Halk sağlığı uzmanlığı nedir?

Shutterstock
23 Şubat 2022’de MedyascopeTV’de yayınlanan, moderatörlüğünü Gülçin Karabağ’ın yaptığı  “Halkın sağlığını kim koruyacak?” isimli programdan derlenen bu metin, konuk/yazar Sibel Sakarya tarafından gözden geçirilmiş ve yayına hazırlanmıştır. 

Halk sağlığı nedir?

ABD ve Avrupa’da halk sağlığı uzmanlığı çok eski bir alan. Türkiye’de geçmişi Cumhuriyet dönemine dayanıyor, ilk halk sağlığı uzmanlığı eğitimi 1958’de başlamış.[1]Bülent Kılıç, Ceyda Şahan, Hande Bahadır, “Dünyada ve Türkiye’de Halk Sağlığı Uzmanlık Eğitiminin Tarihçesi, İçeriği ve İstihdam Politikaları,” TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, Yıl: 2014, Cilt: 13, Sayı: 6, s. 495 – 504.[2]Dedeoğlu N., “Hıfzısıhha Okulu: Tarihçesi, Önemi,” Toplum ve Hekim, Kasım – Aralık 2001, Cilt 16 Sayı 6. 468-69. Birçok tanımı var ama özetle halk sağlığı, toplum sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşam süresinin uzatılması ve nitelikli olması için programlar, hizmetler ve çalışmalar yapan bir bilim alanı. 

Halk sağlıkçılar,[3]Editör notu: Metin boyunca “halk sağlığı uzmanları” meslekten olanların yaygın kullanımına uygun olarak “halk sağlıkçılar” olarak anılacaktır. tek tek bireylerin sağlığı değil toplumun sağlığı alanında çalışır; toplumun sağlığını ölçüp değerlendirmeye, öncelikli sağlık sorunlarının ne olduğunu anlamaya ve en önemlisi bu sorunların görünür sebeplerini ve bunların da ötesinde, kökte yatan sebepleri anlamaya ve sorunları düzeltmek için kanıta dayalı politikalar geliştirmeye çalışır. Geliştirilen politikaları politikacılara öneren, toplum sağlığını iyileştirmek için kanıta dayalı veriler elde eden, uygulamaların sonuçlarını değerlendiren bir bilim alanıdır ve bu açıdan bizim alışık olduğumuz klinik bilimlerden de farklıdır. 

Halk sağlığı, sağlığı toplumsal düzeyde tanımlar ve ölçer, ama tabii topluma göre de değişir. Toplum, mahalle gibi küçük bir grup olabileceği gibi daha büyük bir nüfus, ilçe, il, ülke olabilir. Hatta küresel sağlıktan bahsedince dünya da bu toplum tanımının içinde yer alır; yani değişken nüfus gruplarından bahsediyoruz.

Tıptaki diğer disiplinlerden farklı olarak, halk sağlığı perspektifi hastalıkların tedavisine değil, sağlığın korunmasına odaklıdır ve sağlığı merkeze koyar. Tabii ki bu insanlar bir kez hastalandıktan, toplumların bazı sağlık sorunları olduktan sonra halk sağlıkçıların işi biter anlamına gelmiyor. O zaman da nitelikli sağlık hizmetlerine erişimin eşit olarak sağlanması, sağlık hizmetlerine erişimin güçlendirilmesi, hizmet niteliği gibi alanlarda da çalışıyoruz.

Halk sağlığının alt alanları ve yandal uzmanlıkları da var. Yani çevre, çevre sağlığı, iş sağlığı, meslek hastalıkları gibi. Bulaşıcı hastalıklar, kronik hastalıklar alanında uzmanlaşabilirsiniz. Epidemiyoloji yan dalı var. Yani bu yöntem bilimini çok iyi bir şekilde öğrenip pek çok alana uygulayabilirsiniz. Yine klinik alanda klinik epidemiyolog olarak veya saha epidemiyoloğu olarak çalışabilirsiniz.

Sağlık yönetimi çok önemli bir halk sağlığı uzmanlığı konusudur. Örneğin artık çiçek hastalığı görülmüyor, aşısı da yok, çünkü bitti. Bunda tabii ki çiçek aşısının bulunmuş olması büyük bir başarıysa da yine de çiçek hastalığının eradike edilmesindeki en önemli etken iyi sağlık yönetimidir. Şimdi tıpkı Covid-19’da olduğu gibi aşıyı bulmak temel bilim alanında çok büyük bir başarı ama bu aşının üretilmesi, eşit dağıtılması, insanların bu aşıyı kabul etmesi bunların hepsi sağlık yönetimi konusu. 

