Yükseköğretimde kalite ve rektör atamaları

Boğaziçi Üniversitesi (Fotoğraf: Mustafa Polat)

Bu yazıda, Türkiye’de iyileştirilmeye çalışılan yükseköğretimde kalite esaslarını, bu esasları takip eden Yükseköğretim Kalite Kurulu’nu ve görevlerini kısaca anlatmak ve 2021’in ilk günlerinden itibaren Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşen olayların bu kalite süreçleriyle de çeliştiğine dikkat çekmek istiyorum.

Yükseköğretimde kalite güvencesi ve Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK)

Türkiye’de yükseköğretim kurumlarında kalite güvencesi kültürünün bir sisteme oturtulma çalışmaları özellikle 2000 yılı sonrası Bologna süreci ile şekillenmeye başladı. Üniversitelerimizdeki eğitim-öğretim, araştırma faaliyetleri ve idari hizmetlerde kalite süreçlerini iyileştirme amacıyla 23 Temmuz 2015 tarih ve 29423 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği” kapsamında Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bağlı olarak Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) kuruldu [1]. YÖKAK daha sonra 2017 yılında yapılan ek bir yasal düzenlemeyle [2], idari ve mali özerklik sahibi, kamu tüzel kişiliği taşıyan bir yapı haline geldi.  Bugün YÖKAK, toplam 13 üyeden oluşan bir kurul olarak görev yapıyor.*

YÖKAK’ın tanımlanmış görevleri ve misyonu

Ülkemizde, sayıları 210’u bulan ve yaklaşık %66’sı 2000 yılı sonrası açılmış olan üniversitelerimiz düşünüldüğünde, yükseköğretim sektörünün, gelişmeye açık birçok yönü bulunan yeni bir alan sayılabileceği ve bu bağlamda YÖKAK’ın da çok önemli ve zor bir görev üstlendiği söylenebilir.

Genel anlamda, YÖKAK’ın görevleri, yükseköğretim kurumlarının dış değerlendirmesini yapmak; akreditasyon kuruluşlarının yetkilendirilmesi ve tanımlanması süreçlerini yürütmek ve yükseköğretim kurumlarında kalite güvencesi kültürünün içselleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını sağlamaktır [1,2]. Bu çerçevede, YÖKAK’ın benimsediği temel misyon, ülkemizdeki “yükseköğretim kurumlarının sürekli gelişimine ve bireylerin evrensel yeterliliklere ulaşmasına katkı sağlamak üzere yükseköğretim alanında kalite güvencesi sistemini güçlendirmektir[3].

Yükseköğretim kurumlarınca temel faaliyet alanlarında (örn. eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme) kalite olgusunun doğru tanımlanması ve içselleştirilmesi ayrıca kapsam, ölçülebilir kalite standartları ve kalite güvence süreçlerine dair ortak paydada buluşulması hiç kuşkusuz zorlu bir çalışma gerektirir.

YÖKAK Kurum içi değerlendirme kriterleri

Yukarıdaki hedefler doğrultusunda, YÖKAK, yükseköğretim kurumlarından her yıl hazırlamaları beklenen Kurum İç Değerlendirme Raporları (KİDR) esasına göre kurumsal dış değerlendirme yapıyor. KİDR için, üniversitelerden bazı sayısal verilere ek olarak, kalite güvencesi sistemi, araştırma-geliştirme, eğitim-öğretim, toplumsal katkı ve yönetim sistemi başlıkları altında belirlenen 5 ana ölçüte ilişkin rapor, öz değerlendirme ve bunları kanıtlayan belgeler isteniyor.

YÖKAK’ın değerlendirme ölçütleri, özellikle üniversitelerimizin iradesi dışında yapılan siyasi rektör atamaları ve bunun zincirleme getirdiği sorunlar bağlamında mercek altına alınmalı.

