Popüler Bilim Neden Önemli?

Johannes Kepler ve 1634'de yayınlanmış Somnium-Düş başlıklı kitabı.

Günümüzün iletişim araçları, bir yandan bilginin ve bilimsel düşüncenin geniş kitlelere daha kolay ve çabuk ulaşmasını sağlarken, bir yandan da  etkili bir yanıltmanın aracı olabiliyor.  Böyle bir ortamda bütün halkın doğru bilgilere ulaşabilmesi nasıl mümkün olabilir?

Doğa ve toplum hakkındaki bilgilerimizin çok arttığı ve derinleştiği günümüzde, uzmanlık eğitimi almamış insanlar bu bilgilerle ve bilimsel düşünme formasyonuyla nasıl tanışabilecek ve donatılabilecek?

Gerçekten bugünkü insanların bilgi edinme imkanlarıyla, bilgi dallarındaki uzmanlaşmanın çeşitlenmesi ve derinleşmesi olgusu arasında büyük bir açıklık oluştu ve bu açıklığın giderilmesi, günümüzün en önemli sosyal problemlerinden birisi.

Aristoteles (M.Ö.384-322), deyim yerindeyse, bütün bilim dallarının uzmanıydı. Çünkü o dönemdeki birikmiş bilimsel bilgi ve deneyim miktarı, bir kişinin yaşam süresi içerisinde edinebileceği bir düzeydeydi. 18. yüzyılda bile bu durum hala çok fazla değişmiş değildi. Örneğin Fransız bilim insanı Buffon (1707-1788), çok iyi derecede zoolog, botanikçi, jeolog, paleontolog ve matematikçiydi. Elektrodinamiğin kurucusu Fransız bilimci Ampere (1775-1836), 19. yüzyılın başlarında hem matematikte hem kimyada hem de fizikte çok iyi bir uzmandı. Günümüzde bu durum artık imkansız. Örneğin bugün fizikte yeni bilgiler üretebilmek için fiziğin belli kollarında uzmanlaşmak gerekiyor. Yeni bilgi bugün çok derinlerde.

Böyle bir ortamda halk, doğru kararlar verebilmek ve yanılgılardan kaçınmak için gerekli olan bilgilere ve bilince nasıl ulaşacak?

Bunun sadece iki yolu var:

Birincisi; uzman bilim insanlarının, çalışmalarının sonuçlarını halkın anlayabileceği bir biçimde ve dilde açıklayabilecek ve yayınlayabilecek bir beceri kazanmaları.

Bütün zamanların en büyük bilim insanlarından Kepler (1571-1630), büyük bilimsel keşiflerinin ardından, ortaya çıkardığı olguları bilim kurgu türünden bir kitapta popüler bir dille anlatmış, fakat bu kitap ancak onun ölümünden sonra 1634’te oğlu tarafından yayınlanabilmişti. Kepler’in bu eseri (Somnium – Düş), bir Ay’a seyahat öyküsü üzerine temelleniyor ve Kopernik sistemini anlatıyordu. Bir bilim insanının popüler yayın yapmasının ilk örneklerinden biri olan bu eser, Ay ve Güneş üzerindeki kutsallık halesinin kırılmasında ve bu gök cisimleriyle ilgili imgelerin değişmesinde önemli bir rol oynamıştı.  Galileo Galilei’nin 1632 yılında İtalyanca olarak yayınlanan İki Dünya Sistemi Üzerine Diyalog adlı eseri de Avrupa’da bilimsel düşüncenin gelişmesinde büyük bir ilgi ve etki yaratmıştı.*

Bilim insanlarının elbette basit ve kolay anlaşılır anlatım becerisine sahip olmalarının yanı sıra halkı aydınlatma görevlerinin de bulunduğunu kabul etmeleri gerekir.

İkincisi; bilim gazetecileri, bilim muhabirleri veya bilim redaktörleri olarak adlandırabileceğimiz insanların, bilimsel konuları akademik çerçeveden popüler çerçeveye doğru olarak dönüştürmeye yetecek ölçüde bir bilimsel formasyon edinmeleri.

Avrupa’nın, hem bilimde hem de demokrasideki ilerlemesinin, son 300 yılda yaptığı milyonlarca sayıdaki popüler bilim yayınına büyük bir borcu olduğunu söyleyebiliriz.  Bugün Avrupa’da bilimin ve bilim topluluklarının varlıklarının korunmasının ve gelişmesinin teminatı, Avrupa uluslarının bilimsel düşünebilme yeteneğinde ulaştıkları düzey ve bilimsel bilgilere ulaşabilmelerindeki kolaylıktır. Bunun en önemli kaynağı da, üretilen her bilimsel bilginin, çok çeşitli yollardan  çocuklar da dahil olmak üzere bütün halka ulaştırılmış olmasıdır.

Öte yandan bilimin popülerleştirilmesi, sadece halkın bilimsel bilgi ve düşünüş düzeyinin yükselmesine yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda bilim yapmak isteyecek gençleri uyararak, yönlendirerek ve bilinçlendirerek, geleceğin akademik bilim dünyasının yeni kaynaklarını da yaratıyor.

Bilimin ve bilimsel düşünüş tarzının toplumsallaşması, ancak bu tür popüler bilimsel faaliyetlerin çok yaygın bir biçimde yapılmasıyla sağlanabilir.

Osman Bahadır

*Ali Alpar, “İki Dünya Sistemi hakkında Diyaloglar üzerine”, Sarkac.org, Nisan 2017.

 

Önceki İçerikEşsiz bir deneyim – Güneş Tutulması (21 Ağustos 2017)
Sonraki İçerikBungee Kordonu Nedir?
Osman Bahadır

İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Denis Diderot (Paris VII) Üniversitesi Bilimler ve Teknikler Tarihi ve Epistemoloji Bölümü’nden DEA derecesi aldı. 1991-1994 yılları arasında 30 sayı aylık Bilim Tarihi dergisini çıkardı. 2004-2011 yılları arasında İTÜ’de Bilim ve Teknoloji Tarihi dersi verdi. Bilim tarihi üzerine 18 kitabı yayınlandı.

Kitaplarından bazıları:  Bilim Cumhuriyetinden Manzaralar (2000), Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme (2001), Matematikte Bir Öncü Kerim Erim (2006), Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi 1861-1961 (2007), Türkiye’de Temel Bilimlerde İlk Araştırmacılar (2007), Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim (2012), Bilimde Öncü Kadınlar (2013), Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme (2017), Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik (2020).