Halk sağlığı yaklaşımı nedir?

Halk sağlıkçılar, sağlığı sadece sağlık hizmetlerinin bir sonucu ya da bir çıktısı olarak görmez. Klasik, klinik disiplinlerden, yani daha çok, sağlığı bozulmuş bireylerin tanı ve tedavisiyle ilgilenen disiplinlerden farklıdır. Halk sağlığı bakışını klinik disiplinlerde de sağlamak önemlidir bu anlamda. Ama bizim için en önemli konu toplum sağlığının sosyal belirleyicileri: Nerede yaşadığımız, çalıştığımız, soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun niteliği, ulaşım, gıdaların güvenliği vb. Yaşadığımız çevre, mahalle toplum sağlığını belirleyen en önemli faktörler. Halk sağlıkçıların bakışında bu yapısal faktörlerin önemi çok büyük. 

Elbette bireylerin kendi sağlığını koruması için bilmesi, yapması gerekenler var. Bunlar da çok önemli. İnsanların sağlıkla ilgili yapması gerekenleri bilmeleri önemlidir; ama toplumun sağlığını korumayı ve geliştirmeyi sadece bireylerin sorumluluğuna bırakmanın yanlış ve işe yaramaz olduğunu halk sağlıkçılar çok iyi bilir ve görürler. O yüzden halk sağlıkçıları her zaman yapısal faktörlerin öneminin altını çizer. 

Örnek olarak, şişmanlık dünyada ve Türkiye’de önemli bir sorun. Şişmanlığın kontrol edilmesinde, önlenmesinde bireyler sağlıklı beslenmenin gereğini bilebilirler, ama sağlıklı gıdalara erişim zorsa, bu gıdalar pahalıysa, ya da fiziksel aktivite yapacak yer, yeşil alan yoksa toplum sağlığını geliştirmek, korumak mümkün değil. Yani yapısal faktörleri düzeltmeden, oralara müdahale etmeden olmaz.

Salgında da bunu gördük. Bireysel olarak maske takmamız, aşı olmamız gerektiğini biliyoruz; ama her zaman dezavantajlı gruplar var. Herkese “evde kal” dendiği bir dönemde çalışmak, kalabalık otobüslere binerek işine gitmek zorunda olan insanlar vardı. Dünyada da küresel ölçekte de aşılara erişimde ve hasta olduklarında sağlık hizmetlerine ulaşmakta daha dezavantajlı olan insanlar var. Halk sağlıkçıları, sağlıkla ilgili konulara hep bu perspektiften bakarlar. Yani sorunların kökünde yatan sebeplere, en iyi sağlık politikasının ne olabileceğine bakarlar; dolayısıyla sosyo-ekonomik düzey, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, ama özellikle sağlık eşitsizlikleri tabii halk sağlıkçılarının çok önemli konularıdır.

Halk sağlığı eğitimi

Türkiye’de halk sağlığı uzmanlığının adının ilk başlarda toplum hekimliği olduğunu söylemek isterim. İlk kez Hacettepe’de Toplum Hekimliği olarak kurulmuş.[4]Hacettepe Üniversitesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarihçesi, Erişim tarihi: Nisan 2022.

Türkiye’de halk sağlığı eğitimi mezuniyet sonrasında var. Tıp doktoru olduktan sonra Tıpta Uzmanlık Sınavına (TUS) girip tıp fakültelerinin halk sağlığı anabilim dallarında dört yıl uzmanlık eğitimi alarak halk sağlığı uzmanı olabilirsiniz; ya da yine aynı üniversitelerin sağlık bilimleri enstitülerine bağlı halk sağlığı programlarında yüksek lisans ya da doktora yapabilirsiniz.

Açılan programa kimin alınacağı enstitüdeki ilgili anabilim dalı tarafından belirleniyor. Genellikle hemşire, diyetisyen, psikoloji gibi alanlardan kişiler alınıyor programlara, ancak sağlık meslekleri dışındaki alanlardan da başvuru kabul eden az sayıda yer var. Tıp fakültelerinin dışında halk sağlığı okullarının önemi burada aslında. Halk sağlığı çok disiplinli bir bakışa sahip: çevre, ekonomi, sosyoloji, hukuk vb. Her alandan kişiler halk sağlığı okulunda uzmanlaşabilirler. Türkiye’deki halk sağlıkçıların büyük bir kısmı tıp doktorudur.

