Sağlık Bakanlığı verilerinde ne değişti?

Shutterstock

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi verileri günü gününe izleyen biri olarak, Aralık başlarından bu yana verilerde bir değişim olduğunu düşündüm. Aralık ayının başlarından sonuna kadar günlük ölüm sayıları eskisinden farklı bir seyir izliyor.

Bu seyri anlayabilmek için elimizdeki verileri karşılaştırmalı olarak inceleyelim:

İstanbul defin sayıları ve Türkiye’de Covid19’a bağlı ölüm sayılarının ilişkisi

Çizim 1’de Sarkaç’tan aldığım günlük defin sayılarını, Sağlık Bakanlığı’nın her gün açıkladığı resmi ölüm sayılarıyla aynı çizime koydum. Bu çizim Sarkaç’ın haftalık çizimini andırıyor. Burada da İBB’nin defin sayıları var. Yalnız orada haftalık ortalama olarak verilen sayılar, burada günlük ayrıntıda gösteriliyor. Ayrıca Sarkaç’ın geçen beş yılın ortalaması yerine daha az dalgalanma gösterecek ortanca (medyan) değerlerini kullandım. Bu ortancalar, ortalamalara çok yakın sayılardır ama hem tamsayıdır hem de uç değerlerden daha az etkilendikleri için daha küçük dalgalanmalar gösterir. Üstelik ben bunları, deyim yerindeyse, biraz ütüleyip kırışıklıklarını azalttım. (Ayrıntıya girmeden işin uzmanları için şu kadarını söyleyeyim, “smoother” (düzleyici) kullandım.)

Çizim 1’de yeşil renkli çizgi bu ortanca değerlerin seyrini yansıtıyor. Mavi renkli noktalar İBB’nin defin sayıları, kırmızı noktalar ise Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye genelindeki ölüm sayıları. Bu çizime baktığımızda son beş yıl ortanca değerlerinin baharda 200’ün biraz üzerindeyken 180’lere kadar düşüp yaz boyunca o düzeyde seyrettiğini, sonra güzün yeniden 220’lere yükseldiğini görebiliriz.

Ama 2020’deki gözlemler bu kurala pek uymuyor. Salgının başladığı günlerde (ilk COVID ölümü 17 Mart’ta saptanmıştı) defin sayıları hızla artmış, Nisan’ın ilk yarısında günde 350’ye çıkmış, alınan önlemler ve sağlık çalışanlarının özverileri sayesinde düşüşe geçmişti. İstanbul’da bu dönemde son beş yılın ortancasından kimi günler 100, kimi günler 150’ye yakın daha fazla cenaze kaldırılıyordu. Bu fazlalığa yol açan nedenin de (ortalıkta başka bir bulaşıcı hastalık görülmediğinden) COVID olduğu düşünülüyordu. Oysa aynı günlerde bütün Türkiye’deki COVID ölümleri de genellikle az oluyor, bu da resmi verilerden kuşku duyulmasına yol açıyordu. Konu siyasi düzlemde de tartışılmaya başlanmıştı. Yaz aylarında bütün sayılar düştüğü için konu unutulmaya yüz tutmuşken Ekim ortalarında salgın yeni bir yükseliş dalgasına geçti. İstanbul’un defin sayıları da, ülkenin COVID ölüm sayıları da yine artmaya başladı. Çizime dikkatle bakılırsa iki veri kümesinin zaman içinde başlangıçtan beri birbirine hayli paralel yol aldıkları gözleniyor. İki eğri birlikte yükseliyor, birlikte düşüyor, yine birlikte yukarı yöneliyor.

Ama bu paralellik Aralık başlarına kadar sürüyor, ikinci dalga kırıldığında İstanbul defin sayıları düşmeye yüz tutmuşken, COVID ölüm sayıları bırakın düşmeyi yükseliyor. Mart’tan bu yana Aralık başlarına kadar, COVID ölüm sayılarını gösteren eğri İstanbul’un son beş yıl ortanca defin değerlerinin çok altında seyrederken, ne olmuştu da yön değiştirmemiş, hatta Aralık ayının ilk günlerinde yeşil çizginin üstüne bile çıkmıştı. İşte benim ilgimi çeken bu gariplikti. (Çizim 1’de 3 Aralık diye işaretlenip çizilen kesikli dik çizginin sağ yanı bu aykırı durumu açıkça göstermektedir. Bu ayırımı Aralık başları diye daha esnek bırakılabilirdi ama çizimde iyice belli olsun diye defin sayılarının son doruk noktası olan 3 Aralık’ı ayırım noktası olarak seçip belirttim.)

