İstanbul’un Kuzey Ormanları’ndaki kayıplar ve etkileri

2009 ve 2016 Aralık aylarından üçüncü köprü ve havaalanı inşaatı bölgesini kapsayan Google Earth görüntüleri.

Bu yazı aşağıdaki kapsamlı çalışmadan, Sarkaç okurunun dikkatini Kuzey Ormanları Bölgesi’nde uygulanan büyük ölçekli inşaat projelerinin İstanbul’un ekolojik dengesine yaptığı olumsuz etkilere dikkat çekmek için türetilmiştir.

Dogru A.O., Goksel C., David R.M., Tolunay D., Sözen S., Orhon D. (2020). Detrimental environmental impact of large scale land use through deforestation and deterioration of carbon balance in Istanbul Northern Forest Area, Environmental Earth Sciences, (2020) 79:270 DOI:https://doi.org/10.1007/s12665-020-08996-3

Sürekli göç alan İstanbul’un nüfusu 1950’li yıllarda 1 milyon iken 2019’da 15 milyonun üzerine çıktı [1]. Bunun sonucunda yoğun ve plansız kentleşmeye maruz kalan İstanbul, “Kuzey Ormanları” olarak da bilinen ve kelimenin tam anlamıyla şehrin “akciğerlerini” oluşturan bölgenin varlığı ile doğal karakterini bir ölçüde korudu. Orman alanlarını, su havzalarını ve tarım arazilerini içeren bu bölge, şehre hâkim olan yoğun kentsel faaliyetler nedeniyle kırılgan bir ekosistem oluşturuyor. İstanbul’un varlığını sürdürülebilir bir şekilde devam ettirebilmesi için bu kırılgan ekolojik dengenin büyük bir titizlik ve kararlılıkla korunması son derece önemli [2].

Ormanı korumak için girişimler

Tam da bu amaçla 2002’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İstanbul için stratejik plan çalışmalarını başlattı. 2009’da onaylanan bu planın ana hedefleri doğal, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik olarak belirlendi ve özellikle orman istilasının önlenmesi için 16-17 milyon nüfus aralığı İstanbul için üst sınır olarak tanımlandı. İstanbul’daki orman alanlarını, su havzalarını ve tarım alanlarını korumak için kentin büyüme yönü batı-doğu yönünde sınırlandırıldı [3].

Planda ayrıca İstanbul’un artan ulusal ve uluslararası ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için öngörülen üçüncü havaalanının yeri Silivri – Gazitepe olarak seçilmişti.

Koruma planı ihlalleri: Üçüncü köprü ve havaalanı

Ne yazık ki 2009’da günümüze Kuzey Ormanları bölgesinde biri Yavuz Sultan Selim Köprüsü (üçüncü köprü) ve diğeri üçüncü havaalanı olmak üzere iki büyük ölçekli inşaat projesi gerçekleşti. Bu projeler korunma altında bulunması gereken bölgede ve ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin olumsuz görüşlerine rağmen hayata geçirildi.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatı 2013’te başladı ve toplam 115 kilometre otoyol ve erişim yollarını içeren Kuzey Marmara otoyolunun bir parçası olarak 2016’da tamamlandı.

150 milyon yolcu ile dünyanın en büyük havaalanı olarak planlanan üçüncü havaalanı inşaatı ise Stratejik Plan’da belirlenmiş konumundan farklı olarak Avrupa yakasında, Kuzey Ormanları bölgesinin kalbinde, önemli bir su kaynağı olan Terkos Gölü yakınlarında, 7 Haziran 2014 tarihinde başladı. Havaalanı çoğunlukla devlete ait orman bölgesinde bulunan kesilmiş ya da yeniden yerleştirilmiş 2,5 milyondan fazla ağacı etkileyen 7659 hektarlık bir alanda 29 Ekim 2018’de açıldı.

2009-2016 arasında ne kadar orman kaybedildi? 

