Matematik tarihine bir katkı: “Asar-ı Bakiye”

Salih Zeki (1864-1921)

Ünlü Osmanlı matematikçisi ve bilim tarihçisi Salih Zeki (1864-1921), 1911’de iki cilt olarak Asar-ı Bakiye (kalıcı eserler) adlı kitabını yayınlamıştı.[1]Asar-ı Bakiye dört ciltten oluşuyordu, son iki cildi yazılmış olmasına karşın yazarın vefatından önce yayımlanmamıştı. Asar-ı Bakiye’nin ilk iki cildi 2003’te, üç kitap halinde günümüz Türkçesiyle  yeniden yayımlandı:

Ortaçağ İslâm Dünyası’nda Trigonometri, Yayına hazırlayan: Remzi Demir ve Yavuz Unat, Cilt 1, Babil Yayınları, Ankara 2003;
Ortaçağ İslâm Dünyası’nda Hesap ve Cebir, Yayına hazırlayan: Melek Dosay Gökdoğan, Cilt 2, Babil Yayınları, Ankara 2003;
Bilginlerin Yaşamları ve Yapıtları, Yayına hazırlayan: Melek Dosay Gökdoğan, Remzi Demir ve Mutlu Kılıç, Babil Yayınları, Ankara, 2003

Tıp doktoru, siyasetçi ve bilim tarihçisi Dr. A. Adnan Adıvar (1881-1955) 1933’te George Sarton’ın (1884-1956) kurduğu ve yönettiği ünlü bilim tarihi dergisi Isis’te “Salih Zeki ve Asar-ı Bakiye, Arap Matematiğinin Tarihi” başlıklı bir makale yayınladı.[2]Adıvar A. (1933) “Ṣāliḥ Zekī- Athār-i-Bāqiya, a History of Arabic Mathematics“, Isis, cilt 19, no 3, sayfa 506–515 Değerli bilim ve tıp tarihçisi Yeşim Işıl Ülman, Isis’te yayınlanmış olan bu makalenin varlığını saptadı ve Türkçeye çevirdi. Yaşamının son yıllarında bilim tarihimizle ilgili çok önemli yazılar kaleme almış olan değerli fizikçimiz Prof. Dr. Celal Saraç’ın da (1906-1998) redaksiyonunu yaptığı ve açıklayıcı notlarla desteklediği makale, Bilim Tarihi dergisinin Eylül 1992 tarihli 11. Sayısında (s. 3-9) yayınlandı.

A. Adnan Adıvar makalesinde Salih Zeki’nin eserinde önemli bulduğu başlıca konuları ele alarak onun matematik tarihine olan katkılarını ortaya koyduktan sonra yazısını genel bir değerlendirme ile bitiriyor. Makalenin sonunda da Adıvar’ın bu makalesi hakkında George Sarton’ın kısa bir değerlendirmesi yer alıyor. Bu yazıda Adıvar’ın makalesini ana hatlarıyla ele alacağız.

Makalenin girişinde, Adnan Adıvar şu dikkat çekici açıklamayı yapıyor:

“Türkiye’nin çağdaş en iyi matematikçilerinden olan yazar (Salih Zeki), eserini dört cilt olarak tasarlamıştır. Ne yazık ki ilk iki cildi yayınladıktan sonra 1921’de vefat etmiştir. Çıkan ciltlerde Arap trigonometrisi ve Arap aritmetiğini incelemiştir. Mamafih yazar, Arap matematiği ve Arap matematikçileri yerine, Müslüman ya da Doğu matematikçileri ve matematiği kelimelerini kullanmaktadır. Önsözünde, Arap kelimesi yerine Müslüman ve Doğu terimlerini tercih etmesinin sebeplerini açıklamamaktadır. Fakat sözkonusu ciltlerin biyografik kısımları incelendiğinde, yazarın Doğulu bilim adamlarının ırksal kökenleri konusunda hayli dikkat gösterdiği anlaşılmaktadır. Aslına bakılırsa isimleri Arap kökenli olduklarını akla getirebilecek birçok bilim adamının gerçekte İran ya da Türk asıllı oldukları ortaya çıkmaktadır. Bu ayrıma oldukça önem vermekle birlikte, Salih Zeki kitap boyunca değerlendirmelerinde tarafsız olma konusunda takdire layık bir çaba göstermiş olup bu da bir tarihçi, özellikle bilim tarihçisi olarak elzem bir niteliği taşıdığını kanıtlamıştır.”[3]Prof. Dr. Celal Saraç’ın notu:“Dr. Adnan Adıvar’ın yazısında geçen “Arap aritmetiği”, “Arap matematikçileri”, “Arap medeniyeti” kavramları; günümüz Arap alemi ile karıştırılarak yanlış anlamalara yol açmaması için, “İslam” ya da “Doğu medeniyeti”, “İslam” ya da “Doğu matematikçileri” şeklinde algılanmalıdır. “Arap” sıfatının kullanılmasının sebebi, aslında, Asar-ı Bakiye’nin ele aldığı klasik dönem alimlerinin eserlerini Arapça yazmış olmalarından başka bir şey değildir. Gerçekte bu kişiler, ister Türk ister Arap ister İran kökenli olsunlar, Müslüman ilim adamlarıydılar. Asar-ı Bakiye’nin Mukaddime’si incelendiğinde bu nüans anlaşılmaktadır. Eserin ana fikri, “Doğu alimlerinin Eski Yunan’dan neler almış olduklarını, Eski Yunan matematiğine neler katmış olduklarını ve bunu Batılılara ne raddede verdiklerini göstermek”tir. Bu açıdan bakıldığında, Salih Zeki beyin -Adıvar’ın sorusuna cevap olarak- Arap kelimesi yerine Müslüman ve Doğu kelimelerini tercih etmesinin sebebi budur ve Adıvar’ın tahlilinde geçen ”Arap” deyimi aslında bütün bir doğu medeniyeti anlamında anlaşılmalıdır.”