Örneğin, “Kalite Güvencesi Sistemi” altında rektörün kalite güvencesi bilinci olması ve bu konuda liderlik etmesi bekleniyor.  Diğer bir ölçüt olan “Yönetim Sistemi” altında yer alan “yönetim ve idari birimlerin yapısı”, “kaynakların yönetimi” ve “kamuoyunu bilgilendirme ve hesap verebilirlik” gibi alt kriterler, idari özerkliklerini kaybetmiş kamu üniversiteleri bağlamında içi anlamlı ve inandırıcı şekilde doldurulamayacak, gerçekleştirilmesi imkansız kriterler haline gelmiş durumda.  Şöyle ki bu alt kriterler, yönetim kadrosunda yapıcı liderlik ve yetkinlik arıyor [4]. Ayrıca, yerleşik ve benimsenmiş kurumsal gelenekler ve karar verme mekanizmaları,  kurulların çok sesliliği, bağımsız hareket kabiliyeti ve paydaşların temsili gibi hususları değerlendiriyor. Rektörlüğün (rektör, rektör yardımcıları ve rektör danışmanları) çalışma tarzı, yetki ve sorumlulukları, akademik birimlerle iletişimi ve yönetim tarzının hedeflenen kurum kimliği ile uyumuna ait kriterler de değerlendirmeye alınıyor. Bunlara ilaveten, yöneticilerin gerçeği yansıtan görev tanımları ve iş akış süreçlerinin paydaşlarca bilinirliğinin sağlanması da aranan kalite standartları arasında [4].

KİDR ayrıca “insan kaynakları yönetimi” altında akademik ve idari personel ile ilgili bilinen, şeffaf kurallar ve süreçler bulunması ve bunların liyakat öncelikli değerlendirilmesine dair standartlar içeriyor. Ayrıca burada üniversitelerin, akademik ve idari personel memnuniyetini, şikayet ve önerilerini belirlemesi ve izleme mekanizmaları geliştirmesi de bekleniyor [4].

“Yönetim Sistemi” ana başlığı altında yer alan diğer bir alt ölçütte de üniversitelerin, kamuoyunu bilgilendirmeyi ilke edinmiş olması, kurumsal özerklik ile hesap verebilirlik kavramlarını birbirini tamamlayan kalite standartları olarak ele alması ve bunlara ilişkin kanıtlar sunması isteniyor. Ayrıca, yönetimsel süreçlerde verimlilik, şeffaflık, sistemli şekilde uygulanan içe ve dışa hesap verme yöntemleri de burada aranan kriterler arasında [4].

Görüldüğü gibi, YÖKAK ciddi emek ve zaman harcayarak dünyadaki kalite standartlarıyla uyumlu olarak çeşitli düzenlemelerle ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarında kalite güvence sistemi oluşturmaya çalışıyor. Yükseköğretim kurumlarının idari süreçlerinde hesap verebilirlik, şeffaflık kriterlerinin YÖKAK’ın en önem verdiği hususlar olduğunun altı çiziliyor [3,5]. YÖKAK’ın kalite süreçleri değerlendirmelerinde öğrenci katılımına verdiği önem de ayrıca vurgulanıyor [6].

Yükseköğretimde kalite güvencesi ve mevcut rektör belirleme yöntemi çelişkisi: Boğaziçi örneği

Yükseköğretimde kalite güvence sisteminin tesisine adanmış bu iyi niyetli çalışmalara rağmen ülkemizde yükseköğretim sisteminde aksayan birçok yön bulunuyor ve rektör belirleme yöntemi de bunlardan birisi. Rektör belirlemeye ilişkin, liyakat temelli olmayan ve ilgili yükseköğretim kurumunun öğretim üyelerini ve diğer paydaşlarını tamamen dışarıda bırakan, kurumun iradesini sıfırlayan, şeffaflıktan uzak bir süreç ne kadar yasal mevzuata uygun olursa olsun, getirdiği sonuçlar itibarıyla o kurumda kalite süreçlerinin hiçbir şekilde etkin ve gerçekçi olarak oluşturulması ve sürdürülmesine olanak vermez. Kamu üniversitelerine idari özerklik tanınmadığı sürece, akademik ve bilimsel özerklikten bahsetmek de mümkün değil. Boğaziçi Üniversitesi’nin son üç aydır yaşadıkları bunu açıkça gösteriyor. Bunları detaylandırmadan önce Boğaziçi’nde yaşanan gelişmelere kısaca değinmek yerinde olur.

Boğaziçi Üniversitesi’nde ne oldu?

2 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2021/16 sayılı Cumhurbaşkanı kararına istinaden Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak üniversite dışından, kamu üniversitesi akademik veya idari deneyimi olmayan, akademik çalışmalarının niteliği, yöneticilik performansı ve siyasi parti geçmişi bağlamında çokça sorgulanan bir isim atandı [7]. Bu haberi, kamuoyu ve Üniversitenin tüm paydaşları Resmi Gazeteden öğrendi.** Rektör atamasından yaklaşık bir ay sonra yine Cumhurbaşkanı kararıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne iki yeni fakülte (Hukuk ve İletişim) açıldığını da 6 Şubat 2021 tarih 31387 sayılı Resmi Gazeteden [10] öğrenmiş olduk.  Hukuk Fakültesine, Üniversitemizin ilgili kurulları baypas edilerek dışarıdan bir dekan atandığını da ilk kez 13 Şubat 2021 tarihinde bir gazete açıkladı [11] ve bu atama Rektörlükçe öğretim üyelerine ancak beş gün sonra resmi olarak bildirildi.

