Fikri Santur’un emeklilik töreninde yapılmış aşağıdaki iki konuşma metni Ruhi Kafescioğlu’nun Yüksek Mühendis Mektebi’nden İstanbul Teknik Üniversitesi’ne Bir Dönüşümün Öyküsü ve Anılar (YEM yayınları, s. 158-160, İstanbul, 2010.) başlıklı kitabından alınmıştır.
Yüksek Mühendis Mektebi Rektörü Tevfik Taylan’ın, 1943 yılında Prof. Fikri Santur’un emeklilik töreninde yaptığı konuşma (Tevfik Taylan Ailesi Arşivi):
“Sayın Hocam,
43 seneyi şeref ve şanla dolduran yorucu çalışmalardan sonra kelimenin tam manasıyla hak ettiğiniz istirahate çekilirken sizi selamlamak için buraya toplanan eski ve yeni talebeniz adına size derin şükran hislerimi ve sonsuz saygılarımı sunmaya müsadenizi dilerim. Bu münasebetle söze başlarken bu veda törenine yazı ile iştirak etmek lütfunda bulunan sayın Maarif Vekilimizin hocamıza ithaf ettikleri sözlerini okumaktan şeref duyuyorum.
Yüksek Mühendis Okulu’nun kıymetli öğretim uzuvlarından biri olan Fikri Santur, 43 yıllık uzun ve muvaffakiyetli hocalık hayatına rahat yürekle son veriyor. Daha uzun olmasını gönülden dilediğimiz hayatının bugüne kadar üçte ikisini öğretmenliğe hasreden Fikri Santur, hepimize örnek olacak uzun ve şerefli meslek hayatında sadece talebeye faydalı olmakla kalmamış, okuldaki vazifesinin yorucu olmasına ve zamanının mühim bir kısmını almasına rağmen iktisat edebildiği kıymetli zamanlarını meslektaşlarına faydalı olmak gibi asil bir düşüncenin gerçekleşmesine ayırmış ve mühendisliğin yüksek ihtisas ve bilgiyi icap ettiren çeşitli kollarında 4’ü tercüme ve 6’sı telif olmak üzere 15 ciltlik 10 eser vermiştir. Bu bakımdan da Fikri Santur, bugün memleketin her tarafına dağılmış olan yüzlerce talebesini sadece okulda iken değil, hayatta da mütemadiyen faydalandırmak gibi şerefli bir mazhariyete ermiş bulunmaktadır. Yüksek Mühendis Mektebi’nde uzun yıllar süren başarılı vazifesinden bugün ayrılan Fikri Santur’un yüksek hizmeti ve şahsiyeti gönüllerimizdeki saygı ve sevgi dolu yerini daima muhafaza edecek ve Yüksek Mühendis Okulu haricindeki şerefli mevkii gelecek nesiller tarafından daima saygı ile anılacaktır.
Bütün öğretmen arkadaşlarıma Fikri Santur gibi değerli ve uzun bir ömür ve başarı dilerim.”
Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in, Prof. Fikri Santur’un emeklilik töreninde Rektör Tevfik Taylan tarafından okunan konuşma metni:
“Sayın meslektaşlarım, muhterem profesör ve aziz arkadaşlarım,
Üstat Fikri Santur bundan tam elli sene evvel Hendese-i Mülkiye Mektebi’nden feyiz almaya gelmiş ve diplomasını alır almaz istikbalin bir feyiz kaynağı olmaya namzet olarak mektebin tedris heyeti arasına alınmıştı. Hocanın 1900 senesi Mart ayı başında başlayan öğretim hayatı inkitasız olarak ve daima talebesinin şükranını ve arkadaşlarının hayranlığını celp ederek geçti ki bu olay dünyada pek müstesna şahsiyetlere nasip olan başarılardandır. Onun ilk faaliyet yılları saltanat devrinin en koyu istibdat senelerine tesadüf eder. Memlekette vazife hislerinin silinmeye yüz tuttuğu, faziletin kıymetsiz bir meta sayıldığı, tekniğe hiç kıymet verilmediği bir zamanda en basit bir ders kitabının bile içinde hür fikirler bulunacağı endişesi ile ele alınmasına müsaade edilmediği bir devrede bizde okuma hevesini, meslek aşkını, vazife ve vatan sevgisini uyandıran ve besleyen hocalarımızın en ileri gelenlerinden biri Fikri Santur oldu.
Profesör Fikri santur okuldaki öğretim vazifesi ile beraber nafıa ve evkaf fen heyetlerinde de vazife alarak nazari bilgisi yanında mesleki ve ameli tecrübesini de tevsie muvaffak olmuş ve bilhassa Meşrutiyet’in ilanından sonra Avrupa’ya yaptığı seyahatler ve orada ilim ve fen adamları ve müesseseleri ile yapmaya fırsat bulduğu temaslarla görgüsünü artırmış ve olgunluğunu herkese tanıtmıştır.