Adıvar daha sonra Salih Zeki’nin kaleminden eserinin giriş bölümünü alıntılamış:

“Doğulu matematikçilerin eksiksiz ve tam bir tarihini yazma amacında değilim. Mamafih o tür bir çalışma, Doğu’da insan aklının nasıl bir gelişme kaydettiğini sergilemek bakımından son derece yararlı olacaktır. Fakat tam kapsamlı bir inceleme, benim kitabımın hedef aldığı zaman dilimindeki Doğu medeniyeti tarihine dair şümullu (geniş kapsamlı) bir eserin bulunmaması sebebiyle nihayete ermeden eksik kalacaktır.

Doğulu matematikçilerin tam bir tarihinin yazılabilmesi için, o zamanın insan bilincinin üzerindeki kültürel gelişmelerin etkilerini bütünüyle bilmek gerekmektedir. Aksi halde böylesine bir çalışma spekülasyonlardan ve şahsi yargılardan asla ari olamaz. Bununla birlikte kitabımda Doğulu matematikçilerin eserleri hakkında bilgi vermeye, eski Yunan’dan, matematiğin Batı’ya nakledilişine kadar geçen zaman içinde Doğu matematikçilerinin eserleriyle matematik bilimine yaptıkları katkıları ele almaya çalıştım. Doğu halklarının milliyetçi duygularını okşayarak, Doğulu matematikçileri göklere çıkarmak gibi bir amacım yok. Asıl amacım, yüzyıllardır Doğu’nun kütüphanelerinde unutulmaya terk edilmiş temel eserleri gün yüzüne çıkartmaktır. Kitabımı dört bölüme ayırdım ve ona, meşhur matematikçi ve filozof Ebu Reyhan el-Biruni’nin hatırasına ithafen Asar-ı Bakiye adını verdim.”

Adnan Adıvar’ın Asar-ı Bakiye’de ele aldığı konuların bazıları

Abdülhak Adnan Adıvar (1881-1955) Kaynak: Biyografya.com

Adıvar, makalesindeki aşağıda sıraladığımız noktalara değiniyor:

“Salih Zeki, kitabının birinci bölümünün girişinde üçgenlere dair eski Yunan’da bilinenlerin özetini verdikten sonra, Öklid geometrisinden sonra ve Batlamyus astronomisinden önce, Doğulu matematikçilerin bir bilim dalı olarak öğretilmek üzere trigonometriyi nasıl kurduklarını anlatıyor. Bu konudaki düşüncelerinin kaynağı Sabit bin Kurra’nın eseridir.”

“Salih Zeki, Doğulu matematikçilerin katkılarıyla ilgili başlıca olarak şunları söylüyor:

    • Hesaplamalarda sinüs değerinin kullanılması, Arapların Yunanlılardan aldıkları bir Yunan keşfi değildir. Tersine trigonometri biliminin oluşmasında Doğu matematikçilerinin attıkları gerçekten büyük adımdır. İkinci olarak genel kanının aksine, sinüsü ilk defa kullanan müslüman matematikçi El-Bettani değil M.S. 826 doğumlu Sabit ibn Kurra’dır. Bettani ise ondan 32 yıl sonra doğmuştur.
    • Küresel üçgenlerle ilgili sinüs teoreminin keşfinde öncelik hiç tartışmasız Ebul Vefa’ya aittir.
    • Trigonometrik tablolarda altmışlık sistem yerine onluk taban sisteminin kullanılışı, Doğu’da ilk defa İstanbul’da 16. asırda Takiyüddin tarafından gerçekleştirilmiştir.

