Site icon Sarkaç

Işık Kirliliğine Faklı Bir Bakış – II: Işık adaleti

Shutterstock

Bir konuşmasında Dr. Sibylle Schroer,[1]Dr. Sibylle Schroer: Sürdürülebilirlik Araştırmaları Bilimsel Koordinatörü, Leibniz Su Ekolojisi ve Balıkçılık Enstitüsü, Berlin, Almanya. gece kullanılan yapay ışığın evrim için yeni bir süreç olduğunu anlatırken şöyle demişti,

“Işık yansız değildir, ışığın bir etkisi vardır.”[2]“Light is not neutral, light has an effect.”

Aslında Dr. Schroer bu konuşmasında ışığın ekosistemlere etkisinden bahsediyordu. Bu anlamda cümleyi biraz bağlamından çıkararak, ancak içeriğini genişleterek kullanacağım. Zira, bu devam yazısında bahsetmek istediğim kavramları da anlatmakta kullanabileceğimiz çok güzel bir ifade. Işık, kullanım şekline göre sadece ekosistemi değil, insan hayatının adil ve eşitlikçi yanını da olumsuz etkileyen bir unsur, hatta bir araç! Işık kirliliği çalışmalarında yeni alanların açılmasını ve konunun sınırlı çerçevesinin büyütecek yeni kavramımız “ışık adaleti.”

Çetrefilli konulardan bahsetmek kolay değil. Bir alan içine yeni kavram sokmak, perspektif değiştirerek disiplinler arası bir bakış açısı yaratmak bir yandan çok riskli, bir yandan da çok ufuk açıcı. Birbiri içine geçmiş konuları ayırarak yazması da kolay değil. Işık adaleti kavramını daha anlaşılır kılmak için belki önce ışık kirliliğini kamu güvenliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından değerlendirmek daha iyi olabilirdi. Ama bunları bir sonraki yazıya bırakarak önce ışık adaletinden bahsetmeyi uygun buldum. Bu bölümde temel olarak vurgulamak istediğim, ışığın toplumdaki farklı topluluklar için(de) adil kullanımının sağlanması ve sosyal adalet yönünden ışık kirliliğinin değerlendirilmesidir. İlk yazıda belirtiğimiz gibi, yeni bir bakış açısı geliştirebilmek için yazılanların bütünlük içinde değerlendirilmesi kritik önem taşıyor.

2020’de ABD’de siyahi George Floyd’un kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmesi, ABD ve dünya genelinde “Siyahların Yaşamları Değerlidir”[3] “Black Lives Matter” protestolarını ateşlemişti. Bu olay, Covid-19 pandemisinin özellikle (ırk, renk ve etnik köken temellerinde) ayrımcılığa uğrayan azınlık toplulukları için daha yıkıcı olduğunun tartışıldığı bir zamanda/ortamda gerçekleşince, birçok meslek grubu (en azından bu gruplar içindeki bir kısım insan), toplumsal kapsayıcılık ve eşitlikle ilgili kurumsal duruşlarını sorgulamaya başladı. Aydınlatma sektöründeki tartışmaların bir sonucu/çıktısı olarak da ışık adaleti kavramı daha çok konuşulur oldu ve konu çevresel adalet[4]“Environmental justice” kavramı içinde yer almaya başladı. Hatta Uluslararası Aydınlatma Tasarımcıları Birliği (IALD)[5]“International Association of Lighting Designers”: 1969 yılında Şikago, ABD’de kurulan IALD, aydınlatma tasarımı profesyonellerini destekleyen ve kâr amacı gütmeyen uluslararası bir organizasyondur. Derneğin amacı, aydınlatma tasarımı mesleğini dünya çapında ilerletmek ve ışığın insan yaşamındaki gücünün evrensel olarak tanınmasını sağlamaktır. bünyesinde ve Aydınlatma Mühendisliği Derneği (IES)[6]“Illuminating Engineering Society”: 1906 yılında New York, ABD’de kurulan IES, dünya çapında aydınlatma alanında teknik ve eğitim otoritesidir. Derneğin amacı, aydınlatma bilgisine sahip kişileri bir araya getirerek sahip olunan bilgiyi kamu yararına kullanmak ve aydınlatılmış ortamı iyileştirmektir. desteğiyle ışık adaleti girişimi kuruldu. Bu girişim, konuyu ve kendi rollerini şöyle tanımlıyor: Işık adaleti çalışmaları, aydınlatmanın sosyal ve çevresel adaletle kesişimini, aydınlatmanın toplumsal dışlanmaya maruz kalan topluluklar ve insan sağlığı üzerindeki etkisini ve aydınlatma endüstrisinin bu eşitsizliklerin üstesinden gelme fırsatlarını araştırır.[7]https://lightjustice.org/[8]https://www.ies.org/lda/with-good-lighting-and-justice-for-all-2/#fn6

