Depremler: Hatırlama ve beklenti

1999’un Ağustos ayında yaşanan Marmara Depremi büyük bir felaketti. Yazılı ve görsel medyada aylarca hatta yıllarca etkileri sürmüş, bu depremlerden alınacak dersler konuşulmuş, binaların depreme dayanıklı olarak inşa edilmesi, kentsel dönüşüm, deprem çantaları o dönemi yaşayanların hayatlarının önemli bir kısmını oluşturmuştu. Deprem konusunda çalışan bilim insanları günlük hayatımızın tanıdık simalarına dönüştüler. Bu uzmanlar Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ve benzer büyüklükte başka depremlerin de beklendiğini söylediler.  Beklenen depremlerde bir daha böyle yıkımlar yaşanmasın diye birçok girişim başlatıldı.[1]Karancı, N., ve Acartürk, C. (2005). Post-Traumatic Growth among Marmara Earthquake Survivors Involved in Disaster Preparedness as Volunteers. Traumatology11(4), 307-323. Bu denli yıkıcı etkisi olmuş depremlerin hem bireyin hem de toplumun hafızasında önemli bir yer alması beklenir.

1999 depremini ne kadar hatırlıyoruz?

1999 Depremininin toplumsal/bireysel hafızalardaki yerine odaklanan baktığımızda aslında pek az çalışma olduğu görülüyor.

Nurhan Er’in depremden 6-9 ay sonra yaptığı araştırmada depremden etkilenen bölgelerde yaşayanlar ile depremden uzak olan Mersin’deki katılımcılardan veri toplanmıştı.[2]Er, N. (2003). A new flashbulb memory model applied to the Marmara earthquake. Applied Cognitive Psychology: The Official Journal of the Society for Applied Research in Memory and Cognition17(5), 503-517. Bu araştırmada katılımcılara, deprem sırasında nerede oldukları, yanlarında kimlerin olduğu, o sırada yaşadıkları, olayın zamanı gibi ayrıntılar sorulmuştu. Deprem bölgesinde yaşayanlardan bütün soruları her yönüyle hatırlayanlar %82’nin üzerindeyken uzak bölgedeki katılımcılar için bu oran %58’di. Bu sorular kişilerin kendi deneyimleri hakkında olduğu için depremi bizzat yaşayanlarda daha yüksek ayrıntı görülmesi kuşkusuz çok doğaldır. Öte yandan depreme dair genel bilgiler sorulduğunda, örneğin kaç kişinin öldüğü ve yaralandığı, hangi şehirlerin etkilendiği, hangi yardım ekiplerinin olaya müdahale ettikleri gibi sorularda deprem bölgesinde yaşayanlarla Mersin’de yaşayanlar arasında bir fark görülmemişti.  Bu araştırmada ayrıca insanların çok yüksek düzeyde korku, kaygı, çaresizlik, üzüntü ve öfke hissettikleri, depremden sonra da sıklıkla depreme dair medyadaki konuşmaları takip ettikleri, aralarında konuştukları ve nasıl önlemler alacaklarını tartıştıkları görülmüştü.

Bizlerin 2017, 2018 ve 2019[3]Öner, S., & Gülgöz, S. (2020). Representing the collective past: Public event memories and future simulations in Turkey. Memory28(3), 386-398.[4]Öner, S., & Gülgöz, S. (2022). Lack of bump in public events when recent events prevail. Memory Studies, 17506980221122149. yıllarında Türkiye’deki toplumsal hatırlamaya dair yaptığımız çalışmalar da depreme dair hafızanın durumunu kısmen ortaya koyuyor. Bu çalışmalarda doğrudan depremler sorulmamış, anketleri yanıtlayanlardan yaşadıkları süre içinde Türkiye’de olan en önemli olayları belirtmeleri ve gelecekte olacak olayların neler olacağını tahmin etmeleri istenmişti. İlk iki çalışmada (2017 ve 2018) katılımcılara sosyal medyada yapılan duyurular aracılığıyla ulaşıldı ve çevrimiçi bir anket sitesine yönlendirilen katılımcılara açık uçlu olarak yaşadıkları yıllar içinde Türkiye’nin en önemli toplumsal olayları soruldu. Son olarak 2019’da Infacto şirketinin desteği ile bütün Türkiye’de temsili örneklem kullanılarak yüz yüze yapılan araştırmada katılımcılara, yine hayatları boyunca Türkiye’de yaşanan en önemli olaylar sorulmuş, buna ek olarak da gelecekte yaşanacak önemli olayları tahmin etmeleri istenmişti. Herhangi bir yönlendirme olmadan hem geçmiş hem de gelecek için altışar olay söylemeleri istenmişti.  Ardından her olaya ilişkin, olayın gerçekleştiği tarih, olayın duygusal olarak ne derece yoğun olduğu ve ne derece olumlu veya olumsuz bir etkisi olduğu gibi sorular soruldu.

