye 350 lt yağış düşüyor. Bu yeterli değil. Daha önce de söylediğimiz gibi bir yerde orman oluşması için uygun yağış, uygun sıcaklık, uygun toprak olması lazım. Bu koşullar sağlanmazsa ağaçlar yaşamaz.

Ağaçları diktiniz her şeye rağmen yaşadı, ama mevcut su yine yeterli olmayacak. Ağaçlar kökleriyle bu suyu alıp atmosfere saldıklarında, su buharı rüzgarlarla başka yerlere taşınır, yine yağış oluşmasına yetmez.

Sadece orman kurmayla bölgenin iklimini değiştiremeyiz, yalnız mikro iklimi yani daha küçük alanlarda birkaç hektarlık alanlardaki iklimi etkileyebiliriz.

Canlılar arası ilişkiler

Ekosistemdeki bir ilişki türü av avcı ilişkileridir ve bu da besin zincirini oluşturur. Ekosistemin önemli bir parçasının canlılar olduğunu söylemiştik, bunlar tesadüfen bir araya gelmiş canlılar değil. Örneğin çiçek açan otsu türler olacak ki belli zamanlarda böcek ve arılar gelsin, çiçek açan bitki yoksa böcek ve arı olmaz. Orman içinde açıklık alanlarda böyle tek yıllık otsu bitkiler olur, bu otlara böcekler arılar gelir, arılar geldiği için kuşlar gelir, kuşlar geldiği için tilkiler gelir ve besin zinciri oluşur. Ekosistemde otlar olunca otçullar, örneğin geyikler, karacalar gelir. Yeterince besin olursa ve besin ağı oluşursa yırtıcılar, örneğin kurt gelir. Orman ekosisteminde kurt olması önemlidir. Besin piramidi deriz buna, en altta bitkilerin olduğu bir piramit düşünün, en üstte gösterge türler vardır, mesela kurt bir gösterge türdür. Kurt varsa, ayı varsa bu bize orman ekosisteminin sağlıklı bir ekosistem olduğunu, besin zincirinin her aşamasında yeterli besin olduğunu gösterir.

Wikipedia

Canlılar arasında başka türlü ilişkiler de var, örneğin simbiyotik ilişkiler. Bazı türler bir arada yaşarlar ve birbirlerini desteklerler. Örneğin mikoriza gibi bazı mantarlar bitki kökleriyle ortak yaşama girerler.  Bitkiler için en kritik besin maddesi azottur. Mikoriza havadan serbest azotu bağlar bitkiye verir. Tüm canlılar gibi mantarın da karbon ihtiyacı vardır fakat fotosentez yapmaz, o da karbonu ağaç köklerinden alır. Simbiyotik ilişkide her iki tür de bu ilişkiden memnundur.

Göç ve adaptasyon

Ormanlardaki ağaçlar yüzlerce yıl yaşayabilir ve bu süreçte ortam koşullarında değişimler olabilir. Bugün insan etkisiyle iklim değişikliğinden bahsediyoruz, tarihte bu tür iklim değişiklikleri doğal olarak da gerçekleşmiş. Ancak günümüzde iklim değişikliği çok daha hızlı ilerliyor.

Canlılar ortam koşulları değiştiğinde göç ederler. Hayvanlar daha hızlı göç eder, bitkiler de göç eder fakat bitkilerin göç etmesi yüzlerce, binlerce yıl alır. Bitkiler 50 -100 yılda,  50-100 metre göç edebilirler. Rüzgarlar ağaç tohumlarını alıp 50-100 metre uzağa götürür oradaki koşullar uygunsa ağaç burada büyür ve tohum verir, onun tohumları da yine rüzgarlarla iletilir ve bu şekilde çok uzun sürelerde göç gerçekleşir. Bazı bitkiler ise göç etmek için hayvanları kullanır. Hayvanların postlarına takılarak ya da tatlı meyvelerinin içine sakladıkları tohumların hayvanların yemesiyle çok daha hızlı göç edebilirler. 

Tarihte buzul çağları sırasında büyük göçler olmuştur. Hep Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin, çok sayıda endemik tür var diye anlatılır; bunun nedeni Türkiye’nin bir göç yolu üzerinde bulunmasıdır. Dünya buzul çağına girdiğinde buzullar Orta Avrupa’ya kadar inmiş, buradaki hayvanlar ve bitkiler yerlerini terk ederek daha güneye doğru göç etmişler. Bitkiler ve hayvanlar İspanya’ya gidememişler çünkü arada Pirene dağları var, bunlar yüksek karla kaplı dağlar. İtalya’ya da girememişler çünkü burada da karşılarına Alpler çıkmış. Ama Balkanlar böyle değil, yüksek dağlar yok, birçok canlı bu yoldan göç etmiş ve Anadolu’ya gelmişler.

Sadece Balkanlar değil Kafkasya yani Artvin üzerinden de ülkemize girmiş birçok tür. Anadolu’ddaki türler ise daha güneye İran’a doğru göç etmişler. Buzul çağından çıkıldıktan sonra, dünya yine ısınmış ve bu sefer canlılar yine uygun koşullara doğru göç etmişler.