Bu alanda birlikte çalışmanın önemi giderek daha iyi anlaşılıyor. Bunu yapmaya ve öğrenmeye çalışıyoruz. Halk sağlığının tıp fakültelerinin içinde olmasının bir kısıtlayıcı sonucu var, tıp dışındaki mesleklerden gelen kişilerin burada ilerlemesi kolay olmuyor. Tıp fakültesinde doğal olarak hekimlerin ilerlemesi daha kolay. Özerk, bağımsız halk sağlıkçısı yetiştirecek, her disiplinden insanın olduğu halk sağlığı okullarının olması bu açıdan çok önemli. Birlikte öğrenirseniz birlikte çalışmanız da daha kolay. Ayrı ayrı öğrendiğiniz zaman birlikte çalışmayı öğrenmek için özel koşullar, fırsatlar yaratmanız gerekiyor. Yeni nesil halk sağlıkçıların interdisipliner çalışmaya daha açık olduğunu ve aslında bunun zaten kaçınılmaz ve gerekli olduğunu da daha iyi gördüklerini söylemem lazım. 

2021 Güz döneminde, Koç Üniversitesi’nde Küresel Sağlık yüksek lisans programını başlattık. Pandemiyle birlikte önem kazanan kavramlar bunlar: halk sağlığı, küresel sağlık, tek sağlık (one health) ve hatta gezegen sağlığı. Tek sağlık yaklaşımı, sadece insan sağlığını korumanın, insan sağlığını diğer canlıların sağlığından üstün tutmanın ne kadar yanlış bir yaklaşım olduğunu söylüyor. Kurduğumuz, Türkiye’deki ilk küresel sağlık yüksek lisans programı. Bu lisans programında sadece sağlık mesleklerinden değil bütün mesleklerden kişilere açığız. Yani halk sağlığı alanında çalışmak, katkıda bulunmak isteyen herkes gelip başvurabiliyor. Çok sayıda başvuru ve uluslararası başvurular da geldi bu yıl.

Halk sağlıkçıları verileri nereden alıyor?

Türkiye’de verilere ulaşımla ilgili önemli güçlükler var. Sağlık Bakanlığı, TÜİK, Belediyeler’de bölge veya ülke düzeyinde değerlendirmeler yapabileceğimiz veriler var, ama ulaşım oldukça sınırlı, toplanmış verilerin kapsamı da sınırlı oluyor genellikle. Kullanıma açık olan verileri değerlendiriyoruz veya halk sağlıkçılarının Sağlık Bakanlığıyla işbirliğiyle yaptığı bazı araştırma projeleri var mesela; bu kapsamda verilere ulaşabiliyoruz veya veri topluyoruz. 

Türkiye’de çok veri toplanıyor aslında. Birinci, ikinci, üçüncü basamakta. Birinci basamak dediğimiz Aile Sağlığı Merkezleri. İkinci ve üçüncü basamaklar da devlet hastaneleri ile üniversite hastaneleri veya özel dal merkezleri. Fakat bu verilerin araştırmacılar ile paylaşılmasıyla ilgili önemli zorluklar ve engeller var. Bu, Covid-19 döneminde de böyle oldu. Hatta Covid-19 ile ilgili araştırmalara sınırlamalar getirildi.[5]Bilimsel araştırmalar geleceğe ışıktır, kısıtlanamaz. Türk Tabipleri Birliği, 15 Mayıs 2020. Erişim Nisan 2022. 

Tabii toplumsal düzeyde sağlıkla ilgilendiğimiz için, temsil edici özelliği olmayan veriler bizim için çok elverişli değil. Dolayısıyla ulusal veri tabanlarından elde edilmiş veriler olmasını istiyoruz ki belli bir nüfusu, belli bir toplumu temsil edebilsin; yani biz bir bölgeyle, bir yöreyle ve hatta ülkemizle ilgili konuşabilelim. 