Görüldüğü gibi, akademik liyakata dayanmayan, siyasi olduğu düşünülen bir kararla dışardan bir rektör atamasıyla başlayan süreç, öğretim üyelerinin hatta Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu gibi en üst karar alma organlarının bile bilgisi olmadan bir gecede iki yeni fakülte oluşturulması ve akabinde yine habersiz bir biçimde dışarıdan kurucu dekan atanmasıyla sonuçlandı.

Yükseköğretimde kalite güvencesi sistemi ile de açıkça çelişen olumsuz gelişmeler bunlarla da sınırla kalmadı; Üniversitenin tüm faaliyet alanlarında yetki ve sorumluluklar tek elden yönetilmeye başlandı, enstitü müdürü eğilim belirleme süreci çeşitli bahanelerle önce askıya alındı, sonra seçim sürecinin başlatılması bazı koşullara bağlandı; Boğaziçi Üniversitesi’nin tarihi boyunca koruduğu yönetimde ve akademik yaşamda özerk, özgürlükçü, demokratik ve katılımcı değerlere ters düşen uygulamalarla öğretim üyeleri, öğrenciler ve diğer tüm paydaşlarının hak ve özgürlükleri tehdit edilmeye başladı, barışcıl öğrenci protestoları adli ve üniversite içi disiplin soruşturmalarıyla bastırılmaya çalışıldı, ayrımcılığa karşı durulmadı aksine körüklendi, bilgilenme/bilgilendirme özgürlüğü tehlikeye sokuldu, dürüstlük, güvenilirlik ilkeleri çiğnendi, akademik liyakat, deneyim ve emeğe saygı rafa kaldırıldı. Üniversitede yetkilerin akademik özerklik, özgürlük ve iyi niyet çerçevesinde kullanılması ve sorumlulukların tam olarak yerine getirilmesi gibi Boğaziçi Üniversitesi’ni ayakta tutan temel ilkeler açıkça tehlikeye atıldı.

Bu girişimler, son 50 yılı bir kamu üniversitesi statüsünde olmak üzere 158 yıllık bir eğitim-öğretim ve araştırma geçmişine ve kültürüne sahip bir kuruma yapılacak en büyük tahribat. Bu kanunsuz ve etik dışı olayları yaşadığımız bu günlerde yükseköğretimde kalite güvencesi alanında etkin ve uluslararası düzeyde tanınan bir kurum olma vizyonunu benimsemiş olan YÖKAK’ın [3], yükseköğretim kurumlarının sürekli gelişimine katkı sağlamak üzere güçlendirmeye çalıştığı kalite güvencesi sisteminin de tehlikede olduğu açık. Yönetsel ve idari yapılanmanın siyasallaştığı, liyakat ilkelerinin göz ardı edildiği bir ortamda, eğitim-öğretim, araştırma, topluma hizmet gibi faaliyet alanlarının hiçbirinde kalite standartlarının tutturulması mümkün değil.

YÖKAK’ın sorumluluğu

Üniversitelerimizdeki kaliteyi olumsuz etkileyecek üniversitelerüstü yönetimsel kararları tetkik ve tenkit etme sorumluluğu olan kurum ve kuruluşlar var ve bunların başında da son yıllardaki etkin çalışmalarıyla öne çıkan YÖKAK geliyor.

Yükseköğretimde kalite güvencesi sistemlerinin tesisi ve korunup geliştirilmesinde tarafsız, bağımsız ve şeffaf bir yapı olarak üniversitelerimize rehberlik etme hedefinde olan YÖKAK [3,5], ülkenin sosyo-politik ve ekonomik anlamda refahına ve kalkınmasına engel teşkil edecek ve üniversiteleri nitelikli eğitim-öğretim, araştırma ve topluma hizmet hedeflerinden alıkoyacak her türlü uygulamanın karşısında olmalı. Üniversite paydaşlarını dışarda bırakan rektör atama süreci de bunlardan biri.

