Sözdebilim ve COVID-19

Homeopati-Pixabay

Timothy Caulfield tarafından kaleme alınmış olan bu yazı 27 Nisan 2020’de Nature-World View’da yayınlanmış, çevrilmesi ve Sarkaç’ta yayınlanması için yazardan ve Nature’dan izin alınmıştır. Nature çeviri sürecine dahil olmamıştır. Makalenin orijinali için tıklayınız.

Bilim topluluğu palavralara karşı mücadelede kalemi ve ekranı eline almalı.

İnek idrarı, çamaşır suyu ve kokain, Covid-19’a karşı tedavi diye önerildi: Hepsi palavra. Pandemi,  amacı dışında sızmış bir biyolojik silah, 5G teknolojisinin bir yan ürünü ve siyasi bir oyun olarak gösterildi: Hep fasa fiso. Üstüne, sayısız sağlık gurusu ve alternatif tıpçı, faydasına dair hiç kanıt olmayan iksirleri, hapları, yöntemleri bağışıklık sistemini “güçlendirme” yolu diye ortaya sürdü.

Neyse ki bu yanlış bilgilendirme furyası –ya da Dünya Sağlık Örgütü’nün kullandığı tabirle “infodemi”- çok sayıda insanın da söylenenlerin doğru olup olmadığını ortaya çıkarmaya, doğruları yaymaya çalışmasını sağladı. İspatlanmamış tedavi yöntemleri pazarlayanları durduracak sıkı düzenlemeler yapıldı. Fon kuruluşları, Covid-19 konusunda saçmalıklar yayılmasını engelleme yolları üzerine çalışan –aralarında benim de bulunduğum- araştırmacılara destek oluyor.

Yıllardır, sağlık hakkında yanlış bilginin yayılması ve etkisi üstüne çalışıyorum ve bu konunun şimdiki kadar ciddiye alındığını hiç görmedim. Bu herhalde krizin büyüklüğünden ve çok göz önündeki bazı politikacılar da dahil olmak üzere, saçma sapan yanlış bilgi yayanların bolluğundan kaynaklanıyor. İçinde bulunduğumuz durumda gelişen, bilimden yana tavrın kalıcı olması için sadece birkaçımızın değil bütün bilim insanlarının nitelikli bilgiyi savunması lazım.

Buna iki yerden başlayabiliriz.

Birincisi, özellikle üniversitelerde ve sağlık kuruluşlarında sözdebilime göz yummaya, onu meşrulaştırmaya son vermeliyiz. Ortalıktaki düzmece Covid-19 tedavilerinin birçoğuna, önde gelen üniversitelerin ve hastanelerin bütünlükçü sağlık merkezleri kucak açtı. ABD’de Ohio’daki Cleveland Clinic gibi saygın bir kuruluşta reiki yapılıyorsa (hastaya temas bile etmeden, “bütün canlı varlıklardan akan hayati yaşam gücü enerjisini” ellerinizle dengelediğiniz, bilimle ilgisi olmayan bir pratik bu) bazı insanların bu yöntem sayesinde bağışıklık sistemlerinin güçleneceğini sanmasında, virüse yakalanma ihtimallerinin böylece azalacağını düşünmesinde şaşılacak bir şey var mı? Kanada ve İngiltere’de kamu sağlık kuruluşları için de benzer bir şey söylenebilir: Bu kurumlar homeopati yapmakla, bilimsel açıdan imkansız olan bu yöntemin Covid-19’a karşı etkili olabileceği fikrini bilfiil teşvik ediyorlar. Saydıklarım, türlü çeşit örnekten sadece birkaçı.

Memleketim Kanada’da şu sıra yasal düzenlemeler, Covid-19’a karşı ürünler pazarlayan kiropraktör, naturopatlara, bitkisel tedavi ve bütünsel tedavi yaptığını söyleyen şifacılara göz açtırmıyor. Ama omurganın elle düzeltilmesinin, damardan vitamin tedavisinin veya homeopatinin bir bulaşıcı hastalığı kişiden uzak tutabileceği fikri, pandemiden önce de saçmaydı.

Güvenilir sağlık kuruluşları kanıta dayalı olmayan uygulamaları bir bağlamda kınayıp bir başka bağlamda meşrulaştırdıkları zaman, sözdebilime karşı mücadele zayıflıyor. Sağlam bilime her zaman ihtiyacımız var, hele afet hallerinde ona daha da çok ihtiyaç duyuyoruz.

Alternatif tedavilerin ve plasebo etkisinin insanları rahatlattığı yönünde bazı kanıtlar var. İspat edilmemiş alternatif tedavileri mazur görmek konusunda yaygınlıkla başvurulan bir gerekçe bu. Ama büyülü düşüncelerle insanları yanıltmak (bunu onlar için yapıyorsanız bile) doğru değil, bu tür yanlış bilgilere bilim insanlarının müdahale etmemesi, bunlara göz yummak da doğru değil.