Bu yazıda, 2009 ve 2016 yıllarını karşılaştırarak; 2009’da korunması öngörülen ve güvence altına alınan bölgede daha sonra hayata geçirilen büyük ölçekli projelerin, özellikle Kuzey Ormanları ve İstanbul üzerindeki, uzun vadeli etkilerini araştırdığımız çalışmamızın çıktılarını paylaşacağız. Çalışmada 2009 ve 2016 arasındaki arazi kullanım değişimini belirlemek için uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemi teknolojilerinden faydalandık [4]. Bölgedeki arazileri kullanım şekline göre sınıflandırdık:

  • Orman alanları
  • Yapay alanlar (yollar, yapılaşmış alanlar ve açık maden alanları)
  • Doğal alanlar (yeşil alanlar, tarım alanları, kumullar ve boş alanlar)
  • Su kütleleri
  • Büyük ölçekli projeler (havaalanı ve köprü projeleri inşaatında tahrip edilen alanlar)

Zaman içerisinde meydana gelen arazi kullanım değişimleri her iki yıla ait uydu görüntülerinden üretilen arazi kullanım verileri arasındaki farklar tanımlanarak, %92 doğrulukla tespit edildi.

Kuzey Ormanları Bölgesi’ndeki 2009 ve 2016 arazi kullanım durumları
Orman alanlarındaki değişim

2016’da ormanlık alanlar 2009’a göre %7 yani 14.960 hektar azaldı, yapay alanlar %27’lik bir değişim ile 8370 hektar arttı (Tablo 1). Havaalanı ve köprü projeleri nedeniyle tahribata uğrayan alanlar ise 6422 hektar.

Tablo 1.  2009 ve 2016 yılları arazi kullanımı ve meydana gelen değişim
Arazi kullanımı nasıl dönüştü?

2009’da mevcut olan 213.424 hektarlık orman alanının 36.917 hektarının dönüşüme uğrayarak tahrip edildiğini görüyoruz (Tablo 2). Bu dönüşümün büyük bir kısmı (32.139 hektar) doğal alana dönüşmüş durumda, yani 2009’da orman olan bu alanlardaki ağaçlar kesilmiş fakat üzerlerine herhangi bir yapı inşa edilmemiş. Kalan alanlar ise büyük ölçüde yapılaşmış (bina, yol vb.) ya da işlem görmüş (maden çalışmaları gibi) ve yapay alanlara dönüşmüştür. Tahribata uğrayan 36.917 hektarlık alan, 2016 yılı toplam orman alanının yaklaşık %17’sine karşılık geliyor.

2009’da doğal alan gözüken arazilerin bir kısmı ormanlaşmış. Yeni oluşturulmuş orman arazileri dikkate alındığında toplam orman arazisinde %7’lik bir kayıp var. Bu kaybın en az 1794 hektarı doğrudan üçüncü köprü ve üçüncü havaalanı inşaatından kaynaklanıyor.

Tablo 2.  2009-2016 arasında arazi kullanımlarındaki alansal dönüşümler. 2009’taki su kütleleri, orman alanları, doğal alanlar ve yapay alanların 2016’da ne kadarının hangi arazi kullanım türüne dönüştüğü grafikte ve tabloda gösteriliyor.

Orman alanı kayıplarının dağılımı aşağıdaki haritada net olarak görülüyor. Mor renkle işaretlenen alanlar süreç içerisinde orman alanlarından yapay alanlara ve büyük ölçekli projelere dönüşümün olduğu alanlar. Tablo 2’de bu alanların 4455 hektar (2661 hektar yapay alanlar sınıfına dönüşüm, 1794 hektar ise büyük ölçekli projeler) olduğunu görüyoruz. Yapılaşmış alanların toplam orman alanı kaybının (36.917 hektar) yaklaşık %12’sine karşılık geldiği anlaşılıyor.  Yapılaşmanın söz konusu olduğu alanların gelişigüzel dağılmadığı, aksine orman alanlarından yapay alanlara dönüşümlerin belirli bölgelerde kümelendikleri dikkat çekiyor.  Bu durum söz konusu değişimin planlı yapısını destekliyor.

2009 yılı orman alanlarının büyük bir bölümü ise (32.139 hektar) 2016’da doğal alana dönüşmüş durumda. Bu dönüşüm bölge genelinde dağınık olarak gerçekleşmiş (açık yeşil bölgeler). Bu dönüşüm ormanların gerektiği gibi korunmadığını ve sadece yapılaşma için değil tarım alanı ya da mera açma gibi sebeplerle de tahrip edildiğini gösteriyor.