Yükseköğretimde kaliteyi arttırmayı hedef koyan YÖKAK gerçek anlamda özerk yapısını gösterebilmek için üniversitelere siyasetin karışmasını engelleme noktasında güçlü bir duruş sergileyebilmeli. Aksi takdirde, YÖKAK ve ilişkili olduğu akreditasyon kuruluşlarının, sadece formalite mahiyetinde evrak kontrolü ve raporlama yapan kuruluşlara indirgenerek güvenilirliklerini ve inandırıcılıklarını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz olacaktır.

Ayşe Gürel
Boğaziçi Üniversitesi, Yabancı Diller Eğitimi Bölümü


Creative Commons LisansıBu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. İçerik kullanım koşulları için tıklayınız.


Notlar/Kaynaklar

*YÖKAK’ta YÖK ve Üniversitelerarası Kurulun seçtiği üçer, Milli Eğitim Bakanlığının seçtiği bir üye dışında Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türk Akreditasyon Kurumu ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini temsilen birer üye ve ayrıca bir öğrenci temsilcisi yer almaktadır.
**Bu rektör atamasının dayanağı olarak, 2016 yılında çıkarılan  676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2547 sayılı yasanın 13a maddesinde yapılan değişiklik [8] sonrası kaldırılan rektör seçimleri ve değiştirilen atama yöntemlerine ilaveten 2018 yılında 30553 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Rektör Adaylığı ve Atamaya İlişkin Usul ve Esaslar” gösterilmiştir [9].
[1] “Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği”nin yayınlandığı 23 Temmuz 2015 tarih ve 29423 sayılı Resmi Gazete: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/07/20150723-3.htm
[2] Yükseköğretim Kalite Kurulunu yeniden düzenleyen 1 Temmuz 2017 tarihli 7033 sayılı “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na eklenen Ek Madde 35 hükümleri: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/07/20170701-21.htm
[3] YÖKAK vizyon ve misyon açıklaması: https://yokak.gov.tr/hakkinda/misyon-vizyon
[4] YÖKAK Kurum İç Değerlendirme Raporu Hazırlama Kılavuzu Sürüm 2.1, 2021: https://yokak.gov.tr/Common/Docs/KidrKlavuz1.4/Kidr_Surum_2.1.pdf
[5] YÖKAK 2019-2023 Stratejik Plan: https://yokak.gov.tr/Common/Docs/sp/Yokak_2019_2023_Stratejik_Plan.pdf
[6] Elmas, M. (2020). Beşinci yılında YÖKAK. https://www.hurriyet.com.tr/egitim/besinci-yilinda-yokak-41687446
[7] Boğaziçi Üniversitesi Rektör Atamasına ilişkin 02 Ocak 2021 tarih ve 31352 sayılı Resmi Gazete: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/01/20210102-7.pdf
[8] Rektör seçimlerinin kaldırılması ve atama yöntemi değiştirilmesine ilişkin 29 Ekim 2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete (676 sayılı KHK-Madde 85): https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/10/20161029-5.htm
[9] 2 Ekim 2018 tarihli ve 30553 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Rektör adayı olmak isteyenlerin başvurusuna ilişkin usul ve esaslar”a ilişkin 1 Ekim 2018 tarih, 141 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/10/20181002-9.pdf
[10] 6 Şubat 2021 tarih 31387 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Boğaziçi Üniversitesi’ne Hukuk ve İletişim Fakülteleri açılmasına ilişkin 5 Şubat 2021 tarih, 3519 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı : https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/02/20210206-21.pdf
[11] Boğaziçi Üniversitesi’ne yeni açılan Hukuk Fakültesine Dekan ataması ile ilgili haber: https://www.haberturk.com/son-dakika-prof-dr-selami-kuran-bogazici-universitesi-hukuk-fakultesi-dekani-oluyor-2971902

Önceki İçerikAkademik performans değerlendirmelerinde kitapların yeri
Sonraki İçerikMeraklısına Bilim 2020 kitapçılarda!
Ayşe Gürel

Ayşe Gürel, lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili Eğitimi Programında tamamladıktan sonra Kanada’nın McGill Üniversitesi Dilbilim Bölümünden doktora derecesi almıştır. 2002 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.

Araştırma konuları arasında ana dili kaybı, çocuk ve yetişkinlerde ikinci/yabancı dil edinimi, iki dilliliğin nörodilbilimsel ve psikodilbilimsel özellikleri yer almaktadır.

2004-2010 ve 2010-2013 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü müdür yardımcılığı; 2017-2020 yılları arasında bölüm başkanlığı; 03.10.2019-2.1.2021 tarihleri arasında akademik işlerden sorumlu rektör danışmanlığı görevlerini yürütmüştür.