İkincisi, yanlış bilgilendirmeye karşı kamusal mücadelede daha fazla araştırmacının aktif olarak yer alması lazım. Kanıtlanmamış fikirleri savunanlar, kendi ürünlerini meşrulaştırmak için gerçek bilimin dilini kullanıyorlar – bu olguya  “scienceploitation” (“bilim-suistimal”) diyorum. Üstelik bu gayet de etkili oluyor. Homeopati ve enerji terapisinin yandaşları bunların kuantum fiziğine dayandığını iddia ediyor. Kolon hidroterapisi, mikrobiyom araştırmalarından devşirilen terimlerle savunuluyor. Kök hücre araştırmaları jargonu ise, bağışıklığı takviye edici özelliklere sahip olduğu söylenen bir spreyi pazarlamakta kullanılıyor.

Fizikçilerin, mikrobiyologların, bağışıklık uzmanlarının, mide-bağırsak hastalıkları uzmanlarının ve ilgili disiplinlerdeki bütün bilim insanlarının çıkıp gerçek araştırmaların böyle usulsüz kullanılmasının neden yanlış olduğunu, bunun bilimde dürüstlükle bağdaşmadığını sade bir dille ve paylaşılabilir şekilde anlatmasına ihtiyacımız var.

Kuantum fiziğinin homeopatiyle ve reiki gibi enerji terapileriyle ilgisi olmadığını söylemek gerçekten gerekiyor. Bağırsaklarınıza hidroterapi yapmanın bağışıklık sisteminizi güçlendirmeyeceğini anlatmak lazım. Hayır, takviye edici sprey kök hücrelerinizi kuvvetlendirmez, bunu da açıklamak lazım gerçekten.

Aşı karşıtlarının, iklim değişikliğini inkar edenlerin var olabildiği dünyada yaşıyoruz, üstelik sosyal medya algoritmaları ve kasten kötülük edenler bu sözdebilim mesajlarını daha da kuvvetlendiriyor. Bu şartlarda aklıselim konuşmak umutsuz bir çaba gibi görünebilir. Bu meseleyi çözmenin kolay bir yolu yok, ama bilime dayanan cevapları bulmanın kolay olmadığını da bilelim. Bu alanda çaba gösteren bilim insanlarının daha kalabalık olması lazım. Hızlı bir araştırma yapınca, kuantum fiziğinin homeopatiyi açıkladığı iddialarına kamuoyu önünde karşı çıkan tek bir fizikçi bulabildim, halbuki aslında fizikçilerin bu konuda görüş birliği içinde olduğunu biliyorum.

Cambridge, Massachusetts’teki Harvard Üniversitesi’nden dezenformasyon uzmanı Claire Wardle şöyle demişti: “Yanlış bilgilendirmeyle mücadele etmenin en iyi yolu,  anlaşılması kolay, akıcı dille yazılmış ve cep telefonundan paylaşmaya uygun doğru bilgilerle ortamı donatmaktır.” E, donatalım o zaman!

Tweet atın. Popüler basında yayınlanmak üzere yorumlar yazın. Halka açık konuşmalar yapın. Gazetecilerin röportaj taleplerine cevap verin. Öğrencilerinize, asistanlarınıza bilim üzerine iletişim kurma işine katılacak gücü ve güveni verin. Halk için değerli olduğunu sezdiğiniz doğru bilgileri paylaşın. Bir yerde düzeltilmesi gereken bir sorun olduğunu düşünüyorsanız yetkili düzenleyici kurula veya denetim kurumuna başvurun.

Yanlış anlatımları düzeltmek mesleki sorumluluk olarak görülmeli. Bazı bilim dernekleri bu şekilde çalışmaya çoktan başladı bile. Mesela 2016’da Uluslararası Kök Hücre Araştırmaları Derneği (International Society for Stem Cell Research) ile, derneğin klinik çeviri kılavuzu üzerinde çalıştım.  Kılavuz, araştırmacılara “halka yönelik doğru, yansız, ihtiyaca cevap veren anlatımları teşvik etmelerini” ve yaptıkları çalışmaların yanlış aktarılmamasını sağlamalarını öğütlüyordu.

Elbette, bilim topluluğunun sözdebilimle mücadelesinin bir ayağı da, önce kendine bakmaktır. Biyomedikal komplo teorilerini ve diğer saçmalıkları yayanlar, araştırmaların fonlanması, yorumlanması ve yaygınlaştırması konusundaki aksaklıklara dikkat çekiyor ve bu dediklerinde haklılık payı var. Bilimde dürüstlük –özellikle de sonuçları abartmaktan kaçınmak ve çalışmanın tartışmalı yönleri konusunda şeffaf davranmak- çok büyük önem taşıyor. Hem bilime güven duyulmasına, hem de bilimin güvenilir olmasına çalışmalıyız.

Umarım ki yaşadığımız krizden baki kalacak şeylerden biri, sözdebilime müsamaha göstermenin gerçekten zarara yol açabildiğinin anlaşılması olur. Yanlış bilgilendirmeye karşı mücadelede en etkili araçlar, sağlam bilim ve halkın bilime güven duyması olsa gerek.

Timothy Caulfield
Alberta Üniversitesi (Twitter @CaulfieldTim)

Çeviri: Zeynep Alpar
https://www.nature.com/articles/d41586-020-01266-z