“Işık bolluğu, köşedeki meyhanenin önünde doruk noktasına çıkarak düpedüz bir kötülük düzeyine ulaşıyordu.”
Joseph Conrad (Polonya asıllı İngiliz yazar) 1907 yılında basılan Casus isimli kitabında yazmış bu cümleyi.[1]Çeviren: Ünal Aytür. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, (Modern Klasikler Dizisi, 2009. Görünen o ki, yapay ışık, gece şehir aydınlatmaları hayatımıza girdiğinden beri canımızı yakıyor ve hatta düpedüz “kötülük” seviyesinde hayatımızda yer alıyormuş! Zamanla bunu unutup bir sorun olmadığını düşünmüş olmalıyız ki modern hayatın bir göstergesi olarak sürekli daha fazlasını yapmış ve Conrad’ın ifadesiyle “kötülük” düzeyini ısrarla artırmışız. Son kırk yılda ise geçtiğimiz yüzyılda ne yaptığımızı biraz da olsa fark edip bu kontrolsüz gelişmeyi bir sorun olarak tanımlamış ve buna da ışık kirliliği demişiz. Yani, ismi yeni konmuş olsa da sorun eski! Hayatın içinden çıkan eski metinlerin bir de böyle can yakıcı bir farkındalık yaratma etkisi var işte.
Işık kirliliği hakkında Sarkaç’ta yayınlanan “Işık Kirliliği Nedir?” başlıklı yazıyla konuya tanımsal bir giriş yaparak, konunun temel bileşenlerinden bahsedilmişti. Sonraki yazıda “Bu Kadar Işığa İhtiyacımız Yok!” diyerek bakış açısı biraz değiştirilmiş ve ısrarla unuttuğumuz sorunu yaratan kaynağa bakmanın önemine dikkat çekilmişti. Bu yazı dizisinde ise, ışık kirliliği çalışmalarında yeni alanların açılmasını ve konunun sınırlı çerçevesinin genişlemesini sağlayacak yeni kavramlara yer verilecek. Bu yaklaşım, ana ekseni doğa bilimlerinden bir nebze kaydırarak sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi beşerî bilimler perspektifine yaklaştırmayı hedefliyor. Ele alınacak konular hem farkındalık yaratmak hem de genç akademisyen ve araştırmacılara, bu alanda çalışılmayı bekleyen özgün konular ve uzmanlık alanları için yeni fikirler sunmak açısından önemli olacaktır.
Aslında üzerinde durulabilecek pek çok konu var. Ancak burada, ışık kirliliğinin son yıllarda gündeme gelen yeni yönlerinden, kendimce önemli bulduğum başlıklardan bahsetmek istiyorum. Ayrıca, ışık kirliliği perspektifinden ele alındığında tartışmaya değer, geliştirilmesi gereken bazı kavramlara da kısaca değineceğim. Ne var ki, ele alınacak konuların neredeyse tamamı bir şekilde birbirine bağlı. Bu nedenle, yazılanların bütünlük içinde değerlendirilmesi, yeni bir bakış açısı geliştirebilmek için kritik önem taşıyor. Yazıların okuyucuda çağrışım yaparak yeni kapılar açması ise en büyük beklenti! Önemli olan, bu kritik konuda aynı yerlerde takılıp kalmaktan kaçınmak, biraz büyümek. Zira, “ışık kirliliği nedir” sorusunun ötesine geçeli çok oldu!
Öyleyse, eski metinlerden bir alıntı daha yaparak, bahse değer ilk kavramımıza doğru yola koyulalım… Sabahattin Ali, 1940 yılında yazdığı “İçimizdeki Şeytan” romanında şöyle diyor;
“… Anadolu yakasının nispeten fakir ışıklarına karşı Beyoğlu ve İstanbul taraflarında soluk kırmızı noktalar hemen hemen hiç boş yer bırakmamışlardı. Bu noktalardan gökyüzüne doğru adeta aydınlık bir sis yükseliyordu. Asıl rengini belli etmeyen denizi üç dört taraftan saran ve kocaman bir ateşböceği yığınına benzeyen şehir sanki gündüzkinin iki misli büyümüştü.”