Erişime açık olan veriler var tabii Türkiye’de. Örneğin içinde halk sağlıkçıların da olduğu Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün beş yılda bir yaptığı “Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması” var.[6]Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması raporu, HÜ, Ankara, 2018. Erişim Nisan 2022. Bebek ölüm, doğurganlık hızının nereye gittiğinin anlaşılması için yapılan büyük, ulusal çapta araştırmalar var. Öte yandan Türkiye nüfusunun 84 milyon olduğunu, ülkenin doğusu batısı, kuzeyi güneyinin farklılıklar gösterdiğini düşünürsek temsil edici bir örnek seçmek, ülkeyi temsil eden araştırmalar yapmak kolay değil. O yüzden bizim vital istatistik dediğimiz doğum ölüm istatistikleri ya da sürveyans dediğimiz belli bir sağlık sorunuyla ilgili sürekli veri toplama sistemlerine ihtiyaç var. Bulaşıcı, kronik hastalıklarla ilgili sürekli veri toplanan, veri akışı olan, verilerin değerlendirildiği, bir müdahale durumunda o müdahalenin işe yarayıp yaramadığını görebildiğiniz, işe yarayan ve yaramayan politikaları görebileceğiniz bir sisteme ihtiyaç var. 

Bulaşıcı hastalıklarla ilgili iyi bir sürveyans (izleme) sistemimiz var ama buradaki verilere de yine araştırma yapmak amacıyla erişim sağlamak oldukça zor; izin almak anlamında. Halk sağlıkçılarının en büyük problemi kliniklerde 10-20 hastayla çalışma yapamıyor olmamız, bizim alanımız toplum, saha. O yüzden topluma dayalı, belli bir toplumu/nüfusu temsil eden verilere ulaşım sağlayabilmemiz çok önemli. 

Birinci basamakta, aile hekimliği sisteminde çok veri toplanıyor ama bu verilerin kullanımı ile ilgili çok tartışmaları oluyor. Bu verinin sahibi kim? Bunların kullanılmasıyla ilgili önemli engeller var. Özetle verileri araştırma amacı ile kullanmak istediğimizde Sağlık Bakanlığından, veya ilgili ilin Sağlık Müdürlüğünden izin alamıyoruz. Bazen çalışılacak konu izin almak açısından önem kazanıyor; hizmetlerden memnuniyet vb konularda çalışma yapacaksanız izin alamıyorsunuz. Bu verilerin niteliği de değerlendirilmesi gereken bir konu ama asıl önemli olan bu verilere kolayca erişilememesi. En büyük sorunlarımızdan biri bu. Yine de Türkiye İstatistik Kurumu’nda periyodik olarak yapılan Türkiye Sağlık Araştırması gibi araştırmalar var; oralardan verileri almaya ve kullanmaya çalışıyoruz.[7]Türkiye Sağlık Araştırması 2019, Erişim: Nisan 2022

Alt grup analizleri

Halk sağlığının önemli stratejilerinden biri de alt gruplara bakmaktır her zaman. Türkiye’nin bebek ölüm hızının kaç olduğunu bilmek önemli ama bölgelere, illere göre nasıl değişiyor, gelir gruplarına göre nasıl değişiyor? Her zaman bütün verileri kadın ve erkek olarak ayrı ayrı vermek gerek.Eğer ayrı ayrı verirseniz Türkiye’de eğitim açısından cinsiyet eşitsizliği olduğunu açıkça görebilirsiniz örneğin. O yüzden de bu alt grup analizleri bizim için çok önemlidir. 

Yaş gruplarına göre, gelir gruplarına göre cinsiyete göre, bölgelere göre… O yüzden yine Covid-19’la ilgili açıklanan verilerin çok yetersiz olduğunu söylüyoruz çünkü alt grup analizlerini yapabilirsek kimlerin daha çok risk altında olduğunu, kimlerin daha çok etkilendiğini görüp müdahale etmemiz de mümkün olabilir. O yüzden ölçmek, doğru ölçmek, alt gruplarda ölçmek halk sağlığı yaklaşımında çok önemli. Onu gösterebilirsek nereye müdahale edeceğimizi daha iyi bilebiliyoruz.

Pandeminin bize gösterdiği en önemli şeylerden biri bilim ne şahane buluşlar yaparsa yapsın bunu iyi bir şekilde toplumla paylaşıp anlatamazsanız bir işe yaramıyor, çünkü bu bilgi kullanılmıyor. Önümüzdeki dönem halk sağlığının -aslında halen de- en önemli konularından biri bu. Bilimin iletişimi, toplumla paylaşımı ve tabii güven konusu.

Cumhuriyet döneminde halk sağlığı nasıl kurumsal hale geldi?

