Osmanlı ekonomisinde, özellikle de Osmanlı kentlerinde mal ve hizmetlerin fiyatları büyük ölçüde piyasalarda belirlenmekteydi. Kentlerde yaşayanlar günlük alış verişlerinde önceleri bakır mangır ile gümüş akçe sikkeleri, daha sonraki yüzyıllarda ise gümüş kuruşları kullanıyorlardı. Büyük ödemeler ise altın sikkelerle yapılıyordu. Kent yönetimlerinin narh uygulamalarıyla fiyatları sabitlemeye çalışmaları ancak istisnai dönemlerde görülüyordu. Narh fiyatları da zaten piyasa fiyatlarına yakın olarak belirleniyordu. Bu kısa yazıda Osmanlı tarihinin yaklaşık beş yüzyıllık döneminde enflasyon eğilimlerini ve enflasyonun temel nedenlerini tartışacağız. Osmanlıdaki enflasyonun nedenlerinin bugünkü enflasyonun nedenlerinden çok da farklı olmadığını vurgulayacağız.
İstanbul’da faaliyet gösteren vakıflara, imaretlere ve saray mutfağına ait binlerce hesap defterini ve diğer kayıtları kullanarak yaptığımız kapsamlı bir çalışma, tüketici fiyatlarının genel düzeyinin 1469’dan 1914 yılına kadar, yaklaşık olarak 300 kat arttığını göstermişti (Şekil 1). Bu toplam artış, yılda ortalama yüzde 1,3 gibi bir enflasyon hızı anlamına geliyor. Pek çok dönemde enflasyon oranı bu ortalamanın da altında kalıyordu. Ancak kimi dönemlerde de enflasyon oranı bu ortalamanın bir hayli üzerine çıkarak ciddi bir sorun oluşturabiliyordu. (Şekiller 1, 2 ve 3’de dikey ölçek logaritmik olduğundan, eğrilerin eğimi artış veya düşüş oranını veriyor.) Elimizdeki veriler aynı ölçüde ayrıntılı olmamakla birlikte, diğer Osmanlı kentlerindeki enflasyon eğilimlerinin çok farklı olmadığını söyleyebiliriz. Bu yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki toplam enflasyon Avrupa ülkelerinin çoğundaki enflasyondan daha yüksekti. Asya ülkelerindeki enflasyon oranları hakkındaki bilgilerimiz ise daha sınırlı.
Para olarak sadece madeni sikkelerin kullanıldığı dönemlerde para ile fiyatlar arasında bugünküne benzer bir ilişki vardı. Kısa vadede fiyatları etkileyen pek çok neden vardı. Güçlü hasatlar fiyatların düşmesine, zayıf hasat veya savaşlar fiyatların yükselmesine neden oluyordu. Fiyatlar dünya ölçeğindeki enflasyon eğilimlerinden de etkileniyordu. Ancak uzun vadede fiyat artışlarının en önemli nedeni tağşişlerdi. Osmanlı devletinin vergi gelirleri düşük kalıyordu. Tağşiş işlemi ile devlet, ek gelir sağlamak amacıyla, para biriminin gümüş içeriğini azaltarak gümüş içeriği daha düşük sikkeleri piyasaya sürmekteydi. Bu yüzyıllarda Avrupa ülkelerinde de enflasyonun en önemli nedeni tağşişlerdi. Ancak vergi gelirleri yüksek olan devletler tağşişlere çok sık başvurmuyordu.
Şekil 2’de görüldüğü gibi, Osmanlı akçesinin gümüş içeriği 15. yüzyılın ortalarında yaklaşık 0.9 gramdan 19. yüzyılın ortalarında 0.0083 grama gerilemiştir. Bir başka deyişle para biriminin gümüş içeriği 100 kattan fazla azalmıştır. Tağşiş sayesinde devlet, aynı miktarda gümüşle itibari değeri daha fazla miktarda sikke basıyor ve böylece akçe ve daha sonraki yıllarda kuruş cinsinden yapmakla yükümlü olduğu ödemelerini daha az gümüş ile karşılayabiliyordu. Bu uygulama bugünkü devletin kağıt para basmasına çok benziyordu. Osmanlı döneminde de enflasyonun arkasında önce parasal genişleme görülüyor. Parasal genişlemenin ardında ise devlet maliyesinin sıkıntıları ya da devletin giderlerinin gelirlerin arkasında kalması vardı.