Fakat Anadolu ve Trakya’da derin vadiler, dağlık alanlar, kumullar gibi farklı topografik yapılarda, farklı iklimsel özelliklere sahip alanlarda bazı canlılar kalmış.

Farklı bölgelerden gelen türlerin karşılaştıkları yerlerde aralarında melezler ve yeni türleşmeler oluşmuş ve bu şekilde endemik türler ortaya çıkmış.

Yine Buzul çağında Karadeniz Bölgesindeki bitki örtüsü güneye göç etmiş. 6 Şubat depremlerinin gerçekleştiği bölgedeki Doğu Anadolu fay hattını düşünün, burada iki levhanın kesiştiği yerde dağlar oluşmuştur ve biyolojide bu bölgeye Anadolu Çaprazı denir. Karadenizdeki orman ağaçları o dağlık alanları kullanarak Hatay’a, Amanoslara kadar gelmişler. Hala Amanoslar’da Karadeniz’deki ormanlara benzer ormanlar görüyoruz, çok benzer ağaçlar var. Aradaki bölgelerde yok olmuşlar, fakat Amanoslar’daki koşullar nedeniyle türler burada var olmaya devam etmişler.

Parçalarından çok daha fazlası

Ekosistem dediğimizde işte böyle gözle görülen ve görülmeyen ilişkiler ve olgulardan bahsediyoruz. Türler arası ilişkiler, göçler, besin döngüleri, adaptasyon, karbon su döngüsü gibi şeyleri gözle göremiyoruz fakat bunların hepsi ekosistemin bir parçası.

Bunu daha iyi anlatabilmek için genelde çok iyi bildiğimiz başka bir sistem örneği veririm. Cep telefonu da bir sistem. Sistemler çok sayıda parçalardan oluşur; cep telefonunda da çipler, kamera, batarya vb. birçok parça vardır.  Bütün bu parçaları son vidasına kadar önünüze yığsam ya da üstüste koysam bu bir sistem olur mu, çalışır mı? Çalışmaz. Ekosistemlerde de böyle bir sürü parça vardır ama o parçalar belli bir şekilde, harmoni içinde bir araya geldiklerinde çalışan bir sistem oluşturabilirsiniz.

Ekosistemler onu oluşturan parçaların bütününden çok daha fazlasıdır.

Sistemin girdileri ve çıktıları vardır. Örneğin telefonun girdisi enerji, pili şarj ediyoruz.  Çıktısı ne? Ses alıyoruz, görüntü alıyoruz, ısı veriyor, hatta titreşimde hareket bile ediyor. Bu sistem içinde görmediğimiz parçalar var. Örneğin wi-fi ağı olmadan telefon işlevini göremiyor.

Ekosistemlerin girdileri ve çıktıları da dünyanın temelini oluşturur. Oksijen ekosistemlerin bir çıktısı örneğin, fotosentezin bir yan ürünü. Solunum yapıyor canlılar, karbondioksit de bir çıktı. Ağaçların köklerinden alıp havaya verdiği su buharı da bir çıktı.  Ormanlar yeraltı sularını besliyor, bu bir çıktı.   Çıktıların en önemlisi de gıdalarımız, gıdalar da dünyadaki ekosistemlerin çıktısı, bütün bunlara ekosistem ürün ve hizmetleri diyoruz.

Ekosistemlerin, orman, deniz, göl akarsu ekosistemlerinin sağlıklı olması, farkında bile değiliz ama, gıdamızdan suyumuza, havamızın oksijeninden afetleri önlemesine kadar birçok fayda sağlıyor. Orman da bunların içinde en özel ekosistemlerden birisi.

Söyleşinin ikinci bölünü: Orman varlığı ve yangınlar 

Doğanay Tolunay
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Önceki İçerikTürkiye’nin yeni bir bilim ve teknoloji politikasına ihtiyacı var – 3
Sonraki İçerikOrman varlığı ve yangınlar
Doğanay Tolunay

Doğanay Tolunay, İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümünden 1990 yılında mezun olmuştur. Aynı bölümün Toprak İlmi ve Ekoloji Yüksek Lisans ve Doktora programları tamamladıktan sonra 2004 yılında doçent, 2011 yılında profesör ünvanı almıştır. 2004-2012 yılları arasında İTÜ Peyzaj Mimarlığı ve 2021 yılında İstanbul Medipol Üniversitesi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı bölümlerinde Misafir Öğretim Üyesi olarak dersler vermiştir. 2018 yılında İstanbul Üniversitesinin bölünmesi ve Orman Fakültesinin İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’ya bağlanması ile kadrosu söz konusu üniversiteye aktarılmıştır.

Ağırlıklı olarak çevre kirliliği ve iklim değişikliğinin ormanlar üzerindeki etkileri ve ormanların karbon tutumu üzerine çalışmıştır. Ekoloji-çevre sorunları, ormancılık ve iklim değişikliği ile ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası bilimsel yayını bulunmaktadır.