Işığın adil olmayan şekilde kullanımı ya da araçsallaştırılması (buna “güç göstergesi” veya “silah” olarak kullanımı da diyebilirsiniz) aslında yeni bir şey değil. IALD ve IES konuyu açıklarken örnek olarak ABD’de 18. yüzyılda uygulanan Fener Yasalarını gösteriyor.[9]https://static1.squarespace.com/static/679bee49983fbd6b4351b2a7/t/67f689ecf17d40368bfb77d7/1744210415820/Omnipresence+weaponizes+light.pdf[10]https://darksky.org/news/black-history-month/ Bu yasaya göre, Boston ve New York şehrinde, ten rengi farklı olan (siyah, karışık ırklı ve yerliler) köleleştirilmiş kişilerin, güneş battıktan sonra şehirde yürürken yanlarında beyaz bir kişi olmalıydı, yoksa da mutlaka mum veya fener taşımaları gerekiyordu. Ayrıca, yasaya aykırı bir durum gören herhangi bir beyaz kişi de bu kişileri yakalamak ve cezalandırmak için yetkilendirilmişti.

Bugün maalesef hâlâ temizlenememiş olan bu beyaz insan egemen yaklaşım her ne kadar Amerika tarihiyle özdeşleşmiş olsa da dünyanın farklı yerlerinde çok benzer örüntülerle o ya da bu şekilde görünür durumda. Bulunduğumuz topraklar da bu durumdan nasibini almış! Tarihimize baktığımızda yukarıda bahsedilenden çok daha katı ve uzun süreli uygulamalar görüyoruz. Sokağa fenersiz çıkma yasağı Amerika’dakinden çok daha eskilere dayanmakla birlikte yasağın en katı uygulaması 4. Murat döneminde (1623 – 1640) yapılıyor: Yatsı namazından sonra sokakta fenersiz dolaşarak yasağa uymayanlar ölümle cezalandırılıyordu.[11]https://istanbultarihi.ist/357-istanbulun-aydinlatilmasinda-elektrik-donemi[12]https://www.sektorumdergisi.com/osmanli-doneminde-aydinlatma-cozumleri-ve-elektrikle-ilk-tanisma/ Aynı katılıkta olmasa bile yasak, uygulamadan aslında hiç kaldırılmamış, sonraki yüzyıllarda da devam etmiş. Ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru sabit dış alan aydınlatmalarının artmasıyla esnemiş ve yüzyılın sonunda da yasak olmaktan çıkmıştır. Bu uygulamalar karanlık ve izbe yerlerde bir araya gelen “makul olmayan” kişilerin asayiş bozan olası hareketlerinin önüne geçerek toplumsal güvenliği sağlamak kılıfıyla hayata geçiriliyordu. En azından bizdeki uygulama için böyle söyleyebiliriz, ABD’deki ise açık bir ırkçılık uygulaması.