Çalışma bölgesindeki orman alanı kayıplarının mekânsal dağılımı

Orman arazisi kayıplarının karbon stoklarına etkisi

Orman alanının tahribinde kaybedilen ağaçların büyüklüğü ve doğası hakkında mevcut güvenilir bilgi yok.  Bir ağacın 4 m2 alana gereksinim duyduğu varsayıldığında, İstanbul’un kuzeyindeki kadar yoğun bir ormanın her hektarda yaklaşık 2500 ağaç içereceği düşünülebilir. Buradan da arazi kullanımındaki değişimin CO2 emilimine etkisi tahmin edilebilir.

Orman alanlarındaki yaklaşık 15.000 hektarlık kayıp, tahmini 35 milyon ağacın zarar gördüğü anlamına geliyor. Ağaç başına yılda 8 kg CO2 soğurma kapasitesi dikkate alındığında; söz konusu orman kaybının yılda 0,3 milyon ton CO2 soğurma kaybına karşılık geldiği söylenebilir. Genel olarak kabul edilen günlük kişi başı 1 kg CO2 salınımı dikkate alındığında kaybedilen ormanlar nedeniyle yıllık yaklaşık 830.000 kişinin CO2 salınımına eşdeğer bir CO2 emilim kapasitesinin kaybedildiği anlaşılıyor.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları üzerine 

Yapımına başlanacak olan tüm projelerin yer seçimi de dahil olmak üzere tüm çevresel etkilerini ortaya koyması ve bu etkileri asgari düzeye indirgeyecek yöntemleri bilimsel ve teknik esaslara göre açıklaması gereken ÇED raporları, İstanbul Havaalanı ve üçüncü köprü inşaatları kapsamında yukarıda sözü edilen değişim ve dönüşümleri dikkate almamış, çevresel etkileri bu bakış açısıyla irdelememiştir. Bunun sonucunda da projelerin uygulanmasının gerçekte ortaya çıkardığı mevcut resim projelerin hayata geçirilmesinden önce öngörülememiştir.

Ayrıca söz konusu projelerin inşasından önce verilen ÇED raporlarında bu projeler ile yaklaşık 400.000 hektarlık bir alanın %11,5’lik kısmında ortaya çıkacak arazi örtüsü değişimi saptanamamıştır. Dahası bu raporlarda değişim sürecinde azalan yaklaşık 15.000 hektar ormanlık ve yeşil alanın; karbon stoklarını azaltarak atmosfere ilave 4,4 milyon tondan fazla CO2‘nin yayılmasına ve İstanbul’da yılda 830.000 kişinin solunum emisyonuna (O2 solunumu neticesinde atılan CO2 emisyonu) eşdeğer (0,3 milyon ton) CO2 emilimine mal olacağı öngörülememiştir.

Gelecek

Bu çalışma ile kentsel faaliyetler sonucu yaşanan doğal alan kayıplarının ekolojik dengeye olan pratik etkileri yaklaşık olarak hesaplanıyor. Ne var ki ortaya çıkan zararların kısa ve uzun vade etkileri sadece doğal alan kayıpları ile sınırlı değil. Bu kayıplara ek olarak faaliyete giren üçüncü köprünün (güzergâhı ve tüm bağlantı yolları) yanı sıra üçüncü havaalanının (hava ve kara trafiğinin) bölgeye getirdiği ek karbon yükleri de göz önüne alındığında Kuzey Ormanları bölgesinin ekolojik dengesine verilen zararın hesaplanan değerlerin üzerinde olacağı açık.

Bu bağlamda, İstanbul için yaşamsal öneme sahip bu alanın sürdürülebilirliğini mümkün olduğunca korumak ve geri kazanmak için, bölgede geleceğe yönelik uygulanması planlanan tüm projelerin ve insan yapımı faaliyetlerin önlenmesi kritik önem taşıyor.

