1 ile 100 nanometre boyutundaki yapıların belirli bir amaca hizmet etmesi için tasarlanması ve kullanılmasına nanoteknoloji diyoruz. Nano ölçeğini göz önüne getirmek için düşünelim: 1 metreyi (mesela bir masanın kenar uzunluğu) bine böldüğümüzde 1 milimetreyi (cetveldeki en küçük aralık) elde ediyoruz. Bunu bine böldüğümüzde 1 mikrona iniyoruz – mikroplar bu boyutta ve ancak mikroskopla görülebiliyorlar. Onu da bine böldüğümüzde nanometreye geliyoruz; onlarca atomdan oluşan kümeler! Peki bu görülmez, koklanmaz küçüklükteki sistemler nasıl olur da bizim metre ölçekli dünyamızda bir amaca hizmet edebilir?
Hayal etmek için insanlığın nanoteknolojiyi bilmeden önce de kullandığı bir örneğe bakalım: Altın nanoparçacık halindeyken rengi sarı değil kırmızı! Dördüncü yüzyılda Eski Roma’da yapılmış Lycurgus Kupasının içinden ışık geçirildiğinde verdiği muhteşem görüntü camın içerisinde bu altın nanoparçacıkları barındırmasından kaynaklanıyor.
Nano boyutta malzemelerin sadece optik değil, mekanik, elektronik ve manyetik özellikleri de bizim alıştığımızdan çok daha farklı olabiliyor. Nano malzemeleri tek başlarına değil bizim kullandığımız boyutlardaki yapılarda ince kaplamalar olarak, ya da yapı içinde dağıtılarak bu tür özellikleri günlük yaşamımıza nasıl taşıyabileceğimizi de hayal edebilirsiniz.
Nanoteknolojinin uygulama alanları ise geniş: Bu sayede yiyeceklerimiz paketlerinde daha uzun süre taze kalıyor, güneş pilleri küresel ısınmaya büyük katkı veren fosil yakıtlarından daha ucuza geliyor ve spor malzemeleri mükemmel performansa destek oluyor.
Nanoteknolojik ürünlerin bilinçli tasarlanması için, öncelikle neden öyle davranacağını anlamamız gerekiyor – nasıl değil neden sorusunu yanıtlamak da nanobilimin işi.
Canan Atılgan
Bilim Akademisi Üyesi (Sabancı Üniversitesi)
***
Ana Görsel: Shutterstock.com
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.