Büyükşehirde yaşayan bir genç, yıllardır yaratmaya çalıştığımız ışık kirliliği konusundaki farkındalık arttırıcı çalışmaları duymamış olduğunu varsayarsak ki muhtemeldir, Ali’nin bu cümlelerini okuduğunda ne düşünür? Bırakın yığınını, doğal ortamında bir tane bile ateşböceği görmemiş olması kuvvetle muhtemel olan şehirli genç, ustanın metniyle, Conrad’ın bahsettiği “kötülük düzeyi” arasında bir ilişki kurar mı, ya da kurabilir mi? Soruların cevabını vermiyormuş gibi yapıp konuya yeni bir yerden bağlanalım: Nesillerarası Çevresel Hafıza Kaybı.[2] “Environmental Generational Amnesia, EGA”
Nesillerarası Çevresel Hafıza Kaybı
Bu kavram kısaca, insanların çevresel değişiklikleri, özellikle de bozulmaları fark etmeme eğiliminde olduğunu ifade eder. Her yeni nesil, içinde bulunduğu çevre koşullarını norm olarak kabul eder ve bu nedenle, geçmişteki daha sağlıklı veya daha bozulmamış çevre koşullarını hatırlamaz, bozulmaları normalleştirir. Bu durum, çevreye verilen zararın daha az fark edilmesine ve çevre koruma çabalarının gecikmesine neden olabilir. Her yeni nesille birlikte, “normal” olarak algılanan çevresel koşullarda sürekli olarak yaşanan gerileme, “değişken ana hat sendromu” olarak tanımlanır.[3]“Shifting baseline syndrome” Böylece, küresel ölçekte uzun vadeli çevresel değişimlerin gerçek büyüklüğü doğru değerlendirilemez.
Kavramları daha iyi anlamak için biraz çıkış noktalarına bakarak konuyu derinleştirmeye çalışalım. Nesillerarası çevresel hafıza kaybı (NÇHK), Peter Kahn’ın[4]Vaşington Üniversitesi, Psikoloji Bölümü. İnsan-Doğa ve Teknolojik Sistemler Etkileşimi (Human Interaction with Nature and Technological Systems, HINTS) Laboratuvarı müdürü. 1995 yılında ilköğretim çağındaki çocuklarla yaptığı deneyler sonrasında ortaya çıkmış bir kavram.[5]P. H. Kahn, T. Weiss, “The Importance of Children Interacting with Big Nature”, Children, Youth and Environments, 27(2): 7-24 (2017) [6]P. H. Kahn, “The human relationship with nature: Development and culture”. Cambridge, MA: MIT Yayınları (1999). Amerika Birleşik Devletleri’nin en kirli şehirlerinden birisi olan Houston’da yapılan ve “Houston Çocuk Çalışması”[7]“The Houston Child Study” olarak anılan bu araştırmada, çocukların su, hava ve çöp kirliliği olmak üzere üç farklı kirlilik türü hakkında ne kadar bilgi sahibi oldukları inceleniyor.[8]P. H. Kahn, “The human relationship with nature: Development and culture”. Cambridge, MA: MIT Yayınları (1999). Amaç, genel çerçevesiyle kirlilik kavramını anlayan çocukların, aynı zamanda kendi şehirlerinde bu tür kirliliklere doğrudan maruz kaldıklarını düşünüp düşünmediklerini değerlendirmek. Elde edilen bulgular ilginç: Çocukların %60’ı hava kirliliğinin ne olduğunu genel olarak anlıyor, ancak sadece %36’sı kendi şehirlerinde hava kirliliğiyle karşılaştıklarını düşünüyor. Benzer şekilde, %73’ü genel olarak su kirliliğinin ne olduğunu anlarken, yalnızca %28’i kendi şehirlerinde su kirliliği olduğuna inanıyor. Son olarak, çocukların %57’si fazla çöp ve atık problemi hakkında bilgi sahibi, ancak sadece %29’u kendi şehirlerinde bu problemle karşılaştıklarını düşünüyor. Bu bulgular sonrasında sorulacak soru açık: Çocuklar nasıl olur da su, hava ve çöp kirliliği hakkında genel bir anlayışa sahip olup kendi şehirlerinin kirliliğinin farkında olmazlar?