Çizim 2’de de 17 Mart – 31 Aralık arasındaki İstanbul defin sayılarıyla Türkiye COVID ölüm sayıları yer alıyor ama bu iki değişken bu kez, bir zaman ekseni üzerinde değil, aynı günde aldıkları değerlerin birer nokta ile belirtildiği, yani aralarındaki ilişkinin iyice görünebileceği bir biçimde sunuluyor. Dolayısıyla buradaki noktalar soldan sağa doğru bir zaman sınırlamasına bağlı değil. İlk ölümün saptandığı 17 Mart en solda ama bu tarih sıralaması dolayısıyla değil, o günkü ölüm sayısı 1’in, bütün günler içinde en küçük günlük ölüm sayısı olmasından ötürü. Önceki çözümde yer alan 3 Aralık tarihi bu çizimde de yer alıyor. Ama gözlemler tarih sıralamasında olmadığından o güne kadar olan veriler kırık çizginin solunda, 4 Aralık – 31 Aralık arası veriler de aynı çizginin sağında kalıyor. Son yüksek defin sayısının görüldüğü 3 Aralık günüyle birlikte ilk (17 Mart) ve son (31 Aralık) günlerinin konumları da çizimde işaretli.

Çizim 2’de kırık çizginin solundaki noktalar, 17 Mart ile 3 Aralık arasında iki değişkenin birlikte aynı yönde hareket ettiğini, biri artınca öbürünün de arttığını ya da biri azalınca öbürünün de azaldığını gösteriyor. İki değişken arasındaki birlikteliği ölçmek amacıyla yaygın olarak kullanılan bir katsayıya, doğrusal “korelasyon” ya da doğrusal birliktelik r katsayısına) başvurursak 17 Mart ile 3 Aralık arasındaki veriler için r = 0,810 bulunuyor. Bu sayı, İstanbul defin sayılarıyla Türkiye COVID ölümlerinin zaman içinde ne ölçüde aynı yönlü hareket ettiklerini ölçen bir değerdir. Ancak aynı katsayıyı 4-31 Aralık verileri için hesaplarsak bu kez r = – 0,815 çıkıyor. Buradaki “-“ işareti çok önemli. Aralık ayının büyük bir bölümünde İstanbul defin sayıları düşme eğilimindeyken, Türkiye COVID ölüm sayılarının artış gösterdiğini belirtiyor. Bu ilişki de en az ilk dönemdeki kadar güçlü.

Kısa bir teknik not: r katsayısı -1 ile +1 arasında değerler alabilir. Sıfıra yakın katsayı değerleri ilişkinin hiç olmadığını ya da güçsüz olduğunu, katsayı “+1” ya da “-1”e yaklaştıkça ilişkinin aynı ya da ters yönlü olarak güçlü hale geldiğini gösterir.

Bunun nedeni İstanbul’da alınan önlemler işe yaramaya başladığı sıralarda Türkiye’nin diğer kesimlerindeki ölümlerde artışlar olması olabilir. Ne yazık ki Türkiye’nin diğer bölgelerindeki defin sayılarını bilmiyoruz. İstanbul için de resmi sayıları bilmiyoruz çünkü 25 Ekim 2020’den bu yazının yayınlandığı tarihe kadar İstanbul’daki ölüm sayılarını bildiren Sağlık Bakanlığı Durum Raporları yayınlanmadı.

Günlük hasta ve günlük ölüm sayıları ilişkisi

COVID ölüm sayılarını Türkiye’de ortaya çıkan günlük yeni hasta sayılarıyla ilişkilendirebiliriz. Çünkü yeni hasta sayısının artması hastane doluluk oranlarının yükselmesine, bu da daha fazla hastanın kaybedilmesine yol açabilir. Bu sayılara da bir göz atalım derseniz, size Çizim 3’ü sunabilirim.

