Türkiye Göçmen Olarak Kimi Tercih Ediyor?

Shutterstock

Uluslararası göç olaylarında ülkeler birbirlerini iktisadi ve siyasi olarak olumlu ve/veya olumsuz etkilerler. Ulus devletler kendi topraklarına yönelen göçlerin olumlu etkilerini arttırmak ve olumsuz etkilerini azaltmak için göçmen sayısı, göçmenlerin yaşı, eğitim seviyesi ve mesleki becerileri gibi kişisel özellikleri konusunda seçici olmaya çalışır. Ev sahibi toplumun da beraber yaşayacakları göçmenlerin kişisel özellikleri konusunda tercihleri vardır ve bu tercihler göçmenlerin toplumsal uyumunun gerçekleşmesi için önemlidir. Bu yazıda göçmen hareketlerinin ev sahibi ülkedeki etkilerini değerlendirdikten sonra kamuoyunun göçmen olarak kimi tercih ettiğini ve bunun ne anlama geldiğini inceleniyor.

Uluslararası göçün ev sahibi ülkeye etkileri

Ev sahibi ülke perspektifinden bakıldığında, mevcut ya da olası göçmen hareketlerinin etkileri ikisi iktisadi, ikisi siyasi olmak üzere dört konu başlığı altında değerlendirilebilir. Birinci iktisadi konu, yeni gelenlerin iktisadi büyümeye katkı yapıp yapmadıklarıyla alakalıdır. İkinci iktisadi konu ise, göçmen hareketlerinin ev sahibi toplumdaki gelir dağılımını ne yönde ve ne ölçüde değiştirdiği sorunudur. Göçün iktisadi etkilerinin olumlu olması için, göçmenlerin işgücü piyasasında başarılı olmaları, yerli halkın istihdam olanaklarını artırmaları, ücret düzeylerini yükseltmeleri veya en azından aşağıya çekmemeleri, daha fazla vergi geliri ve kamu harcamalarında sınırlı artışa sebep olarak kamu maliyesine katkıda bulunmaları gerekir.

Yalın bir beşeri sermaye modeli kapsamında değerlendirildiğinde, göçün arzulanan bu olumlu ekonomik etkileri yapması için göçmenlerin mesleki nitelikli olması, eğitimli olması ve ev sahibi ülkenin dilini bilmesi gibi şartları sağlamaları gerekir. Bu tür özelliklerle donanmış göçmenlerin seçilmesi için uygulanan sisteme liyakat-temelli (başarı-temelli) göçmen seçim sistemi olarak adlandırılabilir. Bu liyakat-temelli göçmen sistemini uygulayan ev sahibi ülkeler, esas olarak yüksek-vasıflı göçmenlerin gelmesini hedefler.

Yine ev sahibi ülke perspektifinden bakıldığında, ülkeye yeni gelenlerin siyasi ve güvenlik açısından etkileri de önemlidir. Göçmen hareketlerinin ulus devletin kimlik rejimini oluşturan ırk, etnik köken, din, dil, kültür ve insan haklarına verilen önem derecesi gibi unsurları olumlu ya da olumsuz yönde etkileyip etkilemediği önemli bir meseledir. Başka bir mesele ise göçmen hareketlerinin kamu düzeni ve güvenliğine olası etkileridir. Yukarıda açıklanan liyakat-temelli göçmen seçim sistemi, göçmenlerin iktisadi başarısı ve uyumuna ağırlık vererek, dolaylı olarak göçün olumsuz siyasi ve güvenlik etkilerini engellemeyi amaçlar. Burada temel varsayım, göçmenlerin iktisadi uyumunun kültürel ve siyasi uyuma da yol açacağıdır. Ev sahibi ülkeler ayrıca, göç alanı ile eğitim gibi alanlarda uyguladıkları politikalar aracılığıyla, yeni gelenleri dil ve dinsel eğilim gibi benzeri kimlik özellikleri açısından seçmek yönünde çaba harcayabilir. Böylelikle, göçmenlerin hem ekonomik hem de siyasi ve kültürel etkilerinin olumlu olması hedeflenir.