Kahn bu soruya cevap ararken, çocukların kirlilikle ilgili anlayışlar geliştirebilmesi için, daha az kirlenmiş yerleri deneyimlemeleri gerektiğini söyler; aksi halde, onların gözünde mevcut kirlilik miktarı kirlilik değil, yalnızca bir norm olarak kabul edilir. Benzer şekilde, nesilden nesile çevresel bozulmanın arttığını, ancak her neslin gençlik döneminde kendi kirlilik seviyesini norm, yani kirlenmemiş bir durum olarak alma eğiliminde olduğunu savunur. Aslında Houston çalışmasındaki çocuklarda gözlenen şeyin, tüm nesilleri etkileyen aynı türden bir psikolojik durum olabileceğini belirterek bunu NÇHK olarak tanımlar.
Kişisel tecrübelerinizi bir düşünün. Bugün deneyimlediğiniz doğal çevreyi genellikle çocukluk yıllarınızdakiyle karşılaştırırsınız ve büyük olasılıkla her seferinde çevrenin kötüye gittiğini fark edersiniz. Çevresel bozulmayı değerlendirmek için kullandığınız bu referans noktası, aslında sizin normlarınızı belirlemiştir. Sorun şu ki, bozulmuş olarak gördüğünüz bugünkü çevre, sizden sonraki nesiller için yeni bir norm haline gelmiş ve onlar da kendi karşılaştırmalarını bu norm üzerinden yapmaktadırlar. İşin kötü yanı, bu durumu doğrudan ve deneyimsel bir şekilde anlamakta zorlanıp meydana gelen zararları ya da kaybettiğimiz faydaları tam anlamıyla fark edemeyebiliriz.
Azalan doğa deneyimi
Araştırmalar (giderek artan bir korelasyonla), kentleşmenin depresyon dahil olmak üzere artan ruhsal hastalık seviyeleriyle bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu bağlantının ardındaki mekanizmalar tam olarak bilinmese de kent yaşamının insanın doğayla etkileşimini azaltmış olması (“azalmış doğa deneyimi”) olası bir açıklama olarak değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda, kentleşmiş bölgelerde doğaya erişimin ruh sağlığını iyileştirebileceği düşünülmektedir. Yapılan bir çalışma, 90 dakikalık doğa yürüyüşünün, kentsel ortamda yapılan yürüyüşe kıyasla, tekrarlayıcı olumsuz düşünceleri (ruminasyon) azalttığını ve beynin ruhsal hastalıklarla bağlantılı olan bölgesinde[9]Subgenual prefrontal korteks: duygusal düzenleme ve ödül mekanizmalarında rol oynayan beyin bölgesi. nöral aktiviteyi düşürdüğünü gösteriyor.[10]G.N. Bratman, J.P. Hamilton, K.S. Hahn, G.C. Daily, & J.J. Gross, “Nature experience reduces rumination and subgenual prefrontal cortex activation”, Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 112(28) 8567-8572, (2015). 2023 yılında yayınlanan başka bir çalışma, yeşil alanlara daha fazla maruz kalmanın genetik yaşlanmayı yavaşlatabileceğini gösteriyor.[11]K. Kim, B. T. Joyce, D. R. Nannini, Y. Zheng ve ark., “Inequalities in urban greenness and epigenetic aging: Different associations by race and neighborhood socioeconomic status”, Sci. Adv.9, eadf8140 (2023). Aynı çalışmada ayrıca bu etkinin ırk, cinsiyet ve sosyoekonomik duruma göre değişkenlik gösterdiği de belirtiliyor. Çok yeni yayınlanan (Mart 2025), Almanya’da farklı yaş gruplarıyla yapılan çalışma ise, yeşil alanları ziyaret sıklıkları benzer olmasına rağmen, (i) türleri tanıma becerileri, (ii) doğa ile ilişkililik ve (iii) doğaya karşı korumacı davranış niyetlerinin yaşça büyük gruplardan gençlere doğru azaldığını gösteriyor.[12]T. M. Straka, C. Glahe, U. Dietrich, M. Bui, I. Kowarik, “From nature experience to pro-conservation action: How generational amnesia and declining nature-relatedness shape behaviour intentions of adolescents and adults”, Ambio (2025). Benzer bulgular sunan yayınlanmış çok sayıda araştırma/çalışma var.
Işık kirliliğini anlamak neden önemli?