Hoca, talebesi nazarında her zaman Türk mühendisliği için ideal bir tip olmuş ve okumaktan ve yenilikleri takip etmekten hiçbir zaman yorulmadığı için bedenen zinde ve faal olduğu kadar fikren de daima genç ve cevval kalmıştır.
Mesleğinde derin malumatı, parlak zekâsı ve sehl-i mümteni (kolay görünen ama söylemesi zor olan, O.B.) ile tavsif edilebilecek selis ifadesi ile en güç bahisleri bile en kolay yollardan dinleyicilerinin zihnine sokmayı bildiği içindir ki, yalnız talebesi değil, bütün meslek mensupları da fırsat buldukça onun dersine, konferans ve seminerlerine devam etmekten lezzet duymuşlardır.
Öğretmek sevgisi üstadın en büyük meziyetlerinden biridir ki bunun güzel bir delili umumi harp senelerinde görülmüştür. O zaman talebenin büyük bir çoğunluğu vatan hizmetine çağrılmış olduğu için derslere devam edemiyorlardı. Fakat profesör Santur, İstanbul’a izinli gelenleri yanına çağırır ve onlara teker teker bile olsa ders vermekten usanmazdı. 15 ciltlik bir yekün tutan eserleri ve çeşitli makale ve konferansları ise bildiğini neşretmekten duyduğu hazzın canlı birer burhanıdır. Profesör Fikri Santur yalnız bir ilim adamı değil, aynı zamanda iyi bir organizatör ve mükemmel bir idarecidir. Geçen dünya harbinin mütareke senelerinde okulumuz İstanbul’un bir köşesinden diğerine atılmış ve işgal kuvvetlerinin yurdumuzdan çıkarılmasını müteakip şimdi içinde bulunduğumuz bu Gümüşsuyu Kışlası’nın bir kanadına sığınmıştı. O zaman okulu dağılmaktan kurtaranlar arasında Sayın Profesör mektebin manevi ve maddi bünyesini tedavi ve takviye edenlerin başında bulunuyordu.
1928’de yapılan bugünkü teşkilat ve ondan sonraki ıslahatta Profesör Fikri Santur, Rektör ve Direktör Fikri Santur daima en büyük ve en şerefli rolleri oynamıştır. Rektör ve direktör olmadığı zamanlarda da mektebin tedrisat ve teşkilatı ile ilgili her mesele ile yakından alakadar olur, her komisyonda şeref mevkiinde bulunur, her mecliste müzakereleri dikkatle takip eder ve ekseriya herkesten sonra fakat en isabetli fikirleri ileri sürerek, bahis mevzuu olan meselenin hal çarelerini bulurdu. Üstadın yüksek ilim seviyesinin yanında fevkalade tevazuu, hareketlerindeki dürüstlüğü ve fikir mütalaasındaki samimiyet küçük büyük bütün arkadaşlarını ve talebesini kendisine candan bağlamaya yardım etmiştir. Bütün fikirlerinde ve icraatında onun en büyük saiki vatan muhabbeti ve mektep ve meslek sevgisidir. İşlerinde ve vazifesine devamdaki intizamı hepimize numune olacak mükemmeliyette idi. Ders günlerinde herkesten evvel mektebe gelir, azası bulunduğu komisyon ve meclislerin hiçbir celsesinde bulunmazlık ettiği görülmezdi. Elli sene çatısı altında okuduğu ve okuttuğu bu okulla Fikri Santur’un varlıkları o derece birbirine girmişlerdi ki, Yüksek Mühendis Okulu denince Fikri’yi, Fikri’den bahsedince mektebi hatırlamamak kabil değildi. İşte bu hal şimdi onun buradan ayrılışı ile aramızda büyük bir boşluk bırakmasına sebep oldu. Fakat çok temenni ve ümit ederiz ki, hocamız mekteple olan ilgisini kesmeyecek, konferansları ile yeniden intişara başlamak üzere bulunan mecmuamıza yazacağı makaleleri ile ve hazırlamakta olduğunu sevinçle haber aldığımız yeni eserleri ile ilminden ve tecrübesinden bizi ve bütün Türk mühendisliğini faydalandırmaya devam edecektir. Biz Fikri Santur’u en tatlı hatıralarla ve şükran hisleri ile daima anacağız. Fakat sevgili hocam, yalnız hatıranızın değil, çok muhterem şahsınızın da bu çatı altından ve sizi sevenlerden uzak kalmasına gönlümüz razı olmadığı için, mukavemet enstitüsündeki masanızı emrinize muhafaza ediyoruz, çalışmalarınızın bir kısmına olsun burada devam ederseniz bize vereceğiniz şeref hudutsuz olacaktır. Size sağlık, neşe, saadet ve bundan sonraki çalışmalarınızda da vatanımız ve mesleğimiz için hayırlı başarılar temenni ederim.”