“Nasirüddin Tusi’nin eserine dayanarak, küresel trigonometrinin Doğulu matematikçiler tarafından ispatlandığını söyleyerek bugün de aynen kullanılan bu esasları gösteriyor. Doğulu astronomların, Bettani’den (ölümü 911’de) önce tanjantları bildikleri gerçeğini bir kere daha teyit ediyor.”

“Salih Zeki, Batılı matematikçilerin, tanjantın Doğulu matematikçiler tarafından keşfedilmesinin Batı’ya etkisinin olmadığı ve 15. yüzyılda Regiomontanus (1436-1476) tarafından yeniden keşfedildiği iddialarının doğru olmadığını kanıtlar göstererek ortaya koyuyor.”

“Salih Zeki, eserinde 10. asırdan sonra Arapçaya çevrilmiş Yunan eserlerinin listesini de vermektedir.”

“Salih Zeki, kitabının ikinci cildinde Yunan ve Hint matematiği hakkında bilgiler verdikten sonra Araplarda aritmetik konusuna eğiliyor. Arapların Hint rakamlarını 8. asrın ikinci yarısında aldıklarını söylüyor. Doğu aritmetiğinde sıfır işaretinin daire şeklinde olduğunu, daire yerine noktanın kullanılmasının 12. yüzyıldan sonraya rastladığını, Türkiye’de ise sıfır işaretinin 18. yüzyıla kadar nokta ile gösterildiğini belirtiyor ve daire yerine nokta işaretinin benimsenmesiyle ortaya çıkan birçok yanlışlardan yakınıyor. Yazar’a göre Batılıların Hint rakamlarının Araplardan önce İskenderiyeli Yunanlılar tarafından kullanıldığı iddiası doğru değildir. Arapların İspanya’yı fetihlerinden önce (711’den önce) Batı’da Hint rakamlarını kullanan bir esere rastlamanın mümkün olmadığını söylüyor.”

“Yazar ondalık kesirlerin ilk defa Semerkantlı Gıyaseddin Cemşit tarafından kullanıldığını söylüyor. Gıyaseddin Cemşit 1425 ve 1432 arasında yazdığı kitapçıkta çevrenin çapa olan oranını yani pi sayısının yaklaşık bir değerini hem ondalık kesir hem altmışlık kesir sistemiyle ele alıyor.”

“Salih Zeki eserinin ikinci cildinin sonuç bölümünde zihinden hesaplama ile kesirler konusu üzerinde duruyor. Doğu matematikçilerinin bütün diğer kesirleri çarpanlarına ayırma yöntemiyle rasyonel kesirlere indirgemeye çalıştıklarını söylüyor.”

“Salih Zeki ayrıca eserinde Doğulu matematikçiler hakkında ayrıntılı biyografik bilgiler veriyor. Eserinde yer alan son matematikçi, 18. asırda İstanbul’da yaşayan Türk matematikçi Gelenbevi (1730-1790)’dir.”

Adnan Adıvar’ın Asar-ı Bakiye üzerine değerlendirmesi

Dr. A. Adnan Adıvar, makalesinin sonunda şunları söylüyor:

“Salih Zeki’nin eserinin matematik tarihi öğrencileri için büyük değer taşıdığına inanıyorum. Aynı zamanda müsteşriklerin (oryantalistlerin) de ilgi alanına girmektedir. Müellif (yazar) eserini hazırlarken, sadece orijinal kaynaklara ve yazmalara kadar inmekle kalmamış, kendisi de bir Doğulu olup Doğu dillerinin hem edebiyatına hem de ruhiyatına yakın biri olarak, hatalı yorumlara kapılmamıştır. Batı’da eğitim görmüş olması, olağanüstü entelektüel yeteneği ile beslenen geniş bilgi hazinesi, onun, hayranlık uyandıracak bir bilimsel bakış açısı, tarafsız ve vazıh (açık) muhakeme kuvveti ile, bu son derece karmaşık Doğu ve Ortaçağ malzemesinin üstesinden gelmesini sağlamıştır.”