Türkiye toplumunun uluslararası göçmen tercihleri

Uluslararası göç hareketlerini, yukarıda tanımlanan konular bağlamında değerlendirmek yalnız göçle ilgili süreçleri yöneten kamu makamları için önemli değildir. Ev sahibi ülkede sivil toplum da benzer şekilde, göçmen hareketlerinin iktisadi ve siyasal sonuçlarını bilişsel ve/veya duygusal olarak tetkik ederek, beraber yaşamak istedikleri göçmenlerin kişisel özellikleri konusunda tercihler oluşturur. Bu bağlamda, ev sahibi ülkedeki kamuoyunun göçmen seçimi konusundaki tercihlerinin çözümlenmesi, kamu makamlarının politika oluşturmasına önemli bir girdi sağlayabilir.  Kamuoyunun göçmen seçimindeki kriterleri ayrıca, ev sahibi toplumun ekonomik ve siyasi konularda tavırları hakkında dolaylı şekilde bilgi sunar.

KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş.’nin 2016 yılının Şubat ayında yaptığı Barometre araştırması (KONDA Barometresi) kapsamında, Türkiye toplumunun uluslararası göçmenlerin sahip olması gereken kişisel özellikleri hakkında tercihleri sorulmuştur [1]. Spesifik olarak araştırmada, 18 yaş ve üzerindeki yetişkinlerden göçmenlerin belirtilen özelliklere sahip olmasının ne kadar önemli olduğunu belirtmeleri istenmiştir: i. Meslek sahibi olması, ii. Eğitimli olması, iii. Türkçe bilmesi, iv. Müslüman olması. Aşağıdaki analizlerde, bu göçmen seçme kriterlerinin “çok önemli” veya “önemli” olduğunu ifade edenlerin toplamının toplam kişi sayısına oranı veriliyor.

Türkiye’de 18 yaş ve üstü yetişkin nüfusun en az yarısı ülkeye gelen göçmenlerin bazı kriterleri sağlamasının önemli olduğunu belirtiyor. Şekil 1’de gösterildiği üzere, yetişkin nüfusun %63’ü göçmenlerin Eğitimli olmasının ve %65’i Türkçe bilmesinin, %55’i Meslek sahibi olmasının ve %48’i Müslüman olmasının göçmen seçiminde önemli olduğunu ifade ediyor. Müslüman olması dışındaki diğer kriterlere odaklanıldığında, bu göçmen seçiminin temel özellikleri bakımından liyakat-temelli bir yaklaşımı içerdiği ileri sürülebilir.

Şekil 1. Uluslararası göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Bu göçmen seçme yaklaşımını oluşturan kriterlere yönelik tercihlerin kişilerin demografik, sosyoekonomik ve kimlik özelliklerine göre değişip değişmediği, şayet değişiyorsa bu değişimin ne yönde ve ne ölçüde olduğu mercek altına alınmıştır. Şekil 2’de verildiği gibi, göçmen seçme yaklaşımına yönelik tercihlerin cinsiyete göre fark gösterip göstermediği soruşturulduğunda, iki kriter öne çıkıyor.  Erkeklere kıyasla, kadınlar daha yüksek oranla göçmenlerin Türkçe bilmesinin ve Müslüman olmasının önemli olduğunu ifade ediyorlar. Öte yandan, göçmenlerin Meslek sahibi olması ile Eğitimli olmasının önemi için tercihler cinsiyete göre fark göstermiyor.