Cumhuriyet’in ilk sağlık bakanı Dr. Refik Saydam döneminde koruyucu sağlık hizmetlerinin çok öncelendiğini görüyoruz hatta koruyucu sağlık hizmetleri merkezi yönetimin sorumluluğuna, tedavi edici sağlık hizmetlerinin sorumluluğu da yerel yönetimlere bırakılıyor. Asıl olan sağlığın korunması ve sağlığın korunması bireylerin tek başına yapabileceği bir şey değil. Toplumun sağlığını koruyacak sağlıklı kamu politikaları olması gerekiyor. Bunun Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde çok vurgulandığını görüyoruz. Birtakım değişikliklerle, bunun 1961’de de sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasına kadar bir anlamda devam ettiğini söyleyebiliriz. 

Nusret Fişek, 1914-1990. Wikimedia Commons.

1961’de sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasası Türkiye’de halk sağlığının kurucusu olan Prof. Dr. Nusret Fişek hocamız tarafından Sağlık Bakanlığında müsteşar iken kaleme alınıyor. Yasanın içindeki felsefenin çağdaşlığı, önerdiği sağlık hizmeti örgütlenme modelinin doğruluğu ve güncelliği, basamaklandırılmış sağlık sisteminden bahsetmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi önemli. Sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinin bazı koşulları var. Yavaş geçilecek bir sistemi tanımlıyor yasa, sosyal devlet anlayışını içeriyor, toplum sağlığını korumayı amaçlıyor. Önce Muş’ta başlıyor uygulama, 1963’te. Bugün hâlâ Türkiye’de aile hekimliği sistemine geçilmesine rağmen herkes “sağlık ocağı” diyor. Bizim öğrenciler, genç nesil bile hâlâ sağlık ocağı diyor, birinci basamak anlamında. O kadar yerleşmiş, kabul görmüş bir sistem.

Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasası, 1961’te kabul edilmiş, 1963’te ilk uygulama başlatılmış ama hiçbir zaman gerçek anlamda da desteklenmemiş. Yasada “belirtilen gereklilikler sağlanmadan sistem uygulamaya geçirilmemeli” dendiği halde bu yapılmış. Gerek çalışan personelin özlük hakları, gerek sağlanması gereken malzemeler anlamında birinci basamak desteksiz bırakılmış. Koruyucu sağlık hizmetleri hükümetlerce öncelenmemiş, yeterli bütçe ayrılmamış, sağlık ocaklarının fiziksel koşulları düzeltilmemiş vb.. buna rağmen Sağlık Ocakları sistemi ülkede büyük kabul görmüş. Ama özellikle bu desteksiz bırakılma nedeni ile yaşanan sorunlar, bunun iyi olmayan bir sistem olduğuyla ilgili tartışmaları da beraberinde getirmiş. Bir halk sağlıkçı olarak taraflı olduğum için değil, konuyu bildiğim için de, aslında 224 sayılı yasanın tarif ettiği sağlık örgütlenmesi o kadar doğru o kadar çağdaş ki. Desteksiz bırakılmasının yanında, zaman içinde yapılması gerekli olan değişiklikler ve güncellemeler de yapılmadı. Örneğin 1961 yılında tarif edilen sağlık ocağı sisteminde çalışacak sağlık ekibi ile kronik hastalıkların yaygın hale geldiği günümüzde çalışacak sağlık ekibinin kapsamı farklı olmalıydı; değiştirmek, güncellemek gerekirdi. Veya sağlık kayıt sistemlerinin gelişmeler doğrultusunda güncellenmesi gerekirdi; elektronik kayıt sistemine geçilmesi gibi. Bu mümkündü ama hiçbir zaman oraya gelemedik. Bu sistem işlemiyor denildi. Birinci basamak sağlık hizmetleri gerçek anlamda öncelenmedi, desteklenmedi. Bugün mevcut olan birinci basamak sistemi de desteklenmiyor. Birinci basamak sağlık sistemi felsefesinin bütüncül bakış anlayışı yerine, artık organlar düzeyinde parçalanmış, çok uzmanlaşmış, herkesin en küçük sağlık sorununda en üst sağlık basamağına gitmeye heves ettiği, onun iyi ve doğru olduğunu düşündüğü bir yere gidildi; bu desteklendi ve özendirildi. Halbuki sağlık sorunlarının %90’ı birinci basamakta halledilebilir.