Bilim tarihini akademik bir disiplin olarak kuran George Sarton (1884-1956)

George Sarton’ın değerlendirmesi

Isis dergisinin yöneticisi ünlü bilim tarihçisi George Sarton (1884-1956) ise makalenin sonunda şunları söylüyor:

“Türkçe yazılmış bu eserin özetini bize sunduğu için Dr. Adnan’a son derece müteşekkiriz. Aksi halde kitap matematik tarihçilerinin çoğunluğu tarafından meçhul ve bir sır olarak kalacaktı. Yazarın kendisi birçok tartışmalı meseleye değinmiş olup, bunların her biri uzun münakaşaların konusu olabilecek niteliktedir. Şimdilik, bunlar hakkında müellifin (yazarın) fikirlerini öğrenmiş olmak kafidir.”

 

Dr. A. Adnan Adıvar’ın, Salih Zeki’nin Asar-ı Bakiye adlı eserini 1933’te Isis’te tanıtan bu yazısı, Doğulu matematikçilerin tarihteki yeterince bilinmeyen rollerinin uluslararası düzeyde anlaşılmasına hizmet etmesi bakımından önemli bir katkı niteliğindedir.

Osman Bahadır 

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Asar-ı Bakiye dört ciltten oluşuyordu, son iki cildi yazılmış olmasına karşın yazarın vefatından önce yayımlanmamıştı. Asar-ı Bakiye’nin ilk iki cildi 2003’te, üç kitap halinde günümüz Türkçesiyle  yeniden yayımlandı:

Ortaçağ İslâm Dünyası’nda Trigonometri, Yayına hazırlayan: Remzi Demir ve Yavuz Unat, Cilt 1, Babil Yayınları, Ankara 2003;
Ortaçağ İslâm Dünyası’nda Hesap ve Cebir, Yayına hazırlayan: Melek Dosay Gökdoğan, Cilt 2, Babil Yayınları, Ankara 2003;
Bilginlerin Yaşamları ve Yapıtları, Yayına hazırlayan: Melek Dosay Gökdoğan, Remzi Demir ve Mutlu Kılıç, Babil Yayınları, Ankara, 2003

2 Adıvar A. (1933) “Ṣāliḥ Zekī- Athār-i-Bāqiya, a History of Arabic Mathematics“, Isis, cilt 19, no 3, sayfa 506–515
3 Prof. Dr. Celal Saraç’ın notu:“Dr. Adnan Adıvar’ın yazısında geçen “Arap aritmetiği”, “Arap matematikçileri”, “Arap medeniyeti” kavramları; günümüz Arap alemi ile karıştırılarak yanlış anlamalara yol açmaması için, “İslam” ya da “Doğu medeniyeti”, “İslam” ya da “Doğu matematikçileri” şeklinde algılanmalıdır. “Arap” sıfatının kullanılmasının sebebi, aslında, Asar-ı Bakiye’nin ele aldığı klasik dönem alimlerinin eserlerini Arapça yazmış olmalarından başka bir şey değildir. Gerçekte bu kişiler, ister Türk ister Arap ister İran kökenli olsunlar, Müslüman ilim adamlarıydılar. Asar-ı Bakiye’nin Mukaddime’si incelendiğinde bu nüans anlaşılmaktadır. Eserin ana fikri, “Doğu alimlerinin Eski Yunan’dan neler almış olduklarını, Eski Yunan matematiğine neler katmış olduklarını ve bunu Batılılara ne raddede verdiklerini göstermek”tir. Bu açıdan bakıldığında, Salih Zeki beyin -Adıvar’ın sorusuna cevap olarak- Arap kelimesi yerine Müslüman ve Doğu kelimelerini tercih etmesinin sebebi budur ve Adıvar’ın tahlilinde geçen ”Arap” deyimi aslında bütün bir doğu medeniyeti anlamında anlaşılmalıdır.”
Önceki İçerikKentlerin Türkiyesi: 2000’lerde kentler nasıl değişti?
Sonraki İçerikTemel gelir / Vatandaşlık geliri üzerine
Osman Bahadır

İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Denis Diderot (Paris VII) Üniversitesi Bilimler ve Teknikler Tarihi ve Epistemoloji Bölümü’nden DEA derecesi aldı. 1991-1994 yılları arasında 30 sayı aylık Bilim Tarihi dergisini çıkardı. 2004-2011 yılları arasında İTÜ’de Bilim ve Teknoloji Tarihi dersi verdi. Bilim tarihi üzerine 18 kitabı yayınlandı.

Kitaplarından bazıları:  Bilim Cumhuriyetinden Manzaralar (2000), Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme (2001), Matematikte Bir Öncü Kerim Erim (2006), Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi 1861-1961 (2007), Türkiye’de Temel Bilimlerde İlk Araştırmacılar (2007), Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim (2012), Bilimde Öncü Kadınlar (2013), Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme (2017), Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik (2020).