Şekil 2. Cinsiyete göre göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Kişilerin yaşı ile göçmen seçimindeki kriterlere yönelik tercihleri arasındaki ilişki araştırıldığında, Şekil 3’te yaşa göre bir ayrışma ortaya çıkıyor. Bu ayrışmayı 18-29 yaş grubunun oluşturduğu gençler ile 60 ve üstü yaş grubunun oluşturduğu yaşlılar arasında gerçekleşiyor. Sözgelimi, gençlerin %53’ü göçmenlerin Meslek sahibi olması önemli olduğunu ifade ederken, bu oran yaşlılar arasında 10 puan artarak %63’e yükseliyor. Yaşlılar ile gençler arasındaki bu fark göçmenlerin Müslüman olması kriteri için 15 puan, Türkçe bilmesi kriteri için 5 puandır. Göçmenlerin Eğitimli olması kriterine yönelik tercihte kuşaklar arasında bir fark görülmüyor.

Şekil 3. Yaşa göre göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Yaşa bağlı olarak göçmen seçiminde meydana gelen ayrışmanın benzeri kişilerin eğitim düzeyine göre analiz yapıldığında da ortaya çıkıyor. Şekil 4’te görüldüğü gibi, bu seferki ayrışma lise düzeyinden daha az eğitim alanların oluşturduğu düşük eğitimliler ile yükseköğretim kurumundan mezun olanların oluşturduğu yüksek eğitimliler arasında gerçekleşiyor. Yüksek eğitimliler ile düşük eğitimliler arasındaki en büyük fark göçmenlerin Müslüman olması kriterine yönelik tercihte görülüyor: Düşük eğitimlilerin %60’ı göçmenlerin Müslüman olmasının önemli olduğu belirtirken, bu oran yüksek eğitimliler için sadece %26’dır. Benzer bir şekilde, düşük eğitimliler göçmenlerin Türkçe bilmesi kriterine yüksek eğitimlilerden daha fazla önem veriyor. Ancak göçmenlerin Eğitimli olması kriterine yönelik tercihlerde ise bu fark ters yönde cereyan ediyor: Yüksek eğitimlilerin %71’i bu kriterin önemli olduğu belirtirken, bu oran düşük eğitimliler için %59’a düşüyor.

Şekil 4 Eğitime göre göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Bu çalışmada ayrıca, kişilerin kimlik özellikleri ile tercih edilen göçmen seçme kriterleri arasındaki ilişki soruşturuldu. İlk olarak, göçmen seçim kriterlerine verilen önemin siyasi parti tercihlerine göre dağılımı incelendi. Şekil 5, farklı siyasi partilerin seçmenlerinin büyük çoğunluğunda göçmenlerin Meslek sahibi olması veya Eğitimli olması kriterleri üzerine tercihlerinin benzer olduğunu gösteriyor. Örneğin, AK Parti, CHP ve MHP seçmenlerinin %56-57’si göçmenlerin Meslek sahibi olmasının önemli olduğunu beyan etmişlerdir. %46’lık bir oran ile bu kriteri en az önemseyenler HDP seçmenleridir. Göçmenlerin Eğitimli olmasını önemseyenler AK Parti, MHP ve HDP seçmenlerinde %62-63 civarında iken, bu oran CHP seçmenlerinde %68’e yükseliyor.

Şekil 5. Siyasi parti tercihlerine göre göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Buna karşılık, göçmenlerin Türkçe bilmesi ve Müslüman olması kriterlerine yönelik tercihlerde siyasi parti seçmenleri arasında daha fazla değişkenlik söz konusudur. Bu değişkenliğin temel nedeni, doğal olarak, siyasi parti seçmenlerinin kimlik özelliklerinin farklı olması ve seçmenlerin kendi kimlikleriyle uyumlu göçmen seçme kriterlerine daha fazla önem atfetmeleridir. Örneğin, MHP’li seçmenlerin %70’i göçmenlerin Türkçe bilmesinin önemli olduğunu belirtirken, bu oran AK Parti’li seçmenlerde %65, CHP’li seçmenlerde %63 ve HDP’li seçmenlerde %41. Göçmenlerin Müslüman olması kriterinde de ikili bir yapı ortaya çıkıyor: AK Parti’li seçmenlerin %61’i ve MHP’li seçmenlerin %54’ü bu kriterin önemli olduğunu ifade ederken, bu oran HDP’li seçmenler için %33’e ve CHP’li seçmenler için %25’e düşüyor. Dolayısıyla bu bulgular, kişilerin kendi kimliklerini oluşturan ögeleri güçlendiren ya da en azından tehdit etmeyen özelliklere sahip göçmenleri tercih ettiğine işaret ediyor.