Günümüzde birebir aynı olmasa bile bunların devamı niteliğinde ya da “esinlenmiş” sayılabilecek uygulamalar görmek mümkün. Örneğin 2014’te, yine ABD’de, New York Polis Teşkilatı “her yerde bulunma”[13]“Omnipresence” isimli yenilikçi bir program uygulamaya başladı.[14]https://static1.squarespace.com/static/679bee49983fbd6b4351b2a7/t/67f689ecf17d40368bfb77d7/1744210415820/Omnipresence+weaponizes+light.pdf[15]https://darksky.org/news/black-history-month/ Program kapsamında, çok sayıda bölgeye (ki bunlar tehlikeli veya “yüksek suç” bölgeleri olarak değerlendirilen parklar ve konut geliştirme alanları) dizel yakıtla çalışan yüksek direkler üzerine yerleştirilen ve hiç söndürülmeyen projektörler kuruldu. Bu, suç işlenmesini engellemeyi amaçlasa bile tartışmaya yer bırakmayacak şekilde bölge insanı için gürültü, hava ve ışık kirliliği yaratan bir uygulama. Ayrıca, aynı fener yasaklarında olduğu gibi, insanların etraflarını değil polisleri görmeleri için ve tabii ki polislerin peşinen potansiyel suçlu ilan edilen vatandaşları görmeleri için yapılan bir uygulama. Böylece, yetersiz kaynaklara sahip topluluklar uygun olmayan ve baskıcı aydınlatmaya maruz kalıyor, ki bu da onların refahını olumsuz etkiliyor. Yapılan röportajlarda bölge sakinleri, kurulan kule aydınlatmalarının bahsedildiği gibi güvenliği iyileştirmediğini, sadece insanların bir araya gelmelerini engellediğini söylüyorlar.[16]https://static1.squarespace.com/static/679bee49983fbd6b4351b2a7/t/67f689ecf17d40368bfb77d7/1744210415820/Omnipresence+weaponizes+light.pdf Hatta birisi “Herkes biraz depresifti çünkü ışıklar can acıtıyordu.” diyor. Böylece, topluluk kimliğini geliştiren ve ortak kültürel değerler inşa eden sosyal toplantılar yapılamaz oluyor. Ayrıca, oluşan gürültü, çevre ve ışık kirliliği, o insanların sağlığına verilen zararlar ve sürekli bir suç/olay mahalli izlenimi yaratan bölgeler de yetkililerin umurundaymış gibi görünmüyor. Benzeri uygulamaların, uygun şekilde tasarlanmış ve düzenli bakımı yapılan dış mekân aydınlatmaların olduğu refah seviyesi yüksek bölgelerde yapılmasının hiçbir şekilde düşünülmediği ise gözden kaçıyor. Bu durum, uzmanlar tarafından çevresel adaletsizliğin görsel bir temsili olarak nitelendiriliyor. Sonuç, “kamu kaynaklarının adaletsiz dağılımı” diyerek basitleştirilemeyecek kadar önemli aslında!

Işık kirliliğinin sosyal bağlamlarda insanları nasıl etkilediği konusunda çok az bilgiye sahibiz. Sebep, muhtemelen bu bakış açısının yeterince gelişmemiş olması ve yetkililerin, pek çok konuda olduğu gibi, ışığı da toplumsal eşitliği gözetmeden kullandıklarının farkında olmamamızdır. Işık, ayrımcılığa uğrayan azınlık topluluklara karşı bir silah olarak kullanılmakta ve bu durum, gece ışık kullanımını sosyal ve çevresel adalet meselesi haline getirmektedir. 2020’de yayınlanan bir çalışmada, Asya, Hispanik ve Siyah kökenli Amerikalıların yaşadığı mahallelerin daha aydınlık olduğu, bu bölgelerdeki gece gökyüzü parlamasının, beyaz Amerikalıların yaşadığı mahallelerdekinin yaklaşık iki katı olduğu raporlanıyor.[17]S. M. Nadybal, T. W. Collins, S. E. Grineski, “Light pollution inequities in the continental united states: A distributive environmental justice analysis”, Environmental Research, 189: 109959 (2020). Ayrıca, yapılan analizler ırk ve ten rengine bakılmaksızın daha düşük sosyoekonomik durumun daha yüksek gece ışık maruziyetiyle ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu sonucu destekleyen yine ABD’de yapılan başka bir çalışmadaysa, uydu görüntülerinden elde edilen gece ışık miktarıyla o bölgenin sosyal kırılganlık seviyesi arasında anlamlı bir pozitif ilişki olduğu gösteriliyor.[18]Q. Xiao, Y. Lyu, M. Zhou, J. Lu, K. Zhang, J. Wang, C. Bauer, “Artificial light at night and social vulnerability: An environmental justice analysis in the U.S. 2012–2019”, Environment International 178, 108096 (2023). Hemen şu notu düşelim: Sosyal kırılganlık, özel durumlar karşısında toplulukları olumsuz etkileyen yoksulluk, ulaşım imkânlarının yetersizliği ve kalabalık konutlarda yaşam gibi demografik ve sosyoekonomik faktörleri ifade ediyor. Özel durumlar ise, doğal ya da insan kaynaklı felaketler (kasırga ya da kimyasal sızıntılar gibi) veya Covid-19 gibi salgın hastalıklar olabilir. Bu olumsuz durumlardan daha fazla etkilenmesi beklenen bölge ve toplulukların sosyal kırılganlık seviyesi daha yüksek olarak tanımlanıyor. Çalışma, 2012-2019 arasındaki uydu görüntülerinin ve sosyal kırılganlık veri tabanı verilerinin karşılaştırmalı incelemesine dayanıyor ve şöyle bir bulgu sunuyor: Ortalama olarak, en kırılgan %20’lik bölge/topluluklarda gözlenen gece aydınlık seviyesi, kırılganlık seviyesi en düşük %20’lik kesimlere göre 2,46 kat daha yüksek.