Bu yazı için son yapılan çalışma olan 2019 yılı çalışmasında Marmara depreminin hatırlanmasına ve burada özetliyoruz.

1999 depremini  yaşamlarının en önemli olayları arasında sayanlar

Ankete 18-86 yaşları arasında 1215 kişi yanıt verdi.

Bu kişilerden 182’si (%15) depremi yaşadıkları dönemin en önemli olayları arasında saydı. Araştırmaya katılan kişilere yalnız kendi yaşamları süresince olan olaylar sorulmuştu. Dolayısıyla 2019’da 20 yaş altı kişiler için 1999 depremi bir seçenek değildi ve bu grupta 58 kişi vardı. Bu kişileri saymazsak  %16 gibi bir oranın bu olayı hatırladıkları önemli olaylar arasında sıraladıklarını söyleyebiliriz. Yaş gruplarına ayırdığımızda en yüksek oranın 71-75 yaş grubunda olduğunu (%38) görüyoruz ancak bu oran bu yaş grubunda anket yapılan kişi sayısının az olmasından (8) etkilenmiş olabilir. 56-70 yaş grubu, ki bu grup 99 depreminde 36-50 yaş aralığındaydı, ortalama %28 civarında hatırlama oranı ile diğer gruplardan yüksek bir hatırlama oranı gösterdi. Öte yandan 2019’da 31-40 yaş grubunda olanlarda hatırlama %15 civarında oldu.

Coğrafi bölgelere göre dağılıma baktığımızda ise depremi yaşamı boyunca olan en önemli olaylar arasında sayanların oranı en yüksek Marmara bölgesinde (%24) çıktı. Daha sonra sırasıyla İç Anadolu (%15), Ege (%13), Doğu Anadolu (%11), Akdeniz (%10), Karadeniz (%5), ve Güneydoğu Anadolu (%4) bölgeleri takip etti.

Gelecekte Türkiye’de olacak önemli olaylar arasında depremi sayanlar

Araştırmanın ikinci bölümünde kişilere Türkiye’de gelecekte olacak önemli olayları sorduk. Toplamda 110 kişi yani cevap verenlerin %9’u bir depremin gelecekteki önemli olaylar arasında olacağını belirtti.  Bu kişilerin yaş dağılımlarına bakıldığında %17 ile 66-70 yaş grubunun, %14 ile 31-35 yaş grubunun ve %12 ile 56-60 yaş grubunun önde geldiğini görüyoruz.

Bölgesel dağılıma baktığımızda ise hatırlamada olduğu gibi deprem beklentisinin de en yüksek Marmara bölgesinde (%16), ardından da Karadeniz bölgesinde (%10) olduğu görüldü. İç Anadolu %8, Güneydoğu Anadolu %5, Akdeniz %4 oranlarında deprem beklentisi ifade ederken Ege ve Doğu Anadolu bölgelerinin gündeminde deprem hiç görülmedi (%1).

Bu bulguların bizim için en ilgi çekici olanlarından biri de önemli olayların hatırlanması aşamasında geçmiş depremlerden söz edenlerin sadece %16’sının gelecekte gerçekleşecek bir depremi önemli olaylar listesine eklemesiydi.

Bu bulgulardan nasıl sonuçlar çıkarabiliriz?

Genel olarak depremin ilk olduğunda çok sarsıcı ve kalıcı etkileri olmasına karşın zaman içerisinde unutma eğiliminin çok yaygın olduğu açıktır. 1999 depreminden 20 yıl sonra katılımcıların yalnız %16’sı onu yaşanan önemli olaylar arasında saydı. Bunun yanı sıra böylesine faylarla örülü bir ülkede sürekli depremlerle yaşanacağı gerçeği aşikarken gelecekte bir deprem olması ihtimali 2019 yılında çoğu insan için yoktu. Bu unutmanın ve göz ardı etmenin altında yatan nedenler arasında çaresizlik hissinin yol açtığı bir istemli unutma olması mümkündür. Ancak şu da bir gerçek ki Türkiye’nin gündemi son yirmi yılda depremlerin yanında birçok toplumsal olayla doluydu. Yakın zamanda yaşanan olayların geçmişte yaşananları unutturma işlevi olabiliyor.

Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalarda kişilerin 15-30 yaşlarında yaşadıkları toplumsal olayları daha çok hatırladıklarını gösteriyor; oysa Türkiye’de topladığımız veride böyle bir eğilimden ziyade daha çok yakın geçmişi hatırlama eğilimi gördük.[5]Öner, S., & Gülgöz, S. (2022). Lack of bump in public events when recent events prevail. Memory Studies, 17506980221122149.  Diğer bazı ülkelerde görülen bu toplumsal hafıza özelliklerinin Türkiye’de görülmemesi, sürekli yeni olayların olmasıyla eskilerinin hafızanın gündeminden düşmesi dinamiğinin bir göstergesi olabilir.  Çalkantılı bir ülke gündemi olması uzun vadede olayların hafızada yer etmemesine, her yeni olayın, daha öncekiler henüz hafızaya tam olarak yerleştirilememişken, onların yerini almasına yol açıyor. Hatta görece yakın zamanda olan olayların dahi tek tek hatırlanmayıp kategorik olarak hatırlandığını gördük. Mesela 2016 yılının ilk altı ayında meydana gelen altı farklı bombalama olayı bütün vahametine ve henüz üç yıl geçmiş olmasına karşın tek tek hatırlanmaktan ziyade soyut bir biçimde “bombalamalar” olarak hatırlandı.

Hafızanın unutma özelliği birçok yönüyle yararlı bir özelliktir. Ancak insan hayatını risk altında bulunduran deprem gibi afetleri unutmak, hazır olmayı, önlem almayı engelleyebilir. Bu nedenle toplumsal olarak çeşitli araçlarla hatırlatmaları sürekli kılmak zorundayız. Türkiye bir deprem bölgesi ve beklediğimiz tek bir deprem değil, bu toprakların jeolojisi itibariyle her zaman olacak depremlerdir. Bu gerçeklerin hatırlanması, yaşamın ona göre inşa edilmesi ve bunu toplum olarak hep birlikte yapmamız elzemdir.

Sami Gülgöz, Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Sezin Öner, Kadir Has Üniversitesi Psikoloji Bölümü


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Karancı, N., ve Acartürk, C. (2005). Post-Traumatic Growth among Marmara Earthquake Survivors Involved in Disaster Preparedness as Volunteers. Traumatology11(4), 307-323.
2 Er, N. (2003). A new flashbulb memory model applied to the Marmara earthquake. Applied Cognitive Psychology: The Official Journal of the Society for Applied Research in Memory and Cognition17(5), 503-517.
3 Öner, S., & Gülgöz, S. (2020). Representing the collective past: Public event memories and future simulations in Turkey. Memory28(3), 386-398.
4, 5 Öner, S., & Gülgöz, S. (2022). Lack of bump in public events when recent events prevail. Memory Studies, 17506980221122149.
Önceki İçerikÇevrimiçi manipülasyon nasıl incelenmeli ve yorumlanmalı
Sonraki İçerikBu Ay Gökyüzü: Nisan 2023
Sami Gülgöz

Bilim Akademisi kurucu üyesi Sami Gülgöz, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde lisans derecesini tamamladıktan sonra Georgia Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora derecelerini almıştır.

Dört yıl Auburn Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptıktan sonra 1993 yılında Koç Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine başlamıştır. Burada 2001 yılında Doçent, 2006 yılında Profesör olduktan sonra 2006-2008 yılları arasında Fen, İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı, 2008-2014 yılları arasında da İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı olarak görev yapmıştır. Halen bu fakültenin Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyesidir.

Araştırmaları kişisel özellikler ve zihinsel işlevler üzerinedir. Son yıllarda ağırlıklı olarak kişilerin kendi yaşamlarını hatırlamaları üzerine olan araştırmalara yoğunlaşmıştır. Bilimsel makalelerinin yanı sıra Eğitim Reformu Girişimi ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı gibi eğitim kuruluşlarıyla projeler yapmıştır. Halen Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) Bilim Kurulu’nda ve Yönetim Kurulu’nda görevlidir.

Sezin Öner
Sezin Öner, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünde tamamlamıştır. Klinik psikoloji alanında aldığı yüksek lisans derecesinden sonra bilişsel psikoloji alanına yönelerek doktora derecesini Koç Üniversitesinden almıştır. Duke Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak çalışmış ve ardından Koç Üniversitesinde doktora sonrası çalışmalarına devam etmiştir.
2017 yılında Kadir Has Üniversitesi Psikoloji Bölümünde çalışmaya başlamış ve halen de aynı bölümde öğretim üyeliğine devam etmektedir.

Son yıllarda yürütmekte olduğu çalışmalarda bireysel ve toplumsal bellek bağlamında hatırlama ve unutmayı etkileyen dinamiklere odaklanmaktadır.