Bugünkü birinci basamak sağlık sisteminin iyi çalışmadığını düşündüğümüz, eleştirdiğimiz yönleri var ama yine de birinci basamak sağlık hizmetleri en temel hizmettir. Birinci basamağa gitmek için hasta olmanız gerekmiyor, yaşınıza, riskinize göre benim ne yapmam lazım, sağlığımı nasıl koruyabilirim diye gideceğiniz sürekliliği olan bir yer. Süreklilik çok önemli sağlık hizmetlerinde. Sizi tanıyan, sizin yaşam biçiminizi, koşullarınızı bilen, ailenizi hatta alışkanlıklarınızı, yaşama koşullarınızı bilen yani her seferinde anlatmaya sıfırdan başlamak zorunda olmayacağınız bir süreklilik yani. Zaten sağlık hizmetlerinde yani birinci basamak sağlık hizmetlerinde en önemli ilkelerinden biri süreklilik, kapsayıcılık. Kapsayıcılık ne demek? Farklı sağlık sorunları için farklı sağlık birimlerine gitmek yerine, sizi tümden görecek, bütün sağlık risklerinizle birlikte ya da olumlu, güçlü yanlarınızla birlikte görecek bir sistem. Birinci basamak kâğıt üzerinde destekleniyor ama gerçekte hiç desteklenmediğini biliyoruz. Bugün Türkiye’de yılda kişi başına sağlık hizmetine başvuru sayısı 9 küsür ve bunun sadece 2,5 tanesi birinci basamağa yapılıyor. Diğerlerinin hepsi ikinci ve üçüncü basamak kuruluşlarına oluyor. Çünkü birinci basamak çok desteksiz bırakılmış bir alan. Toplumda da sanki iyi olan, daha nitelikli olan ikinci üçüncü basamakmış gibi de bir algı var.

Halk sağlığı her zaman sağlığı korumak anlamında sorunun kaynağını ortadan kaldırmaya odaklıdır. Kaynağı kesmezseniz hastaneye akış devam edecek. Salgını yönetmek demek, “herkese yer bulduk” demek değildir. Oraya gelen akışı kesmektir ve bu mümkündür. 

Belki şunu söylemek lazım, bütün bu el yıkama, solunum hijyeni öksürürken ağzınızı kapatmanız vb. klasik halk sağlığı önlemleridir. Temizlik bu salgında toplumun gözünde biraz kıymet bulmuştur diye inanmak istiyoruz çünkü bunlar her zaman çok önemli halk sağlığı önlemleriydi ama sofistike olmadıkları için pek ilgi çekmiyor. Çünkü insanlar hep ne yiyeyim ne içeyim (ilaç veya vitamin), ne test yaptırayım bunu düşünüyor. Elini yıka, ağzını uygun kapat deyince “Bu kadar mı?” deniyor. Evet o kadar. Tabii diğer yapısal önlemlerle  birlikte.


 

Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


 

Notlar/Kaynaklar

Notlar/Kaynaklar
1 Bülent Kılıç, Ceyda Şahan, Hande Bahadır, “Dünyada ve Türkiye’de Halk Sağlığı Uzmanlık Eğitiminin Tarihçesi, İçeriği ve İstihdam Politikaları,” TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, Yıl: 2014, Cilt: 13, Sayı: 6, s. 495 – 504.
2 Dedeoğlu N., “Hıfzısıhha Okulu: Tarihçesi, Önemi,” Toplum ve Hekim, Kasım – Aralık 2001, Cilt 16 Sayı 6. 468-69.
3 Editör notu: Metin boyunca “halk sağlığı uzmanları” meslekten olanların yaygın kullanımına uygun olarak “halk sağlıkçılar” olarak anılacaktır.
4 Hacettepe Üniversitesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarihçesi, Erişim tarihi: Nisan 2022.
5 Bilimsel araştırmalar geleceğe ışıktır, kısıtlanamaz. Türk Tabipleri Birliği, 15 Mayıs 2020. Erişim Nisan 2022.
6 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması raporu, HÜ, Ankara, 2018. Erişim Nisan 2022.
7 Türkiye Sağlık Araştırması 2019, Erişim: Nisan 2022
Önceki İçerikMeraklısına Bilim: Nanobilim ve protein modellemesi
Sonraki İçerikYüksek öğretimde kaliteyi sayılarla ölçme yanılgısı
Sibel Sakarya

Sibel Sakarya, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde Halk Sağlığı uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. 1998’de Kudüs Hebrew Üniversitesi’nden Halk Sağlığı Yüksek Lisansı ve 2006’da Hollanda Maastricht Üniversitesi’nden Tıp Eğitimi Yüksek Lisansı derecelerini almıştır. 1996-2018 yılları arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda çalışmıştır. 2018 den bu yana Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD’da çalışmaktadır.

Çalışma alanları kronik hastalıkların epidemiyolojisi ve yönetimi, sağlığın geliştirilmesi ve göç sağlığıdır.