Bu kimlik özellikleri bakımından benzeşme olması yönündeki tercih farkları en belirgin şekilde etnik köken gruplara göre göçmenlerin Türkçe bilmesi kriterine yönelik tutumlar sorgulandığında ortaya çıkıyor (Şekil 6): Türk etnik grubunun %64’ü, Kürt etnik grubunun %48’i bu kriterin önemli olduğunu beyan ediyor. Bu fark kadar büyük olmasa da diğer göçmen seçme kriterleri için de bu iki grup arasındaki farklar benzer bir şekilde meydana geliyor. Kürt etnik grubu ile karşılaştırıldığında, Türk etnik grubu göçmen seçme kriterlerine daha yüksek oranda önem veriyor.

Şekil 6. Etnik köken gruba göre göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Kişinin kimliğini oluşturan başka önemli bir öge olan dindarlık eğilimi de göçmen seçme kriterlerine yönelik tercihlerle yakından alakalıdır. Dindarlık eğiliminin artması sonucunda daha yüksek oranda göçmenlerin kimlik özelliklerini yansıtan kriterler önem kazanıyor. Şekil 7’de gösterildiği üzere, örneğin, inançsızların %8’i göçmenlerin Müslüman olmasının önemli olduğunu belirtirken, bu oran çok dindarlar için %67’e yükseliyor. Benzer bir pozitif bağ, dindarlık eğilimi ile göçmenlerin Türkçe bilmesi ve Meslek sahibi olması kriterleri arasında da görülüyor. Ancak göçmen seçimindeki bu iki kriterden farklı olarak, dindarlık eğilimi ile göçmenlerin Eğitimli olmasına yönelik tercih arasında negatif bir ilişki gözleniyor: İnançsızların %69’u bu kriterin önemli olduğunu beyan ederken, bu oran çok dindarlar arasında %60’a düşüyor.

Şekil 7. Dindarlık eğilimine göre göçmen seçiminde kriterlerin önemli olduğunu belirtenlerin yüzdesi (%)

Sonuç

Sonuç olarak, Şubat 2016 KONDA Barometresi araştırmasının sonuçları Türkiye’de kamuoyunun göçmen seçilmesi konusunda seçkinci bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor. Nitekim göçmen seçme kriterleri tekil olarak incelendiğinde her iki kişiden biri ilgili kriterin önemli olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, nitelikli göçmene yönelik bu tercihler kişilerin özelliklere göre değişiyor. Sözgelimi, Eğitimli olması kriteri hariç, göçmen seçme kriterlerine yaşlılar gençlerden daha fazla önem veriyor. Yüksek eğitimliler ile düşük eğitimliler arasında benzer bir ayrışma bulunuyor: Göçmenlerin Türkçe bilmesi veya Müslüman olması yüksek eğitimliler için daha az önemlidir.

Kişiler kimlik özelliklerine göre gruplandırıldığında, tüm kimlik grupları göçmen seçimine yönelik seçkinci bir anlayışa sahip olmakla birlikte, kendi aralarında bazı farklar bulunuyor. Genel olarak, farklı kimlik grupları kendi kimlik özelliklerine yakın göçmenleri daha yüksek oranda tercih ediyor.  Örneğin, milliyetçi kimliğiyle ön planda olan MHP’nin seçmen kitlesinin büyük bir çoğunluğu için göçmenlerin Türkçe bilmesi önemlidir. Çok dindar olan kişiler benzer bir tutumu göçmenlerin Müslüman olması kriteri için gösteriyor.