ABD’de yapılmış, benzer sonuçları destekleyen başka çalışmalar da var aslında. Ama bahsettiğimiz bakış açısı ve dolayısıyla da yapılan çalışmaların henüz çok yeni olduğunu unutmamak gerekiyor. Daha somut sonuçlara ulaşabilmek için konunun olgunlaştırılmaya, çalışmaların çeşitlendirilmeye ihtiyacı var. Nitekim, Bulgaristan’da kentsel bölgelerde yaşayanların gece ışığından orantısız şekilde etkilenip etkilenmediğini değerlendirmek için yapılan başka bir çalışma, daha yüksek gece ışığına maruz kalan toplulukların mutlaka dezavantajlı veya marjinal gruplar olmadığını gösteriyor.[19]M. Helbich, A. Burov, D. Dimitrova, I. Markevych, M.J. Nieuwenhuijsen, A.M. Dzhambov, “Sociodemographic inequalities in residential nighttime light pollution in urban Bulgaria: An environmental justice analysis”, Environmental Research 262, 119803 (2024). Yine uydu görüntüleri kullanılarak yapılan bu çalışma, bölgedeki gece ışık yoğunluğunun fazla olmasıyla yüksek eğitim düzeyi arasında doğrusal bir ilişki olduğunu gösteriyor. Ayrıca, orta gelir düzeyine sahip sosyo-demografik grupların daha az gece ışığına maruz kaldığı, en az gece ışığına maruz kalan grupların ise işsiz nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bulunduğu raporlanıyor.  Bununla birlikte, yaşlılar ve Bulgar olmayan etnik gruplar üzerinden yapılan incelemelerde herhangi bir ilişki gözlenmiyor. Bu çalışmalar her ne kadar kesin yargılara varmak için yeterli olmasa da ışık kirliliği göstergesi olarak kullandığımız gece aydınlık seviyesi ile sosyal dezavantajların nasıl ilişkilendiğini anlamak, savunmasız ve kırılgan toplulukları belirlemek bakımından önemli göstergelerdir. Dolayısıyla, iyi tasarlanmış, kültürel farklılıkları da içeren benzeri çalışmalar, aydınlatma politikalarını belirlemek için de önemli bir veri olarak kullanılabilir.