Işık kirliliğinden konuşmak isterken örnek olarak verdiğimiz bu çalışmalardan bahsetme sebebimizi özetleyerek yazıyı biraz toparlamaya çalışalım: Biyolojik çeşitliliğe sahip doğal bir dünyayla etkileşmek, sadece fiziksel sağlığımız için koşullar yaratmakla ilgili değildir; aynı zamanda psikolojik iyilik halimiz, gelişimimiz ve bizi insan yapan çok çeşitli duygularımız için de önemlidir. Bugün biliyoruz ki insanlık, biyolojik çeşitlilik kriziyle yüz yüze ve ışık kirliliği de bunun bir parçası. NÇHK muhtemelen bu krizin çözümü için harcanan çabayı tehdit ediyor. Çünkü, genç nesiller arasında doğa bilgisi, deneyimi ve katılım azalmaktadır. Azalmış doğa deneyiminin ortadan kaldırılması, NÇHK’nin etkilerine karşı koymanın bir yolu olarak önerilmektedir. Bu, doğayla daha güçlü bağlar kurarak çevre bilincini geliştirmeyi ve doğaya hak ettiği saygıyı göstermeyi beraberinde getirir. Amaç, zaman içinde çevresel bozulmayı unutma döngüsünü kırmaktır! Bugün bizi biz yapan unsurların büyük bir kısmı insanın gökyüzüyle kurduğu ilişkinin sonucudur. Eğer insanlar araya çekilen bir perde nedeniyle gece gökyüzünü yani evrene açılan pencereden yıldızları görememiş olsalardı, bugün insanlık tarihini oluşturan şeylerin hiçbiri olmayacaktı! Edebiyat, felsefe, bilim, din – hepsi gece gökyüzünü anlamakla bağlantılı. En azından şimdiye kadar öyleydi ama görünen o ki yeni nesiller artık bunu anlayabilecek durumda değil.
Tüm bunların hayata geçmesi toplumsal farkındalığın artması ve bilimsel olarak tanımlanmış çözüm yollarını açan kamu politikalarıyla olacaktır. Elinde imkân varken ve çok erkenden önemli adımlar atabilecekken Türkiye, maalesef ışık kirliliği konusunda ülke hafızasına neredeyse hiçbir kayıt yapmadan yol alıyor. Maalesef, toplumsal hafızasızlık konusunda sicili kabarık bir ülkeyiz. Uzun yıllardır ısrarla yürütülen çalışmalar, ülkenin kural koyucularını, kanun yapıcılarını ikna edemediği için, ışık kirliliği konusunda yasa ve yönetmeliği olmayan bir ülke Türkiye. Ama yine de uzun zamandır süregeldiği gibi bu hafızayı canlı tutmaya çalışanlar var ve uğraşıyorlar.[13]B. Aslan, “Işığın Kirli Yüzü: Işık Kirliliği”, Ankara Dayanışma Akademisi, 2019[14]Z. Aslan, “IŞIK KİRLİLİĞİ – Teknolojinin Yanlış Uygulamaları ve Türkiye’de Işık Kirliliği Çalışmaları”, Nobel Akademik Yayıncılık, 2024 Hayata ister insan merkezci (insanı koruyarak), ister doğa merkezci (doğayı koruyarak) bir yaklaşımla bakın, fark etmez; ışık kirliliği kavramının farklı yönleriyle yüzleşmek zorundayız. Bu yazıda bahsettiğimiz kavramlarla birleştirerek ışık kirliliği çalışmalarına yeni bir yön vermenin hem mümkün hem de gerekli olduğunu düşünüyorum. ‘Işık kirliliği konusunda öğrenme deneyimleri aracılığıyla nesillerarası çevresel hafıza kaybını anlamak’ gibi bir çalışma, araştırma tasarlayıp yapılabilir. Farklı yaş grupları için karanlık algısının ne olduğu, neyi karanlık olarak tanımladıkları, bu olguyu nasıl tecrübe ettikleri araştırılabilir. Farklı uzmanlık alanlarından kişilerin bu başlık altında biraz düşünmesi kim bilir daha neler ortaya çıkaracaktır. Önceki nesillere kıyasla neredeyse her zaman yoksullaştırılmış durumda olan çevre nedeniyle karanlığın tanımı daha fazla değişmeden (“kaybolmadan” mı demeliyim?) önlem almak, çözümünün parçası olmak lazım!
Sonraki yazılarda, ışık kirliliğini farklı perspektiflerden ele almaya devam edeceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği, ışık adaleti ve kamu güvenliği açısından ışık kirliliğini değerlendirecek, ayrıca insani değerler bağlamında karanlık gökyüzünün önemini vurgulayacağız.
