Mikro dünyaya açılan pencere: Micrographia

Robert Hooke'un Micrographia kitabından bir pire görüntüsü (Wikimedia)

Canlı bir organizmanın hücresini ilk kez gören ve ona hücre adını veren, Robert Hooke (1635-1703) oldu. Hooke’un hücre üzerine düşüncelerini ve çizimlerini içeren ünlü kitabı Micrographia’nın (1665) yayınlanmasının üzerinden 352 yıl geçti.

Robert Hooke’un 1665 yılında yayımlanmış kitabı Micrographia‘nın kapağı. “Küçük canlıların mikroskopla yapılmış fizyolojik tasvirleri” (Wikimedia)

Mikroskop olmasaydı, hücre hakkında hiçbir bilgi edinemeyecektik. 16. yüzyılın sonunda Hollandalı iki gözlük yapımcısının mikroskopu icat etmeleriyle, diğer birçok şeyin yanı sıra özellikle de küçük canlı organizmaların görülebilmesi imkânı doğdu. Hücreyi mikroskopla ilk gözleyen Robert Hooke olmuştu. Oxford’daki Christ Kilisesi’nde iken astronomi, biyoloji ve fizik alanlarında başarılı çalışmalar yapan Robert Hooke, 1663’te Londra Kraliyet Akademisi (Bilimler Akademisi) üyesi oldu ve daha sonraki yıllarda da bu kurumun başkanlığını yaptı.

Londra Kraliyet Derneği’nde Hooke ile Newton (1642-1727) arasında hem renk analizi hem de kütle çekimi  yasası konusunda anlaşmazlıklar ve keşif önceliği tartışmaları olmuştu.  Newton “ben daha ileriyi görüyorsam bu, devlerin omuzlarından baktığım içindir” demişti. Newton bu ünlü sözünü işte bu tartışmalar sırasında, kısa boylu olan Hooke’a karşı, alay ederek onu küçük düşürmek için söylemişti. Hooke, Newton’un saf ve değişmez olanın beyaz ışık değil renkli ışık olduğu tezini kabul etmemiş ve gök cisimleri arasındaki kütlesel çekim kuvvetinin bu gök cisimler arasındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olduğu tezini de ilk olarak kendisinin bulduğunu ileri sürmüştü. Hooke kendi renk teorisini Micrographia‘da da savunmuştu ve Newton’un tezinin Micrographia’nın başarısına gölge düşürmesini istemiyordu.

Robert Hooke’un kendi yaptığı mikroskop (Micrographia’dan – Wikimedia)

Yüksek öğrenme hızı olan ve etkileyici mekanik aygıtlar yapma yeteneğine sahip Hooke, kendi mikroskopunu geliştirmişti. Bu mikroskopuyla, bir mantardan keskin bir bıçakla ince kesitler alarak incelemeye çalışmıştı. Bu kesitlerde, hücre duvarını ve içindeki boş alanları gözlemledi. Bal peteğini andıran bu “hücre”ler, kendisine manastırdaki rahiplerin hücrelerini hatırlattığı için, Latincede küçük oda anlamına gelen “cella” kelimesinden hareket ederek onlara hücre adını verdi. Ancak Hooke’un gördüklerinin ne olduğu hakkında gerçeğe yakın bir fikri yoktu. Bitkilerdeki bu hücrelerin, tıpkı hayvan vücutlarındaki kanı ileten damarlar gibi, bitkilerdeki materyalleri taşıyan kanallar olduğunu düşünmüştü.

Robert Hooke, mikroskopuyla yaptığı hücre gözlemlerinin sonuçlarını kapsayan kitabı Micrographia’yı 1665 yılı Ocak ayında yayınladı. Bu kitap hücre hakkında bilgi içeren ilk kitaptır. Hooke kitabında ilk hücre çizimlerinin yanı sıra çok küçük hayvanların taslaklarını da çizmişti. Hooke bitki fosilleri üzerinde de mikroskopuyla gözlemler yaptı ve bu gözlemlerine dayanarak ileri sürdüğü görüşlerle, biyolojik gelişim ve evrim fikrinin ilk savunucularından biri oldu.

Micrographia‘da onun fosiller hakkındaki çalışmalarıyla ilgili bilgiler ve çizimler de bulunuyor. Hooke’un fosillerle ilgili yaptığı gözlemler ve çalışmalar, evrim fikrinin gelişmesine de katkıda bulundu.

Öte yandan Hooke’un Latince yerine akıcı bir İngilizce ile yazıldığı için çok okuyucu bulmuş bu kitabı sadece yeni bilgiler sunmakla kalmamış, aynı zamanda başka alanlardaki bilimsel araştırmalarda mikroskop kullanılmasını da teşvik eden ve canlandıran bir etken olmuştu. Böylece 17. ve 18. yüzyıllarda mikroskopa olan ilginin artması, sadece organik maddelerin değil, inorganik maddelerin yapısının da gözlenerek betimlenmesi konusunda güçlü bir istek yaratmıştı.

Micrographia, hücre konusunda çok açık bir kavrayış getirememekle birlikte, hücre olgusunu ortaya çıkartması ve geleceğin çok önemli bir araştırma alanını açması bakımından tarihsel bir değer taşımaktadır.

Micrographia, 352 yıldan beri üzerinde konuştuğumuz bu büyük tarihsel araştırma konusunun parlak başlangıç noktasıdır.  Bugün hücre teorisi ve bu teoriye bağlı uygulamaların ulaştığı noktada, DNA transferi yoluyla klonlanmış canlılar türetebiliyoruz. 

Micrographia‘nın, modern biyolojinin ve modern bilimsel düşüncenin gelişme yönünün belirlenmesine ve biçimlenmesine en çok etkide bulunan erken dönem kitaplarından biri olduğu kabul edilir. Ünlü İngiliz cerrah ve tıp tarihçisi Geoffrey Keynes (1887-1982), Micrographia’yı, bilim tarihinde basılmış en önemli kitaplar arasında sayıyor.

Galileo Galilei, Yıldızların Habercisi (1610) kitabıyla, insanlığın ufkunu büyük evrene yöneltmişti. Hooke’un Micrographia’sı ise insanların gözlerinin küçük ölçekli dünyaya açılmasında benzer önemde bir rol oynadı.

Osman Bahadır

_______________

 

 

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Önceki İçerikBir Söz – Bir Resim: Suriyeli Mültecilerin İstanbul’u Tercih Nedenleri
Sonraki İçerikBir Söz -Bir Resim: İstanbul’daki Suriyeli Mültecilerin Başlıca Sorunları
Osman Bahadır

İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Denis Diderot (Paris VII) Üniversitesi Bilimler ve Teknikler Tarihi ve Epistemoloji Bölümü’nden DEA derecesi aldı. 1991-1994 yılları arasında 30 sayı aylık Bilim Tarihi dergisini çıkardı. 2004-2011 yılları arasında İTÜ’de Bilim ve Teknoloji Tarihi dersi verdi. Bilim tarihi üzerine 18 kitabı yayınlandı.

Kitaplarından bazıları:  Bilim Cumhuriyetinden Manzaralar (2000), Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme (2001), Matematikte Bir Öncü Kerim Erim (2006), Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi 1861-1961 (2007), Türkiye’de Temel Bilimlerde İlk Araştırmacılar (2007), Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim (2012), Bilimde Öncü Kadınlar (2013), Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme (2017), Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik (2020).