Ahmet Özgür Doğru (İstanbul Teknik Üniversitesi, Geomatik Mühendisliği Bölümü)
Seval Sözen (İstanbul Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü)
Derin Orhon (Bilim Akademisi üyesi, Yakın Doğu Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü)

Notlar/Kaynaklar

[1] Türkiye İstatistik Kurumu Resmi İnternet sitesi, adrese dayalı nüfus sayımı sonuçları. https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=95&locale=tr
[2] Orhon D (2014) Istanbul canal needs environmental study. Nature 513(7519):461
[3] İstanbul Çevre Düzeni Planı, 2009. https://sehirplanlama.ibb.istanbul/arsiv/
[4] Çalışmada 29 Haziran 2009 tarihli Landsat ETM+ (Enhanced Thematic Mapper +) ve 10 Temmuz 2016 tarihli Landsat 8 OLI (Operational Land Imagery) görüntüleri kullanılmış ve çalışma alanının arazi kullanım özellikleri ortaya konmuştur. Uydu görüntüleri ile birlikte 1: 25.000 ölçekli standart topografik haritalar, 1:5000 ölçekli ortofoto haritalar ve Google Earth kullanılmış ve bu veriler eğitim yeri seçimi, sınıflandırma süreci, sınıflandırılmış görüntülerin doğruluk değerlendirmesi için referans veriler olarak göz önüne alınmıştır. Uydu görüntülerinden arazi kullanım bilgilerinin üretimi sürecinde öncelikle görüntülerin geometrik düzeltmeleri yapılmış, sonrasında kontrollü sınıflandırma yöntemi ile arazi kullanım sınıfları %90 ve üzeri doğruluklarla belirlenmiştir.


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Önceki İçerikAraştırma etiği ve kurumsal sorumluluklar
Sonraki İçerikAtatürk: Kurucu felsefenin evrimi
Ahmet Özgür Doğru

Ahmet Özgür DOĞRU lisans öğrenimini İstanbul Teknik Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümünde görmüştür. İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Geomatik Mühendisliği programında 2004 yılında yüksek lisans, 2009 yılında ise doktora çalışmalarını tamamlamıştır. 2001 yılından günümüze aynı bölümde eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerinde görev almaktadır.

Çalışma alanları uzaktan algılama, kartografya, planlamada CBS ve bilgi teknolojileridir.

2006 ve 2009 yılları arasında 6 ay süreyle Ghent Üniversitesi Coğrafya Bölümünde araştırmalar yapmak üzere Belçika’da, 1 yıl süreyle de Fransız Ulusal Coğrafya Enstitüsü (IGN) COGIT Laboratuvarındaki doktora araştırmalarını tamamlamak üzere Paris’te yaşamıştır. Lisans ve yüksek lisans seviyesinde Coğrafi Bilgi Bilim ve Teknolojileri ile kartografya konulu dersler vermektedir.

Seval Sözen

Seval Sözen, 1985 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisans çalışmasını 1987 yılında İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı’nda, doktora çalışmasını da aynı alanda 1995 yılında tamamladı.

Çevre biyoteknolojisi, çevre bilimleri uygulamaları, su ve atıksu arıtımı, tasarımı ve modellemesi, entegre atık yönetimi, endüstriyel kirlenme kontrolü, çevresel risk analizi konularında çalışmalarını sürdürmektedir.

1988-1989 yılları arasında Stuttgart Üniversitesi Kentsel Mühendislik, Su Kalitesi ve Atık Yönetimi Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalıştı. 2000 yılında TÜBİTAK Mühendislik Bilimleri alanında Teşvik Ödülü’nü aldı. 2001 yılında İTÜ Afet Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nın açılmasında aktif rol oynadı. 2003-2005 yılları arasında İTÜ Avrupa Birliği Merkezi’nin araştırmadan sorumlu eşbaşkanlığını, 2004-2007 yılları arasında da İTÜ İnşaat Fakültesi dekan yardımcılığını üstlendi. Halen İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde görev yapmaktadır.

Derin Orhon

Bilim Akademisi üyesi Derin Orhon Çevre Bilimleri ve Mühendisliği dalında yüksek lisans ve doktora eğitimini University of California, Berkeley’de tamamladı. 1965 – 2007 yılları arası İ.T.Ü de görev yaptı.

Prof. Orhon’a 1998’de TÜBİTAK Bilim Ödülü, 2000’de Samuel H. Jenkins Medal ödülü verildi; aynı yıl TÜBA asli üyeliğine ve 2001’de TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliğine seçildi; 2007’de Scopus/Elsevier bilimsel yayın ödülünü aldı; 2017 yılında Google Scholar veri tabanına göre belirlenen “Bilime yön veren 100 Türkarasında yer aldı.