Bu çizimde yatay eksende ülke genelinde günlük yeni hasta sayısı, dikey eksende ise yine Türkiye çapında günlük ölüm sayısı yer alıyor. Çizimi, iki parçaya ayıran kırık çizginin altında kalan noktalar, 17 Mart ile 3 Aralık arasındaki günlerde iki değişkenin her gün aldığı değerlerin ortak konumlarını gösteriyor. Çizginin üst yanında yer alan noktalar da aynı değişkenlerin 4 Aralık 2020 ile 18 Ocak 2021 arasındaki ortak konumlarını belirtiyor. Alt bölümde 3 Aralık ve öncesinde iki değişken aynı yönde birlikte hareket ediyor. Çizginin üstündeki bölümde günlük hasta sayısı düşerken ölüm sayılarının 30 Aralık gününe kadar genellikle yükseldiği, ama yeni yılla birlikte yeniden düşüşe geçtiği açıkça görülüyor.

Günlük ölüm/Günlük hasta sayıları oranlarındaki artış

Bütün bunlara ek olarak sunacağım son iki çizim aynı olguyu başka açılardan gösterebilir. Çizim 4, 17 Mart’tan bu yana günlük ölüm sayısının günlük yeni hasta sayısına oranını yüzde cinsinden gösteriyor. İlk günden Aralık başına kadar olan dönemde bu oran hiçbir zaman %5’in üstüne çıkmamışken, yılın son ayında birden hızla yükselişe geçmiş, o ay ortalarında %5 sınırını aşmış, yılbaşında %12’te ulaşmış, rekorlara doymayarak 18 Aralık’ta %20’nin üzerine fırlamıştır.

Toplam ölüm ve toplam hasta sayıları ilişkisi

Çizim 5 ise toplam ölüm ve toplam hasta sayılarının ilişkisini yansıtıyor. Bu çizimden görülebileceği gibi, toplam hasta sayısı 500 bini geçtikten hemen sonra toplam ölüm sayısı keskin biçimde yukarı doğru dönerek hızla artıyor. 3 Aralık’ta toplam hasta sayısı 520 bini, toplam ölüm sayısı 14.300’ü geçiyor. Yani o güne kadarki toplam hastaların ölüm oranı yaklaşık %2,75. Oysa 3 Aralık’tan 18 Ocak’a kadar olan sürede toplam hastalara, 145 binden fazla kişi eklenirken, toplam ölüm sayısı tam 9800 artıyor. Yani hastaların ölüm oranı 2,5 katına çıkarak %6,74’e erişiyor. Bu da toplam ölümlerin %59’unun ilk 268 günde, %41’inin son 46 günde kaydedilmesi anlamına geliyor.

Sabrınızı zorlamak pahasına bir yorum daha ekleyelim: 3 Aralık öncesi COVID nedeniyle günde ortalama 53 kişi ölürken, o günden bu yana günde ortalama bunun 3,3 katı kadar yani 175 kişi ölüyor.

Bütün bu gelişmeler karşısında şunu sormak istiyorum: 2020’nin Aralık ayından bu yana gözlemlediğimiz bu değişim olgusu nasıl açıklanabilir?  Ölümlerin bildiriminde bir değişim olmuş olabilir mi?

Ümit Şenesen
İTÜ emekli öğretim üyesi

Önceki İçerikCoronaVac hakkında ne biliyoruz? Nasıl biliyoruz?
Sonraki İçerikBilim ve dürüstlük
Ümit Şenesen

1971’de asistan olarak göreve başladığı İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 2011’de profesör
iken yaş haddinden emekliye ayrıldı. İTÜ’nün yanı sıra çeşitli üniversitelerde İstatistik ve
Ekonometri dersleri verdi. Transportation Research-B, Economic Systems Research de
aralarında olmak üzere çeşitli dergilerde yazıları yer aldı. İktisat, istatistik ve ekonometri
alanlarında birkaç telif ve çeviri kitapları yayımlandı. Son basılan çevirisi Boris Hessen’in
Newton’ın Principia’sının Toplumsal ve İktisadi Kökleri, Yordam Kitap, 2019.