Beyin, Mizah ve Kahkaha

Kahkaha attığımızda garip sesler çıkarıyoruz. Bu sesler göğüs kaslarının havayı yüksek basınçla dışarı itmesinden çıkıyor.  Konuşurken kullandığımız  gibi ağız, çene, dudak ve dilimizi kullanmıyoruz, tüm aksiyon göğüs kafesinde gerçekleşiyor.

Kahkaha duygusal bir tepki ve sözlü olmayan bir ifade biçimi. Bize çok yabancı bir kültürden birisinin bile kahkaha attığını hemen anlayabiliriz. Bu başka sözlü olmayan ifade biçimleri için geçerli değil.  Kahkaha atan tek canlılar biz değiliz, goriller, şempanzeler ve orangutanların hatta farelerin bile kahkaha attığı düşünülüyor.  İnsan bebekleri 6-8 haftalıkken kahkaha atmaya başlıyor.  Bebekle bağ kurulmasında gıdıklama seansları ve beraberinde gelen kahkahaların büyük etkisi var.  Memelilerin tamamı çocukluklarında oyun oynuyor, kahkahanın bu oyunun bir parçası olarak evrimleştiği düşünülüyor. Kahkaha attığımız sürece “iyi vakit geçiriyoruz, tehlike yok, bu bir oyun” mesajı veriyoruz.

Mizah ve kahkaha

Beynin bir mizah merkezi yok, yani mizahı anlamak beyin için oldukça zahmetli bir iş.
Anlamak için beynimizin frontal (ön) lobunu da, temporal (şakak) lobunu da kullanıyoruz.  Ön lobda yaratıcı düşünce, problem çözme, yargı, soyut düşünme, fiziksel tepkiler, kas hareketleri kontrol ediliyor. Şakak lobunda ise görsel ve işitsel hafıza yer alıyor. Dil ve bazı davranışsal öğeler, bazı konuşma ve işitme becerileri buradan yönetiliyor.

Mizah anlaşıldıktan sonra beynin zevk ve ödül merkezleri uyarılıyor ve kahkaha ortaya çıkıyor.

Peki neyi komik buluyoruz? Yani ne zaman gülüyoruz? Bu konuda psikolojide kabul edilen üç geleneksel unsur var:

Birinci unsur “gerilimin salınması” olarak adlandırılıyor.  Bu sinemada kullanılan bir teknik, birden fazla duygu birikince ve gerilim artınca beyin bir rahatlama ihtiyacı duyuyor. Filmde gerilimin arttığı bir noktada yapılan yorum veya bir sürpriz bizi güldürebiliyor.

Bizi güldüren ikinci unsur “uyuşmazlık” veya “yersizlik”. Bir şey izlerken veya okurken zihnimiz devamında ne olacağını deneyimle ve mantıkla tahmin ediyor, sonuçta bu beklentiyle uyumsuz bir şeyle karşılaştığımızda kahkaha atabiliyoruz. Bu kahkaha, “gerilimin salınması”nda olduğu gibi hızla oluşan bir tepki değil. Tahminimizle arada oluşan farkı anlamamız, yani mantıkla bağdaştırmamız gerekiyor. Bunun için problem çözme becerilerimizi kullanıyoruz. Problemi çözersek yani şakayı anlarsak anlayışımızı bir kahkaha patlatarak kutluyoruz. Eğer bu bağdaştırmayı yapamazsak aynı bir problemi çözemediğimizdeki rahatsızlığı hissediyoruz.

Bizi güldüren üçüncü unsur “üstünlük” hissi oluşturan durumlar. Başkalarının hataları, şanssızlığı veya sakarlığı bizi kahkahalarla güldürebiliyor.

Mizahın çoğu bu üç unsuru içeriyor. Bu unsurların birden fazlası bir arada kullanılırsa kahkahalara boğulma ihtimalimiz de artıyor.

Kahkahanın vücuda etkisi ve faydasını tam olarak anlaşılmış değil ama kahkaha attığımızda kan dolaşımı ve kalp atışımızın hızlandığını biliyoruz.  Egzersiz yaptığımızda ortaya çıkan endorfinin kahkaha attığımızda da salgılandığı düşünülüyor. Endorfin salgılandığında hem “iyi” hissetmemize neden oluyor hem de ağrı eşiğimizi yükseltiyor.

Defne Üçer Şaylan

Kaynaklar:

Richard Restak, Laughter and the Brain, The American Scholar, 2013,
https://theamericanscholar.org/laughter-and-the-brain/#

Sophie Scott, University College London, The science of Laughter, BBC News.
http://www.bbc.com/news/health-37311320

Marshall Brain, How Laughter Works?, How Stuff Works
http://science.howstuffworks.com/life/inside-the-mind/emotions/laughter.htm

 

Görsel: Pixabay – Poison Ivy