Yazı dizisine başladığım hikaye bir anabilim dalı başkanının bir öğretim görevlisinden başka bir öğretim görevlisinin hak etmediği halde çalışmaya yazar olarak kabul etmesini istemesiydi. Bu örnekteki etik dışı konu İngilizce’den gelen tanımıyla “guest authorship”, Türkçemize “misafir yazarlık” olarak çevrilmiş olsa da bu doğrudan çevirinin konunun ciddiyetini yansıtmaktan uzak olduğunu düşündüğümden “haksız yazarlık” tanımını kullanacağım.
Haksız yazarlık özellikle ülkemizde bazı durumlarda ayrıcalıktan çok kural olarak uygulanıyor ve bilimsel yazarlığın değerini erozyona uğratan etik dışı davranışların başında geliyor. Bu tür yazarlık ihlali, özellikle tıpta sıklıkla ve doğalmışçasına kabul gören, sağlık hizmeti ile araştırma işlevini birbirine karıştıran çarpık bir düşünce yapısından kaynaklanıyor. Özellikle genç bilim insanlarının tabi tutulduğu etik dışı anlayışların bazıları:
YANILSAMA 1- Her bilimsel araştırmada o araştırmanın yapıldığı anabilim dalı başkanının ismi bulunmalıdır– HAYIR!
Böyle bir yaklaşım bilimsel özgürlüğün çiğnenmesi olduğu gibi çalışmalarda yazarlık koşullarının hiçbirini yerine getirmeyen bir kişinin mevkii nedeniyle çalışmaya dahil edilmesi anlamına gelir, ki bu çalışmanın ve yazarların güvenilirliğine gölge düşürecektir.
YANILSAMA 2- Bir dizi hastada yapılan bilimsel çalışmalarda, o hastaları klinikte takip eden ya da tedavisine herhangi bir şekilde katılan her hekim o hastalarla yapılan her çalışmada yazar olarak bulunmalıdır–HAYIR!
Meslek uzmanlarının görevleri gereği yaptıkları ve yapmakla sorumlu oldukları işler araştırmalarda yer almalarını gerektirmez. Bir bilimsel yayında yazar olabilmek için görev dışında yapılan araştırmaya düşünsel olarak katılmak, sadece ve sadece çalışma amaçlarına yönelik olarak veri toplamak ya da değerlendirmek, çalışmanın son ürününe katkıda bulunmak ve yayınlanacak eserin tümünden sorumlu olmak gerekir. Bu etkinliklerin dışında kişiler ne tarzda etkinlikte bulunmuş olurlarsa olsunlar bilimsel yazarlık hakkı talep edemezler. “O hastaların çoğunu ben ameliyat ettim”, ya da “o raporların çoğunda benim imzam var” gibi sözlerin ne kadar boş ve geçersiz olduğunun anlaşılması ülkemizde maalesef daha uzun süre tam olarak gerçekleşmeyecek gibi görünüyor.
YANILSAMA 3- Çalışmaya aktif olarak katılmış bir kişinin, o çalışmada hiç katkısı olmasa da eşi, çocukları ya da en yakın meslektaşı da bazen yazar olarak kabul edilebilmeli–HAYIR!
Bilimsel yazarlık miras ya da taşınabilir mal gibi görüldüğünde bile bu yaklaşımın geçersizliği ortadadır. Özellikle aynı aile içinde bulunan kişilerin aynı çalışmada yazar olarak bulunabilmeleri her birinin birbirlerinden bağımsız olarak yazarlık koşullarını yerine getirmelerine bağlıdır. “Efendim benim eşim zaman zaman benim hastalarıma yardımcı oluyor” ya da “Oğlum bir hafta kadar ofisime gelmiş evrakları tanzim etmişti” komik ama ne yazık ki gerçek yaşamda örnekleri bulunan bahane örnekleridir. Bilimsel yazıda adı geçecek tüm kişilerin ilişki düzeylerine bakılmaksızın gerçekten yazarlık koşullarını yerine getirip getirmedikleri şüpheye yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Tarık Tihan
Bilim Akademisi Etik Kurul Üyesi