Kamuoyunun tercih ettiği göçmenlere ait sunulan bulgular dikkate alındığında, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan Suriyeli mültecilere yönelik kamu politikaları açısından bazı çıkarımlar yapmak mümkündür. KONDA Barometre araştırmasının işaret ettiği tercih edilen göçmen profilinin aksine, Suriyeliler düşük oranlarda mesleki yeterliliğe, yüksek eğitim düzeyine ve Türkçe dilbilgisine sahiptir. Bu durumu düzeltmek için, yani Suriyelileri tercih edilen göçmenlere dönüştürmek için, mesleki donanımlarını artıracak, eğitim düzeylerini yükseltecek, Türkçe dilbilgisi becerilerini geliştirecek kapsamlı kamu politikalarına ihtiyaç vardır. Bu politikalar hem göçmenlerin refahını hem Türkiye’ye olumlu etkilerini hem de Suriye’nin yeniden inşasına yapacakları katkılarını nicel ve nitel olarak artırabilir. Aksi takdirde, Suriyeli mültecilerin kişisel özellikleri ile Türkiye’deki kamuoyunun tercihleri arasında uyumsuzluk, sadece Türkiye-Suriye göç sisteminde yer alan aktörleri değil bütün dünyayı olumsuz yönde tesir etmeyi sürdürecektir.

Ancak bu çıkarımları değerlendirirken en yüksek düzeyde özen göstermek gerekiyor.  Çünkü kendi isteğiyle ve çoğu zaman ekonomik nedenlerle başka bir ülkeye giden ve “göçmen” olarak tanımlananlar ile kendi ülkelerinde yaşamlarını sürdürmesi mümkün olmayan ve zorunlu olarak başka bir ülkede bulunan ve “sığınmacı” veya “mülteci” olarak tanımlananlar hareket halindeki farklı grupları oluşturur. Hem ulusal hem de uluslararası hukuk ilkeleri bakımından, göçmenler için seçme kriterleri uygulanması mümkünken, sığınmacılar ve mülteciler için böyle bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Bu bağlamda, Suriyeli mültecilere herhangi bir seçme kriterinin uygulanması mümkün olmadığı gibi, böyle bir uygulamanın düşünülmesi bile insani değerlere ve insan haklarına aykırıdır.

Ali Berker
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü öğretim üyesi


[1] Şubat 2016 KONDA Barometresi araştırmasının sonuçlarına “Suriyeli Sığınmacılara Bakış” isimli rapordan ulaşılabilir.

Yaptığı araştırmaların veri setlerini kamuoyu ile paylaşan KONDA araştırma şirketine teşekkür ederim.

Önceki İçerikKuzey Işıkları Nedir?
Sonraki İçerikHarvey ve Kan Dolaşımının Keşfi
Ali Berker

Ali Berker, 2001 yılında, Michigan State Üniversitesi’nde iktisat doktora programını tamamladı.  Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde (TODAİE) öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Çeşitli vakıf üniversitelerinde ders verdi. Yapmış olduğu araştırmaların bir kısmı TÜBİTAK, Koç Üniversitesi Göç Araştırma Merkezi (MiReKoç), Kalkınma Bakanlığı, International Organization for Migration (IOM) tarafından desteklendi. TÜBİTAK’ın Doktora Sonrası Burs Programı kapsamında, 2009-2010 döneminde Max Planck Institute of Demographic Research (Almanya) ile Population Studies Center, Michigan Üniversitesi (ABD) kurumlarında misafir araştırmacı olarak bulundu. Beşeri sermaye ve çalışma ekonomisi, göç ekonomisi, yaşam memnuniyeti ekonomisi ve demografi alanlarında çalışmalar gerçekleştirdi.  Belirtilen bu alanlarda mikroekonometrik yöntemleri uygulayarak çalışmalarını sürdürmektedir.

E-posta adresi: [email protected]