Tamamlayıcı olması bakımından ışık adaleti potası içinde anılabilecek başka bir konudan, insani değerler bakımından karanlık gökyüzünün öneminden de kısaca bahsederek yazıyı sonlandıralım. Işık kirliliği nedeniyle oluşan gök parlaması, dini veya kültürel pratikleri gece (karanlık) gökyüzüne erişime dayanan insanlara ve topluluk kültürüne zarar verir. Bu topluluklar, tarihsel süreçleri boyunca yıldızları kullanarak yaşam pratiklerini şekillendiren karmaşık bilgi sistemleri geliştirmiştir. Bu sistemler; seyrüsefer, gıda ekonomisi, hava durumu tahmini, mevsimsel değişikliklerin öngörülmesi, sosyal yapıların bilgilendirilmesi ve bilgilerin hafızaya alınarak sonraki nesillere aktarılmasında hatırlatıcı bir rol üstlenir. Hayata kibirli bir bakış açısıyla yaklaşan kural koyucu modern insanın uygulamaları, karanlığın kaybolmasına ve gece gökyüzünün doğal halinin erişilebilir olmasına dayanan bu bilgi sistemlerini tehdit etmektedir. Her ne kadar bu konu genellikle Amerika ve Avustralya’daki yerli gelenekleri üzerinden ele alınsa da dünya üzerindeki büyük ya da küçük tüm topluluklar, sorunun üretiminde pay sahibi olmasalar bile, benzer bir adaletsizlikle/eşitsizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Hatta bazı kaynaklar ışık kirliliğinin bu etkisini, “kültürel soykırımın bir biçimi” olarak tanımlıyor![20]D.W. Hamacher, K.de Napoli, B. Mott, “Whitening the Sky: light pollution as a form of cultural genocide”, arXiv:2001.11527 (2020).

Bahsettiklerimizin hemen hepsi aslında bir sürecin, hayata geçirilen bir bakış açısının sonuçları. Bu bakışa ve sürece dair şunları da söylemeden ışık adaleti konusunu kapatmak olmaz: Bugün, karanlık sonrası kullanım süresini uzatan kamu alanlarına ve iyi tasarlanmış dış mekânlara olan ihtiyaçtan vazgeçmek mümkün değil. Ancak, bu ihtiyaç karşılanmaya çalışılırken sosyo-demografik durumu iyi olan bölgeler ile daha yoksul bölgeler arasındaki ayrımın giderek belirginleştiğini gözlüyoruz. Bir tarafta uzmanlar tarafından tasarlanıp hayata geçirilen projeler ve estetik uygulamalar varken, diğer tarafta sadece direklerinin tepesine yerleştirilmiş kötü ışık kaynakları görüyoruz. Dolayısıyla, soğuk-itici aydınlatmalarla, artan parlamalarla, (doğru) aydınlatılmamış oyun alanlarıyla insan hissi silinmiş, sadece ışık dökülmüş bölgeler yaratılıyor. Yaya alanlarının ihtiyaç duyduğu atmosfer ve karakterden yoksun, günlük kullanıcı deneyimini dikkate almayan projeler hayata geçiriliyor. Aydınlatma eşitsizliğini ortadan kaldıracak bir düşüncenin hem uzmanların hem uygulayıcıların hem de kullanıcıların zihinlerinde yer etmesini sağlayacak yeni bir bakış açısı geliştirmenin zamanı geldi!

Bülent Aslan

Kaynaklar ve İleri Okuma – EK:[21]DarkSky International Raporu, “Artificial Light at Night: State of the Science 2023”[22]Just Darkness: Light pollution, the weaponization of light, and restoring dark skies[23]https://tr.wikipedia.org/wiki/IV._Murad[24]M. Yıldırım, “Dersaadet’te gece fenersiz gezme yasağı konusunda bazı tespitler”, Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11(40): 51-68 (2024).[25]https://www.atsdr.cdc.gov/place-health/php/svi/svi-interactive-map.html)[26]L. Martinez, E. Bordonaro, “Lighting inequality in an urban context: design approach and case studies”, IOP Conf. Series: Earth and Environmental Science 1099, 012006 (2022).[27]E. Flies, G. Allegretto, D. Kendal, A. Somerville, S. Anderson, M. Ogg, K. Pendoley, “The human values of dark skies: Light pollution as an emerging justice issue”, University of Tasmania. Rapor (2023).