Ancak tağşişler bir yandan devlete ek gelir sağlarken, öte yandan da özellikle başkentte önemli bir toplumsal muhalefet yaratıyordu. Tağşişlerden en fazla zarar gören kesimler sabit gelirlilerdi. Başkentte ücretleri sabit olanların başında devlet memurları, ulema ve özellikle de yeniçeriler geliyordu. Ayrıca bugünküne benzer bir şekilde, tağşişlerin ve enflasyonun hızlı olduğu dönemlerde insanlar Osmanlı sikkeleri yerine yabancı sikkeleri ellerinde tutmayı tercih ediyorlardı. Tağşiş ve enflasyona karşı toplumsal hareketler çok sık olmasa bile, tağşiş karşıtı kesimlerin varlığı ve birlikte hareket etmeleri olasılığı, devletin tağşişlere daha sık başvurmasını engellemiştir. Buna karşılık savaş dönemlerinde, Osmanlı devleti hem acil olarak ek gelire ihtiyacı olduğu için hem de muhalefetin güçlü olmayacağını dikkate alarak tağşişlere daha sık başvurmuştur.
Şekil 3’de enflasyon ile tağşişler arasında yakın bir ilişki olduğu, en hızlı enflasyonun en hızlı tağşiş dönemlerinde ortaya çıktığı görülüyor. Osmanlı tarihinde iki hızlı tağşiş ve enflasyon dönemi var. Birinci olarak, 16. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın ortalarına kadar uzanan savaşlar, mali sıkıntılar ve bir tağşiş dalgası sırasında fiyatlar yaklaşık olarak 5 kat artmıştır. Tağşişlerin ve fiyat artışlarının çok yoğun olduğu bir diğer dönem de 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın ilk yarısıdır. 1770’lerden 1840’lara kadar sık sık yaşanılan savaşlar ve girişilen reformlar nedeniyle, Osmanlı maliyesi büyük bütçe açıklarıyla karşı karşıya kaldı. Bütçe açıklarını finanse edebilmek için devlet, vergi gelirlerini artırmaya ve iç borçlanmaya ağırlık vermeye çalıştı. Bu yöntemlerin yeterli olmadığı dönemlerde ise tağşişe başvurdu. Bütçe açıklarını kapatmak için dış borçlanmaya girişilmesi ise 1850’lerde, Kırım savaşı sırasında başladı.
19. yüzyılda madeni sikkelerin yanına kaime adı verilen kağıt paralar katıldı. Osmanlı tarihinin en hızlı enflasyon süreci Birinci Dünya Savaşı yıllarında kaimelerle yaşandı. Vergi gelirleriyle savaşı finanse edemeyen Osmanlı Devleti 1915 yılından itibaren büyük miktarlarda kaimeyi piyasaya sürmeye başladı. Kaime bolluğuna un, şeker gibi pek çok temel gıda maddesinin sıkıntısı eklenince fiyatlar hızla yükseldi. Enflasyonun doruğa çıktığı 1917 yılında fiyatlar yaklaşık yüzde 600 arttı. Buna karşılık ücret ve maaşlardaki artış çok sınırlı kaldı. Pek çok kentte halk Birinci Dünya Savaşı yıllarını açlık ve kıtlığın sınırlarında geçirdi.
Özetleyecek olursak, Osmanlı dönemindeki fiyat artışlarının en önemli nedeni, yeterince vergi toplayamayan devletin ek gelir sağlamak için para biriminin gümüş içeriğini düşürmesi ya da tağşişlere başvurmasıydı. Enflasyonun yakın nedeni parasaldı ama daha derinde mali nedenler vardı. Bugün olduğu gibi Osmanlı döneminde de enflasyonun en önemli kaynağı harcamaların, özellikle de kamu harcamalarının bütçe gelirlerinin üzerine çıkmasıydı. Ancak özellikle başkent İstanbul’da tağşişlere ve onların yarattığı fiyat artışlarına karşı hatırı sayılır bir toplumsal muhalefet oluştuğu için, barış dönemlerinde devlet harcamalarını denetim altına almaya çalışmış, tağşişleri daha çok savaşlar sırasında kullanmıştır.
Şevket Pamuk
Bilim Akademisi üyesi
Boğaziçi Üniversitesi
Kaynaklar ve Ek Okuma:
Şevket Pamuk, İstanbul ve Diğer Kentlerde 500 Yıllık Fiyatlar ve Ücretler, 1469-1998, Devlet İstatistik Enstitüsü yayınları, Ankara, 2001.
Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999; İş Bankası Kültür Yayınları, 2018.
Kıvanç Karaman, Şevket Pamuk ve Seçil Yıldırım Karaman, “Money and Monetary Stability in Europe, 1300-1914”, Center for Economic Policy Research Discussion Paper, Londra, 2018; https://voxeu.org/article/money-and-monetary-stability-europe-1300-1914.