Bülent Aslan
EK- Kaynaklar ve ileri okumalar: [15] L. P. Jones, S. T. Turvey, D. Massimino, S. K. Papworth, “Investigating the implications of shifting baseline syndrome on conservation”, People and Nature, 2: 1131–1144 (2020). [16]R. Walshe, L. Law, N. Evans, “Understanding environmental generational amnesia through urban school garden learning experiences in Gimuy/Cairns, Australia”, Local Environment, 1–16 (2024).[17]R. Holloway (2020) Younger generation fail to notice environmental decline due to generational amnesia, https://phys.org/news/2020-08-younger-environmental-decline-due-amnesia.html[18]K. Eckart (2017) What counts as nature? It all depends, https://www.washington.edu/news/2017/11/15/what-counts-as-nature-it-all-depends/[19]R. Tricoles (2023) How Environmental Generational Amnesia Affects Our Mental Health, https://www.brainfacts.org/thinking-sensing-and-behaving/thinking-and-awareness/2023/how-environmental-generational-amnesia-affects-our-mental-health-072423
Notlar/Kaynaklar
↑1 | Çeviren: Ünal Aytür. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, (Modern Klasikler Dizisi, 2009. |
---|---|
↑2 | “Environmental Generational Amnesia, EGA” |
↑3 | “Shifting baseline syndrome” |
↑4 | Vaşington Üniversitesi, Psikoloji Bölümü. İnsan-Doğa ve Teknolojik Sistemler Etkileşimi (Human Interaction with Nature and Technological Systems, HINTS) Laboratuvarı müdürü. |
↑5 | P. H. Kahn, T. Weiss, “The Importance of Children Interacting with Big Nature”, Children, Youth and Environments, 27(2): 7-24 (2017) |
↑6, ↑8 | P. H. Kahn, “The human relationship with nature: Development and culture”. Cambridge, MA: MIT Yayınları (1999). |
↑7 | “The Houston Child Study” |
↑9 | Subgenual prefrontal korteks: duygusal düzenleme ve ödül mekanizmalarında rol oynayan beyin bölgesi. |
↑10 | G.N. Bratman, J.P. Hamilton, K.S. Hahn, G.C. Daily, & J.J. Gross, “Nature experience reduces rumination and subgenual prefrontal cortex activation”, Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 112(28) 8567-8572, (2015). |
↑11 | K. Kim, B. T. Joyce, D. R. Nannini, Y. Zheng ve ark., “Inequalities in urban greenness and epigenetic aging: Different associations by race and neighborhood socioeconomic status”, Sci. Adv.9, eadf8140 (2023). |
↑12 | T. M. Straka, C. Glahe, U. Dietrich, M. Bui, I. Kowarik, “From nature experience to pro-conservation action: How generational amnesia and declining nature-relatedness shape behaviour intentions of adolescents and adults”, Ambio (2025). |
↑13 | B. Aslan, “Işığın Kirli Yüzü: Işık Kirliliği”, Ankara Dayanışma Akademisi, 2019 |
↑14 | Z. Aslan, “IŞIK KİRLİLİĞİ – Teknolojinin Yanlış Uygulamaları ve Türkiye’de Işık Kirliliği Çalışmaları”, Nobel Akademik Yayıncılık, 2024 |
↑15 | L. P. Jones, S. T. Turvey, D. Massimino, S. K. Papworth, “Investigating the implications of shifting baseline syndrome on conservation”, People and Nature, 2: 1131–1144 (2020). |
↑16 | R. Walshe, L. Law, N. Evans, “Understanding environmental generational amnesia through urban school garden learning experiences in Gimuy/Cairns, Australia”, Local Environment, 1–16 (2024). |
↑17 | R. Holloway (2020) Younger generation fail to notice environmental decline due to generational amnesia, https://phys.org/news/2020-08-younger-environmental-decline-due-amnesia.html |
↑18 | K. Eckart (2017) What counts as nature? It all depends, https://www.washington.edu/news/2017/11/15/what-counts-as-nature-it-all-depends/ |
↑19 | R. Tricoles (2023) How Environmental Generational Amnesia Affects Our Mental Health, https://www.brainfacts.org/thinking-sensing-and-behaving/thinking-and-awareness/2023/how-environmental-generational-amnesia-affects-our-mental-health-072423 |