Notlar/Kaynaklar[+]

Notlar/Kaynaklar
1 Dr. Sibylle Schroer: Sürdürülebilirlik Araştırmaları Bilimsel Koordinatörü, Leibniz Su Ekolojisi ve Balıkçılık Enstitüsü, Berlin, Almanya.
2 “Light is not neutral, light has an effect.”
3  “Black Lives Matter”
4 “Environmental justice”
5 “International Association of Lighting Designers”: 1969 yılında Şikago, ABD’de kurulan IALD, aydınlatma tasarımı profesyonellerini destekleyen ve kâr amacı gütmeyen uluslararası bir organizasyondur. Derneğin amacı, aydınlatma tasarımı mesleğini dünya çapında ilerletmek ve ışığın insan yaşamındaki gücünün evrensel olarak tanınmasını sağlamaktır.
6 “Illuminating Engineering Society”: 1906 yılında New York, ABD’de kurulan IES, dünya çapında aydınlatma alanında teknik ve eğitim otoritesidir. Derneğin amacı, aydınlatma bilgisine sahip kişileri bir araya getirerek sahip olunan bilgiyi kamu yararına kullanmak ve aydınlatılmış ortamı iyileştirmektir.
7 https://lightjustice.org/
8 https://www.ies.org/lda/with-good-lighting-and-justice-for-all-2/#fn6
9 https://static1.squarespace.com/static/679bee49983fbd6b4351b2a7/t/67f689ecf17d40368bfb77d7/1744210415820/Omnipresence+weaponizes+light.pdf
10 https://darksky.org/news/black-history-month/
11 https://istanbultarihi.ist/357-istanbulun-aydinlatilmasinda-elektrik-donemi
12 https://www.sektorumdergisi.com/osmanli-doneminde-aydinlatma-cozumleri-ve-elektrikle-ilk-tanisma/
13 “Omnipresence”
14 https://static1.squarespace.com/static/679bee49983fbd6b4351b2a7/t/67f689ecf17d40368bfb77d7/1744210415820/Omnipresence+weaponizes+light.pdf
15 https://darksky.org/news/black-history-month/
16 https://static1.squarespace.com/static/679bee49983fbd6b4351b2a7/t/67f689ecf17d40368bfb77d7/1744210415820/Omnipresence+weaponizes+light.pdf
17 S. M. Nadybal, T. W. Collins, S. E. Grineski, “Light pollution inequities in the continental united states: A distributive environmental justice analysis”, Environmental Research, 189: 109959 (2020).
18 Q. Xiao, Y. Lyu, M. Zhou, J. Lu, K. Zhang, J. Wang, C. Bauer, “Artificial light at night and social vulnerability: An environmental justice analysis in the U.S. 2012–2019”, Environment International 178, 108096 (2023).
19 M. Helbich, A. Burov, D. Dimitrova, I. Markevych, M.J. Nieuwenhuijsen, A.M. Dzhambov, “Sociodemographic inequalities in residential nighttime light pollution in urban Bulgaria: An environmental justice analysis”, Environmental Research 262, 119803 (2024).
20 D.W. Hamacher, K.de Napoli, B. Mott, “Whitening the Sky: light pollution as a form of cultural genocide”, arXiv:2001.11527 (2020).
21 DarkSky International Raporu, “Artificial Light at Night: State of the Science 2023”
22 Just Darkness: Light pollution, the weaponization of light, and restoring dark skies
23 https://tr.wikipedia.org/wiki/IV._Murad
24 M. Yıldırım, “Dersaadet’te gece fenersiz gezme yasağı konusunda bazı tespitler”, Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11(40): 51-68 (2024).
25 https://www.atsdr.cdc.gov/place-health/php/svi/svi-interactive-map.html)
26 L. Martinez, E. Bordonaro, “Lighting inequality in an urban context: design approach and case studies”, IOP Conf. Series: Earth and Environmental Science 1099, 012006 (2022).
27 E. Flies, G. Allegretto, D. Kendal, A. Somerville, S. Anderson, M. Ogg, K. Pendoley, “The human values of dark skies: Light pollution as an emerging justice issue”, University of Tasmania. Rapor (2023).
Exit mobile version